11 Mart 2012, 00:23 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Defter Kapakları Sınıfta sıralar arasında dolaşırken defter kapakları üzerindeki yazılar dikkatimi çekti. Yazılara şöyle bir bakınca her zaman sözünü ettiğimiz çarpıklıklardan birinin yanı başımda durduğunu anladım. İnsan, uzakta sandığı kirliliği yakınında, hem de öğrencilerin kullandığı defterlerin kapaklarında görünce şaşkına dönüyor. Çünkü, başka bir şey değil bu; defter, okul defteri! Defterlerin renkli kapaklarına sinmiş yabancılık özentisini görünce böyle bir şeyi yeni fark ediyor olmanın şaşkınlığını yaşadım. Soylu ve zengin Türkçemizi yarınlara taşıyacak öğrencilerin en önemli eğitim araçlarının, defterlerinin üstünde yığınla yabancı sözcük vardı : school, schoolboy & schoolgirl, my school, notebook, exercise book, schooling now, love, dream, magic, idealistic, secret, school friends, American dream(!?), art, art color, magic color, art design, designer, proficient designer, blue, pink, red, yellow, engineer, scientist, secreter, happy & funny, flying to future, my life, sing a song, music box, I’m just the cool, I want I can, Somethings life are unforgetable, Just do it, need for speed, New York, California, London… Şu an anımsayamadığım diğerleri… Kırtasiyelerdeki onlarca, yüzlerce defterin üzerinde bulunanlar… Yalnızca defter kapaklarında mı? Kalemlerde, kalem kutularında, çantalarda, dosyalarda… Üstelik bunların tamamı Türk yapımı! Bunları üretenler, defterlerin üstünü yabancı sözcüklerle doldurmakla neyi amaçlıyorlar acaba? Daha çok ürün satmayı mı? Gösterişli olmayı mı? “Yabancı ürün” izlenimi uyandırıp sözde “kaliteli ürün” görüntüsü vermeyi mi? Neyi? Amaç, yabancı ürün izlenimi uyandırmaksa, bu ne işe yarayacak? Buna benzer oyunlarla kimi yetişkinleri etkiledikleri gibi, çocukları da etkileyebileceklerini mi sanıyorlar? Çocuklar bundan ne anlasın? Çocuklar “Yabancısı iyidir.” gibi bir mantıkla hareket etmiyor ki! Defter üreticileri! Siz Türk'sünüz; Türkiye’de yaşıyorsunuz, Türkçe konuşuyorsunuz, fabrikadaki çalışanlarınız Türk… Ama, ürettiğiniz defterlerin üstü yabancı sözcüklerle dolu. Üstelik bu, bir eğitim aracı! Her gün öğrencilerin gözleri önünde duruyor. Başka bir şey değil bu; defter, okul defteri! Öğrenciler yazı yazacak bunlara, öğrendiklerini yazacaklar, Türkçe yazacaklar… Defterlerin üstü yabancı sözlerle doluyken, buralara yazılacak hangi bilgiyi uygulanabilir kılacaksınız? Ulusal dil ile ulusal bilinç arasındaki sıkı bağdan söz edip Türkçemizin Türk ulusu için önemini bu defterlere mi yazdıracağız biz? Bu nasıl bir aşağılık takıntısıdır? Bu nasıl bir para kazanma mantığıdır? Bir türlü kurtulamadığınız şu aşağılık takıntısı nedeniyle gencecik beyinlerin Türkçe sevgisini köreltmekten zevk mi alıyorsunuz? Utanıyor musunuz, Türkçeden, Türk ürünü satmaktan? Utanmıyor musunuz, öğrencilerimizin bilinç altına yabancı dil özentisini yerleştirmekten? Aklım almıyor. Biz, öğrencilerimize Türkçeyi sevdirmek için çabalayalım; ana dillerine güvenme, inanma ve sahip çıkma düşüncelerini aşılamaya çalışalım, sonra da birileri çıksın onların kullanacakları defterlerin üstünü yabancı sözlerle doldursun. “Her şeyin başı eğitimdir.” diyerek sahip olduğumuz koşulları en iyi biçimde kullanmaya çalışalım, Türkçe bayrağımızı karşımızda duran çocuklara verecek olmanın sevincini yaşayalım, birileri kalksın bu sevincimize gölge düşürsün. “Türkçe konuşalım, Türkçe yazalım.” sözlerini öğrencilere benimsetmek için çırpınalım, birileri kalksın, onların yazı yazacakları defterlerin kapaklarını Türkçesizleştirsin. Yabancı dile özenti hastalığının okullardaki defterlere bile bulaştırıldığına mı yanalım? Zaten tabelalarda; giyecek, içecek, yiyecek adlarında baş gösteren yabancılaşmayla kuşatılan çocuklarımızın, eğitim-öğretim araçlarının üzerindeki yabancı sözler sebebiyle okullarda da kuşatılmış olmasına mı yanalım? İleride bu tür olayların sıradan karşılanma olasılığına mı yanalım? Türkçe sevgisinin, Türkçeyi koruma bilincinin ateşe verilip cayır cayır yakılmasına mı yanalım? Bu kadar yanmaya rağmen küçücük bir aydınlanmanın bile gerçekleşmemiş olmasına mı yanalım? Bu yabancı sözleri en azından görmesinler diye defterlerini hemen kaplamalarını istedim. Okulun çoğunluğu yoksul öğrencilerden oluşuyordu. Bunu bile bile “Kaplayın.” dedim. Çünkü, o anda parayı düşünecek durumda değildim. Sonra ne mi oldu? Bu kez de defter kapları üzerinde yığınla yabancı sözcük gördüm. Sabrımın sınırları zorlanıyordu artık. Şaka olmalıydı bu, kötü bir şaka. Bütün bu olaylar ve olgular şunu gösteriyor: Yeni yetişen kuşaklar yabancı dil özentisiyle iç içe büyüyor. Bilişim alanındaki hızlı değişmeler ve gelişmeler bu etkiyi iyice arttırdı. Sokağa çıkan öğrenciler birçok işyerinin adında yabancı sözcük görüyor. Eve alınan Türk yapımı ürünlerin çoğunda aynı durum söz konusu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de defterlerinin üstünde görüyorlar. Çocukları bütün bu rezillikten, kirlenmişlikten, yozlaşmışlıktan uzak tutabileceğimiz; işin iç yüzünü anlatarak onları bilinçlendireceğimiz yerlerdir okullarımız. Gelin görün ki, bu kirlenmişlik onların bembeyaz defterlerini de kirletiyor. Çantalarını, kalemlerini, kalem kutularını bile… Toplumumuzda baş gösteren bir tehlike var : “zihin uyuşukluğu.” İnsanlar sormuyor, sorgulamıyor, eleştirmiyor, tepki vermiyor. Türkçe her geçen gün kirleniyor; ama insanlar buna “Dur!” demiyor, diyemiyor. Çünkü, insanlar artık bunları sıradan olaylar gibi görüyor. İşin gerçeği, bunları yozlaşma olarak değerlendirmiyor. Her yerde karşılaştığımız yabancı ad kullanma hastalığını sorun olarak görmüyor insanlar. Çünkü, alışmışlar, “Türk” adının “Turk”laşmasına alıştıkları gibi… Alışmanın ardından boşvermişlik gelmiş. Bütün yozlaşmalara karşı büyük bir ilgisizlik, alışmışlık ve boşvermişlik… Gerçekleri görme ve tepki verme yetisinin yitirilmesi… İşte bu noktada yeni yetişen kuşakları çok büyük tehlikeler bekliyor. Ellerinin altındaki defter kapaklarına kadar inen kirliliği her gün göre göre aynı zihin uyuşukluğuna onlar da kapılabilirler. Her gün karşılaştıkları bu kirlilik bir gün onlara sıradan olaylar gibi görünebilir. Çünkü, her gün görülen bu yozlaşmışlık onların bilinç altına işler ve bunun sonucunda her türlü garip olaya alışmaya başlarlar. Türkçeyi teslim edeceğimiz çocuklarımızı böyle büyük bir tehlikeden uzak tutmak zorundayız. Bu defter üreticilerine, diğer eğitim araç-gereçlerini yapanlara ulaşıp onları uyarmak zorundayız. Çünkü, diğer bütün ürünlerden daha öncelikli olan, eğitim araç-gereçleridir. Sizce fazla mı abarttık, fazla mı yüklendik bazı paragözlere? Çok mu karamsar bir tablo çizdik? Uzattık mı sözü? Ama… Başka bir şey değil bu; defter, defter! Okul defteri! | |
|
Etiketler |
defter, kapakları |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Konuşan Defter | Tanem | Öykü Masal ve Hikayeleri | 2 | 14 Ekim 2021 19:52 |
Meçhul Defter | Sır | Kitap Tanıtımları | 0 | 22 Haziran 2018 14:05 |
Adres Defter Programı | Cemalizim | Visual Basic | 0 | 19 Temmuz 2008 16:52 |