Karanlıktan korkan ay sıyrılınca bulut ordusundan gördüm gerçeğe düş dolduran yüzünü yanan bir deve kervanı geçiyordu alnından saçlarından bir adam düşüyordu bir Doğu kentinin adını bağırarak: İsfahan! gözlerin dağlardaki su söylenceleri ki az sonra martılar deniz sanıp inecekler ve ezgiler başlayacak kaçıp kovalamaları anlatan tavşanlarla tazıları hükmedenlerle köleleri anlatan çatlayan atları yakılan kapıları köpeklerle efendilerini anlatan ezgiler peşimdeydiler ve havlıyordu iz süren köpekleri dünyanın kanadığını otların kaçıştığını duyuyordum dağıldığını duyuyordum sözcüklerdeki anlamın ayışığı gözümü biçiyordu karanlıklar gölgemi yeryüzünün canı acıyordu Aslı peşimdeydiler ve soluklarını duyuyordum köpeklerinin bağırabilirdin sana rastladığımda beni ele verebilirdin söyleyebilirdin nasılsa bir gün sözcüklerim ağzımdan göç edeceğini ve diz çökeceğimi ölümün kalesi önünde yenik bir şövalye gibi peşimdeydiler ve soluklarını duyuyordum köpeklerinin birden elimi tuttun Aslı bir uçurumun ucundan tuttun sonra yükselmek için açarken kanatlarını fısıldadın gecenin kulağına duysun diye bütün avcılar
" ölüme yetişmiş olsa da birçok kurşun hiçbir kurşun yetişememiştir aşka "