20 Nisan 2010, 13:09 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Uydu Kurulumunu Öğrenmek İsteyenler Buraya!!! Şu anda 640 Gbps kapasiteli bir tek sualtı kablo sistemiyle dünyanın 200 ticari haberleşme uydusunun toplam taşıma kapasitesinden (260 Gbps) daha fazlası gerçekleştirilebiliyor. Yine de uydular olmadan dünya çapında hiçbir ses veya data şebekesi tamam sayılamaz. TeleGeography 'nin "2001 uluslararası bandgenişliği raporuna göre dünya ülkelerinin neredeyse yarısı uluslararası bağlantılar için uydulara mahkum durumda. Araştırma grubunun analisti Stephan Beckert'a göre fiberoptik hatlar şebeke kuranlara neredeyse sınırsız bandgenişliği sağlayabiliyor. Ancak coğrafi bakımdan ulaşılabilirliği sınırlıdır. Öte yandan uydular neredeyse sınırsız coğrafi erişim olanağı sağlarlar ama sağladıkları bandgenişliği sınırlıdır. Geçtiğimiz iki yılın herbirinde hizmetin yagın olarak götürüldüğü yersel güzergahlarda bandgenişliği maliyetleri her yıl %50 ucuzladı. Oysa uydu kapasitelerinde maliyetler sabit kaldı. Gerçekten de jeosenkron uydu işleticileri SES Astra ve GE Americom dahil vergi öncesi %80 dolayında kar açıklıyorlar. Azgelişmiş ülkelerin internet servis sağlayıcılarının internete bağlanmakta kullandıkları ana IP omurga (backbone) bağlantısı TeleGeography'nin raporuna göre bugün uydu işleticilerinin "en hızlı gelişen" hizmet alanını oluşturmaktadır. ..Örneğin New Skies sisteminde IP trafiği 1999 da gelirlerinde %7paya sahip iken 2000 yılında yaklaşık %25 mertebesine çıkmıştır. Uydu işletmecilerini düşündüren şey bu pozitif trendin daha ne kadar sürdürülebileceğidir. Yersel ve denizaltı kablo hatlarının kurulumu pazarda başlayan yokuş aşağı gidişe rağmen nefes kesen bir hızla sürdürülmektedir. Beckert'a göre yersel şebekeler geliştikçe uydu işletmecilerinin noktadan noktaya hizmet sağlayabilecekleri alan fırsatları azalacaktır. Ülkemizin dahil olduğu Orta Doğu bölgesinde TV yayınlarını izlemekte uydu kullanımı oranları birçok bakımdan avrupayı geçmiş durumdadır (yukarıdaki fotoğrafa bakınız). En az olan Lübnan %15.3, Ürdün %27.7, Umman 27.8, Katar 27.8, Suudi Arabistan %61, Birleşik Arap Emirlikleri %75, Kuveyt %77.3 oranında uydu tv yayını izleyen eve sahiptir. Uyduların kapasite kullanım oranları bakımından ise karşılaştırıldığında çok farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin Eutelsat için bu kullanım (tüm uydu filosu bakımından) %94'ü bulmaktadır. Bunun açılımı şöyle... %53 TV / Radyo / DBS / DTH, %17 İnternet Omurgası, %15 kurumsal hizmetler, %7 Multimedya hizmetleri, %2 Telefon (sabit/mobil), %6 Yedek. Diğer bazı uydu şirketlerinin transponder kapasiteleri ve kapasite kullanım oranları şöyledir:. Arabsat 88 transponder %70, Asiasat 110 %66, Astra 194 %95, Eutelsat 328 %95, Intelsat 1177 %70, NewSkies 258 %55, Nilesat 11 %95, PanAmSat 714 %81, Türksat 44 %85 . Burada transponder sayıları 36MHz kapasitenin katları cinsinden verilmiştir. Büyük ölçüde boş durmakta olan Eurasiasat uydumuzla, tamamen boş duran Anatolia1 ve Newsat uydularının transponderleri hesaba katılmamıştır. (Hesaba katılması halinde muhtemelen TürkTelekom bölgedeki kapasite kullanımı en düşük işletmeci çıkacaktır. Bölgede uydusu olan şirketler ve sahibi oldukları komple uyduların sayıları şöyledir.: PanAmSat 23, Eutelsat 19, İntelsat 19, GE 16, SES 11, Loral 10, Lockheed-M 6, NSS 5, Telenor 3, Hispasat 3, Türksat 3, Arabsat 2, Nilesat 2.... Eutelsat ve SES/Astra'nın diğer şirketlerden leasingle aldıkları kapasiteler dahil edilmemiştir. Bölge ülkelerinin bu alandaki girişim düzeyleri de farklılıklar göstermektedir. Faal durumda 5 DBS ve DTH işletmecisi platform var. Showtime, Orbit, ART, StarSelect, PehlaTV(Pehla Hintçede "birinci" demek).... Katar ve Bahreyn ülke çapında etkili bir MMDS (Microwave Delivery System = Telsiz digital kablo da denebilir) kurmuşlar. Birleşik Arap Emirlikleri ise 2000 yılında sofistike bir yeraltı fiberoptik kablo sistemini faaliyete geçirdi. Dubai ve Abu Dabi ' belirli bölgelerinde hem teknik hem de ticari bakımdan oldukça başarılı olduğu söyleniyor. E-Vision denen 64 kanallı bu sistemin 2001 sonuna kadar 200bin eve bağlanmış olacağı söyleniyor (biraz şüpheli). Irak ve Iran'da uydu resmen yasak biliyorsunuz. Ama herikisinin de uydu yayınları var. Bu hafta yapılan bir açıklamaya göre Irak vatandaşları da yakında abonelik bazında yabancı TV kanalı izleyebilecekler. Enformasyon bakanlığının açıklamasına göre önümüzdeki birkaç gün içinde Irakta" 8 uydu kanalı halkın izlemesine açılacak" Abonelik ücretinin bir devlet memurunun ortalama maaşının 2 katı olan aylık 10,000 ile 12,000 dinar dolayında olduğu açıklandı. Ancak sözkonusu uydu kanallarının isimleri açıklanmadı. Irak'ın halen 2 TV kanalı var. Birisi resmi Irak Televizyonu, diğeri ise başkanın büyük oğlu Uday Saddam Hüseyin 'in sahibi olduğu Youth(gençlik) TV. Temmuz 1998 de Bağdat kendi uydu kanalını başlattı. Ancak halen uydu yayınları Irakta resmen yasak. Bildiğiniz gibi çanak sadece uydudan gelen sinyalleri belirli bir noktada yoğunlaştırmaya yarayan bir tür ayna gibi olduğundan almancada Spiegel (ayna) denilmektedir. Verimliliği ise doğrudan büyüklüğü ile geometrisindeki kusursuzluktan başka birşeye bağlı değildir. Aslında son 10 yıl içinde ülkemizde üretilen çanaklarda önemli ölçüde bir kalite artışı ve fiyat düşmesinin gözlendiği rahatlıkla söylenebilir. Kopyenin kopyesi kalıpla üretilen devasa verimsiz polyester çanakların da, basit sıvama atelyelerinde kötü bir teknolojiyle üretilen saç ve aluminyum çanakların da devri bitti. Artık milyon dolarlık yatırımlarla üretim yapan fabrikasyon teknikleri söz konusu. Ama yine de ülkemizde on yıl önce de üretilen parabol offset ve pime-focus dışında herhangi bir yeni teknoloji çanak üretimi henüz yok. Geometri olarak ülkemizde sadece tek odaklı parabol antenler satılmaktadır. Cassegrain, Gregoryen ve Planar tiplerin piyasamızda(ithal de olsa) pek bulunmadığını belirtelim. Sol tarafta resmi görülen Lüneburg lensli multifokus radom antenler bizde hiç mi hiç bulunmaz. Belki askeri tesislerde bulunan küre, yarımküre "radom" anten görenlerimiz olmuştur ama o da uzaktan, o kadar. Planar antenlere gelince, komşumuz yunanistanda üretilip (Attisat) dünyaya satılıyor. Bizim haberimiz bile yok. Türkiyede satılan parabol antenlerin ise tümünü tek odaklı yuvarlak ve 1,5m den küçük ise offset, büyük ise ortadan beslemeli (prime focus) olduklarını farzetmek hatalı olmaz. O yüzden eğer çanağı türkiyeden alacak isek seçeneklerimiz büyüklüğü dışında sadece sabit/hareketli, metal/polyester oluşuna ve markasına bağlı kalmaktadır. Kullanıcı iseniz ve montajcınıza güveniyor iseniz, normalde antenin seçimine katılmanız hatta anteni görmeniz bile gerekmiyor. Aşağıda yazacaklarımızı montajcınız genellikle bildiğinden size en uygun maliyet ve dayanıklılık koşullarına göre seçimi o yapacaktır. Ancak genelde size bu bazda hizmet verebilecek bir montajcıyı uygun maliyetle bulabilmeniz oldukça güç olduğundan size yine de bazı şeyleri kendiniz bilmenizi öneriyoruz.Ayrıca eğer uydulara meraklı iseniz, dünyada mevcut çeşitli uygulamalara ilişkin aşağıdaki bilgiler de sanırız sizin için oldukça ilgi çekici olacaktır. Çanak büyüklüğü Almak istediğiniz yayınlar bulunduğunuz yöreye farklı güçlerde ulaştığından kimilerini 40cm çanakla alabilmekte iken kimilerini 7m çanakla bile istenen kalitede almanız mümkün olmaz. Çanağı tam gereken büyüklükte seçmek de göründüğü kadar kolay değil. Çünkü herhangi yayının bulunduğunuz noktadan en az ne büyüklükte bir çanakla alınabileceği sabit bir bilgi değildir, zamanla tercih ettiğiniz kanallar veya uydudan alınabilme koşulları değişeceğinden uzun vadede elinizdeki çanağın kullanılma riskini tümüyle sıfıra indirebilecek bir seçim hemen hemen mümkün değildir. Bize göre seçeceğiniz yöntem aşağıdakilerden biri olmalıdır. Izlemek istediğiniz kanal az bilinen, (örneğin Japon NHK Premium gibi) bir kanalsa bu durumda bu kanalı iki yıldır 1,5m çapında bir çanakla izlemekte olan bir arkadaşınız veya uyducunuz yakın dönemde herhangi bir değişikliğin sözkonusu olup olmadığını veya bu büyüklüğün ne derece yeterli olduğunu size oldukça doğru bir şekilde söyleyebilir. Öte yandan genel amaçlı bir seçim yapmak ve fazla abartmamak kaydıyla seçeneklerinizin olabildiğince fazla olmasını istiyorsanız size maliyetini de dikkate alarak 1.5m veya 2.0m hareketli bir sistem seçebilirsiniz. Bu size sisteminizin diğer özelliklerine de bağlı olarak en az 1000'den fazla kanal yayın alma imkanı verecektir. Ancak böyle bir sistemin teknik gerekleri oldukça ayrıntılı olacağından kullanıcı olarak kendinize, servis için de uyducunuza güveninizin tam olması gerekir. Ayrıca yine de böyle bir sistem türkiyeden izlenebilen tüm kanalları izlemek için yeterli olmayacaktır. Sadece Türk kanallarını izlemek için 60cm tek çanaklı ucuz (analog) bir sistem veya daha büyük çaplarda 2-3 çanaklı bir sistem seçebilirsiniz. Sabit çapları 60-150cm arası 2-4 çanaklı türk ve yabancı yüzlerce kanaldan oluşan analog ve digital bir sistem de seçebilirsiniz. Çanakların sabit olması arıza olasılığını azaltacak, herhangi arıza durumunda tüm kanalları kaybetme olasılığını da oldukça düşürecektir. Çok özel durumlar dışında 200cm den büyük çanak kullanmanıza gerek olmaz. O yüzden çanak büyüdükçe sağladığı kazanç artışına karşılık maliyeti oldukça pahalıdır. Eğer size gereken çanağın çapını daha profesyonel bir yöntemle belirlemek istiyorsanız Uydu Frekans Listeleri 'mizden size gereken uyduya ait LyngSat frekans tablosunu tıklayıp o uydudaki almak istediğiniz kanalın önüne geliniz. Kanal adının bulunduğu satırın sağdan ikinci (beam = hüzme) hanesindeki kelimeye tıkladığınızda o frekansın yayınlandığı hüzmenin ayak izi tablosunun bulunduğu sayfaya ulaşırsınız. Bu üzerinde EIRP çizgilerinin bulunduğu bir harita parçasıdır. Bu haritada sizin bulunduğunuz yer hangi çizginin içinde kalıyorsa o çizgiye ait dBW değerine bakınız. Bu değerden aşağıdaki tabloya göre size gereken çanak çapına ulaşabilirsiniz. Ulaştığınız çanak çapı çok kesin olmamakla birlikte size bir fikir verecektir. Çanak Çapı (cm) 45 50 60 70 90 120 150 180 230 280 370 480 600 dBW 54 52 50 48 46 44 42 40 38 36 34 32 30 Çanak cinsi Çanak seçerken belki de en öncelikle dikkate alınması gereken şey çanağın koyulacağı yerdir. Örneğin İstanbul gibi tepelerden oluşan bir kentte ve bu tepelerden birine yakın oturuyorsanız, çanak kuracak yer olarak da çatı gibi açıkta ve yüksekte kalan bir yer seçmişseniz o zaman 3mm aluminyumdan sıvanmış bir çanak kullanmayı aklınıza bile getirmemelisiniz. Gerçi bu çatılardaki 10mm demiri birkaç sene içinde eritip bıçak ucu kadar sivri çöp kadar dayanıksız hale getiren asit rüzgarlarına karşı korozyon mukavemeti bakımından aluminyum saça göre çok daha dayanıklıdır ama lodos veya bir başka kuvvetli rüzgar birkaç kuvvetli sarsışta söküp alamaz ise vibrasyon etkisiyle zaman içinde yorup bağlantı noktalarını lime lime eder yırtıp alır. İyi sıkılmamış yaysız bir vida bulduğunda döndürerek açar ve söküp atar. Sonuç olarak böyle ince bir çanağın birkaç sene dayanması bile neredeyse mucize olur. Rüzgar gücünün etkisini önemli ölçüde zayıflatan perfore (delikli) saçtan yapılma (mesh tipi) çanaklar ülkemizde zor bulunmaktadır. Bunların da düşmanı üzerindeki en dayanıklı epoksid boyayı geçebilirse alttaki saçı hemen yiyerek delikleri kocaman hale getirip çanağı öldüren asit rüzgarıdır. (Bu rüzgarların yaptıklarını görünce insan ciğerlerimizin nasıl olup da bu havaya delinmeden dayanabildiğine şaşırmadan edemiyor.) Rüzgarlı yöreler için ülkemizde önerebileceğimiz tek uygun alternatif CTP (cam takviyeli polyester) antenlerdir. Asit rüzgarlarına ve orta şiddetteki rüzgarlara karşı inanılmaz derecede dayanıklı olan bu çanakların da zamanla içine nem işlemesi, sıcak ve soğukla bu gözeneklerin çalışarak cerkot denilen kaygan en üst tabakayı alttaki metalize polyesterveya taşıyıcı tabakadan ayırması veya çanağın geometrisini (verimini) bozacak şekilde deforme olmasına yol açması söz konusudur. Üretim sırasında kullanılan teknikler ve hazırlanan polyester macunun içinde küçük hava habbelerinin kalmamış olması çanağın ömrü bakımından son derece belirleyici olmaktadır. Çanak cinsi derken, üzerine monte edildiği ayak (mount) yapısının da son derece önemli olduğunu. Bazı tiplerin çok kısa sürede korozyona uğradığını vidaların bulunduğu yere kaynadığını, kaynak yerlerinden içeriye doğru korozyon işleyerek dayanıklılığını yok ettiğini çevre felaketi bir çöp hale geldiğini belirtelim. Uygulama zorluklarına rağmen uygun durumlarda düşey duvara L ayakla montajın (rüzgar v.s avantajları bakımından) tercih edildiğini, çanak seçimi sırasında bu imkanın da gözönünde bulundurulması gereğini hatırlatalım. Multifocus Uygulamaları Çatıların ve öngörünüme açık alanların çanakla dolmaması için pekçok çare düşünülmüş. Tabii birinci çare aynı uydudan gelen yayınların sinyallerinin civarda diğer ihtiyacı olanlarla paylaşılması. Bu bireysel sistemler için çok uygun ve gerekli bir çözüm, ama çoğu zaman çeşitli nedenlerle uygulanmıyor. Örneğin bir arap ülkesinde çekilen soldaki resimde tek binanın çatısında 50 kadar çanak yeralıyor. Böyle yerler Türkiyede de var. Çanak sayısını azaltmak için ikinci çare de birden çok konumdaki uyduların tek çanakla alınması. Bunun için yaygın olan da örneğin Hotbird+Astra gibi birbirine yakın iki konumdaki uyduların multifokus çanaklarla alınması. Dikkat ediniz bunun için genelde gerçekten de çift odaklı bir çanak gerekmiyor. Normal parabole düşen heriki uydunun sinyallerini farklı noktalara yerleştirilen iki LNB ile toplamak mümkün. Burada püf noktası uydular birbirinden uzaklaştıkça çanağın daha küçük yüzeylerinden etkili şekilde yararlanılabiliyor olması nedeniyle giderek olanaksız hale gelmesi. Birbirine 6 derece kadar mesafedeki uydular için kullanılması ise o kadar yaygın ki buna uygun monoblok multifocus LNB'ler bile yapılmış. Aslında bizim 10, 13, 16,19 derece doğu uydularının yayınlarını almamızda da yaygın kullanım alanı bulabilir. Ancak, kimse uğraşmıyor. Multifokus çanak, veya bu iş için düşünülmüş herhangi belirli çanağa uygun bir kelepçe mevcut değil. Mevcut olmayan diğer birçok şeyin yanında bir bu mu eksik kaldı demeyiniz, çünkü bu en basit olanı. Amerikada bunun küçücük çanak için dört odaklısını yapmışlar. Avrupada Triax'ın dört LNB için olan çanakları var. Bunlar hep normal parabol geometrisiyle çalışan multifokus uygulamaları. Bir de gerçekten yeni olan "Wavefrontier" çanağı far. Toroidal deniyor. Bunun özelliği birbirine iyice uzak uydulardan 16 taneye kadar LNB ile çalışabilmesi. Küçük olanı 55cm, büyüğü 90cm olan iki modeli var. Ayni büyüklükte olan parabol çanaklar kadar verimli olduğu ve montajının çok kolay olduğu söyleniyor. Firma 1999'da kurulmuş. Merkezi Kore'de, araştırma geliştrme merkezi Rusyada. Zaten Toroidal'in matematiksel modelinin ve formülünün bilgisayarlar sayesinde keşfdildiği merkez Moskova. Üretim tesisleri Taiwan'da, satış merkezi ise Irvine, Kaliforniya, ABD. Tekniği gerçekten çok karışık. Uydudan gelen sinyal ana yansıtıcıdan iki defa yansıtılarak bir çizgi üzerinde oluşturulan çok sayıdaki odağa yansıtılıyor. Ana yansıtıcı bir elipsoid, yardımcı yansıtıcı ise Toroidal + Elipsoid. Toroid geometrisi bir antende ilk defa kullanıldığı için adına toroidal demişler. Daha önceki çiftyansıtıcılı Cassegrain ve Gregoryen çanaklarda hiperboloid, paraboloid ve elipsoid geometrileri kullanılmıştı. Ancak bu çanakların hepsi tek odaklı çanaklar idi ve çeşitli avantajları nedeniyle halen de üretiliyor ve kullanılıyorlar. Bu anten ise prensip olarak Gregoryen yansıtıcılı antene benziyor ancak formülü değişik. Yardımcı yansıtıcının geometrisi hiperboloid yerine bir sanal "toroid" ana yansıtıcı ise elipsoide benziyor. Parabolik formülü hiç yok. Yardımcı yansıtıcı konveks-konkav. Yani bir düzlemi konveks iken ortogonal düzlemi konkav. Tam şekilleri ayrıntılı matematiksel hesaplar, matematik ve fizik denklemleri ile elde ediliyor. Adını "Toroidal çok uydulu anten" koymuşlar. Hareket eden aksamının olmaması hareketli çanağa göre daha güvenilir yapıyor. Ayrıca en önemli avantajı bu çanağın aldığı çok sayıda uydu sinyalinin çok sayıda kullanıcı tarafından da paylaşılabilmesi. Hareketli çanakla bu mümkün değil. Polar antenle herhangi anda sadece bir tek uydunun yayınları izlenebilir. Çanak alanında bir diğer yeni icat da "kurması kolay anten" denebilir. Biliyorsunuz özellikle bu işi ilk defa yapacaklar için çanak kurması yönlendirmesi çok çetrefil bir iştir. Ama artık soldaki anten sayesinde daha önce hayatında hiç çanak kurmamış olanlar da istediği uyduya bakan bir çanağı çabucak kurabilecekler. Hem de pusula, eğimmetre, sahametre, spektrum analizör..v.s..bunların hiçbiri gerekmeden. Bir uydunun bulunduğumuz yere göre konumu ile, o gün o saatteki güneşin konumu arasında belirli ve sabit bir ilişki olduğunu biliyor muydunuz? İşte bu ilişki çanağımızı bir uyduya göre ayarlama işini çook kolaylaştırmakta kullanılabiliyor. Çanağın üzerine serigrafi ile yatay bir cetvel skalası basılmış. LNB ile çanağın tepesi arasına da plastik bir cetvel skalası takılıyor(Çanakla birlikte veriliyor, ama siz sonradan sökersiniz, çünkü bu parça size sadece ayar sırasında lazım). Çanağı istediğiniz uyduya ayarlayabilmek için tek yapmanız gereken tek şey "gölge ile cetvelin kesişme noktasını gereken yere ayarlamak". Gereken yerin neresi olduğunu ise zaten program size söylüyor. Eğer uydu alıcınız "Samsung" ise gölgeyi tam nereye ayarlamanız gerektiğini televizyonunuzda görüyorsunuz. Eğer başka herhangi marka bir uydu alıcısı kullanıyorsanız o zaman verdikleri programı bilgisayarınıza yükleyeceksiniz. Bulunduğunuz ili söylediğinizde (enlem ve boylamını kendisi biliyor), ve bir de hangi uyduyu ayarlamak istediğinizi söylediğinizde (bilgisayar/uydu alıcınız zaten gününü saatini biliyor ve X ve Y nin ne olması gerektiğini (hangi çentiği hangi çizgiye denk getireceğinizi) hemen hesaplayıp önünüze getiriyor. Aslında bu hesap hiç de göründüğü kadar basit değil, yani önünüze bir logaritme cetvelini alıp birkaç çarpma bölmeyle kendiniz hesaplamanız neredeyse olanaksız. Derin astronomi bilimi hesapları gerektiriyor. Amaa, bütün bunlara hiç gerek yok, adamlar program yapmış, bilgisayar şaak diye hesaplayıp önünüze koyuyor. Size düşen ise sadece çanağı kımıldatıp çentiği onun gösterdiği çentiğin üstüne getirmek. O zaman uyduyu tam olarak bulmuş oluyorsunuz. Ondan sonra ise artık sadece uydu alıcısını sinyal seviyesi göstergesine çevirip sinyali en fazla hale getirmek kalıyor....Tabii bu ayarları sadece güneş varken yapabilirsiniz. Çanağı gece ayarlayacak iseniz bu sistem size yaramaz. Çanak Verimi Alacağınız çanağın verimli olup olmadığını nasıl anlarsınız? Kokusuna bakarak, cebinizden kumpas, metre çıkarıp şurasını burasını ölçerek, f/D oranına bakarak, en iyi markanın hangisi olduğunu öğrenerek, Metal, offset, ithal, beyaz oluşuna bakarak, satıcıya çanağın kazanç dBi degerini, etkinlik yüzdesini sorarak, dökümanından bakarak? Kestirmeden cevabı söyleyelim. Anlayamazsınız. Satıcınız size satmak istediği çanağın en iyisi olduğunu, *** marka olanların, offset olanların, ithal olanların, TV şirketlerinin satın aldığı modellerin en iyisi olduğunu söyleyecektir. (Araba alırken doktordan olması gibi TV şirketlerinin tercih ettiği çanağın da sizin için en uygun olması akla yakın görünse de biraz dayanaksız gelmektedir.) Satıcınızın ve hatta çanağınızın üreticisinin çanağın etkinlik yüzdesi ve kazancı gibi teknik değerleriyle arası pek iyi değildir. Çanağa ilişkin (şayet bulabilirseniz) teknik dökümanların hazırlanışından bunu kolayca anlayabilirsiniz. Bunları ölçen bağımsız tüketici kuruluşları hatta soran müşteri de pek olmadığından satıcınız bu sorunuza şayet hazırlıksız yakalanmamışsa size avrupanın SMW gibi iddialı üreticilerinin kullandığı etkinliği %70, kazancı 55cm/36dBi olduğunu söyleyecektir. (Tabii inanmazsanız siz kendiniz ölçün ?) Gerçi kendiniz bu değerleri tam inandırıcı bir biçimde ölçemezsiniz ama kurulduğunda (biraz da kurucusuna bağlı olarak) anten kendi kalitesini ve verimini belli eder. Çanak az-el yönlendirmesinin, LNB odak uzaklığının ve polaritesinin tüm ince ayarlarının yapılmasından sonra aynı şekilde, aynı LNB ile aynı uydunun takatini bildiğiniz aynı yayınına sahametrenizin okuduğu sinyal şiddeti ve kalitesi için başka bir çanakla okuduğunuz değerleri karşılaştırdığınızda iki çanak arasında hangisinin daha iyi olduğu hakkında bir fikir edinebilirsiniz. Aslında sahametre her zaman için elzem de değildir. Aldığınız en zayıf analog yayındaki çapakların yoğunluğu size bu konuda bir fikir verecektir. Digital uydu alıcılarında ise zaten genellikle sinyal şiddeti ve kalitesi BER hata oranı göstergesi var. Ama, eğer işiniz buysa veya sık sık çanak kuruyor iseniz her yeni denediğiniz çanak için böyle bir karşılaştırmayı yapabilmek üzere standart olarak kullanacağınız bir LNByi elinizde tutmanız ve her uydudan belirli kanallar için daha önce ölçtüğünüz bazı değerlerin kaydını tutmanız yararlı olacaktır. Belli başlı çanak üreticilerinin emsal özellikteki çanakları arasındaki performans farkının da genellikle ince ayarda gösterilebilecek titizliğin sağladığından çok fazla olmadığını belirtelim. Önemli farklar genellikle yanlış odak ayarı, kusurlu LNB, yanlış feed gibi farklardan kaynaklanmaktadır. En iyi şekilde üretilmiş bir çanağın bile kötü nakliye sırasında en kötü verimi sağlayacak deformasyona uğrayabileceğini hatırdan çıkarmayalım. (Çanağa profilden baktığımızda tek bir çizgi yerine 8 görüyorsak çanak deforme olmuş demektir.) Ayrıca iyi ayarlanmış ve sabitlenmiş bir çanak sol/sağ aşağı/yukarı yönlerde kuvvetlice çekiştirmenize rağmen yayını kaybetmemeli, bıraktığınızda da eski kazanç seviyesine ulaşabilmelidir. Aksi halde çanak yeterince rijid olmadığından kısa sürede verimini kaybedip işe yaramaz hale gelebilir. Şimdilerde DiSEqC1.2 uyumlu motorlar sayesinde artık hareketli anten mekaniğine de ayrıca ihtiyacınız yok. Sabit anten olarak aldığınız bir anteni bu motorlar sayesinde kolayca motorluya dönüştürebiliyorsunuz. Bu motorların 90, 120, 150cm çanaklar için olanları var. Çanağınızın daha büyük olmaması, ayrıca kurulacağı yerin de çok rüzgarlı olmaması gerekiyor. Soldaki resimde görülen motordan başka herhangi bir parçaya da gereksiniminiz yok. Tabii eğer digital uydu alıcınız DiSEqC1.2 uyumlu ise (şimdilerde üretilenlerin hemen hepsi uyumlu). Ancak kurma ve ayar işlerinin hiç de kolay olmadığını peşinen bilmelisiniz. Bu şekilde çanağınızdan aldığınız yayın sayısını en az 10 kat arttırabilecek bir uyducu kaç paranızı alısa alsın haketmiş olacaktır. Özellikle saç çanaklarda üzerinde tırnakla kazınamayan epoksi tipi boya olması çok önemlidir, çünkü boya kalktığında çanak korozyona karşı hiç korunmasız kalacağından süratle işe yaramaz hale gelir. Ancak her çanağın veriminde hiçbir azalma olmadan istendiği zaman istenen renge kolayca boyanabileceğini belirtelim. ---------- LNB Nedir? Şu uydu çanağının ortasına takılan şey. Low Noise Block downconverter. Mikrodalga kafa, düşük gürültülü konverter. Çanak uydudan gelen yayını odak noktasına toplar, bu cihaz da toplanmış olan bu mikrodalga (2-50GHz) sinyali güçlendirip, üzerinde elektronik işlemlerin daha rahat yapılabileceği daha alt bir frekans bandına (1-2GHz) dönüştürür. Esas olarak üç ana kısmı bulunur. Besleme ağzı(feed) , yükseltici(amplifier), ve alt frekansa dönüştürücü(converter). Uydulardan gelen yayınların bulunduğu (2-50Ghz) arası bant dilimlere ayrılarak sırasıyla S, C, X, Ku, Ka, EHF,V bandları olarak adlandırılmaktadır.. Burada sadece ticari haberleşme uydularının radyo TV yayınlarını almakta kullanılan C (3.4 - 4.2GHz)bandı ve Ku (10.7 - 12.75 GHz) bandı LNB'lerinden söz edilecektir. LNB Nasıl seçilir ? Size gereken LNB'nin hangisi olduğunu bilebilmek için öncelikle "Hangi yayınlar izlenecek, hangi çanak kullanılacak?, kaç kullanıcı izleyecek? sorularının cevabını bilmek gerekiyor. Eğer amacınız kendinize küçük çanaklı bir uydu sistemi kurup Türk ve Avrupa yayınlarını izlemek ise o zaman aşağıda anlatılan onca şeyin hepsini öğrenmeniz kesinlikle gerekmiyor. Size gereken kendinden offset feedli bir "Ku Universal LNBF' "dir. Böyle bir LNB Türk uydu yayınlarının tamamını, avrupa yayınlarının ise %95'ini almanız için yeterlidir. Piyasada satılan LNBlerin %95i bu türdendir. Fiyatları 15 dolar mertebesindedir ve birçoğu türkiyede üretilen 10-15 değişik markada piyasada bulunmaktadır.(Türk LNB üreticisi yok. Sadece sürümü çok olan modellerden yabancı isim markalarla montaj (CKD üretim) yapılmaktadır). Eğer çanak birkaç uydu alıcısına paylaştırılacaksa Twin veya Quad universal, merkezi sistemden çok kullanıcıya dağıtılacak ise Quattro Universal kullanılır. Piyasa markaları arasında bir tavsiyemiz yok. Ancak dünyanın belli başlı üreticilerinin (ALPS, ALPS, ASTROTEL, ASTRX, CAL - AMP/Gardiner, , CHAPARRAL, FTA (MTI Europe), GRUNDIG, HYTON, MTI, NICHIMEN, SAMSUNG, SHARP, SWEDISH, VECCOM, ZINWELL)sitelerine bir uğramanız oldukça aydınlatıcı olabilir.... Eğer çanağınız büyükse, veya almak istediğiniz yayınlar arasında C bandında olanlar da var ise veya uydudan zor alınabilen bir kanal veya data almak amacında iseniz, veya özel tipte bir LNB'ye gereksiniminiz var ise o zaman aşağıdaki teknik bilgiler işinize yarayacaktır sanıyoruz. ---------- 1995 yılındaki Nokia Mediamaster cihazını hatırlayanlarınız vardır. Binbeşyüz dolardan fazla fiyatıyla herkesin kolay kolay yanından geçebileceği gibi değildi. Şu anda ise onunla aynı özellikteki bir cihazı $150 dolar gibi fiyatlara kadar alabildiğinizi düşünürsek fiyatların en az 10 misli ucuzladığı kesinlikle söylenebilir (Gerçi o modelin hala hastaları var). Öte yandan marka ve model sayısındaki artış ise 100 kat sayılabilir. Global pazara çıkmış durumdaki yüzlerce modelin yanı sıra her ülkenin sadece orada bilinen markaları da var. Yani herşey çok değişti, o yüzden biz de iki yıl önceki yazımızı revize ettik. Digital cihazların ülkemizde yaygınlaşmaya başladığı 1997 yılından bu yana geçen 5 yıl içinde cihazların teknik bakımdan birkaç nesil geliştiği, CPU'larının ve yazılımlarının hızlandığı, belleklerinin büyüdüğü ve muazzam bir evrim geçirdiğini de kabul etmek gerekiyor. Bu arada alınabilen digital kanalların sayısı da onlarcadan binlerceye yükseldi. Analog kanallar gitgide ortadan silinirken digital kanallardaki ve toplam kanal sayısındaki artış oldukça dikkat çekici. Yani biz de artık hala bir tane alamamış isek almamız için gereken sebepler eskisine göre çok fazla. Hatta eskiden bir tane almış dahi olsak yenilemenin vakti geldi denilebilir. Eskiden karar vermemizi güçleştiren nedenler çoktu. Analog mu alsam digital mi? sorusu vardı. Güzel kanalların paralı buketlerde olması ve bu buketlerin abonelik karşılığı gerekli cihazları bedava vermesi ve bu yayınların başka hiçbir cihazla alınamaması uygulaması kafamızı karıştırmaktaydı. Alınan cihazın kısa sürede demode olabilmesi endişesini güçlü kılan nedenler de çoktu. İlk önce 1997 'de D+A yani hem analog hem digital cihazlar, hemen sonra da pozisyonerli olanları (DAP) çıkmıştı. Hemen sonra bunların şifreli yayınları da alabilmek üzere gerekli standart arayüze sahip (DACI) olanları çıktı. Bu sonuncular yani genelde iki tane olan CI'lı (modül yuvalı) modellerin dışında gerekli şifre modülü kendinden içinde gömülü (embedded) olanlar IR (Irdeto), VA(Viaccess) şeklinde harfleriyle eklendi. Yani IRCI, VACI modül arayüzleri dışında kendinden Irdeto, veya Viaccess şifre çözme sistemlerine sahip cihazlar için kullanılan kısaltmalar idi. 99 ve ikibin yılları digital korsancılığın doğuşu ve yükselişine sahne oldu. Analog ve D2MAC türü şifre sistemleri gitgide sahneden silinirken yaygınlaşmaya başlayan Irdeto, Seca(Mediaguard) ve Viaccess sistemlerinin kırılmasıyla bu kanalların bedava izlenme fırsatının peşine düşen milyonlarca kişi korsan yükleme yapılarak (IrdetoFree, FreeCAM) kartsız kullanılabilen Irdeto modüllerin, daha sonra çeşitli korsan kartların sahibi oldu. Bu kartlara yükleme yapmakta kullanılan programmer cihazlarının sadece türkiyede bile "onbinlerce" sattığı söylenebilir. Değişen şifreleri almak vermek için internette onbinlerce board ve site kuruldu. Bunlar milyonlarca defa ziyaret edildi. Bu arada korsanlıktan zarar gören yayın şirketleri de buna reaksiyon göstermekte gecikmedi. İlk ve en büyük çapta korsanlığa uğrayan CanalPlus şirketi bu işin arkasında NDS'nin olduğu iddiasıyla bedeli iki milyar doları bulan tazminat davaları açtı. İddiaya göre rakip NDS firması büyük maddi ve teknik imkanlarını kullanarak algoritmaları açmış ve internet üzerinden korsancılara sunmuştu. Kanıtları da olduğunu söyledikleri ve mahkemeye sundukları bu davalar hala sürüyor. Gerçekten de bu işe hevesli şaşılacak kadar çok sayıdaki bilgisayar meraklısı gencin bütün gayretlerine rağmen algoritmaların kırılabilmesi ellerindeki standart donanımlarla pek mümkün görünmüyor. Nitekim önce Irdeto, sonra Viaccess ve Mediaguard kilitlerinin yeni versiyonlarını ortaya sürdüler. Bunların iki yıldır herhangi bir korsan çözümüne rastlanmadı. Eğer birinci versiyon şifrelerin çözülme olayı teknik ve ticari olarak mümkün olabilse idi ikinci versiyon şifreler için de bunun şimdiye kadar mutlaka başarılması gerekirdi. Başarılamamış olması bunun bir "bilgisayar dehası çocukların arayıp bulup çözme olayı" olmadığının (ve CanalPlus'un iddiasının doğruluğunun) bir kanıtı gibi durmaktadır. Şu anda tek CAM ile birinci versiyon Irdeto, Viacess, Seca, Nagra v.s şifreye sahip birçok kanalın izlenebilmesini sağlayan yazılımlar (3in1, 5in1, 6in1) revaçta, kırılabilen kanalların sayısı da 50'den fazla. Uydu alıcılar bu özellik nedeniyle "tüm şifreli yayınları çözebilen" diye satılıyor. Ama, kanallar ikinci versiyon şifrelere geçtikçe sistem etkisini yitirmektedir. Öte yandan geçtiğimiz yıllarda tüm paralı kanal şirketlerinin hepsinin zarar etmiş olması, kimilerinin milyarlarca dolar batırarak iflas bayrağını çekmesi, ayrıca korsan olayındaki yaygınlık birçoklarının "paralı TV işi yürümeyecek" görüşünü edinmesine yol açtı. Oysa, gerçek gidişat yatırımcıların tercihleri doğrultusunda olacağına, ve onlar da bu konuda bir geri adım atmadıklarına göre ParalıTV olayının bundan sonra da artarak gelişimini sürdüreceğini kesinlikle söyleyebiliriz. Nitekim son üç ay içinde de şifreli kanal sayısı şifresiz kanal sayısının iki misli artmıştır. Ayrıca yakın gelecek için şunlar da söylenebilir. Analog kanallar hemen bitmeyecek, izlenmeğe değecek - her türden- parasız digital kanallar da yeterli sayıda olacaktır. Teknik çeşitlenme sürecek, şifreli kanalların sayıları arttığı gibi teknolojik bakımdan çeşitlilikleri de artacaktır. Yayınlar C, Ku, Ka bantlarında çoğunlukla etkileşimli veya etkileşimsiz DVB ve Streaming digital olacak, online gaming ve broadband internet en hızla artan yayın türü olacaktır. Maçlar ve her türden yayının lisans ücretlerinde ciddi düşüşler olacak, abone ücretleri ucuzlayacak, korsanlığın da büyük ölçüde önüne geçilecektir. Yani isterseniz kehanet deyin ama bu işin gurularının söyledikleri genellikle çıkıyor ve beklenenler bu doğrultuda. Türkiyeye gelince (maalesef) iki sene önceki yazdıklarımızın ve endişelerimizin hepsi gerçekleşti. Platformların "yanlızca kendi yayınlarını alabilen" kutular vermeleri daha önceden yanlış olduğu ispatlanmış bir stratejinin tercihi idi. Bu yüzden ülkemiz (ve kendileri) yüz milyonlarca dolar kaybettiler. İnşaallah bir daha aynı tür yanlışlar tekrarlanmayacak ve türkiyenin bugün dünya ortalamasına göre beklenen 3.5 milyon dolayındaki digital platform aboneliği potansiyeli de gerçekleşecektir. Şimdi hangisini alalım ? Bütün bunlar ışığında şu anda çok fazla zorlanmadan en ucuz ideal bir seçimin standart özellikleri olan (yeni üretilen tüm cihazlar artık DiSEqC 1.2 uyumlu) CI'lı bir digital uydu alıcısı (DCI alıcı yaklaşık $150-200) olacağını düşünüyorum. Aman, embedded olmasın.( çünkü içindeki CAM belki şimdiden demode olmuş da olabilir). Analog kısmı da olmasın, maliyetini fazla etkilemiyor ama gerekli de değil. Pozisyonerli olması da gereksiz. Tercihan yerli bir marka olmalı, çünkü yabancı üretimlerin buradan servis almasında (maalesef gümrük mevzuatımız yüzünden) sorunlar var. Ortada kalabilirsiniz. Bireysel seçim için Universal LNB, 120-150cm çanak ve uygun özellikte ucuz bir DiSEqC1.2 motor. Yahut da Twin, Quad LNB kullanılarak birkaç çanak birkaç daire paylaşılabilir. Yaklaşık $300 dolara maledebileceğiniz böyle bir sistemle 10-15 uydudan binlerce kanal alabilirsiniz. Ayrıca ileride isterseniz bu sistemle "herhangi paralı kanala" da abone olup izleyebilirsiniz. Gerekli CAM seçimi, Kart seçimi tümüyle ayrı konular. İlgili yazılarda bu konularda da tavsiyelerimiz var. Sadece bedava (FTA) kanalları düşünün. Alabileceğiniz kanalların sayısı rahatlıkla bini geçiyor. Biraz lükse kaçmak isterseniz yayınların tümünü siz yokken (veya varken) kaydedebilen harddiskli 40GB (20-25 saat) veya 120GB(70 saat) bir model seçebilirsiniz. Bu pahalı modellerde genellikle ayrıca Dolby Digital (AC3), Digital Surround ses sistemi özelliği de bulunuyor. Eğer teknoloji hastası iseniz yeni Streaming (MPEG-4) ve etkileşimli yayınları da alabilen bir alıcı düşünebilirsiniz. (Nereden bulursunuz bilmem. Bizde henüz etkileşimli yayın yok, türkiyede henüz böyle bir cihaz da satılmıyor. Ama dış piyasada var, uydularda yayınları da var, ve gelecekte bunlar ve MHP (MHEG-5) yaygınlaşacak) Bir de bilgisayarınız için tavsiyem olacak. Bilgisayarınızın içindeki PCI slotuna bir kart takıyorsunuz. Ucu çanağa bağlanıyor. CI slotu da var. Çok hızlı internet abonesi olabildiğiniz gibi, tüm (şifreli şifresiz) digital yayınları izlemekte, ayrıca normal uydu alıcılarıyla alamadığınız etkileşimli Streaming MPEG-4 yayınları almakta kullanabiliyorsunuz. Özellikle W3 uydusunda bazı promosyon yayınlar var. Online Gaming imkanları var. Bu kartların şimdi Harddisk'e kayıt yapabilenleri de çıkmış. Harddiskinize sıkıştırılmış olarak onlarca saatlik yayını yerleştirebilirsiniz. Bu sayede hiçbir sevdiğiniz program kaçmamış olur. Kartın ses ve video çıkışları var. Bunları TV nize takarak yayınları TV'den de izleyebiliyorsunuz. Fiyatları maalesef ucuz değil, normal bir uydu alıcı kadar. ---------- 1995 yılındaki Nokia Mediamaster cihazını hatırlayanlarınız vardır. Binbeşyüz dolardan fazla fiyatıyla herkesin kolay kolay yanından geçebileceği gibi değildi. Şu anda ise onunla aynı özellikteki bir cihazı $150 dolar gibi fiyatlara kadar alabildiğinizi düşünürsek fiyatların en az 10 misli ucuzladığı kesinlikle söylenebilir (Gerçi o modelin hala hastaları var). Öte yandan marka ve model sayısındaki artış ise 100 kat sayılabilir. Global pazara çıkmış durumdaki yüzlerce modelin yanı sıra her ülkenin sadece orada bilinen markaları da var. Yani herşey çok değişti, o yüzden biz de iki yıl önceki yazımızı revize ettik. Digital cihazların ülkemizde yaygınlaşmaya başladığı 1997 yılından bu yana geçen 5 yıl içinde cihazların teknik bakımdan birkaç nesil geliştiği, CPU'larının ve yazılımlarının hızlandığı, belleklerinin büyüdüğü ve muazzam bir evrim geçirdiğini de kabul etmek gerekiyor. Bu arada alınabilen digital kanalların sayısı da onlarcadan binlerceye yükseldi. Analog kanallar gitgide ortadan silinirken digital kanallardaki ve toplam kanal sayısındaki artış oldukça dikkat çekici. Yani biz de artık hala bir tane alamamış isek almamız için gereken sebepler eskisine göre çok fazla. Hatta eskiden bir tane almış dahi olsak yenilemenin vakti geldi denilebilir. Eskiden karar vermemizi güçleştiren nedenler çoktu. Analog mu alsam digital mi? sorusu vardı. Güzel kanalların paralı buketlerde olması ve bu buketlerin abonelik karşılığı gerekli cihazları bedava vermesi ve bu yayınların başka hiçbir cihazla alınamaması uygulaması kafamızı karıştırmaktaydı. Alınan cihazın kısa sürede demode olabilmesi endişesini güçlü kılan nedenler de çoktu. İlk önce 1997 'de D+A yani hem analog hem digital cihazlar, hemen sonra da pozisyonerli olanları (DAP) çıkmıştı. Hemen sonra bunların şifreli yayınları da alabilmek üzere gerekli standart arayüze sahip (DACI) olanları çıktı. Bu sonuncular yani genelde iki tane olan CI'lı (modül yuvalı) modellerin dışında gerekli şifre modülü kendinden içinde gömülü (embedded) olanlar IR (Irdeto), VA(Viaccess) şeklinde harfleriyle eklendi. Yani IRCI, VACI modül arayüzleri dışında kendinden Irdeto, veya Viaccess şifre çözme sistemlerine sahip cihazlar için kullanılan kısaltmalar idi. 99 ve ikibin yılları digital korsancılığın doğuşu ve yükselişine sahne oldu. Analog ve D2MAC türü şifre sistemleri gitgide sahneden silinirken yaygınlaşmaya başlayan Irdeto, Seca(Mediaguard) ve Viaccess sistemlerinin kırılmasıyla bu kanalların bedava izlenme fırsatının peşine düşen milyonlarca kişi korsan yükleme yapılarak (IrdetoFree, FreeCAM) kartsız kullanılabilen Irdeto modüllerin, daha sonra çeşitli korsan kartların sahibi oldu. Bu kartlara yükleme yapmakta kullanılan programmer cihazlarının sadece türkiyede bile "onbinlerce" sattığı söylenebilir. Değişen şifreleri almak vermek için internette onbinlerce board ve site kuruldu. Bunlar milyonlarca defa ziyaret edildi. Bu arada korsanlıktan zarar gören yayın şirketleri de buna reaksiyon göstermekte gecikmedi. İlk ve en büyük çapta korsanlığa uğrayan CanalPlus şirketi bu işin arkasında NDS'nin olduğu iddiasıyla bedeli iki milyar doları bulan tazminat davaları açtı. İddiaya göre rakip NDS firması büyük maddi ve teknik imkanlarını kullanarak algoritmaları açmış ve internet üzerinden korsancılara sunmuştu. Kanıtları da olduğunu söyledikleri ve mahkemeye sundukları bu davalar hala sürüyor. Gerçekten de bu işe hevesli şaşılacak kadar çok sayıdaki bilgisayar meraklısı gencin bütün gayretlerine rağmen algoritmaların kırılabilmesi ellerindeki standart donanımlarla pek mümkün görünmüyor. Nitekim önce Irdeto, sonra Viaccess ve Mediaguard kilitlerinin yeni versiyonlarını ortaya sürdüler. Bunların iki yıldır herhangi bir korsan çözümüne rastlanmadı. Eğer birinci versiyon şifrelerin çözülme olayı teknik ve ticari olarak mümkün olabilse idi ikinci versiyon şifreler için de bunun şimdiye kadar mutlaka başarılması gerekirdi. Başarılamamış olması bunun bir "bilgisayar dehası çocukların arayıp bulup çözme olayı" olmadığının (ve CanalPlus'un iddiasının doğruluğunun) bir kanıtı gibi durmaktadır. Şu anda tek CAM ile birinci versiyon Irdeto, Viacess, Seca, Nagra v.s şifreye sahip birçok kanalın izlenebilmesini sağlayan yazılımlar (3in1, 5in1, 6in1) revaçta, kırılabilen kanalların sayısı da 50'den fazla. Uydu alıcılar bu özellik nedeniyle "tüm şifreli yayınları çözebilen" diye satılıyor. Ama, kanallar ikinci versiyon şifrelere geçtikçe sistem etkisini yitirmektedir. Öte yandan geçtiğimiz yıllarda tüm paralı kanal şirketlerinin hepsinin zarar etmiş olması, kimilerinin milyarlarca dolar batırarak iflas bayrağını çekmesi, ayrıca korsan olayındaki yaygınlık birçoklarının "paralı TV işi yürümeyecek" görüşünü edinmesine yol açtı. Oysa, gerçek gidişat yatırımcıların tercihleri doğrultusunda olacağına, ve onlar da bu konuda bir geri adım atmadıklarına göre ParalıTV olayının bundan sonra da artarak gelişimini sürdüreceğini kesinlikle söyleyebiliriz. Nitekim son üç ay içinde de şifreli kanal sayısı şifresiz kanal sayısının iki misli artmıştır. Ayrıca yakın gelecek için şunlar da söylenebilir. Analog kanallar hemen bitmeyecek, izlenmeğe değecek - her türden- parasız digital kanallar da yeterli sayıda olacaktır. Teknik çeşitlenme sürecek, şifreli kanalların sayıları arttığı gibi teknolojik bakımdan çeşitlilikleri de artacaktır. Yayınlar C, Ku, Ka bantlarında çoğunlukla etkileşimli veya etkileşimsiz DVB ve Streaming digital olacak, online gaming ve broadband internet en hızla artan yayın türü olacaktır. Maçlar ve her türden yayının lisans ücretlerinde ciddi düşüşler olacak, abone ücretleri ucuzlayacak, korsanlığın da büyük ölçüde önüne geçilecektir. Yani isterseniz kehanet deyin ama bu işin gurularının söyledikleri genellikle çıkıyor ve beklenenler bu doğrultuda. Türkiyeye gelince (maalesef) iki sene önceki yazdıklarımızın ve endişelerimizin hepsi gerçekleşti. Platformların "yanlızca kendi yayınlarını alabilen" kutular vermeleri daha önceden yanlış olduğu ispatlanmış bir stratejinin tercihi idi. Bu yüzden ülkemiz (ve kendileri) yüz milyonlarca dolar kaybettiler. İnşaallah bir daha aynı tür yanlışlar tekrarlanmayacak ve türkiyenin bugün dünya ortalamasına göre beklenen 3.5 milyon dolayındaki digital platform aboneliği potansiyeli de gerçekleşecektir. Şimdi hangisini alalım ? Bütün bunlar ışığında şu anda çok fazla zorlanmadan en ucuz ideal bir seçimin standart özellikleri olan (yeni üretilen tüm cihazlar artık DiSEqC 1.2 uyumlu) CI'lı bir digital uydu alıcısı (DCI alıcı yaklaşık $150-200) olacağını düşünüyorum. Aman, embedded olmasın.( çünkü içindeki CAM belki şimdiden demode olmuş da olabilir). Analog kısmı da olmasın, maliyetini fazla etkilemiyor ama gerekli de değil. Pozisyonerli olması da gereksiz. Tercihan yerli bir marka olmalı, çünkü yabancı üretimlerin buradan servis almasında (maalesef gümrük mevzuatımız yüzünden) sorunlar var. Ortada kalabilirsiniz. Bireysel seçim için Universal LNB, 120-150cm çanak ve uygun özellikte ucuz bir DiSEqC1.2 motor. Yahut da Twin, Quad LNB kullanılarak birkaç çanak birkaç daire paylaşılabilir. Yaklaşık $300 dolara maledebileceğiniz böyle bir sistemle 10-15 uydudan binlerce kanal alabilirsiniz. Ayrıca ileride isterseniz bu sistemle "herhangi paralı kanala" da abone olup izleyebilirsiniz. Gerekli CAM seçimi, Kart seçimi tümüyle ayrı konular. İlgili yazılarda bu konularda da tavsiyelerimiz var. Sadece bedava (FTA) kanalları düşünün. Alabileceğiniz kanalların sayısı rahatlıkla bini geçiyor. Biraz lükse kaçmak isterseniz yayınların tümünü siz yokken (veya varken) kaydedebilen harddiskli 40GB (20-25 saat) veya 120GB(70 saat) bir model seçebilirsiniz. Bu pahalı modellerde genellikle ayrıca Dolby Digital (AC3), Digital Surround ses sistemi özelliği de bulunuyor. Eğer teknoloji hastası iseniz yeni Streaming (MPEG-4) ve etkileşimli yayınları da alabilen bir alıcı düşünebilirsiniz. (Nereden bulursunuz bilmem. Bizde henüz etkileşimli yayın yok, türkiyede henüz böyle bir cihaz da satılmıyor. Ama dış piyasada var, uydularda yayınları da var, ve gelecekte bunlar ve MHP (MHEG-5) yaygınlaşacak) Bir de bilgisayarınız için tavsiyem olacak. Bilgisayarınızın içindeki PCI slotuna bir kart takıyorsunuz. Ucu çanağa bağlanıyor. CI slotu da var. Çok hızlı internet abonesi olabildiğiniz gibi, tüm (şifreli şifresiz) digital yayınları izlemekte, ayrıca normal uydu alıcılarıyla alamadığınız etkileşimli Streaming MPEG-4 yayınları almakta kullanabiliyorsunuz. Özellikle W3 uydusunda bazı promosyon yayınlar var. Online Gaming imkanları var. Bu kartların şimdi Harddisk'e kayıt yapabilenleri de çıkmış. Harddiskinize sıkıştırılmış olarak onlarca saatlik yayını yerleştirebilirsiniz. Bu sayede hiçbir sevdiğiniz program kaçmamış olur. Kartın ses ve video çıkışları var. Bunları TV nize takarak yayınları TV'den de izleyebiliyorsunuz. Fiyatları maalesef ucuz değil, normal bir uydu alıcı kadar. ---------- şu digital uydu alıcılarındaki yuvalara takılan ve şifreli kanalları çözmeye yarıyan dekoder cihazları. İçine şifre kartı takılan Analog Eurocrypt veya Cine5 dekoderleri gözünüzün önüne getiriniz. Bu küçük modüller o analog cihazların digital olanlarıdır ve şekil olarak laptop bilgisayarların modem vs. kartlarının aynidir. Hatta laptop bilgisayarların PCMCIA yuvası alıcılardaki CI yuva ile ayni özellikte olduğundan CAM'ler bu yuvalara takılarak bilgisayardan program yüklenmesi sağlanmaktadır. Alıcı cihazlarda radyo tv yayınlarını çözme sırasında ise normalde bir CAM'in içinde bir de "smartcard" bulunmalıdır. Yani, bunlar kapının kilidi, kart da anahtarı oluyor. Kartta abonenin kimlik numarası, hangi kanalları, hangi, tarihten, hangi tarihe kadar izleme hakkı olduğu, ayrıca ne gibi ilave masrafları olduğu gibi bilgiler yeralır. Kanalın açılması için merkezdeki bilgilerle karttaki bilgilerin birbirini tutması gerekir.Yayın sinyalinin çözülmesi esas olarak uydu alıcının işidir. CAM 'ın işi ise sadece kart bilgilerini şifre sistemine uygun olarak yorumlamaktır. Kart CAM'le, CAM de uydu alıcısı ile konuşarak kanal görüntü ve sesinin açılması sağlanır. Modülün takıldığı yuva CI (Ortak Arayüz) bütün digital STB (uydu/kablo/yersel digital alıcı set üstü cihazları) için artık standart hale gelmiştir. Ayrıca, bazı alıcı cihazların içinde kendinden (embedded) modül de bulunur. Tabii bu modüle ilişkin kartın takılacağı bir de kart yuvası vardır.(Kart yuvası ile CAM yuvası kalınlıkları çok farklı olduğu için ilk bakışta ayırd edilebilir.) Birçok cihazda da hem kendinden modül hem de ayrıca modül takılacak CI yuva bulunur. Kendinden (embedded) CA'lı cihaz almak ilk başta ayrıca CAM almaya göre küçük bir maliyet avantajı taşımakla birlikte cihazın içindeki CA çok çabuk demode olduğu ve değiştirilmesi oldukça güç olduğundan fazla tercih edilmemektedir. Halen arayüz modülü olmayan çeşitli şifre sistemleri var. ABD'de yaygın olan PowerVu ve İngiltere'de Sky Digital'in dekoderi Sky Digibox (içinde NDS Videoguard denilen yeni bir CAM kullanıyorlar) bu türden cihazlar. Dekoder Digibox' ın ayrılmaz bir parçası ve sadece Sky Digital 'in bayilerinden alınabiliyor. İleride modül sistemine geçmesi beklenen bu NDS sisteminin halen avrupada ve orta doğudaki mevcut kullanıcıları İtalya'da "Stream" Yunanistan'da, "OTE" ve İsraildeki "YES" platformları. CAM satın almanın bir alternatifi kendinden dekoderli cihaz almaksa, diğer bir alternatifi de modül donanımını emüle eden bilgisayar yazılımlarıdır. Bu yazılımlar bazı digital uydu alıcısı kartlarıyla hızlı bazı bilgisayarlarda sadece bazı şifre ve yazılımlar için başarılı olmaktadır. Sonuç olarak bir CAM ve korsan kartla çözülemeyen bir şifreli yayını bu tür yazılımlarla çözme olanağı da yoktur. Yani korsanlığın alternatif bir yöntemi olarak "bilgisayarda çözme" ilk bakışta kullanıcıya CAM ve kart tasarrufu sağlamakla birlikte uzun vadede çok da elverişli bir yöntem olduğu söylenemez. Şifreli yayınları çözmek için bir CAM kullanılması ise neredeyse en elverişli tek yöntem olarak durmaktadır. Bugün üretilen tüm CAM'ler tüm alıcı cihazlardaki CI yuvalarıyla tam uyumludur. (Koşullu Erişim(CA) ve diğer DVB yayın uygulamaları için Ortak Arayüz(CI) şartnamesi EN50221 & ETSI TS 101 699 Ver. 1.1.1 Extensions) Eğer izlemek istediğiniz yayının şifresi Mediaguard II ise ve abone kartınız da bu özellikte ise o zaman mutlaka cihazınıza takacağınız modül de Mediaguard II 'yi destekleyen bir CAM olmak zorundadır. Normal olarak her şifre sisteminin kendine uygun bir de modülü bulunduğundan, şifre çeşitleri ve bunlara göre yayın yapan kanal sayısı arttıkça modül çeşidi de artacağından çeşitli kanallar ve modüller arasında karar veremeden boğulup kalmak mümkün. Üstelik geçtiğimiz birkaç yılda CAM çeşidinde standartlaşma ve azalma olacağına çeşitlilikler sürekli arttı. Birçok eski modüller de demode oldu. Artık onları kullanmak neredeyse olanaksız. Önümüzdeki dönemde de durumun çok farklı olmayacağı öngörülebilir. Yine de bazı önemli gelişmeler var. En önemli gelişme şifre lisansörü firmadan bağımsız olarak üretilen çeşitli modüllerin birden çok çeşit şifre modülü yerine aslı kadar mükemmel çalışabilmesi. Nisan ayında duyurduğumuz UNIVERSAL CAM bunun ilk örneklerindendi. Bu sayede birkaç değişik buketin yayınlarını izleyebilmek için tüketici birkaç defa donanım yatırımı yapıp herbirine CAM maliyeti artı lisans bedeli ödemesi gerekmiyor. Ayni CAM'deki yazılımlar gereken tüm işlemleri yapabildiğinden sadece kanallara abone bedeli ödeyerek kanalları yasal olarak izleme imkanına kavuşabilir. Ama bir sorun var. CAM'lerin içindeki yazılımlar lisanssız. Bunlarla ilgili sorunlar yaşandığında kim ilgilenecek?. Şimdilerde en fazla kendinden söz ettiren modül Magic CI CAM'ler. Bu modüller geliştirme modülü olarak ve içinde yazılımsız halde satılmaktadır (İçinde sadece Dreamload Boot Loader'i var). Ancak internette çeşitli uyglama yazılımları mevcut ve bunlar sayesinde bir süre içinde tüm koşullu erişim sistemlerini emüle edebilir konuma gelmesi beklenmektedir. Şu anda geçerli olan "Pentacrypt v1.07" sürümlü yazılımıyla "Viaccess I ve II, TPScrypt, AstonCrypt, Seca Mediaguard I ve II (SECA 1-2), Irdeto I ve II, Betacrypt(Beta Digital), Nagravision (BoxKey'i seçilebiliyor)" gibi en popüler tüm şifre sistemleriyle kulanılabiliyor. Tüketici bu modülü bir programmer kartıyla birlikte alıp disketteki yükleme yazılımını çalıştırdıktan sonra internetten indirdiği dosyayı modüle yüklüyor. Modül RS232 COM portu üzerinden bilgisayara CAM'in içinde takılı kart üzerinden de uydu alıcısına bağlı. Dolayısıyla bu programmer kartı modülün içine takılarak modül istendiği kadar defa silinip yeniden programlanabiliyor ve yazılımlar sayesinde modüle kazandırılabilecek fonksiyonlar sınırsız. Şu anda kullanılan V1.02 donanım versiyonu 30 MHz ARM7 mikroişlemcisi 256k RAM ve 2 Mb Flash Belleği ile çok geniş teknik imkanlara sahip. Normal CAM'ler her an sadece bir tek koşullu erişim sistemni destekleyebilir durumda. Oysa bu bir teknik zorunluluktan kaynaklanmıyor. O nedenle bir süreden beri CAM'lerin teknik özellikleri daha sona modifiye edilerek fonksiyonları arttırılmaktaydı. İlk önce Irdeto AllCam yapıldı. Bu esas olarak Irdeto CAM 'lerin Betacrypt'ler dahil tüm Irdeto kartları ile çalışabilmesini sağlamak içindi. Daha sonra ise Irdeto CAM'leri diğer koşullu erişim sistemleri için olan komutları da kullanabilme özelliği sayesinde FreeCAM adı verilen özel bir yazılım kullanılarak başka şifre sistemine sahip kartlar için de kullanabilme devri başladı. Şimdi bu FreeCAM'lerin yapamadığı şey konusunda ise Magic Modül devreye giriyor. FreeCAM'ler başka koşullu erişim sistemlerini yerli modunda destekleyememektedirler. Bu nedenle örneğin FreeCAM'ler resmi Mediaguard II abone kartları ile birlikte kullanılamıyor. Çünkü bu fazladan logging fonksiyonları Irdeto moduyla yapılabiliyor. Yani Irdeto'yla ilgisi olmayan bir resmi abone kartı FreeCAM'lerde çalışamıyor. Oysa Magic Modüllerin şu anda kullanılan yazılımları yerli modları destekler durumda ve Irdeto dışındaki koşullu erişim sistemlerini de yerli modda destekleyebidiğinden hem resmi abone kartlarıyla hem de korsan kartlarla çalışabilir durumda. Öte yandan gerek duyulduğunda kullanılabilecek Irdeto FreeCam'lerde olan komut geçirmeli loglama fonksiyonu PentaCrypt yazılımında da var, yani FreeCam yazılımları ile yapılabilen tüm fonksiyonlar ve üretilen tüm dosyalar MagicCAM ile de kullanılabiliyor. PentaCrypt'i yapanlar bu işin burada kalmayacağını, Conax ve Cryptoworks'un eklenmesi için de çalışmalarının sürdüğünü, hatta birgün Videoguard'ın eklenmesinin de planları arasında olduğunu söylüyorlar. Tüm bu nedenlerden MagicCam'e olan talep olağanüstü artmış. Şu anda yok satıyor. Mevcut yazılımın söylendiği gibi tüm örneklerde çalışmasına, kanallar arası geçiş hızının iyi olmasına rağmen farklı şifre tipleri arasındaki geçiş sırasında biraz yavaş kaldığı söylenebilir. Ancak belki bu da bir sonraki yazılım sürümünde giderilebilecek bir sorundur. Şu anda geleceği güvenli ve iyi bir yatırım olarak görünen MagicCam'lerin bu özelliğini sürdürebilmesi birçok şeye bağlı görünüyor. Birincisi, GlobeCam, GlobalCam, UniversalCam(TBD CAM), EuroCAM gibi çeşitli adlarla pazara sürülen malların ne gibi çeşitlilikler getireceği. Örneğin Global CAM içinde "bir daha yüklenmesi gerekmeyeceği, ve mevcut resmi gayriresmi tüm kartlarla çalışacağı iddia edilen kendi yazılımı yüklü halde satılıyor. Uydu alıcıların içine "Eurocam" adıyla takılı(embedded) satılan CAM'ler de aynı iddiaya sahip. (Bunların donanımları ve yazılımları aralarında gerçek fonksiyonel farklar bulunup bulunmadığını şu an bilmiyorum. Aralarındaki fiyat farkları tümüyle pazarlamaya yönelik gelişmelerden kaynaklanabilir. Bunları çözebilirsem bu yazının ileriki baskılarında eklemeye çalışacağım.) Şunu da eklemek gerekir ki ARM7 mikroişlemcisiyle çalışıp farklı şifre sistemlerine uyum gösterebilen bu CAM'ların hiçbiri Viaccess, Mediaguard, Irdeto, Betacrypt, Nagravision, Conax, Cryptoworks ve Videoguard gibi adı geçen şifre markalarından herhangi birinin resmi desteğine sahip değil. CAM'lerde herbiri tescilli olan adıgeçen markaların fonksiyonları sadece emüle edilmektedir. O nedenle bu emülasyonları geçersiz kılacak gelişmeler şifre sistemi sahipleri tarafından her an yürürlüğe konabilir. Tabii hukuki olarak da (yasaklanmasına ilişkin) çeşitli sürtüşmeler sürmektedir. Ayrıca, her an daha önce ortada olmayan "Sky Pilot" tipi yeni bir şifre sistemi, ve tabii doğal olarak onun emülatör yazılımları ortaya çıkabilecektir. Daha önce çeşitli şifreli kanalların yayınlarını açmaya ilişkin korsan dosyaların internette bir furyası olmuştu. Şimdi ise önümüzde "CAM emülatörü işletim sistemi yazılımı" gibi şeylerin piyasasının (ve internette satanlarının) ortaya çıkmakta olduğunu görmekteyiz. Tüm bunlar kuşkusuz "Hangisini Alalım?" sorusunun cevabını kolaylaştırmamaktadır. Ama kestirme bir cevap vermek gerekirse şunu söyleyebiliriz;. Eğer resmi abone kartı sahibi iseniz, kanalın resmi CAM'ini kullanınız. Eğer korsan kart kullanıcısı iseniz MagicCAM alabilirsiniz. Yine de, eğer kararı siz verecekseniz piyasada ne çeşit malzemelerin bulunduğunu, kullanıldığı yerleri ve üreticilerinin linklerini aşağıda özet olarak görebilirsiniz. . Avrupa piyasasında halen bulunan CAM çeşitleri Viaccess CI CAM. Patent hakları France Telecomm'a ait olabilir (CCETT araştırma enstitüsünde geliştirilmiş) En son versiyonu kırmızı etiketli Vr 478. İkinci versiyonla çalışır. Halen Fransada "TPS", "ABSAT", "CFi", "MCM" ve "France Telecom" kullanıyor, İskandinav ve Baltık ülkelerinde "Viasat", Slovenyada "RTV", Hırvatistanda, "HRT", İsviçrede "SRG", İspanyada "TeleVisa", Danimarkada "Tele Danmark", İsveçte "SVT" + "Senda", Norveçte " NRK", Yunanistanda "ALPHA DIGITAL", Arap ülkelerinde "ART" , Rusyada "NTV Int" ayrıca tüm avrupada "BBC Worldwide" ve ***** kanalları "*** View", "SCT/RCT" ve "Ultra Blue" tarafından kullanılıyor. Çoğu zaman digital kablo (DVB C) ve yersel (DVB T) yayınlarda da aynen kullanılır. Marka sahibi Viaccess, üreticisi SC Microsystems. dir .Viaccess ALL CAM. Orijinal 'Siyah Etiket' Viaccess CAM birinci versiyon resmi ve korsan kartlarla çalışır. Viaccess2 ile uyumlu değildir. Irdeto SE4.7 ALLCAM. Bu CAM'ler Irdeto ve BETA Digital CAM olarak çalışır. Orijinal Flaşlanabilir "I chip'li" Irdeto Cam'lerdir. Korsan "DS9" yazılımı kullanılarak Irdeto, Beta digital, SECA Mediaguard ve Viaccess yapılabilir. Beta Digital halen Almanya ve Avusturyada kullanılıyor. Irdeto ise Hollanda, Italya ve Güney afrikada kullanılıyor. Seri no 900440 veya 900264 olabilir. Teknik bakımdan aynıdır. Yeni Iredto II cam'ler 901275 veya 901633 olabilir. Bunlar da içinde değişiklik yapılarak AllCAM yapılabiliyor. Irdeto "Freepass" CAM. Bu CAM'ler Irdeto 1 & 2 ve BETA Digital CAM olarak çalışabildiği gibi loglama işinde de kullanılabilir. Yukarıdakinin ayni olup içine flaşlanarak yeni yazılım yüklenmiştir. Irdeto FREE Cam v.2.018 versiyon yapılanları Viaccess, Seca, Irdeto 1/2, Beta Digital, ve Nagravision olarak çalışır, sistem geçişi otomatiktir. FunCAM 'de denir. Irdeto 2 v.1.06 205 Softcell Irdeto CAM P/N 901275 Halen Kirch/DF1, Nethold/Multichoice, Telepiu, M-Net (C-bandı) tarafından kullanılıyor. Aynı zamanda yunanistanda "NOVA", hollandada "Canal Digital", İtalyada "Stream", güney afrikada "Multichoice", arap ülkelerinde "Showtime" ve "ART" kullanıyorlar. Avustralyada FOX kullanıyor. Resmi en son versiyon Irdeto 1 & 2 CAM'dir. Hollanda, İtalya, Arap, Rum, Güney afrikalı birçok yayıncı kullanıyor. Kimileri tarafından Irdeto II CAM olarak da anılıyor ancak Irdeto 1 yayınlarla da çalışır. Betacrypt CAM halen almanyada "Premiere World" ve "MediaVision", avusturyada " ORF " kullanıyor. Irdeto, Betacrypt Astoncrypt CAM 1.05 veya 1.03(flaşlanabilir olanı), Seca CI CAM, Aston 105 CI Cam olarak da anılır."MediaGuard" olarak da bilinir. Ayrıca, Alman Premiere buketi de kullanmaktadır. SECA (Societe Europeene de Controle d'Acces) bir Canal Plus ve Bertelsmann ortaklığı. Mediaguard (Astoncrypt - Seca) şifre sistemi halen İtalyada "Telepiu", "Stream", "RAI SAT" ve "MediaSet", Fransa'da "Canal Satellite Numerique", "Canal+", "ABsat", ve " NumeriCable " tarafından, Hollanda'da "Canal Digitaal", İspanya'da "Canal Satelite digital" , Polonya'da "Nowa Cyfra+",Orta Doğu ülkelerinde "Orbit" tarafından ve Canal+' nın global olarak sunduğu daha birçok yayında kullanılıyor. Halen kullanılan en popüler şifre sistemi olduğu söylenebilir. Bu CAM V1.05 olarak SECA1-2 Mediaguard Emulasyonlu hemen tüm yayınlarda güzel çalışmaktadır. Halen, Telepiu, Canal Satellite, MTV Networks, Kanal Digitaal, Canal Satellite Numerique, AB sat, Cyfra, Stream, Orbit ve Canal Plus yayınlarının tümü için (resmi ve korsan kartlarda) kullanılmaktadır. V1.03 versiyonunda izle ve öde (PPV) kanalları arası hızlı geçişte sorun çıkarttığı belirlenmiştir. (Yavaş geçişte sorun olmuyor) Bu versiyonun flaşlanarak Cryptoworks, Nagravision gibi başka modüllere dönüştürülebilme imkanı var. V1.03, ITV Digital yayınlarıyla mükemmel çalışmaktadır. Bu CAM'ın ayrıca tedavülden kalkmış olan V1.00 ve 1.04 versiyonları var. (v1.05) Mevcut son versiyon (1.05). Eski (1.03) versiyonu ise tümleşik ITV Digital TV'leri için kullanılıyor Mediaguard (Astoncrypt - Seca), Nagravision İlk olarak İspanyol paralı TV platformu Via Digital şirketi tarafından geliştirilerek kullanılmıştır. İspanya'da "Via Digital"den sonra "RTVE" tarafından, Portekizde "Tv Cabo" tarafından kullanılmış, "Star Digital" ile türkiyeye gelmiştir. Ayrıca Polonyada "Polsat" İsviçrede "Teleclub"'un kablo yayınında (DVB C), "ABS CBN Mux " da ve Azerbaycan Tv "Az TV1" 'de kullanılmıştır. Servis sağlayıcıya özel Box Key yapılabilme özelliği var. Ancak halen Nagra yayınların tamamına yakını korsan olarak izlenmekte, Nagra 2 çıkacağı söylenmektedir. Nagravision, Cryptoworks CI CAM. Halen gayriresmi kartları yok. Kullanan platformlar şunlar; Çek Cumhuriyetinden "Czechlink", Türkiyeden " Digitürk " İspanya'dan " Telespazio ". Ayrıca tüm avrupada " Viacom" (MTV network) ve "UPC" 'nin şebekeleri kullanıyor. Br de RTL , Avusturya ve İsviçredeki yayınlarında kullanıyor. Markanın patenti Philips'in. Philips bunu genellikle kendi embedded alıcılarıyla veriyor. Philips - Cryptoworks AlphaCrypt CI CAM Son versiyon AlphaCrypt CAM, Irdeto, Irdeto II ve BetaCrypt- şifreli platformlarda çalışıyor. AlphaCrypt, Universal GLOBAL CI CAM. Tüm CI'lı alıcılarla, Via Access 1 ve 2, Aston (SECA 1-2), Nagravision, Cryptoworks, Betacrypt, IRDETO 1-2, ve IRDETO ALL CAM ile çalıştığı, örneğin orijinal Alman Premiere 'in abone kartları ve resmi Viaccess2 kartlarla hem de ayrıca korsan kartlarla çalıştığı iddia ediliyor. Bunun gelecek nesil çok fonksiyonlu CAM olduğu, ayrıca programmer gerekmeyeceği, çünkü içindeki yazılımın tam ve test edilmiş olduğu söyleniyor. Resmi ve gayri resmi her tür smartcard'la (Funcard 5in1, GoldCard, DS9 v.s.) çalışabiliyormuş. CONAX CI CAM. CONAX v3.03 Conax bir Telenor şirketidir. Bu şifre Canal Plus tarafından İskandinav paketleri için kullanılıyor. Halen sadece İskandinav ülkelerinde "MTV Networks", "Canal digital" paketleri tarafından kullanılıyor. Geçerli son versiyonu V3.03. Conax, Irdeto / BetaDigital Nokia 9200/DBox a takılınca Beta Digital ve Irdeto ile çalışır. Ancak, Dboxun yazılımı DrOverflow'un DVB2000 e geçirilmelidir. Ortak arayüzlü (CI) dieğr cihazlardan hiçbiriyle çalışmaz. Şimdi "AMON" yazılımıyla Ds9 kartlar ve Funcard 5 in 1 ile çalışır logging için kullanılabilir. NO-ZAP CAM. Bu CAM halen sadece NoZap isimli ve hergün 24 saat yayını olan, ücretsiz 8 film yayınlayan fransız hardcore ***** kanalı tarafından kullanılan Sky Pilot isimli şifre sistemiyle çalışmaktadır. (Abonelik ücretsiz, bu CAM kendi başına çalışıyor, hiçbir smartcard gerektirmiyor.) Yeni Magic Modül. Nisan ayındaki yazımızda tanıttığımız UNIVERSAL CAM 'in bir türü olarak görünmektedir. O zaman TBD Cam - Tanımsız Koşullu Erişim Modülü olarak TBD CryptV0.9 yazılımıyla lanse edilen Universal CAM'in yazılım bakımından gelişmeye çok açık olduğu konuşulmuştu. Bu arada son kullanıcı tarafından kolay programlanabilmesi için basit ucuz ve kullanışlı bir programmer çıkmış. Bu programmer CAM'in içine takılıyor. CAM de uydu alıcıda takılı. Programmerin RS232 ucu bir seri kablo ile bilgisayar'ın COM portuna bağlanarak program PC'den aktarılıyor. Receiver sadece özellikle CAM'i beslemek için gerekli. Programmer cihazı Season logger/emülator kartına çok benziyor, ancak üzerinde atmel mikroişlemcisi var. Yeşil LED yanarsa sorun yok demektir. Halen bu CAM sadece bu şekilde flaşlanabiliyormuş. Yazılım çalıştırıldığında "connect" butonuna "CONNECTED" yazısını görene kadar basıyorsunuz sonra flaşlama yapılıyor. Bu esnada hem kırmızı hem yeşil LED yanıyor. Yaklaşık 6 dakika sürüyor. Sonunda "MODULE LOADED" yazısı çıkınca modül kullanıma hazır hale gelmiş oluyor. İşler kötü giderse paniğe gerek yok, CAM üzerinde programmer takılı değil iken receiver'i üç defa açıp kapayınca (veya CAM'ı üç defa çıkarıp takarak resetletince) cihaz bootloader konumuna geri dönüyor. Siz de yarım hatalı yüklenmiş flaş dosyasını yeniden yükleyebiliyorsunuz. Yani bu şekilde CAM'e flash yüklemek herkesin yapabileceği bir iş haline getirilmiş. Bu CAM sonuç olarak konunun meraklıları için bir araştırma geliştirme modülü kabul edilebilir. Geliştirmeye de çok açık olduğu kesin. Örneğin halen FREEPASS CAM(irdeto) ile karşılaştırılınca, farklı şifre sistemleri arasındaki geçişlerde daha yavaş kaldığı eleştirisi var. Gelişme sonucu hem hızlanması, hem de zamanla halen emüle edilemeyen şifre sistemlerini de emüle edebilir hale getirilmesi mümkün. ;Universal, Dream Multimedia - Magic, SIDSA
__________________ Her$eyimi saf dı$ı ßıraktım korkularımı ßiLe sancıLarım ipi kopan ßir Oltanın ucunda kaLdı ßeLki'de ßir ßaLığın ßoğazında sakLı.. | |
|
Etiketler |
buraya, kurulumunu, uydu, İsteyenler, Öğrenmek |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Visual Basic Öğrenmek İsteyenler | vbasicturkiye | Visual Basic | 0 | 02 Şubat 2014 10:59 |
Buz İle Güzelleşmek İsteyenler Buraya! | oneofgirl | Güzellik, Sağlık ve Bakım Önerileri | 0 | 28 Ağustos 2013 13:02 |
Link değişimi Yapmak İsTeYeNLeR BuRaYa | CrAzY_YounG | Link değişimi | 3 | 27 Nisan 2010 14:48 |
Link Deişimi Yapmak İSteyenLer Buraya | GuzeLmIRC | Link değişimi | 6 | 02 Mayıs 2009 02:10 |
Ingilizce öğrenmek isteyenler buraya !!! | CyberNeaT | Bilgisayar Donanımı | 3 | 13 Haziran 2008 18:44 |