Yörük Masalları-Havva Hanım
Bir Havva Hanım varmış. Bu Havva Hanım çok yiyici biriymiş. Gördüğünü soyarmış. Kimine emmim dermiş, kimine dayım dermiş. Bir gün gitmiş bir zerrafa (sarrafa) varmış. Bana bir bilezik lazım. Çocuğum evlenecek. Bana bir bilezik ver. Zerraf da, "ya Havva Hanım, senin gelinin vardı" demiş. "Niye şimdi bana bileziğe geldin?" "İşte aniden geldim" demiş. Hemen bileziği darttırmış. Darttıktan sonra Havva Hanım, "ya cüzdanım galdı evde, ben bir cüzdanı getireyim, senin o bilezik orda dursun" demiş. Çıkmış oradan. Yeni bir çocuk koymuşlarmış mezara. Mezardan çocuğu çıkarmış, sarmış. Kucağına almış, varmış zerrafa. "Tamam demiş, ben cüzdanımı aldım geldim. Aa! demiş, ben evi anahtarlamamışım. Çocuk burada dursun, ben bir evi anahtarlayayım geleyim, çocuk ağlarsa emziği ver." Çocuk güya ağlayacak, emzik verecek. Ölü çocuk ağlar mı? Kadın geri gelmiş. Zerraf, "ya Havva Hanım, senin çocuk hiç ağlamadı" demiş. Havva Hanım çocuğun yüzünü açmış da bir bakmış. "Ay! Çocuğumu öldürmüşsünüz", diye bağırmış çağırmış. Zerraf, aman Havva Hanım, bu zerraf hep senin olsun, beni mahkemeye de verme, ne istersen al, çocuğu da götür, öldü diye gömersin demiş. Gitmiş Havva Hanım, zerrafa da sahip olmuş. Aradan birkaç zaman geçmiş. Havva Hanım bir deniz kenarına çıkmış. Deniz kenarında gezerken bir yorganı ile yaşlı bir adama rastlamış. "Amca, sen napıyon burada" demiş. Amca, "ben burada yaşıyorum işte" demiş. "Amca demiş, seni ben evimize götüreyim. Seni hamama götüreyim. Ben sana bakacağım." Amcayı hamama götürmüş, giydirip kuşatmış. Giydirip kuşattıktan sonra saat bilmem kaçta kapımda ol demiş. Amcanın yorganının arası da para doluymuş. Yorgan da Havva Hanım’ın evindeymiş. Adam geliyor eve, tak tak kapıyı çalıyor. "Kim o", demiş kadın. Adam, "ben geldim" demiş. "Sen kimsin?" Kadın hemen bağırıyor. "Komşular yetişin imdat! Kapımda bir adam var. Beni öldürecek mi napacak?" Sonra o adam da kaçmış. Aradan bir zaman daha zaman geçmiş. Havva Hanım komşusuna demiş ki, "yav senin orda bir tavuk var. O tavuk bana gelip diyor ki, benim sahibim Ayşe, o filancayı seviyor diyor. Senin tavuk öyle konuşuyor." Sonra Havva Hanım, "sen onu getir bana, ben onu sustururum" demiş. Komşu da tutmuş, getirmiş tavukları. Havva Hanım almış tavukları, kesip yemiş, doldurup yemiş. Onu da bitirmiş. Sonra komşu gelmiş, "hani benim tavuklar noldu" demiş. Havva Hanım, "tavuk filanca tüccar geldi, benim ablamı filan etti diyor", demiş. Kadın da "aman Havva Hanım, tavukların kimini doldur ye, kimini pişir ye, bize gönderme" demiş. Aradan birkaç zaman geçtikten sonra biri ölüyor. Orda herkes ağlaşıyor. Millet ağlaştıktan sonra Havva Hanım varmış. "Ya bunun ismi filanca filanca değil mi," demiş. Tabii, daha önceden öğrenmiş. Karısı ölen adamı da gözüne kestirmiş. Varmış yanına. Başlıyor ağıta. "Vay deyzemin oğlu vay! Filanca deyzemin oğlu vay", diye sarılıyor karısı ölen adama. Akşam oluyor, bir pisiye bürünmüş. Bir de tavuk tüyüne bürünmüş. Varmış. Deyzenin gızını alacan mı diye adamın ömüğüne çökmüş. Adam demiş ki, "amanın Havva Hanım biz buradan çekelim gidelim, bütün mal senin olsun." Onu da yemiş, yiyici ya. Gelmiş, eve oturmuş Havva Hanım. Kaynanası da orada, "sen nerde kaldın gelin, kaç zamandır yoksun ya" demiş. "Gezdim, dolaştım geldim" demiş. Kaynana odadan çıkarken arkasından itmiş. Kadın merdivenden aşağı düşmüş. Dilini ısırmış. Dili kopmuş. Kaynana konuşamaz olmuş. Polisler gelmiş. Havva Hanım kaynanan niye düştü demişler. Garı, elleriyle Havva Hanım’ın ettiğini anlatmaya çalışmış. Adamlar anlamamış. "Havva Hanım ne diyor senin bu kaynana" demişler. "Bütün mal varlığım Havva’nındır diyor", demiş. Garı çatlayıp ölmüş. Havva Hanım oturup kendi kendine konuşurmuş: "Babamdan kaldı bir kırık oturak Annemden kaldı bir kırık ayna İşte filanı üttün yedin yaşa Havva Hanım" "Yaşa Havva Hanım, yaşa Havva Hanım" derken polisler bunu duyup Havva Hanım’ı almış, götürmüş. Hapse atmışlar. Masal da böyle bitmiş.