![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Çevrimdışı ![]() IF Ticaret Sayısı: (0) | Gönülden Süzülenler/1 – İsmail SARIGENE Saksılara ellerimizle ektiğimiz ve gözümüzün nuru baktığımız umutlar bak yeşermiş sevgili. Umutlanmış tahta beşikte uyuyan Elif. Bak beyaz badanalı evimizin önünde bize gülümsemekte. Ayakları çıplak yine. Haydi Elif’in ayaklarına yüreklerimizi giydirelim. Üzerindeki beyaz elbisesine mutluluklarımızı yazmaya gidelim. Bir ezan vakti koşalım sana. Senin ellerinde deniz kabukları, benim ellerimde cam bilyelerim..Kum saatine baktım da geldim şimdi; vakitlerden kavuşma, günlerden Elif..* ** Üç duvar bir pencerelik yüreğini darağacına mı yormaktasın ey yar. Bir yastık ve demir ranzanın içinde sakladığın ve hiç kimse ifşa etmediğin bu ağır suskunluğun kelimeleri nerede ? İçine demirlediğin tekil çığlıklarını kanatıp iyileşmesi için tekrar bir yaraya dilenmektesin ey yar. Umutsuzluğa bir avuç tuzu reva görmek neye cevap hangi bedelin ücreti. Sus ve artık kanatma yaralarını. Ceplerimdeki cam bilyelerin ömrünün uzaması gözlerinin kahverengi Cennetidir sevgili* ** Bir mendil fiyatına gitti sandığın düşlerine gülümse küçük kız. Yüzünün utangaçlığına uzattığın çocukluğuna inat sen kocaman mutluluklarında gülümse hayata. Yeksenak bir acıya tek bir payda nefesini verme. Tek bir söz söylemesine izin verme hüzne. Dudaklarına umut, yüreğine mutluluk ve yüzüne gülüş yakışır senin..* ** Kanayan yaralarıma ben umutlar bastım. Deştim en derin yanını mutluluklar verdim köklerine ve gülümsedim bir miktar. Huzura kavuştu uykusuzlarım. Bir beden olmaktan vazgeçeli çok oldu. Büyüdüm kocaman bir sevda oldum.* ** Çatık ve yitik bir yağmur bulutunu sağdım dün gece. İçindeki tüm sancıları emdi topraklarım. Sonra eteklerinde sakladığı bir avuç umuttan bahsetti bana. Acıya rehin verdiği tüm umut türkülerini fısılda kulağıma. Sonra avuçlarıma son nefesini verdi. Göç etti ateş açan çiçeklerin memleketine. Ve ben içimdeki kız çocuğunu alıp bir gül tohumu ektim boş yağ tenekelerine doldurulmuş toprağa. Bozkırdı, kısırdı o toprak ama ama bir Mayıs gecesi bir umut gülümsedi yüzüme. O gece acısını sağdığım bulutlardan tel tel yıldız yağdı. Sonra dualarım ıslandı, avuçlarıma bir sevda gülümsedi anne. Senin ellerin gibi bereketliydi yüzü. Ve senin boylarındaydı boyu..Tıpkı sendi anne. Onu gördükçe umutlandım, onda seni hatırladıkça gülümsedim babamın siyah beyaz fotoğraflarına..Şimdi saksı yerine koyduğun yağ tenekelerinde binlerce şiir hayata gülümsüyor anne.* ** Gözlerinin esir düştüğü savaş meydanındayım ey oğul. Toz duman etraf yüreğin ise kan revan. Kanayan dudaklarını susturmaya mı yeltendin yoksa. Yoksa yüreğini lime lime edip düşlerini bir recm’e mi rehin verdin. Hadi kaldır işvebaz intiharları göğünden. Yeksenak bir acının ayak ucundan kaldır gövdeni. Bir miktar umudun gözlerindeki tarifsiz telaşı gör. Cesedinin bir hükmü olmasa da o koca yüreğinin " onuru " için ayaklan hadi. Susma sakın. Koca yüreğinin engin dehlizinde bir dirhem konuş..Bir dirhem..* ** Her unutulan yaranın içinde kanayan bir yüzdür aslında. Recm edilmiş ya da şekerlerin sarmalandığı bir gazetenin üçüncü sayfasında yer alan on puntoluk bir intihar haberine ithaf edilmiş yüreğin daha kaç kez gece debelenecek acının içinde. Gövdene olan itibarın zedelense de yüreğin için ayaklan. Kaldır cesedini gözyaşı sağnağında. Başını yerden topraktan çevirip gökyüzünden yağan binlerce yıldızlara aç saçlarını. Sadece sen kalsan da savaş. En iyi sen biliyorsun ki, savaşmayana ekmek yok bu ülkede. Ve ağlamayana sevda. Savaş ve ağla ama asla ayrılığa/ hazana boyun bükme.* ** Eskiden çok eskidendi. Teneffüs aralarında zangır zangır bağıran simitçiye inat annemizin iki dilim ekmeğin üzerine sürdüğü yağ ile zeytini yan yana götürdüğümüz zamanlardı. Yalın, süssüz ve tertemiz. Metal dünyaya kafa tutan tahta arabaların mahalle aralarında cirit attığı,Anadolu’nun bir küçük kasabasında televizyonlarda gördüğümüz kayak yapanlara inat biz annemizin çamaşırlarını yıkadığı leğenleri gizli gizli kaçırıp karlı bir tepeden aşağıya leğenlerle inmek. Ve koca ve süslü vitrinli büyük mağazalardan satın alınmamış oyuncaklarımıza inat biz dizlerimi büküp bir yuvarlağa cam bilyeleri doldurmak. Ellerimize doldurmayan silahlara inat tahta sapanlarla taşlara yüklenmek. Iskalasak ta gülümseyebilmek her şeye inat. Yokluğun yoksulluğuna düşmeden varlığımızın şükrüne durmak..O şükrü gülümseyerek eda etmek..Bir Elif miktarı gülümsemek velhasıl.* ** Suçsuzluğunu inkar edecek değilim. Suçlusun diyecek kadar ömründe ol(a)madım. Yığma ve tıknaz bir sevdanın ayak uçunda ezilen kaderine üzülürüm ben. Uykusuz gecelerin sabahçı kahvelerine denk gelen gözlerinin iç savaşına düşer gözlerim. Baş parmağı gözüken bir lastik ayakkabılı geçmişin yüzüne bir fiske daha ben vururum ve en ağrılı çocukluğuma en iyi çelmeyi ben takarım..* ** Ey gözlerine perdelenmiş karanlık, sus artık. Daha hangi aydınlık ülkemi işgal edeceksin. Hangi hangi tümcemin özgürlüğüne bir kurşun hediye eyleyeceksin. elbet ellerimde taşıdığım yürek parçacıklarım methiyesiz bir ışık süzmesine kavuşacaktır. Kuşandığım, alıntı içinde alındığım her nefese bir sen bıraktım. Ve altı çizilmiş adının yanına bir kır düğünü bıraktım. Gül sağnağında ölümler diledim kendime. Bir ezan vakti şafağa sırtımı verip umudun göğsünde gövdemi kaybedip yüreğimi yüreğine teslim etmek* ** Ayak uçlarının açıkta kalan yanlarını kapatmayı yeğlemeyip yüreğini sevdalarıyla kapatmışlar. Dünyalık’ların dan vazgeçip iki beden tek yürek olmuşlar. Kar, boran, fırtınaya inat gözlerinin baharlarından nasiplenmiş ıslak duaları. Bir tahta kapı, bir beton eşik..Ve saman çamur karışımı sıvayla örülü sevdalarına binlerce tebessümden çatı kurmuşlar. Avuç içlerinde birikmiş binlerce gül, gözlerinin üstünde kanatlanmayı bekleyen kelebek..Ve hayat..Yokluğun yoksulluğunu değil; iki bedenli gövdelerindeki tek nefesten bir varlık çıkarabilmeyi başarabilmişler. Sevmişler, sevilmişler..* ** Uzaklardaydı gözlerim. Bir akşam üstüne demlenmiş yüreğimin ellerindeydi gövdemin közlenmiş hali. Sönmeye yeltenen bir sigaranın son tadına varmaya ramak kala içime çektiğim bir hayatın en derin isyanındayım.Yüreğimde binlerce devşirme yeni…çeri, dudağımda her bir harfi roman olan bir suskunluk. Debisi gittikçe büyüyen bir nehrin akışına uzattığım dudaklarımı yine acıya guslettim. Sustu hançer, derin bir ur’du içimde beni bana öldüren. Ceplerimde biriktirdiğim sesli harflerimi kirli sakallarımdan indirip dudaklarıma bir cümle daha bağışladım. Ey hayat, sana sövmüyorum çünkü senli hiçbir cümleye özne olamadım. Ama bir gün bir söze gebe kalacak yüreğim. Elbet bir gün..* ** Taksirli bir suçum ben damarlarında arsızca gezinen. Hadi yüzümün kömür isine bir zân daha bırak. Çocukluğumda üttüğüm mavi bilyelerin suçunu bugünkü ayrılığa yor beni. İçinin intihar bahçelerine döşediğin mayınların pimini bana ver. Korkmuyorum. Hangi insan ben kadar mutlu olabilir ki. Ölmeden seni yani kendi ellerimle tuttuğum kiralık katilimi gördüm ve sana bir dudak payı soluğumla son kez gülümsedim. Ve uzandım silahının son kurşuna. Beni hangi çocukluk düşümden vuracaksın. Sobelendim ey çocuk. Beni infaz et yaralarımdan..* * Nefesinde birikmiş nefeslerine ölümler biçerken ben uzakta bir yerde bir ıslak iskelede kırlangıçlara yem vereceğim. Kırmızı sızarken avuçlarımdaki gül’den ben inat gülümseyeceğim sarı sonbahara. Eteklerini buruşturup utangaç yaralarını üşengeç uykularına yar mı edeceksin. Daha kaç kez gecenin katili olacaksın, daha kaç kez başını koyduğun yastıkları sadece gözyaşlarını kurutmak ve de çığlıklarını bastırmak için kullanacaksın. Bırak artık içindeki yavan sorguları ve bırak artık içindeki iç savaşların fitilini kendi ellerinle yakmayı..* ** Uzak bir şehir gibi gözlerin..Yol üstü molalar geçilen binlerce bağ bahçe. Uykusuz gözlerimin içinde binlerce şiir akıp giden yüreğinin nehir yataklarına. Dışı kalabalık içi yalnızlık kokan yüreğine kül basan nice hatıra varsa ateşe ver yak. Bit ama ölme. Öldürme. Yaşat içindeki savaşları sonucu ne olursa olsun bırakma eteklerinde sakladığın mavi umutları.* ** Bir ulusal gazetenin üçüncü sayfasının on punto’luk manşetine düşmüş adın. Kayıp ilanlardan öteye geçmeyen yüreğine birkaç satırlık " gaiplik" hükmünü recm ettirdim. Gömleğime sinmiş bir katili gölgesi varken gökyüzüne fırlatacağım uçurtmalar kaç kez gülümseyebilir bana.Söylesene suskunluğunu bende bozan ses..Şimdi neyin varsa bende toplamaya gelme. Dudağımdaki tek adın kaldı..Gerisini çoktan gömdüm. İçimde sadece topuklu ayakkabılarının uykularımı bölen çığlığı. Onu da ne olur bana çok görme. Ölümümü müjdeleyen sabaha geç almasın diye o çığlığı saatime kuracağım..* ** Kendi ayaklarına çelmeyi en iyi takan halinden tanıdım yüzünün kirini. Kekeme çocukluğuna düşen siyah- beyaz fotoğrafının yakasına yapışıp seni sordum. Sonra topuklarının sesine vurdum stabilize düşlerimin tali yola çıkan hallerini. Bilirim cüretin bir jiletin en keskin yüzünedir. Ve avuçlarından sızan iki kan damlası. Topla hadi ar damarını da alnı ortasından vur acılarını. Ölen bir bedendir velhasıl, ruhunu gövdenden kopar hadi.* ** Târıkı’nı kaybetmiş bir tesbihat gibi koynundaki gezinen yılan. Pusuya pusu atan bir soğuk bir mermi gibi ağıtların. Ağır yaralı ve bi o kadar umut vak’â. Ama sakın gusletme yaralarını yaralarınla. Besmele’siz başladığın bir roman içinde ür…yan gezindiğine say acılarını. Ve sur’u üfle kendini gözyaşınla guslettiğin ân’da. Ve saflarını sıklaştır.Sıklaştır ki, ıslak bir dua’ya ulaşacak sözlerin gökyüzünün tesbihatına ulaşsın. Ve tövbeye tok bir cümle Elif ile Vâv arasında kendini intihara meyletsin ve o intihar bir dua ile temizlenip sana bir sevda ile müjdelensin* ** Senle ben " biz " olabildik ya;* Acıyı en çok acıtan bu işte sevgili.* Uzaklığımıza inat yakınlaşan mesafelere inat* Bize çıkmayan tüm tali yollar uzadı birden.* Yıldızları geceye sereli* Karanlıklar zoraki göçe niyetlendi.* Ve sevdanın yirmi dokuz harfiyle konuşurken* Ayrılığa tek bir kelime bile mubah kılındı* ** Sen ve ben. Koca iki çınarlık sevdanın ayak ucunda bir sobanın etrafına verdiği ısının ötesinde yaşadığımız düşlerin güzelliğinde ısınacak romatizmadan azan dizlerimiz. Anılarımızın sakladığı dolaptan istediğin ilaçlarını isteyeceksin benden sonra da ben gazete okumak için yakın gözlüğüm nerde diye soracağım senden.* ** Ninemin elleriyle suladığı o bahçeye biz – ikimiz – hayat olacağız. Sesimize sakladığımız umut fidelerini ekeceğiz toprağa. Hasretliğimizde akıttığımız ve yüreğimizin sol yanına istiflediğimiz gözyaşlarını toprağa ab-ı hayat diye yedireceğiz. Kanacak kısır toprak ve doyacak duvaksız gelin olan kuru bahçe. Yüzümüzde açan her bi gülüşü güneş diye sereceğiz toprağın altına. Yeşerdikçe düşlerimiz, deniz kabuklarıyla mavi bilyeler dans edecekler nihavent bir şarkı eşliğinde.* ** Annemin özenle hazırlayıp gülümseyerek poz verdiği o mısır koçanlarının arasında gezineceğiz seninle. O bahçenin tam karşısındaki çınar ağacının gölgesinde yatan babam bizi izleyecek sessizce. Ve çocukluğumdan şimdiki zamana kadar korkuyla baktığım o bahçedeki kuyudan su çekip kuruyan toprağa can olacağız. Bükülmüş beline bakmadan hala dimdik ayakta kısır toprağa bakir arıklara umutlar eken nineme gülümseyeceğiz elele.* ** Hayatın hiçbir safhasında zorlukların belini bükmediği ve belinin sadece tek umudu ve onu tek bir şeyin gülümsettiği o bahçede nineme sormadan dut ağacına çıkacağız seninle. Daha ermeden çocuklar gibi dutlara saldıracağız. Sonra da ninemden izinsiz ayvaları toplayacağız. Hayatın zorluklarına inat rast gele gülümseyeceğiz velhasıl.* ** Güçsüz değilsin. Dimdik ayakta yüreğin. Nefes aldıkça gülümseyeceksin. Tek bir damla akmayacak gözlerinden. Bulutlar ilişse de, tek bir zırnık yok kuru toprağa. Acıya reva görülecek tek bir günün yok sevgili..Ben varken yalnız değilsin sevgili.* ** Bir tarafı umut bir tarafı mutluluk sirayet etmiş evlerin arasına unutulmaya asılmış acılarını astım. Kuruyan her yaraya bir gülüşü filiz verdim. Umutla besledim, mutlulukla sardım ve sabırla büyüttüm. Acından bir sevda doğurdum. Yüreğinin harfliğine soyundum yazdıklarım roman oldu, dudaklarda ise hayran kalınan onlarca şiir. Gönlünün eyvallahına kuşandım her nefes alışım sen oldu, gözlerde tükenmeyen bir gülüş..* ** Perde aralarından güneşi özleyen bir duvar gibi dudaklarımda birikmiş ve sana ithaf edilmiş sözler. Buram buram yanık, buram buram özlemle yıkanık. Daha selası verilmedi cesedimin, yatırılmadı musallaya başım ve de daha değmedi kör ve de soğuk bir bıçak göğsüme. Ölmedim daha; yaşayacak bir sen’im var. Yaşıyorum bak; ölmeye niyetlenmiş orucumu bozdum. Bir ömür boyu sana sevdalı olarak kefaretini ödeyeceğim.* ** Tarihi taşıyan omuzlarına bir sevdayı uzattım çocukluğumun. Ker*** suretine hasretinin güzelliğini resmettim sonra. Geniş camlı, tahta korunaklı pencerelerimi hep sana açtım, gülüşünle ısındım ve sesine yasladım nefesimi. Topuklu ayakkabı sesleriyle uyandırdım uykularımı. Sonra da gözlerinin Cennetine senli bir ben daha bağışladım. Helal olsun. Helal olsun. Helal olsun.* ** Ayakları açıkta kalmış çocukluğuma bir sevdayı bağışlamışken hangi harfi yorup seni anlatabilirim ki. Acizim seni sana anlatmakta. Bir masal kahramanlığına soyunmuş addedilmiş iken ben sadece senin sevdalığına adadım. Adım şairlikle anılsa da ben aldığın nefesin, gülümseyen yüzün umuda denk gelen yanını tasnip eden bir yolcuyum; tüm yolları sana varılan..* ** Ellerini iki yanağına kapayıp hüzünlere gelin etme kendini. Dizlerini büküp, eteklerini buruşturma sevgili. Acıya yarenlik ettirmeyeceğim seni. Umuda bir filiz veren mutluluk fidesinde gülümseteceğim. Bu dünyalık ömrüm göremese de ahirim’sin. Sözüm söz sevgili. Cennetin gül bahçelerinde Elifimizle seni bekliyor olacağız. İsmail SARIGENE
__________________ Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin.Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak.. | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
gönülden, sarigene, süzülenler or 1, İsmail, – |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Gönülden Süzülenler/3 – İsmail SARIGENE* | Vesaire | Şairler ve Şiirleri | 0 | 03 Aralık 2014 00:33 |
*Gönülden Süzülenler/7 – İsmail SARIGENE | Vesaire | Şairler ve Şiirleri | 2 | 03 Aralık 2014 00:28 |
Gönülden Süzülenler/5 – İsmail SARIGENE | Vesaire | Şairler ve Şiirleri | 0 | 03 Aralık 2014 00:25 |
*Gönülden Süzülenler/6 – İsmail SARIGENE | Vesaire | Şairler ve Şiirleri | 0 | 03 Aralık 2014 00:06 |
*Gönülden Süzülenler/8 – İsmail SARIGENE | Vesaire | Şairler ve Şiirleri | 0 | 03 Aralık 2014 00:01 |