18 Kasım 2012, 16:46 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Alevilerde Allâh'ın Arslanı: Hz. ALİ! Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Alevi; Hz. Ali yanlısı, taraftarı, seveni demektir. Bundan da anlaşılacağı üzere Hz. Ali'nin Alevi inancındaki önemini, yerini anlatmaya gerek bile yok. Ancak ne var ki bazı kimseler tarih boyunca ve günümüzde de Hz. Ali sevgisini, bağlılığını ya yanlış anladı ya da hiç anlamadı. Buna bağlı olarak defalarca kez, “Hz. Ali'nin Alevi inancındaki yeri nedir?” sorusu sorulduda soruldu. Alevilerin Hz. Ali'ye olan sevgileri, bağlılıkları; onun peygamber olduğu anlamında değildir. Aleviler için peygamber son peygamber Hz. Muhammed'dir. (S.A.V) “Hz. Ali'nin Alevi inancındaki yeri nedir?” diye sormak her ne kadar abes gelse de anlaşılır bir durumdur. Çünkü Hz. Ali'nin adından gelen Alevi kavramı ile kendisini ifade eden bu topluma çok çeşitli tahribatlar yaşatılıyor. İşte bunun içindir ki Hz. Ali taraftarları Alevilere “Hz. Ali'nin Alevi inancındaki yeri nedir?” diye soruluyor. Bize düşen usanmadan doğrularımızı anlatmaktır. Aşağıda detaylı bilgiler yer almaktadır. Hz. Ali, milâdi takvime göre 21 Mart 598'de doğmuştur. 24.01.661 tarihinde ise, Abdurrrahman İbn Mülcem adlı hain tarafından zehirli bir kılıçla şehit edilmiştir. Hz. Ali, İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in (S.A.V) amcasının oğludur. Hz. Peygamberin yanında, onun eğitimi ile büyümüştür. ilk İslamiyet'i kabul eden kişidir. Ayrıca Hz. Peygamberin damadıdır da, dolaysıyla Peygamber soyunun sürdürücüsüdür. Hz. Ali, Müslümanlığı ilk kabul eden erkek kişi olarak son nefesine kadar da İslamiyet için çalışmıştır. Savaş meydanın da hiç yenilmemiştir. Bilgelikte, yiğitlikte, cesurlukta, fedakârlıkta üstüne insan yoktur. Hz. Ali, sadece yaşadığı süre içerisinde değil, onu takip eden yüzyıllarda da zalimin korkusu, mazlumun dostu olmayı sürdürmüştür. Hz. Ali'ye kinli haydutlar ve İslam düşmanı putperestler, Hz. Ali'ye yapamadıklarını evlatlarına yapmaya çalışmışlardır. O zamanın Ebu Süfyan'ları, sonra Muaviye, Yezid olarak Hz. Ali'nin soyunu kurutmak istediler. Nitekim Hz. Ali'de dahil, (İmam Mehdinin dışında...) İmamların hemen hepsi şehit edilmiştir. Hiç birisi vadesiyle hakka yürümemiştir. Hz. Ali'ye ve soyuna yapılan haksızlıklar, katliamlar dolayısıyla Hz. Peygambere yapılıyordu. Cahilliye döneminde Arap toplumunun başına bela olan putperest köleci bezirganlar, görünürde Müslüman olup öz olarak bezirganlığı sürdüren bu kişiler, Hz. Peygamber döneminde yapamadıklarının adeta acısını çıkartıyordu. Hz. Ebubekir'le başlayan süreç Yezid'e kadar uzanıyor, oradan da Yavuz Selim'e kadar gidiyordu. Bu süreçten günümüze kadar sayısız acılar yaşandı. İnsanlık tarihinde görülmedik vahşi katliamlar yapıldı. Bu sürece dair anlatılacak çok şey var ve bunlar dün olmuş gibi güncelliğini koruyor. Çünkü günümüzde de bu misyon en inceltilmiş haliyle sürüyor. Bu misyon kirli, ikiyüzlü bir misyondur. Hz. Peygamber torunlarını katletmek ve ondan sonra da ona salavat etmek ikiyüzlülük değil de nedir? Maaalesef İslam tarihinde bunlar yaşandı ve günümüze dek etki bırakacak kadar güçlü yaşandı. İslamiyet, başta Hz. Ali'nin soylu mücadelesi olmak üzere gelişmeye devam ediyordu. Bu gelişme beraberinde bir çok sorunu da getiriyordu. Bu sorunların başında da eski putperest bezirganların Müslümanlığı kabul etmesiydi. Bunlar İslamiyet'i özümsedikleri için Müslüman olmuyordular. Bunların tek gayesi gelişen İslamiyet’in kazandığı değerlerin üzerine konmaktı. Nitekim daha Hz. Peygamber hakka yürümeden, bu bezirganlar fitne fesada başlamışlardı. Hz. Peygamberin hakka yürümesinden sonra ise saldırılarını alenileştirip sıklaştırmaya başladılar. Bu saldırıların hedefi Hz. Ali'ydi, dolayısıyla Hz. Peygamberdi. İslamiyet gelişen ve güçlenen bir din olarak kendi kurumlarını da yaratıyordu. Bu kurumların en önemlisi de halifeliktir. Halife olan kişi İslam toplumunu dini ve siyasi olarak yönetmekle görevli olan kişidir. Bu anlamda halifelik ise önemlidir. Hz. Peygamberin kendisinden sonra halifenin kim olması gerektiği konusunda hadisleri vardır. Hz. Peygamber birçok sohbetinde kendisinden sonra Hz. Ali'yi halife olarak tanıtmıştır. Ve o zaman herkes bu halifeliği onaylamıştır. Ne var ki Hz. Peygamberin vefatından kısa bir süre sonra, -Ki bu süre daha Hz. Peygamber defin edilmeden öncedir.- eski putperest bezirganlar kendi halifelerini seçmişlerdi. Hz. Ali, Hz. Peygamberin defin işleriyle uğraşırken onlar kendi halifelerini seçiyorlardı. Hz. Ali, sadece bir yönüyle değil, bütün özellikleriyle halifeliği hak eden kişidir. Bu özellikleri ile; ilk Müslüman olan erkek kişidir, bütün ömrü İslamiyet için çalışmakla geçmiştir, bilgelikte, cesurlukta, fedakârlıkta üstüne yoktur. Ayrıca Hz. Peygamberin soyunu sürdürendir. Bütün bunlara ek olarak Hz. Peygamberin hadisleri var. Örneklersek: "Ben ilmin şehri, Ali onun kapısıdır. Ali'yi sevmeyen beni de sevmiyordur. Bir kimse Ali'ye saygısızlık etti mi bana saygısızlık etmiştir." Bunlara benzer onlarca örnek. Bütün bunlar dünya insanlığının kabul ettiği genel gerçeklerdir. Hz. Ali gücü olmasına rağmen, hakkı olmasına rağmen halifelik için kavgaya girişmedi. İslamiyet'in zarar görmemesi için Hz. Ebubekir'in halifeliğine ses çıkarmadı. Taraftarlarına dünya malının geçici olduğunu telkin edip onları kavgadan uzaklaştırdı. Ne var ki bu eski putperest bezirganlar sadece dünya malı ile yetinmediler. Bu putperest bezirganlar insanlığa umut olan İslam dinini de kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başladılar. Cahilliye dönemindeki eski gelenekleri tekrar yaşamaya ve yaşatmaya başladılar. Ama bu sefer aralarında bir fark vardı. Bu fark da, cahilliye dönemindeki gerici geleneklerin İslam adı altında yaşatılmaya başlanmasıydı. Halbuki Hz. Peygamber sadece putları yıkmamış, aynı zamanda bu gerici gelenekleri de yıkmıştı. Hz. Ali burada önemli bir rol oynuyordu. Bu rol de bütün bu gerilikleri teşhir etmekti. Hz. Ali görevini layıkıyla yerine getirip, daha çocukken putlara attığı taşları söze dönüştürüp bu putperest bezirganlara fırlatıyordu. Eskinin, büyük putperest bezirganları, önlerine çıkan bu engeli aşmak için olmadık hilelere baş vuruyorlardı. Hz. Ali bütün sorunları teker teker aşıyordu. Hz. Ali sabırlıydı, bu sabrı hiç kimse gösterememiştir. Hz. Ali mücadelesini daha bir azimle sürdürdükçe bu putperest bezirganlar çıldırıyorlardı. Hz. Ebubekir'in ölümünden sonra putperest bezirganlar yerine Ömer'i halife olarak seçtiler. Tekrar tekrar belirtmekte yarar var, Hz. Ali'yi savaş meydanında yenen olmamıştır. Hz. Ali hiç bir savaştan kaçmamıştır, bu anlamda gücü, yiğitliği tartışılmazdır. Ama bütün bu yiğitliğe rağmen Hz. Ali, halifelik kavgasına girmemiştir. Bütün haksızlıklara, kışkırtmalara, tahriklere rağmen. Hz. Ali bunu yaparken bir tek gayesi vardı. O da; İslamiyet zarar görmesin. Nitekim Ömer'in ölümünden sonra bu sefer Osman'ı halife ettiler bu bezirganlar. Hz. Ali sabırlıydı, sabrı en büyük silahıydı onun. Bu putperest bezirganlar sadece Hz. Ali'yle savaşmıyorlardı, aynı zamanda kendi içlerinde de büyük anlaşmazlıklar, çelişik durumlar vardı. Bu çelişkiler sonucunda Osman öldürüldü. Osman’ın ölümünden sonra, nihayet Hz. Ali halife oldu. Baştan olması gereken şimdi oluyordu. Bu putperest bezirganlar tayfası bu halifeliği mecburen de olsa kabullenmek zorunda kalıyordu. Bu döneme dair ciltler dolusu değerlendirilme yapılabilinir. Çünkü bu dönem, İslam tarihinin en belirleyici dönemidir. Hz. Ali halife olmuştu olmasına ama bu putperest bezirganlar boş durmuyordu. Hz. Ali bu putperest bezirgan tayfasının yaptığı tahribatları onarmakla meşgulken, onlar Hz. Ali'yi ortadan kaldırmanın planlarını yapmaktaydılar. Bu planların sonucu, Hz. Ali 24. 01. 661 tarihinde Abdurrrahman İbn Mülcem adındaki katil tarafından zehirli bir kılıçla şehit edilmiştir. Hz. Ali'nin şahadeti İslam tarihinde kanlı bir dönemin başlangıcı olmuştur. O tarihten bu yana ise, başta Hz. Ali'nin soyu olmak üzere, Hz. Ali'yi sevenler onun yolunda yürümek isteyenler insanlık tarihinde rastlanmamış katliamlara, baskılara maruz kaldılar. Bu katliamlar ve baskılar günümüze kadar da geliyor. Ve aradan bin dört yüz yıl geçmesine rağmen, hâlâ Hz. Ali'nin yolunu tutanlara, yani Alevilere baskılar devam ediyor. Hz. Ali'nin kişiliğini, mücadelesini, olguları ve olayları ele alış tarzını, insan ve doğa ilişkilerini anlatmak yüzlerce cildi kapsayacak bir çalışmadır. Biliyoruz ki Hz. Ali İslamiyet’in, Hz. Peygamberden sonra en büyük temsilcisidir. Bu anlamda tarih boyunca insanlar en zor dönemlerinde Hz. Ali'yi çağırmışlardır. ALEVİ KÜLTÜRÜ TARİHİ | |
|
Etiketler |
allahın, aly |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Alevilerde Peygamber İnancı | Kalemzede | Tarih | 3 | 28 Eylül 2016 16:49 |
Alevilerde Allâh İnancı | Kalemzede | Tarih | 0 | 18 Kasım 2012 16:02 |