08 Şubat 2018, 14:53 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Türküz, Doğruyuz, Mutsuzuz! Türkiye’de dört yılda, yüzde 75 artan antidepresan kullanımı herkesi tedirgin etti. Şimdi artan antidepresan kullanımının sorumlusu aranıyor. - Advertisement - Kimi reçetesiz ilaç satan eczaneleri suçlarken kimi faturayı krize kesiyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi eski Başhekimi Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli krizin depresyon potansiyelini uyandırdığını doğruluyor: “Türk toplumu mutsuz. 2 yaşındaki çocukta bile depresyon var. Kadınlar ise kayınvalide ve değer görme takıntısı yüzünden erkeklerden 3 kat daha fazla depresyona giriyor. Biz psikiyatristlerin hatası, hastaya terapi için vakit ayırmayıp hemen ilaç yazmak. Parası olmayanlar doktora gitmeyip reçetesiz ilaç alıyor, çünkü hastaneye gitse akşama kadar sıra bekleyecek.” Hangi psikolojik hastalıklar arttı? Önce hastalıkla mutsuzluğu ayırmak lazım. İnsanlar mutsuzluklarını hastalıkla çok fazla karıştırıyor. “Hastayım” demek sorunun bir çözümü gibi görünüyor. İnsanlar neden mutsuz? En çok kadınlar mutsuz. Kadın özgür değil, büyük bir baskı altında. İkinci noktada ekonomik sebepler var. Kimse arzusunu yerine getirecek ekonomik güce sahip değil. Üçüncü sebep ise eğitimsizlik. Karşısına çıkan sorunları çözebilecek bilgi düzeyine sahip değil. Nasıl karıştırıyor? Bir vurmalı çalgı düşünün; tumba ya da darbuka… Ben çalmayan biriyim, vuruyorum, karmakarışık sesler çıkarıyorum ama birisi melodiyle çalıyor. İkisinde de ses çıkıyor, ama aynı değil ki! Bu bakımdan birbirine çok benziyor. Depresyonda, mutsuzken yaşananların en az dört- beş misli yaşanıyor ve en az 15 gün sürüyor. 15 gün süren belirtiler nedir? Mesela artmış bir uyku ya da azalmış bir uyku. Artmış ya da azalmış bir iştah. Depresif bir duygu durumu taşıma, karamsarlık, isteksizlik, enerji azlığı, yaşama bağlanmaktaki eksiklik, ümitsizlik, halsizlik… Kendi içinde bir armonisi var. Darbuka örneğindeki gibi. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Mutsuzluktan depresyona geçiş nasıl ve hangi aşamada gerçekleşiyor? Geçmiyor aslında. Her 100 kişiden 20’si hayatı boyunca en az bir kez depresyon geçirir. Şizofreni de her yüz kişiden birinde gözükür. Epilepsi ve zeka geriliğini de her yüz kişiden birinde görürsünüz. Etti yüzde 3… Daha 140 tane hastalık var geride. Bunları üst üste koyup sayısal hesaplama yaptığınız zaman toplumun yüzde 25’inin tedaviye muhtaç, tanı konabilir bir hastalığa sahip olduğunu söylememiz hiç yanlış değil. Antidepresan raporu Türk Psikiyatri Derneği’nin açıklamasına göre Türkiye’de 2003 yılında 14 milyon kutu antidepresan satılırken bu rakam 2007 yılında 27,5 milyon, 2008’de ise 31 milyon kutuya çıktı. 2008 yılında antidepresanlara toplam 390 milyon TL harcandı. Türkiye’de psikiyatrist ve psikologların bir saatlik seans ücreti 200 TL’den başlıyor. En çok kullanılan, yasak olmasına rağmen reçetesiz satılan ilaç fiyatları ise şöyle: Cipralex (28 tablet) 36.59 TL; Lustral (28 tablet) 15.38 TL; Prozac (24 tablet) 20.53 TL; Seroxat 20.53 TL; İnsidon 7.38 TL; Efexor 13.24 TL. Anadolu’daki depresyonlular tedaviyi kolay kabul ediyor Antidepresan kullanımı 2003’te 14 milyon kutuyken 2008’de 31 milyon kutuya çıktı. Niye bu kadar arttı? Depresyon vakalarında istatiksel değil belki ama sayısal olarak bir artış var; krizden sonra da olan depresyonların nüksetmesi arttı. Mutsuz insanların sayısı ciddi şekilde arttı. Hasta insanı topluma tekrar kazandırmak için gerekli işi bulmakta da toplum olarak zorlanıyoruz. Adam hasta, bu adamı bir işe sokarsak öz güveni yerine gelecek toparlayacak ama iş yok. Antidepresan başlama kararını nasıl alıyorsunuz? Bir sac ayağı düşünün. Üç ayağının da yere sağlam basması gerekir. Birinci ayakta kişi “Ben iyiyim” diyecek, ikincisi onu yakın zamandır tanıyanlar “O iyidir bir sorunu yok” diyecek. Üçüncüsü de üzerine aldığı sosyal rolü eksiksiz yerine getirecek. Bu üçü bir arada bulunmuyorsa kişi hastadır, endikasyon, yani tedavi burada başlar. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] En çok kimler geliyor? Büyük kentlerde daha mı fazla depresyon? Türkiye’de şuna iyi bakmak lazım: Biraz okumuş, yazmış hafifçe “Ben biliyorum” diyen insanlar biraz daha fazla tedaviye direniyor. Anadolu insanı çok çabuk hastalığı kabullenip tedavi oluyor. Düşünülenin tam aksi yani. Modern görünen insanlar psikiyatrik tedavi kabul etmiyor. Akıl yürütüyor. Psikolojik tedavi görmeyi zaaf olarak görüyor. İlaç dışında tedavi yöntemleri var ama psikiyatristin vakti, hastanın ise parası yok Antidepresanların reçetesiz satılması, arkadaş tavsiyesiyle alınması doğru değil. İlaç, tedavi yöntemlerinden sadece bir tanesi… Burada biz psikiyatristlerin hatası var. Hemen antidepresan vermek aslında “Hastaya bakacak vaktim yok” demektir. Psikiyatristlerin hastaya psikoterapiyle ilgili ayıracak vakti bulamaması ve ilgi eksikliği sonucu ilaç gündeme geliyor. Bir de ekonomik boyutu var, hastanın doktora ödeyecek parası olmuyor. Hastaneye gitse akşama kadar sıra bekleyecek. Devam ettiği ilacı gidip eczaneden reçetesiz alıyor. Aslında doğru olan eczanelerin reçetesiz ilaç vermemesi… İlaç dışında tedavi yöntemleri, psikoterapi, elektroşok gibi çeşitli terapiler var. Terapiyle yapılan tedavi şekilleri ihmal edilip ilaca yöneliniyor. Kadınların değer görme beklentisi bir hastalıktır. Evli kadınlarda en önemli sorun kayınvalisiyle yaşadıkları… Bu çok önemli, hatta birinci sırada. Kadınlarda depresyonun görülme oranı erkeklerden 3 kat daha fazla. Kendine değer verilmediği tarzında bir algılama sorunları var. Kadınların yaklaşık yüzde 80’i kendine değer verilmediğini düşünüyor. Bu çok önemli bir sorun ve çok önemli bir rakam. Bu düşünce kadınların bir hastalığıdır. “Bir başkası bana değer versin ya da vermesin bana ne” diyecek insan lazımken… “Bir başkasının değer verip vermediğine göre mi yaşayacağım ben? Bana ne bir başkasından” diyen yok. Evet, bu bir rahatsızlık. 2 yaşındaki çocuk bile depresyona giriyor 2 yaşındaki çocukta bile depresyondan bahsedebilirsiniz. Çocuklar anneyle ve kardeşleriyle olan ilişkisinden dolayı depresyona girer. Bir de anne babaya güvenmeme, onlar tarafından terk edilme korkusunun giderilememesi yüzünden. Kaygılarının rahatlatılamamasından kaynaklanır… Depresyona giren çocuk hırçınlaşır. Geçimsiz ve vurucu, kırıcı olurlar. Türk toplumunun bilinçaltında karamsarlık var. Bizim insanımız mutsuz. Tarihe dönüp bakmak gerekir. Türk toplulukları göçebeydi ve bulundukları yerde devlete benzer yapılanmalar kurdular. Gerçek bir üretime sahip değildiler. Yapılan şey savaşlarda kazanılan ganimetlerin paylaşılmasıydı. İnsanlar çocuk sahibi oldu, ama çocuğunu sevme fırsatı bulamadan savaşmaya gitti. Böyle bir düzen içindeki karamsar insanların torunlarıyız. Bir örgütlenmeyi, bir üretim zincirini kuramadan ciddi sıkıntılar çekmişler. Onun karamsarlığı bütün insanlara yayılmış. Hâlâ modernleşmenin, çağdaşlığın gereklerini yerine getirmekte zorlanıyoruz. Ciddi ekonomik problemlerimiz, eğitim sorunlarımız var. Sorunlarla nasıl mücadele edeceğini bilmeyen nüfus yüzünden gerçekten karamsarız. | |
|
Etiketler |
depresyon, kentleşme, psikiyatri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Neden mutsuzuz? | Zen | Ruh Sağlığı | 0 | 24 Ekim 2012 23:17 |
Türküz Türkü Çağırırız - Aşık Veysel Şatıroğlu | Sevda | Şairler ve Şiirleri | 0 | 11 Eylül 2012 20:31 |
Türküz, Doğruyuz, Çalışkanız, Ama Dilimiz Bozuk! | Süslü | Genel Paylaşım | 1 | 16 Ocak 2010 23:02 |
Bİz TÜrkÜz,ya Sİz Kİmsİnİz! | blackkurt38 | Genel Paylaşım | 1 | 12 Nisan 2008 03:13 |