12 Ekim 2011, 09:28 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Attillâ İlhan: 'Dili, bir çıkmaza saplamışızdır!..' Düşündüm de, acaba Rûşen Eşref bey 'i hatırlayan, kaç kişi çıkacaktır? Acaba Türkçenin canına okuyanlardan, kaçı onun Gâzi tarafından ilk Türk Dili Tetkik Cemiyeti 'ni kurmakla görevlendirildiğini biliyor? Bu işin nasıl, hangi amaçla başladığını, onun ağzından dinlemek istemez misiniz? ''...11 Temmuz 1932'de, Reisicumhur Gâzi Mustafa Kemal Hazretleri'nin, dâvet iltifatlarını aldım. Akşam üzeri Çankaya'ya gittim. Kendileri birkaç vakittir, yeni köşke geçmişlerdi. Yukarı katta, kitap odasının yanındaki çalışma salonunda, huzurlarına çıktım. Duvarları krem, döşemeleri de kahverengi, bu sâde ve büyük salonun orta yerindeki uzun masanın başında oturuyorlardı. O masanın etrafında Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti azaları da vardı. O günlerde ilk tarih kongresi yeni bitmişti...'' ''...tarih konuşması bitmek üzere iken, Gâzi Hazretleri oradakilere sordular: '...dil işlerini düzeltecek zaman da gelmiştir. Ne dersiniz?'. Maarif Bütçesinden tahsisatı kesildiği için, eski Dil Encümeni artık çalışmıyordu. Harf inkılâbının hızından doğan bu kaynağın yeni bir varlık göstermesi çok yerinde olacaktı. Onun için, reisicumhur hazretleri'nin yüksek düşüncesi sevinçle karşılandı. Gâzi Hazretleri: '-...öyle ise, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti gibi, bir de ona kardeş bir dil cemiyeti kuralım: adı Türk Dili Tetkik Cemiyeti olsun!' buyurdular. Yeni Cemiyetin ne gibi işlerle uğraşacağı görüşüldü. Sonunda Reisicumhur hazretleri, kendi eli ile şu resmi çizdi...'' Gâzi 'nin Dil Cemiyeti için eliyle çizdiği krokinin benzerini, Rûşen Eşref bey, hatıralarında yayınlıyor; sonra da, ilâve ediyor: ''...çalışmanın çerçevesi ortaya çıkmıştı. Cemiyetin iki büyük kolu olacaktı: biri Filoloji ve Lengüistik, biri de Türk Dili. Filoloji ve Lengüistik, hem doğrudan doğruya bu bilgilerle, hem bu bilgiler yollarından Türk Dili ile uğraşacaktı. Türk Dili kolunun üç bölüğü ise: Lugât/ıstılah, gramer/sentaks ve etimoloji bakımından, Türk Dilini 'tetkik ve tespit' edecekti...'' (Ülkü dergisi, sayı 8, Eylül 1933) Gâzi hemen oracıkta, Cemiyetin 'riyasetine' Sâmih Rifat bey'i, Umumi Kâtipliği'ne ise, Rûşen Eşref bey 'i tâyin ediyor; onlar, iki aza seçiyorlar; Celâl Sâhir bey ve Yakup Kadri bey:! Peki, sonra? 'amaçlar'da, 'özleştirmecilik' yoktur! S onrasını Şerafettin Turan 'dan okumak, daha doğru olmaz mı? Hem tarihçidir, hem de Türkçeci: ''...12 Temmuz 1932'de hepsi de milletvekili olan dört ünlü düşünür yazarın: Sâmih Rifat, Rûşen Eşref Ünaydın, Celâl Sâhir Erozan ve Yâkup Kadri Karaosmanoğlu'nun İçişleri Bakanlığı'na yaptıkları başvuru ile 'Türk Dili Tetkik Cemiyeti' kurulmuştu. Özel hukuk kurallarına bağlı bir dernek olarak çalışacak kuruluşun koruyuculuğunu, Cumhurbaşkanı Atatürk üstlenmişti. Derneğin amacı tüzüğünde, 'Türk dilini incelemek ve elde edeceği sonuçları yayınlayıp yaygınlaştırmak' diye saptanmıştı...'' ''...bu amaçla: a/ Toplanıp, bilimsel görüşmelerde bulunulması; b/ Türk dilini kendi kökenlerine, gelişmesine ve gereksinmelerine göre saptamak ve derlemek (tesbit ve tedvin etmek); c/ Türk dilini incelemeye yarayacak belgeleri, malzemeyi elde etmek, eski kitaplardan ve memleketin her bölgesindeki halk dilinden derlemeler yapmak ve yaptırmak; ç/ Çalışmalarının ürünlerini, her türlü yollarla yaymaya çalışmak!..'' (Türk Devrim Tarihi, III. s. 104, Bilgi Yayınevi, 1996) Cemiyet'in, ilk faaliyeti I. Dil Kurultayı 'nı toplamasıdır. (26 Eylül 1932) Keşki yer olsa da, Rûşen Bey 'in, renkli kalemiyle o heyecanlı kurultayı nasıl anlattığını, buraya aktarabilsem! Kurultay 'ın sonuçlarına gelince, onlar Türk Dil Kurumu 'nun 'Çalışma Programı' olarak, şöyle özetleniyor: ''...1/ Türk Dilinin başka dil aileleriyle karşılaştırılması; 2/ Türk dilinin, tarihî ve karşılaştırılmalı gramerlerinin yazılması; 3/ Anadolu ve Rumeli ağızlarından kelimelerin derlenmesi, Osmanlıca kelimelerin Türkçe karşılıklarının bulunması; 4/ Türkçe bir lûgat hazırlanması; 5/ Kurumun organı olarak bir derginin yayımlanması; 6/ Türk dili üzerine yazılmış, yerli ve yabancı eserlerin toplanması ve gerekenlerin çevrilmesi; 7/ (Bilimsel) Terimlerin Türkçeleştirilmesi...'' (Meydan Larousse, III. s. 701) Şimdi, dikkat isterim: gördüğünüz gibi, 'özleştirmek' diye bir madde, (yâni 'kelime uydurmacılığı', yani 'tasfiyecilik') ne Gâzi'nin ilk önerisinde mevcuttur; ne Dil Tetkik Cemiyeti'nin tüzüğündeki 'amaçlarda', ne de I. Türk Dil Kurultayı'nın, 'tespit ettiği' programda! Türkiye 'nin, handiyse yarım yüzyıldır içinde yuvarlandığı, dil hengâme ve hercümercinin, sebebi ve mahiyeti budur. Önce bunu görmek lâzım! ''...çıkmazdan biz kurtaracağız!..'' F âlih Rıfkı bey, 'Çankaya 'da, o 'Dil Serüvenini' pek güzel anlatır. Nasıl işin akla durgunluk veren bir uydurmacılığa dönüştüğünü, bir ara Gâzi 'nin bile bu hevese kapıldığını! Ne var ki, bu heves çok sürmez: ''...bir akşam Atatürk, sofra bittikten sonra, benim, yanıbaşındaki iskemleye oturmamı emretti. '-...dili bir çıkmaza saplamışızdır!' dedi: sonra, '...bırakırlar mı dili bu çıkmazda? Hayır! Ama ben de işi başkalarına bırakmam. Çıkmazdan biz kurtaracağız' dedi...'' (Çankaya, Cilt II. s. 452. Dünya yayınları) On beş yıl kadar önce yazdığım bir söyleşide, serüvenin akıbetini -yine Fâlih Rıfkı 'nın yardımıyla-, şöyle anlatmıştım: ''...Mustafa Kemal, 'tasfiyeciliğin' dilde ifade olanaklarını daralttığı kadar, milleti millet yapan, unsurlardan kopardığını fark eder etmez, kademe kademe çekilmeyi başarmış; dil devrimini, Fâlih Rıfkı 'nın çok güzel özetlediği şu üç noktada odaklaştırmıştır...'' ''...1/ Konuşma dilinde geçen kelimeler, Türkçedir. Lûgat kelimelerinde, bugünkü lehçe ve şivemiz esastır. 2/ Gramerde Osmanlıca ölmüştür. Artık Türk gramerini vücuda getirmek sırası gelmiştir. Bu gramer sadece Türk kaidelerini alacaktır. Eğer vaktiyle Arabî kaidelere göre yapılmış olup, konuşma diline yerleşen tâbirler varsa, onları klişeler olarak kabul edeceğiz ve gramerimizde istisnalar olarak zikredeceğiz. 3/ Istılahlarımızı yaparken, medrese kültürü değil, üniversite kültürü kaynaklarını esas tutacağız...'' ''...İşte o kadar!..'' Atillâ İlhan 15 OCAK 1999 | |
|
Etiketler |
attilla, çıkmaza, dili, ilhan, saplamışızdır |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Evlilik neden çıkmaza girer? | NerqiS | Aile Evlilik ve Çocuklar | 1 | 26 Ocak 2020 23:36 |
Attilla iİhan - Kimi Sevsem Sensin...(Video) Şiir. | Sevda | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 28 Ocak 2011 08:30 |