28 Mart 2012, 01:48 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Su Mektupları İbrâhîmî Feyzullah Yalçın -------------------------------------------------------------------------------- Seni atacağım içimin hiçine, içimin hiçinde sen büyüyecek; hiçimi, iç yapacaksın. Ben ağlamayı severim, gözyaşımla seni büyüteceğim. Sen büyüdükçe, hiçime hayât veren “h” küçülecek, bir gün sen tamamladığında o bitecek, bende bir iç olacak, bir iç kalacaksın. -------------------------------------------------------------------------------- “Umarım önümüzdeki günler, uyandığımızda, birlikte büyümeye devam ederiz..” -Sarı Güller Sonatı- Su’nam, Nâm’ın su idi senin de, neden kavurdun beni? Ateş ateş büyüdüm, şim bir alev âlemiyim. Nâmın su idi de, neden ıslaklığın bir yangın denizine döndürdü benzimi? Su’nam, İsminin harflerinde “namus” var. Nâmûs’un çok anlamından bir anlamı da kânun/kâidedir. Su’nam; sana kalbimin dokunulmamış yerlerinde yer açmak, m’anayasamın ilk maddesidir. Varlığın; madde madde, bent bent, varlığımın hükmüdür; benim başladığım yerde senin varlığın başlar, sonsuzluğa gider. Benliğimin yönetim şekli mutlak monarşidir ki bu sensin. Senin yokluğunda aklım, Rönesans öncesi… Su’nam, Kalbi kalbde taşımak lâzımdır. Kalbin bir kanalı göze açılırsa, çözülür günahsız sevgi, sakâta gelir âşk. Kalb, kulağa kulak kabartırsa, kabarır; pul pul dökülür. Kalb, elin eline düşerse; elinde kalır belin. Kalb, “küstüm” çiçeğidir, bir dokunuşla söner, kapanır, buruşur. Sunam, kalbinden habersiz yaşa. Ben ki, her yerimden habersiz, kalbini kalbime aldım; kalbimde kalbimle besliyorum seni. Ve kalbimden çıkman, kalbimin çıkmasıdır. Su’nam, Eşyânın doğasında var; parça, ancak âit olduğu bütününde mükemmelleşir. Bir parçası kopmuşsa, artık o, bütün değildir. Parça bütününden kopmuşsa; artık bütün diye bir şey yoktur. Bir parçası alınmış büyük kütle ile, alınmış parça. Hâkkı bir ve birlik olanın bölünmesi, mevcûda ızdırâbdır. Ayrılınmışsa, büyük parça artık eksik; küçük parça, kesiktir. Demem o ki; ben, büyük olsam da, bir parçam yoksa, kendime göre bir eksiğin içindeyim. Demem şu ki; sen, bütününü arayan bir pâreysen ve muzdarîbsen; ben de parçamı arayan, sen’in eksikliğini santrasında hissedenim. Vakta ki varlığımda varlığın; ben-sen kalmaz, ben, cinsîyetsizliğinde; sen, cinsîyetsizliğimde melekîyât; “Ol!”un dölü. Su’nam, “ak”ın içine; şiirden, şuûrdan bir “ş” koysak; ak, aşk olur. Bir beyâzı, bir beyâzlığı kirletmeden; şiirle, şuûrla âşk yapmak… Beni anla, beni anlamlandır; aşk’olsun! Su’nam, “Hayâl”ime “et” b/ağladım, bu b/ağa sen dedim. Hayâl’in içinde hayâ var; seni içte ve dışta, içimde ve dışımda, içinde ve dışında çıplatmadım; içimi senle, seni içimle terbiye ettim. Hayâ’nın içinde Hay var. Hay, hayâtbahş olan Rabbinin hayât sıfâtıdır. Seni kendim, seni kendimden saklamış, kalbimin dokunulmamış bir yerlerindesin, ama yerini bilemem, bulamam. Hayâ’nın mayâsı ola Hay! Rab, edebimize, ahlâkımıza hay versin; bu hay’ilen, hayâmızı cânlı kılsın, hayâ’tımızı kâim ve dâim etsin! Sonun sonu yeni bir baştır; hayâl’in “l”sinin ortasına senden yatay bir çizgi çektim; hayâl, bana hayât oldu. Yâ Su’nam! Sen, görünmeyecek kadar varsın. Su’nam, Âşkın, eti-kemiği olmaz. Bir şey diyeceğim, lâkin henüz insân buna hazır değil. Ben yine de diyeceğim; âşk, kalbin “boş”luğunda başlar. Sözün çok anlamı var, biribiriyle çelişik olan anlamları da dâhil, hepsi doğrudur. Âşk olur, boşluk büyür, kalbi yutar; âşk, kalbi karnında taşıyan bir boşluktur. Bâzen mükemmel için sâdece minik bir hamle gerekir. O hamle olmazsa, her şey dağınık görünür. Bundan sonrasının sâbık ifâdelerle, bir önceki cümlelerle alâkası yoktur. Biz hamleyn’iz. İki hamle: Şâh-Mat, ve Şâh! Bir şâhı, bir şâh besler aslında… Yoktan var eden Allah! Ben, seni bir tahayyüle var ettim. Sevgi tomurcukları, gül goncasında meşk, yâr yağışı, güneşdanlık ısıngan sevmeler, biribirine dökülmeler bittiğinde sen geldin. Sen, yâr mevsimi sonrası, yara mevsiminde geldin. Bir mevsim ki; yarasının kanları rûhumun rahminde. Mecâlimin eceliydi; bîtâbtım, yorgundum. Sunam; yaramı yâr etmeye, kanımı cânıma akıtmaya, bir yüreğin yangınına sen geldin. Seni atacağım içimin hiçine, içimin hiçinde sen büyüyecek; hiçimi, iç yapacaksın. Ben ağlamayı severim, gözyaşımla seni büyüteceğim. Sen büyüdükçe, hiçime hayât veren “h” küçülecek, bir gün sen tamamladığında o bitecek, bende bir iç olacak, bir iç kalacaksın. Su’nam, Kalbin sularını gönlüme çektim; cümleler, kalbin/gönlün posasıdır. Bir gün tortul yazılardan sıyrılıp, varlığımda biriktirdiğim rengîn, şirin sularla, gözlerine renk, dudağına şerbet gelir; sana b/ulaştırdıklarımla severim seni. Ateşin Alev Âlemi Sarı Güller Sonatı Güneşdanlık Isıngan Sevmeler Gül Goncasında Meşk Yar/a Mevsimi Sonrası Amas Bağları Dönüşü Niğde Su’nam-ı İbrâhim Zamânı Su-Nâm/ Hayâl Et Mektuplar | |
|
Etiketler |
mektupları, su |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Aşk Mektupları | yeSa | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 22 Mart 2020 22:03 |
Bir Kadının Mektupları | Sır | Kitap Tanıtımları | 0 | 23 Ağustos 2018 23:42 |
Cuma Mektupları 1 | Sır | Kitap Tanıtımları | 0 | 15 Şubat 2018 16:45 |
Atatürk'ün Mektupları | xena | Atatürk Köşesi | 0 | 24 Eylül 2012 01:45 |