16 Mart 2012, 22:23 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Pargalı Damat İbrahim Paşa (Osmanlı Tarihi - Devlet-i Ali Osmaniye) Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Pargalı Damat İbrahim Paşa (Osmanlı Tarihi - Devlet-i Ali Osmaniye) Bugün Yunanistan'da kalan Parga yakınlarındaki bir köyde doğdu. 6 yaşında istanbul'a getirildi. Kanuni'nin şehzadeliği sırasında Manisa'da onun maiyetinde bulundu. Kanuni ibrahim Paşa'yla beraber yemek yer, yan yana konmuş yataklarda beraber yatar kalkardı. Kanuni padişah olduktan sonra onunla birlikte istanbul'a geldi ve Osmanlı Devletinde çeşitli görevlerde bulundu. 1521'de Belgrad'ın Fethinde görev aldı. 1522'de Rodos seferine katıldı. 1523'te o zamanki usullere aykırı bir şekilde sadrazamlığa getirildi. 1524'te Kanuni'nin kızkardeşi Hatice Sultan ile evlendi. Mısır'da asayişi sağlamakla görevlendirildi ve kendisine Mısır Beylerbeyi unvanı verildi. Macaristan seferine katıldı ve Mohaç Savaşının kazanılmasında önemli rol oynadı. Daha sonra Anadolu'daki isyanları bastırmakla görevlendirildi. Anadolu'da aldığı tedbirlerle isyanları sona erdirdi. I. Viyana Kuşatması ile sonuçlanan 2. Macaristan seferine katıldı. Avusturya imparatorunu Osmanlı Sadrazamına eşit sayan 1533 tarihli istanbul Antlaşması'nın müzakerelerini yürüttü. Safevilere karşı düzenlenen Irakeyn seferine katıldı. Tebriz'i aldıktan sonra Kanuni'ni kuvvetleri ile birleşti ve Bağdat'ın fethinde görev aldı. Pargalı, frenk, damat, makbul ve maktul lakaplarıyla anılan ibrahim Paşa, Irakeyn Seferi sırasında yaptığı bazı uygulamalar sebebiyle Padişahın güvenini kaybetti. Bazı tarihçilere göre Kanuni'nin eşi Hürrem Sultan ve defterdar iskender Çelebi'nin kötülemelerinin de bunda etkisi oldu. 15 Mart 1536 akşamı Kanuni her zamanki gibi ibrahim Paşa'yla akşam yemeği yedi. Ertesi sabah cesedi sarayın önünde boğulmuş olarak bulundu. 13 sene sadrazamlık yapan ve Farsça, Rumca, Sırpça ve italyanca bilen ibrahim Paşa, bugün Türk ve islam Eserleri Müzesi olarak kullanılan ibrahim Paşa Sarayından başka, istanbul Mekke Selanik Hezergrad (Razgrad) ve Kavala'da cami mescid mektep medrese zaviye hamam ve çeşme gibi eserler inşa ettirmiş ve bunlara vakıflar tahsis ettirmiştir. paşalığı süresince kanuni nin kızını alınca damat ibrahim paşa, verilen görevleri güzel yapınca makbul ibrahim paşa * ,padişahın ünvanını kullandığında * ise makdul ibrahim paşa * yakıştırmaları yapılan sadrazamdır aynı zamanda. Çeşitli kaynaklarda, Pargalı ibrahim olarak anılan Kanûnî Sultan Süleyman ın Veziriazamına, birtakım nedenlerle Frenk, Makbûl ve Maktûl ibrahim Paşa olarak gönderme yapılmaktadır. Osmanlı tarihinin altın çağı kabul edilen Kanûnî Sultan Süleyman Devrinde yaşamış olan Pargalı ibrahim Paşa, hem siyasal hem askerî hem de sanat alanlarında önemli roller oynamıştır. Kanûnî Sultan Süleyman a yakınlığı ile bilinen Pargalı ibrahim Paşa, Sultan ın güven ve sevgisini kazanmış ve tarihte pek az örneği görülen bir hızla yükselmiştir. Kanûnî nin şehzade olduğu dönemden tanıdığı ibrahim Paşa, genel prosedüre aykırı düşecek kadar belirgin bir hızla, Has-odabaşı ünvanıyla Baş-mâbeyinciliğe atanmış ve buna iç-şahinciler Ağalığı görevi de eklenmiştir. Zaman içerisinde, veziriazam ilan edilen ibrahim Paşa, Anadolu Beylerbeyliğini de üstlenmiştir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Kanûnî Sultan Süleyman, bütün bu ünvanları vermenin yanı sıra, ibrahim Paşa yı kız kardeşi Hatice Sultan ile evlendirmiştir. Atmeydanında kendi adına inşa edilmiş bir sarayı olan ibrahim Paşa, Osmanlı Devleti tarihinde Serasker Sultan ünvanıyla anılan, ilk sadrazam olarak tarihe geçmiştir. Yabancı kökenli olduğu çoğu kaynakta gözardı edilmeyen ibrahim Paşanın, bu kadar hızlı bir yükseliş göstermesi ve önemli görevler alması, çeşitli kaynaklarda farklı yorumlara neden olmuştur. Kimi metinlerde bu hızlı yükseliş, hiyerarşiye aykırı bulunmuş ve Sultann ın bir zayıflığı olarak görülmüştür. Başka metinlerde ise, bu durumun, ibrahim Paşa nın üstün özelliklerinden ve zekâsından kaynaklandığı belirtilmiştir. Özellikle ismail Hâmi Danişmendin izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisinde, ibrahim Paşa nın yükselişi, Paşa nın kurnazlığına ve hırsına bağlanmaktadır. Buna karşın Baron Joseph von Hammer Purgstallın Osmanlı Devleti Tarihi dizisinde, ibrahim Paşa nın başarıları tamamen kendi yeteneğine, zekasına ve padişahın bu üstün dehaya duyması doğal karşılanan hayranlığına bağlanmaktadır. ibrahim Paşa hakkında nesnel bir bakış açısı güden kaynakların az bulunurluğu, konuyu yoruma açık kılmaktadır. Dolayısıyla ibrahim Paşanın çeşitli alanlarda değerlendirilebilmesi için, karşılaştırmalı bir çalışma ve geniş bir bakış açışı gerekmektedir. Bu bölümde, ibrahim Paşa nın kökeni hakkındaki rivayetler, devşirilmesi, Kanûni Sultan Süleyman la olan ilişkisi, siyasal konumu ve askerî kişiliğinin yanı sıra Batı dünyasında bıraktığı izlenim, Türk ve yabancı kaynakların yaklaşım ve yorumları karşılaştırmalı olarak ele alınacak ve kaynaklar arası farklılıklara değinilecektir. A.Pargalı ibrahim Paşanın Kökeni ve Devşirilmesi ibrahim Paşa, 1949 basımı islâm Ansiklopedisinde, Tayyib Gökbilginlinin verdiği bilgiye göre, yüksek olasılıkla 1493 yılında, bugün Yunanistan sınırlarına dahil olan Parga yakınlarında bir köyde doğmuştur. Babasının bir balıkçı olduğu, ibrahimin ise Türk korsanlar tarafından altı yaşında kaçırılarak Manisa yakınlarında dul bir hanıma köle olarak satıldığı rivayet edilir. ismail Hâmi Danişmend kronolojisinde, bu rivayete daha çok Batılı kaynaklarda yer verildiği vurgulanmaktaysa da, Lâtîfînin, ibrahim Paşa yı konu alan Enîsül-fusahâ başlıklı risalesinde bu öykü doğrulanmaktadır. Lâtîfînin sunduğu bilgilere bakılırsa, Şehzade Süleyman Manisa Sancak Beyi iken, bir gün bir kemençe sesi duyar ve icracıyla tanışmak ister. Karşısına getirilen kişi köle ibrahim dir. Şehzade, ibrahimden son derece hoşlanmıştır ve zaman içerisinde meclisinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü ibrahimi, sarayına sık sık davet etmeye başlamıştır. Bunun üzerine, ibrahimi yetiştiren dul hanım, kölesini azad etmiştir. Böylelikle ibrahim, Şehzade Süleymanın maiyetine girmiştir. Buna karşın, Tayyib Gökbilgin in 1949 basımı islam Ansiklopedisine hazırladığı Makbûl ibrahim Paşa maddesinde, birkaç farklı senaryo ortaya koymaktadır. Buna göre, ibrahim altı yaşındayken, II.Bayezid devrinde, Bosna beylerbeyi iskender Paşa tarafından, bir akın esnasında ele geçiril[miş], istidat ve kabiliyeti görülerek, o sıralarda Kefe sancak beyliğinde bulunan Şehzâde Süleyman a hediye edilerek onunla beraber büyümüştür. Hester Donaldson Jenkinsin ibrahim Paşa Grand Vizir of Suleiman the Magnificent başlıklı çalışmasında, her iki rivayete de yer vermektedir. Jenkins, ibrahim Paşanın kökenini ve ailesini asla unutmadığını, 1527 yılında, kendisini istanbulda ziyaret eden babasını, daha sonra annesi ve kardeşleri ile birlikte yanına aldırttığını belirtmektedir. ibrahim& in, korsanlar tarafından kaçırılarak köle edildiği öyküsüne hemen her kaynakta rastlanmaktaysa da,aslının rum, italyan frenk veya arnavut olduğu konusunda düşünce ayrılıkları vardır. Iorganın Geschichte des Osmanische Reich adlı eserini referans gösteren Gökbilgin, ibrahim in Osmanlı kaynaklarınca da istanbul sûrlarının efsanevi bânisi Yanko b. Madyan nesline mensup gösterildiğine dair bir bilgiden söz etmektedir. Osmanzâde Tâib Ahmed in Hadikat-ül Vüzerâ adlı yapıtında, ibrahim Paşa ya rivayet olunan bu kökeni onaylamaktadır. Osmanzâde Tâib, ibrahim Paşa nın Efrencîyy-ül-asl olduğunu söyledikten sonra, Silsile-i nesebi şehr-i istambol un sûr-i kadimine bânî olan Yanko ibni Mâdyâna vâbeste olmak üzere meşhûr olmuş idi demektedir. ibrahim Paşa nın, Hristiyanlığı yeniden yükselteceğine inanılan efsanevi bir nesle ait sayılması, bir devşirme olan ibrahim in Veziriazam oluşunu ve erkini -en azından gayrimüslim teba ve Batılı muhattapları karşısında- geçerli kılacak bir unsur olarak düşünülmüş olmalıdır. ismail Hâmi Danişmend ise, izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi başlıklı yapıtında, açıkça sevmediğini belli ettiği ibrahim Paşa yı ve onun uyruğu konusundaki bilgileri alaylı bir dille sunmaktadır: Osmanlı membâlarında ;Frenk ibrahim Paşa, Makbûl ibrahim Paşa ve uzun bir ikbal devresinden sonra müstahak olduğu âkıbetten dolayı da Maktûl ibrahim Paşa gibi isimlerle anılan bu muhteşem serseri menşe itibariyle[...] Parga kasabasındandır[....]bazı muahhar membâlarda da babasının Parga da tavattun etmiş Ciniviz, yani Cenovalı bir italyan olduğundan bahsedilmektedir: fakat bu Frenklik rivayetine mukabil Rumluk ve Hırvatlık rivayetleri de vardır: Meselâ Hammer e nazaran ibrahim Paşa Rumdur. Her halde ibrahim Paşa nın milliyeti pek karışık bir meseledir. ibrahim Paşa hakkında kesin olarak bilinen bir gerçek, ibrahim Paşa nın gençlik yıllarında Manisa da Şehzâde Süleyman ın hizmetinde bulunduğudur. Bu döneme ilişkin, Şehzâde ile ibrahim Paşanın tanışmaları üzerine renkli öykülerler anlatılmaktadır. Bunların en yaygın olanı, Şehzâde Süleymanın bir gezinti sırasında, ağaçların arasından güzel bir keman -başka kaynaklarda kemançe olarak geçmektedir- sesi duyduğu, çalan kişinin ise ibrahim olduğu ve Şehzâdenin, kendisini yanına çağırması sonucu tanıştıkları öyküsüdür. Sonuçta, ibrahim ile Şehzade arasında gelişen yakınlık, ibrahimin, ibrahim Paşa olma serüveninin başlangıcı olarak görülmektedir. Yetenekli, zekî ve eğitimli olduğu söylenen ibrahim, Osmanlı tarihinde, eski deyimiyle benzeri görülmemiş bir iltifata mazhar olmuştur. Pek çok ilim adamının yetiştiği ve önemli görevlerin kendini kanıtlayanlara verildiği bir imparatorlukta, birtakım üstün özelliklerin, ibrahimin yükseldiği konuma gelmek için yeterli olmayacağı da apaçık ortadadır. ibrahimin yükselişinde, Sultan Süleymana olan yakınlığı, belki en önemli unsurlardan biridir. Bu durumdan çıkartılacak sonuç, ibrahim Paşanın herhangi bir açıdan ele alınmasında, padişahla olan ilişkisinin gözardı edilmemesi gerektiğidir. B. ibrahim Paşa nın Kanûnî Sultan Süleyman la ilişkisi ve Yükselişi ibrahim Paşa nın, Kanûnî Sultan Süleyman ile olan ilişkisi, onun yaşamının her yönünü belirlemiştir. Bunda, gerek askerî, gerek siyasal ve sanatçı kişiliği olsun, sultanın etki ve desteğinin büyük ölçüde belirleyici olduğunu görmek mümkündür. incelenen kaynaklardan anlaşıldığı üzere, son derece hırslı bir kişiliği olan ibrahim in, sultanla ilişkisinin, içsel bir boyutu olduğu kadar çıkara dayalı bir boyutu olduğu da gözardı edilmemelidir. Hammer, Osmanlı Devleti Tarihinde, ibrahim in etrafındakilere üstünlüğü[nün], gençliği[nin], seçkin terbiyesi[nin], Padişahın kendisine olan teveccühü[nün], her türlü rekabeti imkansız bırak[tığını) belirtmektedir. Hammer e göre, ibrahim in üstün özellikleri nedeniyle Sultan Süleyman, onu kendisine ayrılmaz bir dost bellemiştir. Hester Donaldson Jenkins, Kanûnî nin ibrahim e olan düşkünlüğünün önemini belirterek, onun olağanüstü yükselişini tamamen buna dayandırmaktadır. Hammer, Venedik Elçisi Pietro Bragadino nun raporlarını referans göstererek, içoğlanlarının kendilerine ait daireleri olduğu halde, ibrahim Paşa nın padişahın gözdesi olduğu için, efendisinin dairelerinde uyuduğunu ve yemeklerini birlikte yediklerini aktarmaktadır. İbrahim Paşa nın bu sırada bulunduğu görevin gereğinden yola çıkılarak, Paşa nın bir hadım olabileceğinden de sözedilmektedir. Ancak bu ifadeye başka bir kaynakta rastlanmadığı gibi, bu çıkarsama, tamamen Jenkins in bir yorumudur. Jenkins, Venedik Elçisi Pietro Zen in ibrahim ile Kanûnî nin sık sık birlikte bir kayığa binip, sonra bahçelerde dolaştıklarını ve çocukluktan bu yana ayrılmaz olduklarını kaydettiğini belirtmektedir. Jenkins, Venedik raporlarında sıkça sözedilen bu yakınlık hakkında Türk kaynaklarının yorumda bulunmadıklarını ifade ederken, bunun nedenini padişah ile kölesi arasında böyle bir yakınlığın uygunsuz görülmesine bağlamaktadır. İsmail Hâmi Danişmend ise, ibrahim Paşa nın Kanûnî Sultan Süleyman la olan yakınlığının nedenini doğrudan irdelememektedir. Danişmend, ibrahim Paşa nın bu hızla yükselişini onun özelliklerine değil, zekâsına, entrikacı oluşuna ve dalkavukluğuna bağlamaktadır. ibrahim Paşa 1522 yılında, Has-odabaşılıktan Veziriazamlık görevine getirilmiştir. Peçevî Tarihi nde, ibrahim Paşa nın veziriazamlık görevine getirilmesi haberinin müjde halinde her tarafa yayılarak sevindirici bir hava yarattığı bildirilmektedir. ismail Hakkı Uzunçarşılı, Paşa nın getirildiği bu yeni görevin acemisi olduğunu vurgulamak için, o dönem defterdarlığını yapmış olan Celâl-zâde nin -şikayetlerin artması nedeniyle yardım etmek üzere görevlendirildiğini bildirmektedir. Aktarıldığına göre, Divana sunulan sorun, ibrahim Paşa yı ilgilendiriyorsa, Celâl-zâde divit kaleme (hokka takımına) yapışacak, vezir-i âzam da bunun divana ait olduğunu anlayarak hüküm yazılsın diye emredecekti. İbrahim Paşa nın hızlı yükşelişi, Koçi Bey Risalesi nde de eleştirilmekte ve uygunsuz karşılanmakta hatta, o dönemde âlemin ihtilaline gösterilen nedenlerin başında sayılmaktadır. İbrahim Paşa nın, birdenbire Has-odabaşılığından Veziriazamlığa yükselişi, Paşa nın, Kanûni nin gözündeki değerini belli ediyorsa da, kız kardeşi Hatice Sultan ile evlendirerek damadı yapması, daha da ilgi çekicidir. İbrahim Paşa nın düğünü, veziriazamlık makamına yükşelişinden birkaç ay sonra gerçekleşmiştir. Tarih kitaplarına 22 Mayıs 1524 Şenliği olarak da geçen bu düğün, çok büyük bir debdebe içinde geçmiştir. Düğün şenlikleri, Kanûnî nin, ibrahim Paşa için Atmeydanı nda yaptırmış olduğu sarayın önünde yapılmıştır. T.D.V. islam Ansiklopedisi ve birtakım diğer kaynaklarda, düğünün tarifi oldukça sade ve yorumsuz kalmaktadır. Örneğin Tayyib Gökbilgin in metninde bu düğün, hiç betimlenmemekte, İbrahim Paşa, Kanûnî nin hemşiresi ve Yavuz un kızı Hadice sultan ile evlendi. Bu münasebetle At-meydanı nda ibrahim Paşa sarayında 15 gün süren muhteşem bir düğün yapıldı demekle yetinmektedir. Jenkins, Danişmend ve Hammer in metinlerinde detaylarıyla verilen düğün ile ilgili bilgilerin, Geibolulu Âlî, Celâl-zâde ve Peçevîden alındığı bilinmektedir. Ancak, Jenkins in metninde, gelinin kimliğinin kuşkulu olduğuna dair ilginç bir söyleme rastlanmaktadır. Düğünün Peçevî Tarihi ndeki aktarımı ise, vezir-i âzam ibrahim Paşa nın, padişahın kızıyle evlenme düğünü; başlığı altındadır. Leslie P. Peirce ın Harem-i Hümayun adlı eserinde de ibrahim Paşa düğünü hakkında bilgi verilmektedir. Peirce ın aktarımlarından, ibrahim Paşa nın karısının kimliği hakkında emin olunmadığı anlaşılmaktadır. Kimi bölümlerde padişahın kardeşi, kimi bölümlerde ise padişahın kızı olarak nitelenen Hatice Sultan ile ibrahim Paşa nın gerçekten evlendiklerine bile kuşkulu yaklaşıldığı ifade edilmektedir. Nitekim Peirce, ismail Hakkı Uzunçarşılı dan yaptığı Kanuni Sultan Süleyman ın Vezir-i Azamı Makbul ve Maktul ibrahim Paşa Padişah Damadı Değildi alıntıda, söz konusu kuşkuların varlığını vurgulamaktadır. Uzunçarşılı Osmanlı Tarihinde, ibrahim Paşanın padişahın kız kardeşiyle yaptığı düğüne değinmekte ama, Paşa nın bu evlilik sayesinde saygınlığının kat kat arttığını söylemekten öteye gitmemektedir. Ancak daha sonra yayınladığı Kanûnî Sultan Süleyman ın Vezir-i Âzamı Makbûl ve Maktûl ibrahim Paşa Padişah Dâmadı Değildi başlıklı makaleyle, Osmanlı Tarihindeki ifadelerinde yanıldığını açıklamaktadır. Bu yanılgısını, ibrahim Paşa nın eşine yazdığı mektuplarından yola çıkarak fark ettiğini bildirmektedir. ibrahim Paşa nın düğünü sırasında dönemin ünlü şairlerinden Hayâlî Bey, Zâtî ve Figânî nin kaside sundukları bilinmektedir. Düğünle ilgili incelenen bütün kaynakların, ibrahim Paşa nın düğününe, zamanın sultanı olarak betimlenen Kanûni nin -Paşa nın davetine icabeten- konuk olmasından ve bu durumun ayrıcalığından söz etmektedir. Bu düğünün görkemli olduğuna dair, Kanûnî ile ibrahim Paşa arasında geçen bir konuşma anlatılagelmiştir. Buna göre, padişah, ibrahim Paşa ya şehzadelerin sünnet düğününün mü, yoksa onun kardeşiyle düğününün mü daha görkemli olduğu sorusunu yöneltmiştir. Bunun üzerine ibrahim Paşa: benim düğünüm gibi şimdiye kadar olmamış ve olmayacaktır, yanıtını vermiştir. Padişah, bu yanıt karşısında şaşırarak, nedenini sorduğunda, ibrahim Paşa sizin düğününüzde benim düğünümdeki kadar büyük bir davetli yoktur: Benim düğünüm, zamanımızın Süleyman ı olan Mekke ve Medine Padişahı nın huzuruyla müşerref olmuştur demiştir. Kanûnî Sultan Süleyman ile Veziriazamı ibrahim Paşa arasındaki ilişki, sürekli bir iltifatlaşma, daha doğrusu, Kanûni nin Paşa yı iltifatlara boğması şekline dönüşmüştür. Başta Tayyib Gökbilgin in makalesi ve Hammer in çalışması olmak üzere daha pek çok kaynakta söz edilen bir olay, tarihte başka bir örneği görülmemiş derecede büyük bir iltifat olarak aktarılmaktadır. ibrahim Paşa nın Hatice Sultan ile evliliğinden dört ay sonra, Mısır da patlak veren huzursuzlukları bastırmak üzere, Paşa buraya gönderilmiştir. Bu gelişmeyi tarihte benzersiz kılan unsur; ibrahim Paşa Mısır a gitmek üzere yola çıktığında, Kanûnî nin Veziriazamını istanbul yakınındaki adalara kadar uğurlamasıdır. ibrahim Paşa, Mısır daki düzeni sağlarken, Kanûnî nin buyruğu üzere, istanbul a geri döndüğünde karşılanışı, en az uğurlanışı kadar görkemli olmuştur. Danişmend, ibrahim Paşa nın istanbul daki vezirler ve bazı askerî kıtalar tarafından dört günlük yoldan karşılandığını ve Padişahın sevgili Vezir-i-azamına murassâ takımları iki yüz bin duka altunu değerinde güzel bir arap atı gönderdiği rivayetini aktarmaktadır. Hammer, bu olayı bir rivayet değil, aksine bir olgu olarak vurgulamaktadır. Aynı zamanda Danişmend in belirtmediği bir bilgi daha sunmaktadır. Buna göre, ibrahim Paşa, Mısır dönüşü padişahın kendisine verdiği armağana karşılık, padişaha, aynı değere sahip bir serpuş takdim etmiştir. Osmanlı görenekleri açısından padişahın bir armağanına, ibrahim Paşa nın aynı değerde bir armağan sunması oldukça dikkat çekicidir. Hammer ve Danişmend in çoğunlukla öznel denilebilecek yaklaşımları bir kenara, tarihsel kaynaklarda, ibrahim Paşa nın Kanûnî Sultan Süleyman ın sevgi ve ilgisine sahip olduğu açıkça ortadadır. C. Batı daki Gelişmeler ve ibrahim Paşa nın Yeni Yetkileri 1525 yılında, Avrupa da siyasal durum iyice karışmış ve başta Martin Luther in Katolik kiliseye karşı başlattığı dinsel reform hareketi olmak üzere, din ve siyaset alanında birtakım bölünmeler baş göstermiştir. Bu kargaşaları fırsat bilen Osmanlı, Batı ya yürümüştür. Savaş sonucunda, Osmanlı orduları kazanmaya ve ilerlemeye başlamıştır. 1526 tarihinde, Veziriazam ve aynı zamanda Anadolu Beylerbeyi olan ibrahim Paşa, Petervaradin in fethiyle görevlendirilmiş, Rumeli Beylerbeyi ünvanını da geçici olarak almış ve başarılı olmuştur. Osmanlı nın Mohaç Meydanındaki zaferinden sonra, Budin e ilerlenmiş ve burası da alınmıştır. Budin Kalesinin alınması sonucundaki gelişmeler çift yönlüdür. Bir yandan ibrahim Paşa nın siyasal yetkileri gittikçe artacak, öte yandan kimi eylem ve kararları nedeniyle saygınlığı sarsılacaktır. Macar Kralı II. Layoş, Mohaç ta tahtına bir mirasçı bırakmadan öldüğünden, krallık sahipsiz kalmış ve Budin üzerine yürüyen Kanûnî ye kentin anahtarı teslim edilmiştir. Buradan elde edilen ganimetler ise, istanbul a götürülmüştür. Bu ganimetlerin en önemlileri, Yanko Hunyad ın oğlu Kral Mathias Korvin in kütüphanesi, Ayasofya mihrabının iki tarafına konulan tunç şamdanlar ve yine tunçtan olan üç adet heykeldir. Budin den getirilen heykeller, Herkül, Apollon ve Diyana figürleridir. ibrahim Paşa, bunları Atmeydanı nda bulunan sarayının önüne koydurtmuştur. ibrahim Paşa nın islam geleneğine aykırı bir sanat biçimi olan bu insan figürlerini sarayının önüne diktirtmesi, halkın gözünde Paşa nın saygınlığını ve güvenilirliğini sarsmıştır. Bir söylenceye göre, Frenk veya Gavur ibrahim lakapları, Paşa ya bu eyleminden miras kalmıştır. ibrahim Paşa nın söz konusu heykelleri sergilemesi üzerine, Figânî, meşhur bir Acem beyitinden esinlenerek, idamına neden olacak ünlü beytini söylemiştir: Dü ibrahim âmed bedeyr-i cihan; Yeki put-şiken şüt, yeki put-nişan. Bu beyit günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir: iki ibrahim geldi dünyaya;biri putları yıktı, biri putlar dikti. Burada gönderme yapılan ibrahimlerden biri, ibrahim Peygamber, diğeri de Pargalı ibrahim Paşa dır. Heykellerin istanbul a getirilişi ve saray önüne yerleştirilmeleri hemen her kaynakta aynı biçimde sunulmaktadır. Ancak kimi kaynaklar bunu nesnel bir olgu olarak yansıtırken, kimi kaynaklarda yazarın yorumuyla karşılaşmak mümkündür. Bu olaya katılan öznel yorumlar yalnızca Danişmend in bakış açısıyla sınırlı değildir. ismail Hâmi Danişmend, bu durumu neredeyse ibrahim Paşa nın göze aldığı bir küstahlık ve toplum ahlâkına ters bir eylem olarak sergilemektedir. Buna karşın Solakzâde Tarihi ni kaynak olarak kullanan Baron Joseph von Hammer Purgstall, Solakzâde nin-Danişmend e benzeyen-öznel yorumunu da dikkate alarak, daha nesnel bir yaklaşım sergilemektedir. Hammer e bakılırsa, Sultân Süleymân, milletinin evhâmında tereddüdlü olduğu için ve daha doğrusu vezîr-i azâmın ısrarlarına dayanamıyarak bu heykellerin Atmeydanı na dikilmesini onaylamıştır. Hammer in bu ifadesi üzerinden iki yönlü bir yorum çıkartmak mümkündür. Bunların ilki, Kanûnî nin neredeyse hoş görülemeyecek derecede, veziriazamının etkisi altında olduğudur. Diğeri ise, Kanûnî nin bu heykellerin dikilmesi durumunda halkın fazla bir tepki göstermeyeceğini düşünmüş olmasıdır. Nitekim, dönemin gerçeğini daha iyi yansıttığı düşünülen Peçevî Tarihi nde, getirilen heykellere halkın yaklaşımının daha ılımlı aktarılmaktadır. islâm ülkesinde görülmemiş acaip ve tuhaf şeyler olarak betimlenen eşyaların arasında bulunan söz konusu heykellerin Atmeydanına dikiliş nedenlerini Peçevî, kendince yorumlamıştır. Getirilen heykellerin kimlerin figürleri olduğu hakkındaki farklı söylemler de oldukça ilginçtir. Bunlar arasında ve kale kapısı dışında tunçtan yapılmış, sanatlı üç heykel vardı. Bunların büyüğü galiba vaktiyle bütün kâfirlere hükümet eden krala, ikisi de ondan küçük olup evlâtlarına ait idi. Ama çok acâyip şekilde ve biçimde oldukları için halka gösterilmek üzere gemilere yükletilerek istanbul a getirilmişti. Bunlar at meydanında birer taş kürsü üzerine konulmuş ve halk seyirlerine hayran olmuştu. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Macaristan Seferinden dönüldükten sonra Kalenderî isyanı baş göstermiştir. 1527 yılında, ibrahim Paşa, dönemin Anadolu Beylerbeyi Behram Paşa yı desteklemek üzere beş bin kişilik bir kuvvetle yola çıkmış ve ayaklanmayı bastırmıştır. Görevinden başarıyla dönen ibrahim Paşa, Kanûnî tarafından yine ödüllendirilmiştir. Kazandığı başarılar sonucunda, ibrahim Paşa nın imparatorluğun gerek iç, gerekse dış işlerinde yetkileri artmıştır. Pek çok konuda, kimsenin olmadığı kadar söz sahibi olmuştur. Dönemin gelişmeleri ve kaynaklarda aktarılanlardan da anlaşılacağı üzere, Osmanlı nın dış politikasının yönlendirilmesi, büyük çoğunlukla ibrahim Paşanın istemindedir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Yabancı kaynaklar ve söz konusu dönemde yabancı elçilerin yazdığı raporlar da bunu onaylamaktadır. ibrahim Paşa nın Seraskerlik ünvanını almasıyla beraber, Paşa nın yalnızca dış ilişkileri değil, neredeyse imparatorluğun kendisini yönettiği biçimindeki görüşler çoğalmıştır. ibrahim Paşa ya Seraskerlik beratının verilişi, Danişmend in izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi nde 1529 yılı olarak gösterilirken Peçevî Tarihi, bu olayı 1528 yılı olarak kaydetmektedir. Peçevî Tarihi nde, ibrahim Paşa nın Seraskerlik beratına ek olarak, başka ayrıcalıklara da kavuştuğu, Celâlzâde Nişancı Mustafa Bey den aktarılmaktadır: Bu berat ile birlikte beş kere yüz bin nakıt akça, dokuz at, ki birinin başında altın işlemeli gem takımı, bir altın işlemeli kılıç ve dört kıta çok süslü hil'at ile dokuz bohça kumaş ve altınla işlenmiş bir çelenk Yeniçeri Ağası ile gönderildi. Bu beratta yazılanların kıymetlerine bir had olmadığı gibi daha birtakım büyük ve çok ihsanlarda bulunduktan sonra kendilerine evvelce tahsis edilmiş olan yirmi kere yüz bin akça, on kere yüz bin akça daha ilâve edilmiş ve otuz kere yüz bin akça olmuştu. Vezir-i âzamlığı üzerine Seraskerlik dahi verilerek tuğ, davul ve bayrak gönderilmiş ve Osmanlı sultanlarının eskiden beri bayrakları dört iken bundan sonra yedi olması ferman edilmişti. [....] Böylece ibrahim Paşa nın kudreti bir kat daha yükseltilerek son dereceyi buldu. Peçevî Tarihinden aktarılan bu gelişmelerin boyutu şaşırtıcıdır.Osmanlı sultanlarının eskiden beri bayrakları dört iken bundan sonra yedi olması ferman edilmişti cümlesinin yansıttığı yeni düzenleme, Osmanlı sultanının bundan sonra yedi tuğ taşıyacağı haberiyle sınırlı değildir. Bu yeni düzenleme Veziriazam ibrahim Paşanın bundan böyle altı tuğ taşıyacağı anlamına gelmektedir ki, bu, o güne değin Kanûnî Sultan Süleyman da dahil olmak üzere, tüm Osmanlı sultanlarının taşıdığı tuğ sayısından fazladır. Ancak ibrahim Paşanın Kanûnî den fazla tuğa sahip olması mümkün olamayacağından, Osmanlı sultanlarının tuğ sayısı yediye çıkartılmıştır. Sonuçta Veziriazam ibrahim Paşa, padişahın damadı olmanın yanı sıra, hem Serasker, hem Rumeli Beylerbeyi, hem de altı tuğ sahibi olmuştur. Seraskerliğin beraberinde getirdiği, neredeyse sınırsız yetkiler ve Osmanlı nın tüm dış politikası üzerindeki etkinliği de göz önünde bulundurulursa; ibrahim Paşa, Kanûnî den bir tuğ eksik olarak altı tuğ taşıdığı halde, bir tek dinî ünvanı noksandır. Bu çok büyük yetkiler ve ayrıcalıklar sonucunda, ibrahim Paşa nın iktidar sarhoşluğuna kapıldığı pek çok kaynakta vurgulanmaktadır. ibrahim Paşa nın genel karar ve eylemlerine bakılacak olursa, ölümüne neden olan tetikleyici unsurun bu olduğu anlaşılmaktadır. D. ibrahim Paşa nın Gözden Düşmesi ve idamı Kimi kaynaklarda, ibrahim Paşa nın elde ettiği ayrıcalıklar sonucunda, pek çok kararı kendi başına buyruk verdiği savında bulunulmaktadır. Bu savların doğruluk derecesi tartışmalıdır. Ancak her kaynak, bir başka kaynağa atfen bakış açısını doğrulamaktadır. ibrahim Paşa nın çöküşüne ortam hazırlayacak dört temel unsurdan söz etmek mümkündür. Bunların ilki Paşa nın iktidar hırsıdır ki, yabancı elçilerin ibrahim Paşa yla görüşmelerine ilişkin hazırladıkları raporlarda bu açıkça bellidir. ikincisi Kanûnî nin eşi Hürrem Sultan ın ibrahim i bir tehdit olarak görmesi, üçüncüsü Defterdar iskender Çelebi nin idam edimesi, dördüncüsü ise ibrahim Paşa nın Bağdat ta görevi esnasında Serasker Sultan sıfatıyla ferman imzalamasıdır. ibrahim Paşa nın iktidar sarhoşluğuna ilişkin pek çok örnek sunmak mümkündür. Kendisini sonsuz bir yetkiyle donatan padişahın adına yaptığı görüşmelerde ibrahim Paşa, bu iktidar hırsını açıkça ortaya koymaktadır. Farklı yabancı elçilerin raporlarında bu duruma pek çok örnek bulunmaktadır. Buna en çarpıcı örnek, ibrahim Paşa nın Ferdinand ın elçilerine söyledikleridir: Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam yapılmış olarak kalır; zira bütün kudret benim elimdedir: Memuriyetleri ben veririm; eyaletleri ben tevzî ederim; verdiğim verilmiş ve reddettiğim reddedilmiştir. Büyük pâdişah bir şey ihsan etmek istediği veya ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmiyecek olursam gayr-i vâki gibi kılınır; çünkü her şey harb, sulh, servet ve kuvvet benim elimdedir. Bu aktarımından anlaşıldığı üzere, Batılılar ın genel kanısı; Paşa nın yönetimde çok etkin olduğu ve karar aşamasında tam bir yetkiyle donatıldığı yönündedir. Ancak ibrahim Paşa nın kendisine, resmen sahip olduğu yetkilerin ötesinde bir konum biçtiği ortadadır. ibrahim Paşa, Osmanlı toprakları çerçevesindeki yetkisine ek olarak, Avusturya ile barış antlaşmaları sürecinde, Batı üzerinde de söz sahibi olmuştur. Barış görüşmelerinin ibrahim Paşa açısından en önemli gelişmesi, bundan böyle Kral Ferdinand ın Kanûnî ye baba ve kendisine de kardeş sıfatıyla boyun eğmesidir. Nitekim, huzura kabul edilen Avusturya elçileri Jerôme de Zara ile Cornelius-Dupplicius Schepper, krallarının ağabeyi olarak kabullendiği veziriazam ibrahim Paşa nın Osmanlı Devleti meclislerinde Ferdinand ı temsil etmesi ricasında bulunmuşlardır. Buradan çıkartılacak sonuç, ibrahim Paşa nın sıralanan tüm sanlarının yanı sıra bir de Kral Ferdinand ın temsilciliği görevini üstlendiğidir. Yani ibrahim Paşa bir anlamda Hristiyan âleminin büyük çoğunluğunun lider kabul ettiği Ferdinand ı yönlendirebilmektedir. Hammer Osmanlı Devleti Tarihi nde bu gelişmeyi, Batılı bir kralın bir Osmanlı vezirinin seviyesine inmesi olarak yorumlamaktadır. ibrahim Paşa, Kanûnî nin tahtının mirasçısının seçimi konusunda taraf tutmuştur. ibrahim Paşa, Kanunî nin Hürrem den olma çocuklarından birinin değil, padişahın ilk erkek çocuğu olan Mustafa nın tahta geçmesini daha uygun görmekte ve onu açıkça desteklemekteydi. Bu nedenle ibrahim Paşa, Kanûnî nin eşi Hürrem Sultan tarafından bir tehdit olarak görülmüştür. Kanûnî üzerinde çok büyük etkisi olduğu bilinen ve padişahın dört şehzadesinin üçünün annesi olan Hürrem Sultan, ibrahim Paşa aleyhine yoğun çaba harcamıştır. ismail Hakkı Uzunçarşılı ya göre, ibrahim Paşa nın karşılaştığı tehditlerin en büyüğü ve Paşa nın kötü sonunun asıl sorumlusu, Hürrem Sultan dır. ibrahim Paşa yı asıl tehlikeye atan Sultan Süleyman ın sevgili zevcesi Hürrem Sultan idi. [....] Sultan Süleyman ölecek olursa kendi çocuklarından Şehzâde Bayezid in hükümdar olmasını istiyordu. Halbuki o tarihte büyük olarak ortada Şehzâde Mustafa vardı. ibrahim Paşa yaş itibariyle bunun hükümdarlığına taraftardı; Hürrem Sultan ın ilk işi vezir-i azamı ortadan kaldırmaktı; aleytarları tarafından fısıldanan, saltanat aleyhinde hareket etmektedir, sözleri, Sultan Süleyman ın kulağına kadar götürüldü; iskender Çelebi nin öldürülmesi de buna munzam oldu. Hürrem Sultan ın kışkırtmalarına ek olarak, ibrahim Paşa nın sonsuz bildiği gücü ve yetkisi, Şark Seferi sonrası iskender Çelebi yi idam ettirmesi ve Bağdat ta bulunduğu sırada Serasker Sultan sıfatıyla ferman imzalamasıyla hepten sarsılmış ve sonuçta kendi idamına neden olmuştur. Temelde, Bağdat ın fethini esas alan Irakeyn seferi sırasında, ibrahim Paşa, Diyarbakır ve Musul üzerinden Bağdat a girmeyi tasarlamıştır. Fakat bundan vazgeçilmiş ve doğrudan Tebriz kenti üzerine hareket edilmiştir. Çoğu tarihsel kaynağın ortak noktası, ibrahim Paşa ile Defterdar iskender Çelebi arasındaki çekişmenin bu noktadan başlayarak belirginleştiği yönündedir. Danişmend in izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi nde ve Hammer in Osmanlı Devleti Tarihinde, ibrahim Paşa ile iskender Çelebi arasındaki çekişme, ibrahim Paşanın kıskançlığına dayandırmaktadırlar. Danişmend, ibrahim Paşanın dört yüz kölesi bulunduğunu, buna karşın iskender Çelebi nin tepeden tırnağa kadar sırmalar içinde[...]altı yüz ve ayrıca altı bin iki yüz kölesi olduğunu aktarmaktadır. Danişmend, ibrahim Paşa nın iskender Çelebiden kendisine maiyyetinden yüz on kişi bağışlamasını isteyip de, iskender Çelebi yalnızca otuz kişi yollayınca, aralarındaki düşmanlığın iyice ortaya çıktığını belirtmektedir. Bu çekişmenin hırsıyla ibrahim Paşa nın entrikalar sonucu iskender Çelebi yi astırttığını ileri süren Danişmend, gelişmeleri ayrıntılı olarak yorumlamaktadır. Hammer in de katıldığı bu yoruma göre, Suriye Deftedarı Nakkaş Ali Bey, iskender Çelebi nin makamına göz diktiğinden, ibrahim Paşayla birlik olarak, iskender Çelebi nin hazine develerini yağma ettirmek istediği savında bulunmuştur. Buna karşılık ibrahim Paşa nın öfkesine uğramış olan Ulama Paşa -kimi kaynaklarda Olama Paşa olarak geçmektedir- iskender Çelebiyle bir taraf oluşturarak, ibrahim Paşa yı askerî bir başarısızlığa sürüklemek niyetiyle, Bağdat yerine Tebriz üzerine yürünmesi konusunda Paşayı yönlendirmişlerdir. Döneme ait önemli bilgiler içeren Peçevî Tarihinde, Hammer ve Danişmend in aktardıkları bu çekişmeye değinilmemektedir. Peçevî, Tebrize yürünmesi konusunda ibrahim Paşa nın endişeli olduğunu ancak yanlarında bulunan Şirazlı Hafız divanından fal aç[ıp] karşılaştığı beyitle içinin rahatladığını aktarmakla yetinmektedir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Sonuçta, Tebriz alınmış ve Azerbaycan da verilen kayıplar görünüşte karşılanmıştır. Ancak ibrahim, Azerbaycandaki kayıplardan, iskender Çelebiyi sorumlu tutmuş ve Bağdat ın fethinden hemen sonra padişaha bunu bahane ederek iskender Çelebi yi burada idam ettirmiştir. Hester Donaldson Jenkins in ibrahim Paşa Grand Vizir of Suleiman the Magnificent başlıklı çalışmasında, incelenen diğer kaynaklarda rastlanmayan bir bilgi vardır. Buna göre iskender Çelebi, darağacına götürülürken yalnız kendisinin değil, ibrahim Paşa nın da Irak lılarla işbirliği yaptığını, aynı derecede onun da suçlu olduğunu ve padişaha para karşılığı tuzak kurmaya çalıştığını itiraf eden bir ifade yazarak imzalamıştır. Peçevî Tarihinde Azerbaycan da verilen kayıplar ve iskender Çelebinin idamı ibrahim Paşa nın en önemli hatalarından sayılmaktadır. Başvurulan bütün kaynaklarda, ibrahim Paşa nın söz konusu suçlamayla iskender Çelebiyi idam ettirmesi haksız bir infaz olarak gösterilmektedir. Rivayete göre, Kanûnî rüyasında iskender Çelebi nin kendisinin üzerine yürüyerek, haksız yere niçin idam edildiğinin hesabını sorduğunu görmüş ve ibrahim Paşaya kinlenmiştir. Bu rivayet bir kenara, ibrahim Paşanın gözden düşmesine neden, Paşanın Serasker Sultan sıfatını benimsemesidir. Peçevi, bu sıfatı Kızılbaş takımının Paşa ya uygun gördüklerini vurgularken, iskender Çelebinin buna karşı çıkmış olmasının, Paşayla aralarında bir düşmanlık yaratmış olabileceğine değinmektedir. Danişmend ise bu sıfatın kullanımını, Paşanın küstahlığı olarak sergilemiştir ve tellalların, ibrahim Paşanın fermanlarınıSerasker Sultan emridür diyerek halka duyurduğunu belirtmektedir. Tahrihsel kaynaklarda söz edilen ve ayrıntılarıyla yorumlanan bu nedenlerden dolayı, ibrahim Paşa 1536 yılında idam edilmiştir. Paşanın idamı bile ayrıcalıklıdır: Kanuniyle birlikte akşam yemeği yedikten sonra Paşa, kendisi için sarayın harem dairesinde hazırlatılmış olan odada, âdet olduğu üzere başı vurularak değil, padişah soyundan olanlara - kanı akmasın gerekçesiyle- uygulanan biçimde boğularak öldürülmüştür. ibrahim Paşa nın bütün yaşamı, hâmisi olan Kanûnî Sultan Süleyman tarafından şekillendirilmiştir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Hâmisinin desteği sayesinde, basit bir köle olan İbrahim, Osmanlı imparatorluğu nun en yetkili kişisi olmuştur. Büyük bir hızla yükselen ibrahim Paşa nın iktidar hırsına kapılarak, zaman içersinde pek çok yanlış yapmaya başladığı görülmektedir. Ancak ibrahim Paşa nın başarıları ve Osmanlının belli bir dönem dahilindeki gelişimine bulunduğu katkı göz ardı edilmemelidir. Özellikle sanat ve edebiyat alanlarının gelişimine büyük katkıda bulunduğu bilinen ibrahim Paşa, hâmisi Kanûnî nin örneğini takip ederek, kendisi de dönemin en büyük hâmilerinden olmuştur. Kaynak: Alıntılar | |
|
Etiketler |
ali, damat, devleti, ibrahim, osmaniye, pargalı, tarihi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Pargalı İbrahim Paşa | Ecrin | Tarih / Siyaset | 0 | 10 Şubat 2016 01:21 |
Pargalı Damat İbrahim Paşa Neden İdam Edildi | Zen | Tarih | 0 | 15 Mayıs 2014 23:11 |
Pargalı İbrahim Paşa | Zen | Tarih | 0 | 15 Mayıs 2014 20:37 |
Pargalı İbrahim Paşa'nın Serveti | Violent | Tarih | 0 | 18 Mayıs 2013 21:32 |
Pargalı İbrahim Paşa - İKTİDAR | Kalemzede | Tarih | 0 | 20 Ağustos 2011 14:22 |