13 Mayıs 2014, 18:38 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Ali Çelebi Biyografisi Eserleri Ali Çelebi (1904- 1993) Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte her alanda hissedilen değişim rüzgarları, resim sanatını da etkilemiştir. Avrupa'daki eğitimlerini tamamlayarak yurda dönen iki genç ressam; Zeki Kocamemi ve Ali Çelebi, modern Türkiye Cumhuriyeti'nin değişim rüzgarlarını tuvallerine taşıyan ilk sanatçılar olmuşlardır. Bu isimlerin; bir değişim sürecinin başlangıç aşamasında anılmalarıyla bağlantılı tarihsel önemleri, Türk resminin bir çok dikkat çekici başyapıtına imza atmış tutarlı sanat yaşamlarıyla birlikte ele alınınca gerçek anlamını kazanmaktadır. Ali Çelebi, uzun yaşamının her bölümüne yayılan üretkenliğiyle, 20.yüzyıl Türk resminin neredeyse her döneminde faal olmuş bir sanatçıdır. 1904 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Bağdat mektupçuluğundan emekli aydın bir kişi olduğu bilinen babası, oğlunun sanatçı kişiliğinin gelişimde önemli bir rol oynamış olmalıdır. Vefa Sultanisi'ndeki resim derslerinde dikkat çeken Ali Çelebi, arkadaşlarından birisinin şu iki büyülü kelimeyi kulaklarına fısıldamasıyla yaşam yolunu çizmiştir; Sanayi-i Nefise: "Hiç malumatım yoktu. Sanayi-i Nefise diye bir okul olduğunun farkında bile değildim. Onun teşvikiyle Akademi'ye girdim. O zamanlar Akademi'ye orta, hatta ilkokul mezunları bile girebiliyorlardı , Dr. Erdoğan, Sanat Ustalarıyla Bir Gün, Sanat Çevresi Kültür ve Sanat Yayınları, Birinci baskı, İstanbul, 1989, s.20] Böylece, henüz 14 yaşındayken Sanayi-i Nefise'de Hikmet Onat atölyesinin bir öğrencisi olma şansını bulmuştur. Daha sonra kendisini derinden etkileyen İbrahim Çallı'nın atölyesine devam etmiştir. Çallı atölyesindeki eğitim, Ali Çelebi'nin sanatçı kişiliğini biçimlendiren en önemli etkenlerden birisidir. Sanayi-i Nefise'de beş yıla yakın bir süre devam eden eğitiminin ardından, kendi imkanlarıyla Almanya'ya gitmiştir: "Yıl 1922. İstanbul henüz işgal altındaydı. İşitiyordum; Almanya'da büyük enflasyon var ve az bir parayla orada öğrenime devam edebilirdim. Kendi imkanlarımla gittim Almanya'ya" , Dr. Erdoğan, a.g.e., s.21] Heykel sanatımızın önemli isimlerinden Ratip Aşir Acudoğlu ve Kenan Yontuç ile birlikte, bir vapurun güvertesinde başlayan uzun yolculuk, iki dünya savaşı arasının canlı sosyal ve kültürel hayatıyla dikkat çeken Almanya'sında son bulmuştur. Burada uzun yıllardır bulunan heykeltraş Mahir Tomruk, genç arkadaşlarına yardımcı olmuş ve henüz 19 yaşındaki Ali Çelebi, Münih Akademisi'nin giriş sınavını kazanarak bu okuldaki eğitimine başlamıştır. Fakat, buraya uyum sağlayamamış ve kısa bir süre sonra Berlin'e giderek, Berlin Akademisi'ne kayıt olmuştur. Sanayi-i Nefise'de, Çallı gibi etkili bir hocanın öğrencisi olan Ali Çelebi için, burası da yetersiz kalmıştır: "Fazla dar zihniyet... Bunun üzerine, 1920'lerin hareketli Berlin'inden ayrılarak yeniden Münih'e dönen Ali Çelebi, bu defa dönemin tanınmış ressamlarından Hans Hofmann'ın özel atölyesine girmiştir: "Beni çok sevdi. Akademi içinde her türlü çalışma imkanı sağladı. Ayrılacağım zaman da 'Yanımda kal' diye teklif etti. Kısmen yetişmiş öğrencilere devlet yardım ediyordu. Sonra da bizleri kadrosuna almıştı. Bu bakımdan mecburi hizmetim vardı. Dönmek zorundaydım." 1915'de Münih'de bir sanat okulu açan ve eğitici kimliği ile ün kazanan Hofmann, Almanya'da Nazi rejiminin güçlenmeye başlaması üzerine 1932 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne gitmiş ve 1940'lı yıllarda dikkat çekmeye başlayan Amerikan öncü sanatının gelişimine önemli katkılar sağlamıştır. Hofmann gerek bir sanatçı gerekse bir eğitici olarak Amerikan sanatına sağladığı katkıyı, Ali Çelebi ve Zeki Kocamemi'nin yetişmesine katkı sağlayarak bir ölçüde Türk sanatına da sağlamıştır. Almanya'da bulunduğu sırada, 1926 yılında gerçekleştirdiği Vitrin ve benzeri çalışmalarla yurda dönen Ali Çelebi, artık Türkiye'de yeni bir sanat anlayışının ilk örneklerini ortaya koymaktadır. Çelebi ve Kocamemi'nin dönüş tarihleri 1927 yılına denk gelmektedir ve bu tarihte Cumhuriyet'in ilk kuşak sanatçılarının bir kısmı burslu olarak gittikleri Paris'ten henüz geri dönmemiş, bir kısmı ise daha gitmemiştir. Bu koşullarda, onların yurt dışından getirdiği çalışmaları ve sanat anlayışı, çağdaşlarını derinden etkilemiştir. Bu etkilenme Zühtü Müridoğlu'nun anılarında açık bir şekilde aktarılır: "Biz Matisse'le Picasso'yla alay ederken, Almanya'dan Zeki Kocamemi ve Ali Çelebi geldi. Aklımız büsbütün karıştı. Önce karşı çıktık, sonra sezmeye, anlamaya ve sevmeye başladık. Zeki'yle Ali bizlere yeni sanatın perdesini araladılar Çelebi ve Kocamemi, yeni sanat anlayışını temsil eden çalışmalarını ilk olarak Güzel Sanatlar Birliği'nin 1927 yılındaki dördüncü Ankara sergisinde topluma göstermişlerdir. Elif Naci'nin deyişiyle, 'tarzı ifadesile diğer resimlerden derhal ayrılıveren' bu resimler, başlangıçta bir hayli tepki çekmiştir. Ancak, onların ardından Paris'teki eğitimlerini tamamlayarak yurda dönmeye başlayan Hale Asaf, Muhittin Sebati, Nurullah Berk, Refik Epikman gibi isimlerin de katılımıyla Türk resmi artık yeni bir evreye girmiştir. Ali Çelebi'nin 1928 tarihli Maskeli Balo adlı resmi, Türk resim sanatının başyapıtları arasında değerlendirilmektedir ve bu yeni evrenin ne olduğu hakkında bizlere kesin ipuçları sunmaktadır. Bu resim; yeni üslupsal yaklaşımların başarılı bir örneği olmanın ötesinde, resmin konu sorununa farklı bir boyut getirmesiyle de önemlidir. Haşim Nur Gürel; bu resimle, ünlü Alman ressam Otto Dix'in 1927-28 yıllarına tarihlenen Metropolis triptiği arasında bağlantılar kurmaktadır . Bu bağlantı, her iki ressamın da, iki dünya savaşı arası dönemin Almanya'sında süregiden hareketli yaşamla olan farklı boyutlardaki ilişkileriyle açıklanabilir. Çelebi ve Kocamemi, bu dönemin yaşantısına da ilgisiz kalmış değillerdir: "Almanya'nın iki savaş arası dans çılgınlığı dönemini de, bu ortamda resmin ve yaşamın gizlerini çözmeye çalışan genç iki arkadaşın serüvenini de özetlemekte Maskeli Balo..." Maskeli Balo, genç sanatçının Almanya ile ilgili tecrübelerinin avant-garde bir tutumla tuvale aktarılması nedeniyle de, Türk resminin konu sorunu açısından ayrı bir önem taşır. Bu avant- garde tutum, 1920'lerin sonları ve 1930'larda İstanbul'da belli çevrelerde yoğunlaşmış ve Fikret Adil'in Asmalımescit 74'de hikayeleştirdiği bohem hayatın da bir dışavurumudur. Genç sanatçıların 1929 yılında kurdukları Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği içerisinde yer alan ve sergilerine katılan Ali Çelebi, yurda döndükten sonra bir süre Konya Öğretmen Okulu'nda resim öğretmenliği yapmıştır. Askerlik görevini tamamladıktan sonra, kısa bir süre için tekrar Hofmann'ın yanına giden Çelebi, adeta ustasını yeni dünyaya yapacağı yolculuk öncesinde son kez ziyaret etmiştir. 1932 yılında dönmüş ve Güzel Sanatlar Akademisi'nin akşam kurslarında öğretmen olarak çalışmaya başlamıştır. Ancak, resim anlayışı konusunda çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle buradaki görevinden ayrılmış ve 1935 yılında, İstanbul Üniversitesi Arkeoloji bölümünde desinatör olarak çalışmaya başlamıştır. Leopold Levy'nin Akademi'de göreve başlamasıyla, tekrar bu kuruma dönmüş ve emekli olduğu 1968 yılına kadar kesintisiz bir şekilde hizmet vermiştir. Bu süreç içerisinde, devlet eliyle düzenlenen etkinliklere de katılmış, ilki 1933 yılında düzenlenen İnkılap Sergileri'ne dahil olmuştur. 150x 100 cm. ölçülerindeki Silah Arkadaşları adlı resmini, 1932 yılı içerisinde , olasılıkla bu sergi kapsamında değerlendirmek üzere gerçekleştirmiştir. Çelebi'nin bu çalışması, yeni üslupsal verilerle Cumhuriyet'in ilk yıllarına özgü konu sorunlarının ustalıkla bağdaştığı bir diğer başyapıttır. Sanatçı, yine devlet eliyle yürütülen 'yurdu gezen ressamlar' uygulaması kapsamında; 1938 yılında Malatya ve 1943 yılında Bilecik'e gitmiştir. İkinci Dünya Savaşı'nın sıkıntılı yıllarında, sanat ortamına soluk getiren Devlet Resim ve Heykel Sergilerine de katılmış ve 1944 yılındaki 6. Sergide birincilik ödülü kazanmıştır. 1966 Tahran Bienali'nde de birincilik ödülü kazanmış olan Çelebi, 1980'li yıllarda sanat piyasasının hareketlenmeye başlamasıyla, zorluklarla ve özveriyle geçen yaşamının sonbaharında resimlerine gösterilen yoğun ilgiye tanık olmuştur. 20.yüzyılın hemen başlarında, batı sanat ortamlarında ardarda gelişen kübizm, dışavurumculuk, fovizm gibi yenilikçi sanat akımlarının, yüzyılın ilk çeyreğinde yeni bir duyarlılıkla özümsenmesiyle ortaya çıkan üslupsal gelişmeleri Türk resmine uyarlayan ilk ressamlardan birisi olan Ali Çelebi, ele aldığı farklı konularla da dikkat çekmektedir. 1931 tarihli Berber gibi toplumsal yaşamdan olağan kesitler aktaran resimlerden, Maskeli Balo gibi olağan dışı kesitler aktaran bir resme ya da Silah Arkadaşları gibi yakın geçmişin destansı olaylarına göndermeler içeren resimlerden natürmort ve manzaralara kadar, onun tüm çalışmalarında fırçanın usta dokunuşlarının izi vardır.
__________________ | |
|
Etiketler |
ali, biyografisi, celebi, eserleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Nuri İyem Biyografisi Eserleri | AftieL | Ressamlar | 1 | 28 Şubat 2024 12:33 |
Adnan Varinca Biyografisi Eserleri | AftieL | Ressamlar | 1 | 27 Şubat 2024 17:49 |
Elif Naci Biyografisi Eserleri | AftieL | Ressamlar | 1 | 27 Şubat 2024 11:08 |
Katip Çelebi ( Hacı Halîfe ) kimdir? + Eserleri.(Resimler) | Sevda | Divan Edebiyatı | 0 | 16 Aralık 2010 13:43 |