25 Kasım 2010, 18:56 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Vladimir Vladimiroviç Mayakovski ŞiirLeri.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Şiirleri.. Pantolonlu Bulut Düşünceniz Sünepe beyninizde yatar ya miskin miskin Yağ bağlamış bir uşak yatar gibi pis bir yatakta Çileden çıkararak kanlı paçavralarıyla yüreğimin Alaya alacağım onu, hınzır ve hayta Ne gönlüme tek bir ak düştü, Ne ihtiyar bir sevecenlik başımda! Tuttu bütün dünyayı sesim, o korkunç gümbürtü; Yakışıklı yürürüm şimdi Yirmi iki yaşımda. Siz çıtkırıldımlar! Kemanlara geçirenler sevdayı. Siz geçiren hamhalatlar dümbeleklere. Derinizi kolaysa tersyüz edin benim gibi, Ortada baştan aşağı dudaklar kalsın bir kere! Gelin de görün – Melekler takımında görevli bir hanım var salonda, Keten gibi düzgün. Ahçı nasıl çevirirse yemek kitabını Dudaklar çeviriyor yollu yordamlı o da. İsterseniz Ben çılgına dönerim tenden, -ya da renk değiştiren bir gök gibi ufukta- isterseniz öyle çıtkırıldım olurum öyle incelirim ki çıkarım insanlıktan, dönerim pantolonlu bir buluta! İnanıyorum çiçekler içindeki bir Nis’e! Yine herkes benim yüzümde tafra sahibi, Bir hastane gibi köhne erkekler de, Yıpranmış kadınlar da bir atasözü gibi. Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Dinleyin! Ya Siz Bir bardaktan boya serptim, günün haritası üzre ben örtü vurdum; donmuş etle dolu bir tabakta gösterdim çarpık elmacık kemiklerini okyanusun. Teneke bir balığın pulları üstünde yeni dudakların okudum çağrılarını Ya siz bir noktürn çalabilir miydiniz flütünde saçak boruların? Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Son Mektup (Şairin cesedinin yanında bulunmuştur) Hepinize! .. İşte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele dedikodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi. Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. İş değil bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem) , ama benim için başka bir çıkar yol kalmamıştı. Lili, beni sev. Hükümet Yoldaş! Ailem: Lili Brik, anam, kız kardeşlerim ve Veronika Vitoldovna Polonkaya’dan ibarettir; yaşamlarını sağlarsan, ne mutlu bana... Bitmemiş şiirleri Brik’lere verin, ne lâzımsa onlar yapar. “Bir varmış bir yokmuş“ derler hani: Aşkın küçük sandalı hayat ırmağının akıntısına kafa tutabilir mi! Dayanamayıp parçalandı işte sonunda... Acıları mutsuzlukları karşılıklı haksızlıkları h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z: Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle. Ve sizler mutlu olun yeter. Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Herkes ve Herşey İçin Hayır. Olamaz. Sevgilim, sen de mi kızdın bana? Niçin? Bak geldim, çiçek de getirdim, ama, ama...asla bir kötülük yapmadım sana! Solgun bir yüzle, düştüm kaldım sendeleyerek. Sokak döndü durdu çevremde. Duydum kesik kesik fren seslerini. Esiyor rüzgar acıtıyordu yanaklarımı. Bu denli kargaşa hiç olmamıştı. Başkentin karmaşasında baktım çevreme çok sert bir yüzle. Hüzünlü, sanki ölüm döşeğindeydim. Yüreğim de yitik bu arada. Bir kötülük yapmıyorsun bana, ama ilgilenmiyorsun da benimle. Artık hüç umurunda değilim. Aşk! Sen vardın usumda hep. Yeter! Bitirin bu aptalca oyunu. İsterseniz eleştirin beni, en görkemli serseriyim ben. Anımsar mısın? Sırtındaki haçın altında iki büklümken bir anlığına durdu İsa. Onu izleyen kalabalık bağırdı o anda gülerek: 'Yürüsene, aptal! ' dediler. Doğru! Acımasızsın. En zorlu gününde bağırırsın bir zavallıya. Rahat vermez, kargışlarsın onu. Ama biz hazırız zaten buna. Durumlar işte böyle! Ant içerim ki dürüst olacağım, bir kız verin bana. Genç güzel bir şey olsun. Hiçbir kötülük etmeyeceğim, yalnızca saflığını bozacağım onun iğneleyici sözlerimle. Göze göz! Dişe diş! Hiç aralıksız düşündüm binlerce kez öç almayı. Korkutun isterseniz beni. Suçlu ortada zaten değil mi? Göze göz! Dişe diş! Öldürün gömün beni. Kurtulurum oradan, yaparım elimden geleni. Ama bir köpek gibi, geleceğim arkanızdan sizin, saldıracağım size hep! Geceleyin birden uyanaksın. Çünkü gürleyeceğim bet sesimle. Hiç rahat yüzü de vermiyorsun bana. Kalmadı farkım bir tutsaktan. Ama güçlüyüm yine de ben! Boynuzları tellere takılmış bir geyik gibiyim. Gözlerim kan çanağına dönmüş. Bir zavallı da olsam dikileceğim bütün gücümle göstereceğim herkese yüzümü. İnsan kaçamaz! Pis, pişman bir durumda. Gerekirse yatar soğuk taşlarda. Ben de çizeceğim bir dinsizin resmini Çar'ın kapısına. Kuruyun ırmaklar, dindiremesin Çar susuzluğunu. Onu ilençleyin! Güneş, ışığını harcama onun için boşuna! Binlerce yoldaşım dışlansın alanlarda! Ve en sonunda geldiğinde o çağların ötesinden üşüyerek, anlayacak son günlerini tükettiğini. Haydutları, kıyıcıları kurtaramayacak onu. Gün doğuyor. Açıldıkça açılıyor gökyüzü, yutuyor geceyi yavaş yavaş. Pencereler ışıl ışıl tavalar sımsıcak. Dökülüyor güneş kentin üzerine. Ey kutsal öç! Önderlik et bana çok güçlüsün yaşıyorsun dizelerimde. Benim bu yüreğim, söyleyecek sana her şeyi tıka basa dolu o. Geleceğin insanları! Nasılsınız? Tanımalıyım sizi. Buradayım, bütün acılarımla. Yaralarım sızlıyor... Size bırakacağım her şeyimi o mutlu ülkümü. (1916) Vladimir Vladimiroviç Mayakovski lili (mektup yerine) Sigara dumanlari kemiriyor havayi Oda: Krucyonik`in cehenneminden bir bolum sanki. Ve hatirla: Su pencerenin ardinda azgin bir arzuyla ellerini oksamistim ilk defa. Bugun birlikteyiz iste. Iste sen: Zirhli yurek. Ve yarina kalmaz kovarsin yanindan hakaretler yagdirirsin bana. Ve evin holunde uzun bir zaman bir kol gizli bir urperisle kivranarak ceketi arayacak. Savurup kendimi sokaga gidecegim. Vahsi ve agzima ne gelirse sayiklayarak umutsuzluk tarafindan kiymalanmis bir halde gidecegim. Hayir sevgilim hayir oyle degil yalan hepsi yalan biricigim, gel bana veda et haydi. Bil ki nerede olursan ol nereye gidersen git bir demir yigini kadar agir ceker senin icin askim. Ve birak da haykirayim son defa aci haykirisiyla gururu kirilmisligin. Takati tukenen okuzler gidip kendinilerini soguk suyun icine atarmis. Ama benim icin askindan gayri bir okyanus yok ve bosunadir aglayip haykirmam biliyorum bosunadir ummak tukenmemeyi. Dinlenmek isterse yorgun fil kizgin kumlara uzanirmis krallar gibi Ama benim icin askindan gayri hic bir gunes yok ki. Ve bilmiyorum bile nerdesin simdi bilmiyorum kiminlesin. Sair olmus olsaydi bunca azap cektirdigin su kisi coktan satip gitmisti sevgilisini servet ve san karsiliginda. Sevinc vermiyor oysa bana hic bir can sesi senin o mubarek ismini tekrarlayan can gibi. Ne bosluga firlatirim kendimi ne zehir icerim ne de tabanca namlusu dayarim sakagima.. ve bir bicagin gucu yetmez bakislarin bir yana kesmege beni. Yarina kalmaz unutursun basina koydugum taci ve askinla besleyip yaktigim o cicek acmis ruhu da. Ve hareketli gunlerden bir karnaval ruzgari dort bir yana dagitir kitaplarimin sayfalarini.. Soyle: Kelimelerimin kurumus yapraklari yolunu kesip de durdurabilir mi? seni? Hic degilse birak son sevgimden dokudugum haliyi sereyim ayaklarinin altinda yitip giden topraga... Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Omurganın Flütü 2 Ve gökyüzünü unuttu diye maviliğini dumanlar arasında ve bulutları, o paçavralar içindeki sığıntıları tutuşturacağım en son aşkımla, bir veremlinin yanan suratınca, kızıl sarı. Sevinçle kapatacağım gürültüsünü kalabalıkların, unutanların dirliği, ev bark yüzünü. Bir çift sözüm var insanlar! Çıkın siperlerinizden. Sonra bitirirsiniz savaşı. Ama, Baküs gibi kandan sendeleyerek bir savaş başlasa bile, hiç solmaz aşk sözleri. Sevgili Almanlar! Bilirim, sizin dudaklarınızda Goethe’nin Greten’i var. Fransız gülümser süngü altında, dudağında bir gülüşle düşer vurulan havacı, bir anımsasınlar yalnız ağzının öpüşünü senin, Traviata. Bana tad vermez ama yüzyılların çiğnediği pembe et. Başka ayaklara kapanın bugün! Sensin övdüğüm elbet, süslü püslü sarışın yosma. Belki aslında bu süngü uçları gibi korkunç günlerden, ağarınca yüzyılların sakalı, kalan yalnız ikimiz olacağız, bense kentten kente senin ardında. Gelin gitmiş olsan da denizaşırı, saklanmış olsan da gecenin inlerine, Londra’nın sislerinde seni bulacaktır öpücüklerim yine sokak lambalarının ateşten dudaklarıyla. Aslanların nöbet tuttuğu yakıp kavuran çöle yaysan da kervanlarını, senin için rüzgarın yırttığı kumun altına sereceğim yanağımın yanan Sahra’sını Dudaklarına bir gülüş yerleştirsen, baksan da- ne yakışıklı boğa güreşçisi! Bir anda kıskançlık salacağım kulübelere, boğa gözlerimde bir ölüm sisi. Dalgın adımlarla geçersen bir köprüden düşünerek- aşağıda olmak ne iyi; ben kemerler altında akan Seine ırmağıyım, seni çağırıyorum, gösteriyorum sana çürümüş dişlerimi. Tırıs giden atların ateşinde yaksan da bir başkasıyla Strelka’yı, Sokolniki’yi, yukarılara tırmanıp, ta yukarılara seni bekleyen ölgün, çıplak ayım ben. Güçlü kuvvetliyim, gereklilik duyarlar da buyruk verirlerse bana git savaşta öldürt kendini! diye, senin adın olur ağzımdan son çıkan ad, donar kalır bir mermiyle parçalanan dudaklarımda. Başım taçlı mı ölürüm, Saint-Héléne de mi bilmem. Ata biner gibi binerim yaşamın dalgalarına, hem evrenin sultanlığına aday olurum hem kelepçelere. Çar olmak düşerse bana, senin yüzündür güneşsel altınına sikkemin basıla buyruğunu vereceğim şey bütün halkıma ülkemin. Ve orada, solduğu yerde herkesin tundurada, ırmakla pazarlık ettiği yerde kuzey yelinin adını oyacağım zincirlere Lili’nin öpe öpe zindanın karanlığında. Dinleyin, unutanlar göğün mavi olduğunu, hepiniz, vahşi hayvanlar gibi diken diken tüyleriniz. Bu aşk belki de son aşkıdır dünyanın, yanar bir veremlinin kızıl rengiyle. Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Çeviri: Sait Maden Greten, Faust’un kadın başkişisi Margeret’in adının küçültülmüş biçimi. Strelka, Leningrad yakınlarında; Sokolniki ise Moskova yakınlarında gezinti yerleri. Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Sonuç Hiçbir şey silemez aşkı, ne tartışmalar ne ayrılık Bir de bakarsın yeniden gözden geçirilmiş, ölçülüp biçilmiş, üstünde düşünülmüştür. Ve şimdi düzyazı parmaklı sancağımı kaldırıyor, doğdum doğalı ve yürekten, sevdiğime, ölene dek de seveceğime yemin ediyorum. Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Şair İşçidir Bağırırlar şaire: 'Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni. Şiir de ne? Boş iş. Çalışmak, harcınız değil demek ki...' Doğrusu bizler için de en yüce değerdir çalışmak. Ve kendimi bir fabrika saymaktayım ben de. Ve eğer bacam yoksa İşim daha zor demektir bu. Bilirim hoşlanmazsınız boş lâftan kütük yontarsınız kan ter içinde, Fakat bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan: Kütükten kafaları yontarız biz de. Ve hiç kuşkusuz saygıdeğer bir iştir balık avlamak çekip çıkarmak ağı. Ve doyum olmaz tadına balıkla doluysa hele. Fakat daha da saygıdeğerdir şairin işi balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü. Ve doğrusu işlerin en zorlusu yanıp kavrularak demir ocağının ağzında su vermektir kızgın demire. Fakat kim aylak olduğumuzu söyleyerek sitem edebilir bize; Beyinleri perdahlıyorsak eğer dilimizin eğesiyle... Kim daha üstün, şair mi? yoksa insanlara Pratik yarar sağlayan teknisyen mi? İkisi de. Yürek de bir motordur çünkü ve ruh, onun çalıştırıcısı. Eşitiz bizler şairler ve teknisyenler. Vücut ve ruh emekçileriyiz aynı kavganın içinde Ve ancak ortak emeğimizle bezeriz evreni marşlarımızı gümbürdeterek Haydi! laf fırtınalarından ayıralım kendimizi bir dalgakıranla. İş başına! Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu. Ve ağzıkalabalık söylevci takımı değirmene yollansın dosdoğru! Unculuğa! Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla! Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Sergey Yesenin'e Sen gittin, diyorlar yukarılarda bir dünyaya. Sonsuzlaşma- Uçuyorsun, parıldayan yıldızlara çarparak. Ne borç var artık bize, içki ne de Ayılma. Hayır, Yesenin, oh çekmek değil benim istediğim. Görüyorum ben kesik bileklerinle sendeleyişini Ve alayla değil acıyla düğümleniyor yüreğim. Görüyorum bir kemik çuvalı gibi yere atışını gövdeni. -Dur! diyorum. Bırak! Delirdin mi sen? Sürer mi ölümü hiç insan tebeşir tozu gibi yanaklarına? Sen ki çok daha iyi verirdin ölüme ağzının payını herkesten. Yeryüzünde başka kimsede olmayan o efece konuşmanla. Niçin? Nedeni ne? Donup kalıyorum şaşkınlıktan. Homurdanıyor eleştirmenler: -Bizce, bunun asıl nedeni Şu... ya da bu... ama daha çok, kopmak toplumdan, Çok fazla bira ya da şarapla kafayı çekmesi. Başka deyişle satsaydın bohemleri işçi sınıfına, diyorlar. Sınıf bilincin olsaydı, bak, bu gelmezdi başına. Oysa işçiler de kvastan sert içkilerle kafayı çekiyorlar. O sınıf da içerek güzelce sıçıyor kendi ağzına. Başka deyişle Parti'den biri denetleseydi seni Sağlansaydı böylece asıl önemi içeriğe vermen. Yazardın o zaman her gün o dizelerin yüzlercesini Uzun uzun ve sıkıcı Doronin de gördüğümüz türden Ama bence böylesi bir deliliğin içine düşseydin Sen çok daha önce son verirdin yaşamına. Votkadan gitmek daha iyidir inan bana Böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa. Hiçbir zaman söyleyemeyecekler nedenini bize seni yitirişimizin. Şuracıkta duran çakı mı, yoksa ip mi? Ama bulunsaydı mürekkebi, elbette Angelleterre otelinin damarlarını kesmen ve ölüp gitmen gerekmezdi. Sana öykünenler çıldırdılar sevinçten: bir daha, bir daha! Neredeyse bir yığın insan zıvanadan çıkıp öldürdü kendini. Neden çoğaltmalı intiharları böyle sayıca? Daha kolay değil mi mürekkeple doldurmak oteldeki şişeleri! Sonsuza dek kilitlendi artık dilin arkasında dişlerinin. Benim bu bilmecemsi sözlerim yersiz bir bilgiçlik sayılmamalı Halkımız, yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin, Yitirdi ölümünle yansılı sesler üreten en güçlü çırağını. Ve o herifler tayışıp duruyorlar ölü şiir döküntülerini Geçmiş, gömülmüş ölülerden hemen hiçbir yeniliği olmayan. Üstüste yığıyorlar tatsız uyaklarını mezara toprak atar gibi: daha beterlerini. Onurlandırmak için oğlunu Esin Peri'sinin bile işine yaramayacak olan. Sana yaraşacak bir anıt henüz dökülmedi Hani nerde o anıt, döğülmüş tunçtan ya da yontulmuş mermerden? Oysa çoktan doldurdular yığın yığın parmaklarının dibini Çöplerle, adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden. Adın hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri. Sözcüklerini geveleyip duruyor Sobinov ağzında Kıvrılıp oturmuş da altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının- 'Hiçbir şey söyleme, ah dostum, içini de çek-me ne olursun.' Ah, sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın, Şu Leonid Lohengrinski'yi, baş belası, tanrının! Ortalığı kimbilir nasıl da ayağa kaldırırdın: 'izin veremem şiirsel gargaralarına anıran eşşeklerin! '- Sağır ederdin kulaklarını üç ayaklı ıslıklarınla, sonra, Yazdıklarının hepsini kıçlarına sokmalarını söylerdin. Harcardın bozuk para gibi o yeteneksiz heriflerin hepsini, Doldururdun smokin ceketlerinin kara yelkenlerini, Öyle ki savrulurdu sağa sola Kogan gibileri, Süngüleyerek sivri bıyıklarıyla gelip geçenleri. Oysa bu arada sayısı hiç de azalmadı bu serserilerin. Çok zorlu bir iş onları sayıca geride bırakmak. Yaşam yepyeni bir biçimde yeniden kurulacak. İşte o zaman yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak. Böyle bir çağda ağırlaşıyor sorunları kalemin, iyi ama, gösterin bana sizi ey zavallı hortlaklar sürüsü, hadi Nerede görülmüştür ve ne zaman yüce bir kişinin, Dikenli yolları bırakıp da gül bahçelerini seçtiği? Sözcükler yönlendirir insanoğlunun güçlerini. Yürüyün! Arkamızda zaman patlasın bir mayın gibi. Bizim geçmişe sunacağımız yanlızca bukleleri Rüzgarda geriye savrulan saçlarımızın. Eğlenceye ayrılacak yeri yok gezegenimizin. Yarınlardan koparıp almalıdır mutluluğu insan. Şu yaşamda en kolay iştir ölmek Asıl güç olan yepyeni bir yaşama başlamak. 1926 Vladimir Vladimiroviç Mayakovski Sergey Yesenin ve Vladimir Vladimiroviç Mayakovski 'nin Hazin öyküsü.. Elveda sevgili dostum,elveda, Sen kökleri içimde uzanan... Ayrılık yazılmış anlımıza İlerde gene karşılarışırız inan.. Elveda dostum,el sıkışmadan Sessizce..Ne keder ne tasa gerek: Ölmek yeni bir şey değildir bu dünyada Ama yaşamak da yeni bir şey olmasa gerek. Sergey YESENİN *Yesenin'in cesedi yanında bu şiiri bulmuşlardır.Sağlığında Yesenin 'le sürekli çekişmiş olan Mayakovski,Yesenin'in ölümüne çok üzülmüş,hele kendi eliyle canına kıyışını şiddetle kınamıştı.Mayakovski ,1926 mayısında yazdığı ''Sergey Yesenin 'e ''adlı şiirinde şöyle seslenmişti: Alışılmış deyimiyle Siz Bir başka dünyaya göçüp gittiniz! Hayır Yesenin Bu şaka değil Boğazımda düğümlenen acıdır Kahkaha değil..'' (Ze ' şiirini Yesenin 'i kınayarak bitiriyor..) Bu dünyada Ölmek güç bir şey değil, Bir hayat kurtarmaktır Asıl güç olan.. Ama ne hezindir ki,canına kıydığı içi Yesenin 'i kınayan Mayakovski de ,beş yıl sonra tıpkı Yesenin gibi bir mektup-şiir bırakarak,bir tabanca kurşunuyla kendi canına kıyar... Kaynak:Alıntılar..Vladimir Vladimiroviç Mayakovski.... Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Vladimir Vladimiroviç Mayakovski | |
|
Etiketler |
mayakovski, vladimir, vladimiroviç, Şiirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Vladimir Tatlin | Damla | Ressamlar | 1 | 30 Ocak 2024 13:05 |
Mayakovski (1893 - 1930) | Liaaa | Şairler / Yazarlar | 1 | 14 Nisan 2018 07:23 |
Vladimir Mayakowski - Son Mektup | AftieL | Şairler ve Şiirleri | 0 | 08 Ağustos 2014 23:11 |
Vladimir Mayakowski - Keder | AftieL | Şairler ve Şiirleri | 0 | 08 Ağustos 2014 23:09 |
Vladimir Mayakowski - Ben de Öyle | AftieL | Şairler ve Şiirleri | 0 | 08 Ağustos 2014 23:09 |