Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Halk müziği sanatçısı (D. 1 Mayıs 1971, Han köyü / İmranlı / Sivas – Ö. 2 Temmuz 1993, Sivas).
Batının Devrim ateşiyle çalkalandığı günlere rastlar ‘Geleceğin Bağlama Devrimcisi’nin doğumu.Doğuda Bir küçük mezrada.
Aynı zamanda gurbetin de yoksulluğu esir almaya başladığı yıllardır bu yıllar.O yöredeki bir çok aile gibi Gültekin ailesi de nasibini almıştır gurbetten.Baba Gültekin gurbette alır oğlunun doğum haberini…
‘Şükrü Hasret’ konur adı.Dedesinin adıdır ‘Şükrü’.Lakin bilenler ‘Hasret’adıyla bilecektir onu gelecekte…
Çocukluk zamanları ‘İstanbul’da geçer Hasret’in.Müzik ona doğuştan verilmiş bir güç gibidir ; öyle ki 6 yaşında başlar tellere vurmaya ve çok sürmeden üretmeye…Müzik her zaman için her şeyden daha önemlidir O’nun iç dünyasında.Okul,çevre hatta ‘müzik’ dışında akla gelebilecek hemen her şey ikinci plandadır.Kadıköy Anadolu Lisesi’ni yarıda bırakmak zorunda kalmasının temelinde de yine aynı sebep yatmaktadır.Onun için sık sık okuldan kaçıp yanına gittiği Haydar Acar’dan Deli Derviş’i dinlemek daha önemlidir.Böyle yoğurur kendini adım adım böyle geliştirir ve yine o dönem üretir birbirinden önemli eserleri. . .’Dağlar atamadım sevdamı,Bak ne hale gelmişim senin elinden,Suçum ‘ ve dahası…
Bir bir birikir öğrendikleri gönül kabında ve dolup taşanları paylaşma vakti gelmiştir artık.1987 yılında henüz 16 yaşında -bize erken ona ise geç bile kalınmış gelen bir yaşta- ‘Gün Olaydı’ albümüyle ‘Merhaba!’ der dinleyenlerine , bugünkü Hasret sevdalılarına.Yine aynı gün albümü çıkan Lütfü Gültekin’le tesadüfler bir araya getirir yollarını ve sağlam bir dostluğun da temeli atılır o gün. Aynı yıl ilk resitalini de verir , aşar aşılması zor basamakları.Ertesi yıl 1988’de üç müzisyen dostunun daha yer aldığı ‘Dostlar Muhabbeti’ albümünün yönetmenliğini üstlenir ve sazlarını çalar.Diğer sanatçıların albümlerini yönetme serüveninin de başladığı bir süreçtir bu.Devamı yine özellikle de Almanya’daki ‘NetSes’ firması bünyesinde önemli ozanlara ve daha birçok sanatçıya çaldığı albümlerle gelecektir yolu Madımak’tan geçtiği güne dek.
Haydar Acar’dan Talip Özkan’a ,Musa Eroğlu’ndan Arif Sağ’a birçok ustadan etkilenip onlardan öğrendikleriyle yaratsa da müzikal kimliğini ; onu yalnız bağlama kalıbına sokmak hiç şüphesiz ona karşı yapılan bir haksızlık olur.Tardan kabak kemaneye,davula,zurnaya değin sihirli elleri değmemiş bir enstrüman yok gibidir.
Yine onu yalnız ‘müzik adamı’ başlığı altında değerlendirmek de ona haksızlık etmektir.Çünkü o her şeyden evvel bir ‘fikir adamı’dır.Bilim adamlarının bilimle yaptığını o müziğiyle yapar çoğu zaman.İnsanların eşit , özgür ve kardeşçe yaşaması ilkesi hayat felsefesidir Onun.’Kimse diğerinden daha üstün değildir ve -doğarken seçemediği-etnik kimliğinden ötürü yargılanamaz’ fikrini taşır benliğinde.
Çalışmaları ve yaşamı da insana , hayata , doğaya ; sevgisinin,saygısının en önemli kanıtıdır.Kürt dili ve müziğinin söylenmesinin yasak olduğu bir dönemde ince zekâsıyla bu yasağı delip Newroz serisini hazırlaması da yine bu sevginin,saygının,fikir adamı olmanın bir ürünüdür.
Bu çalışmalarıyla birbirine yakın bir süreçte hazırladığı ikinci solo albümü ‘Gece ile Gündüz Arasında’ ise Onun bugün gönüllerde ‘Bağlama Devrimcisi’ olarak anılmasına vesile olan bir yeniliği beraberinde getirir…Kopuzun ,ruzbanın icadı kadar eski olan el ile çalma tekniğine farklı bir boyut kazandırıp albümdeki deyişleri bu teknikle sunar,o döneme dek eşine pek rastlanmayan tezene bırakma cesaretini de yine Hasret gösterir tereddüt etmeden.Sonraki süreçte ise ‘Şelpe’ tekniğinin daha çok üstüne gider ve daha önceleri Zülfü Livaneli ve Arif Sağ’ın da denemeler yaptığı bağlama klavyesinde sistematik şelpe çalmaya büyük katkılar sunar.O yaşta biri biri için ancak dile kolaydır Hasret için söylenenler.Hollanda Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine gittiği ‘Genç Türküler’ festivalinde Türkiye’yi temsil etmesi de yine o yaşta biri için eşi rastlanılmamışlıklardan biridir.
1991 yılı ise kendi tabiriyle ‘ilerici müzik’ adını verdiği müziğinin zirvesi olan ‘Rüzgarın Kanatları’nı dinleyicilerine sunduğu dönemdir.Albüm ; Hasret’in ilerici müziğinin yanı sıra ‘Derman Sendedir, Çeke Çeke,Yaralı Ceylan’ gibi eserlere yaptığı yeni düzenleme ve introlardan,ezgilerde kullanılmış çok sesliliğe,yıllardır alışılagelmiş deyiş yapısını ; deyişlerin ana hatlarını ,özünü bozmadan batı müziği ve ritmleriyle bir araya getirmesine dek halk müziği adına bir ‘Devrim’ niteliği taşır ki bugün dahi benzerine zor rastlanır bir çalışmadır bu.
O artık yaşına yönelik tabuları çoktan yıkmıştır yaptığı ve yapmakta olduğu birbirinden önemli çalışmalarla.Arif Sağ’dan Emekçi’ye birçok ustanın yer aldığı 1992 yılı yapımı ‘Türküler Yalan Söylemez’ albümünde ustalarla beraber yer alması ya da o güne dek ancak kulislerde ve özel sohbetlerde bir araya geldiği Musa Eroğlu gibi ustalarla aynı sahneyi paylaşmaya başlaması özellikle de ustaların gözünde Hasret’in bu kulvarda rüştünü ispat etmesinin en önemli göstergesidir.
Avrupada ve Türkiye’de verdiği sayısız konserlerin birbirini izlediği , yeni albümü ‘Enel Hakk’ın çalışmalarına başladığı bir dönemde Pir Sultan Abdal şenlikleri için gittiği Sivas’ta Madımak Oteli’nin yobaz güruhu tarafından kundaklanması sonucu beraberindeki diğer 32 aydınla 2 Temmuz 1993 günü çeyrek asırlık ömrüne sığdırdığı sayısız çalışma ve ‘Yaşasaydı : …’ diye başlayan bir yığın cevapsız soruyla beraber ışıklar arasında ebediyete yürümüştür.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Eserleri
Gün Olaydı (1987)
Egenin Iki Yakası
Abuzer Karakoç, Hüseyin Aydın, Ali Ekber Eren’in de yer aldığı “Bitmeyen Türküler-Dostlar Muhabbeti" (1988)
Gece ile Gündüz Arasında (1989)
Newroz - Kürtce ezgiler (Newroz - lorînên Kurdî) (1990)
Rüzgarın kanatlarında (1991)
Arif Sağ, Emekçi, Mehmet Koç, Emre Saltık, Talip fi ahin, İhsan Güvercin’in de yer aldığı “Türküler Yalan Söylemez” isimli kasette üç eser seslendirdi (1992)
Ahmet Arif’in şiirlerini besteleyen sanatçılar olarak, Cem Karaca, Ahmet Kaya, Sadık Gürbüz, Esin Afşar, Rahmi Saltuk’la birlikte, Ahmed Arif’in anısına çıkan kasette yer aldı (1992)
Şairler şiirler yazıyor, ressamlar resimler yapıyor ve biz ozanlar türküler söylüyoruz. Peki bütün bunları niçin yapıyoruz?
Dünya alışkanlıktan değil de, sevgi ve mutluluktan dönsün diye. Hasret Gültekin
__________________
Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben.
O halde mükemmel saz eşliğinde söylediği Sevgi Kuşun Kanadında türküsünü dinleyelim mi @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] , ruhu şad olsun.
__________________ ..let's raise a glass or two to all the things i've lost on you..
O halde mükemmel saz eşliğinde söylediği Sevgi Kuşun Kanadında türküsünü dinleyelim mi @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] , ruhu şad olsun.
Henüz rakı içemiyorum Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.