04 Nisan 2012, 22:49 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Eski Anadolu Kültüründe Büyü ve Büyücülük Hitit Devlet Arşivi’nde büyü ile ilgili birçok ritüel metin bulunmuştur. Bu arşivde yer alan ritüel metinler Anadolu ve Kizzuwatna kökenli olarak iki grup halinde bulunmaktadır. Bu çalışmamızda Kizzuwatna kökenli büyücü bir kadın olan Mastikka tarafından yapılan ritüeller üzerinde durulacaktır. İnsanlığın tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan büyü, tarihsel süreç içerisinde hemen hemen her dönem ve toplumda yaygın bir uğraşı ve güçlü bir toplumsal olgu olarak mevcut olmuştur. İnsana ve doğaya ilişkin olayları, maddi dünyanın ötesinde gizemli dış güçler aracılığıyla etkileyip yönlendirdiğine inanılan törensel eylem olarak tanımlanan büyü; S. J. Tambiah’a göre, özellikle modern öncesi toplumlarda, din ile birlikte toplumsal hayat üzerine ciddi etkileri olan bir olgu olarak karşımıza çıkmakta ve bu dönemde din ile büyü arasındaki sınırları çizmek çok kolay olmamaktadır. Malinowski’ye göre, büyü, ilkel insan “bilgisinin ve ussal tekniğinin yetersizliğini kabul etmek zorunda” kaldığında sahneye çıkar. Başka bir deyişle büyüye, insanın doğayı teknik olarak kontrolünün yetersiz kaldığı noktada başvurulur. Böylece büyü, pratik etkinliklerin başarısını etkileyen kontrol edilemez aracılara yöneltilir. Bu, “korkunun azaltılması” ve “telafi edici edim” olarak nitelendirilebilecek bir açıklama türüdür. A. Ünal, büyüyü, insanın çevresine uyum sağlama ve yaşamını her ne pahasına olursa olsun, her türlü şartlar altında ve her pahasına sürdürmede yılmadan vermiş olduğu çabaların bir yan ürünü olarak algılamakta, kendine has kuralları olan ve antropolojik açıdan bakıldığında insanlık tarihinde çok özel bir yer tutan bir yarı bilim olarak tanımlamaktadır. Ona göre, Eskiçağ toplumları söz konusu olduğunda elbette bir öncelik sırası yapmak uygun düşmeyecek, her iki kavramın da (büyü ve din) iç içe geçmiş olduğunu söylemek doğru olacaktır. Bu durum, büyünün neredeyse bir kamu hizmeti, büyücülüğün de kamu görevlisi konumunda olduğu Hitit toplumsal hayatında çok daha belirgindir. Bu değerlendirmeler; büyünün, özellikle bilimsel düşüncenin henüz gelişmemiş olduğu Eskiçağ toplumlarında önemli bir olgu olduğunu, büyücünün o dönemlerde oldukça rağbet gördüğünü göstermektedir. İncelememizde, önce Hititlerde büyü ve büyücülük üzerinde durulacak; sonra, Kizzuwatna (bugünkü Çukurova Bölgesi) kökenli büyücü bir kadın olan Mastikka tarafından yapılan ritüeller incelenecek; daha sonra, Mastikka’nın uyguladığı büyü ritüellerinden, örnek olarak seçtiğimiz, “aile içi kavgalara karşı yapılan ritüel”in tercümesi ile metnin kopyası verilecektir. Büyünün nasıl ortaya çıktığı ve yayıldığı vb. gibi konular incelememizin kapsamı dışındadır. Hititlerde Büyü ve Büyücülük Çok çeşitli konular içeren Hitit Devlet Arşivi’nde büyü ile ilgili ritüel metinler de oldukça büyük bir yer tutmaktadır. Hitit zihin dünyasında büyü, insanın bir yandan doğaüstü güçlerin zararlı etkilerinden korunmaya çalışırken, diğer yandan belli bir tekniği uygulayarak bu güçleri kendi yararına ve başkalarının zararına çevirme çabasıdır. Hititlere büyü kavramı öncelikle Anadolu’nun güneyinde ve güneydoğusundaki Hurrice ve Luwice konuşulan bölgelerden, özellikle de Kizzuwatna’dan girmiştir. Hitit metinleri, Hitit toplumsal hayatında büyünün ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu gösteren çarpıcı örneklerle doludur. Günümüzde tıp, psikoloji ve hukuk biliminin ilgi alanına giren neredeyse bütün konular Hitit toplumsal yapısında “büyü”nün kapsamında olabiliyordu. Eskiçağ toplumlarında büyü, ak büyü (tedavi edici-olumlu) ve kara büyü (kötüleştirici-olumsuz) olarak ikiye ayrılmış, kara büyü her zaman ve mekânda mücadele edilmesi gereken bir büyü; kara büyücü de lanetlenen insan olarak nitelendirilmiştir. Belirtilmesi gereken husus, kara büyü ve ak büyü zıtlığının sadece Eskiçağ toplumlarında ya da Hitit uygarlığında değil, tarihin bütün dönemlerinde, “iyi” ile “kötü”nün mücadelesinde birisine “tedavi eden”, diğerine “çökerten” sıfatları yüklenilerek devam ettirilmiş olduğudur. Büyü, sağlık ve halk hekimliği ile kaynaşan uygulamaları, psikoz ve nevrozların sağaltımı ile birçok toplumda insanların hizmetindedir veya kara büyüler de ürkütücülüğünü sürdürmektedir. Avrupa tarihinde kötü büyü tartışması ve cadılığa açılan savaş, büyü ve büyücülerin siyaset adına kullanılışına ve toplumu ne kadar etkisi altına alabildiğine önemli bir örnektir. Çin’de resmi Wu büyücülerinin yanında kendi kendini yetiştiren büyücülere de rastlanır. Bu büyücüler, halk arasında pek saygı görseler de, Taocu çevrelerde pek sıcak karşılanmazlar. Buna karşılık Konfüçyüsçüler de, Taocuların katıksız birer tanrıtanımaz, animist, şeytana tapan olduklarını söylerler. Taocular, kötü ruhlarla savaşta kimi zaman başarısız olduklarını kabul etseler de, Konfüçyüsçüler, onların şeytan kovma törenlerinin blöften başka bir şey olmadığını öne sürer, onları Ak ve Kara büyücülük ve kötü amaçlı okültistlik ile suçlarlar. Hitit toplumunda da iyi (=ak) büyünün olumlu etkileri yanında kötü (=kara) büyünün de tehlikeli olduğu kabul edilmiştir. İyi büyü, resmi bir şekilde, toplumun her kesiminde uygulama alanı bulmuş, kara büyü ise yapanlara ölüm cezası verilecek kadar ciddi bir suç olarak görülmüştür. Hitit Kanunları’nda kara büyünün tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Kişi kültsel te-mizliğin ardından kalanları yakmak yerine onları başka birinin evine ya da tarlasına koyarsa (§44/b)” ya da “kişi bir yılanı öldürür ve bunu yaparken başka birinin adını söylerse (§170)” kara büyü yapılmış kabul edilir ve bu suçun cezası ölümdür. Kara büyüye karşı büyücünün aldığı tavır dikkat çekicidir: “Büyü yapan insan hangi sözleri söylediyse, her neyi bir araya getirdiyse, ne beddua ettiyse, herhangi bir yerde ne yaptıysa onları (doğru yapmayı) bilmezse, büyü yapan insan büyüyü bir kule gibi inşa ettiğinde, onu bağlarım, onu bir araya getirdiğinde, onun karşısındayım. Büyülü sözlerini bir kule gibi yıktığım gibi ve onu iple bağladığım gibi çözdüm.” Aslında elde edilen güç ve uygulanan metot anlamında kara ve ak büyünün pek farkı yoktu, sadece bu büyünün gücüne vakıf olanların büyü yetilerini hangi doğrultuda (iyi-kötü) kullandıklarına bağlı olarak yapılan eyleme ak (iyi) veya kara (kötü) adı veriliyordu. Bu yüzden Hititlerde, genellikle ölüme, yok oluşa, felakete götürdüğüne inanıldığı için kara büyünün, toplumdan şiddetle uzak tutulması gerektiğine inanılır, kara büyü yapanlar da ölümle cezalandırılırdı. Buna mukabil, kara büyünün musallat olduğu bir kişinin tedavisi de “ak büyü” ile yapılır, ak büyüye (daha doğrusu büyü yetisinin olumlu olarak kullanılmasına) ciddi bir tedavi unsuru olarak, özellikle krallık sınıfında büyük önem verilir, olumluluk atfedilirdi. Hitit tarihinde kara büyünün sebep olduğu düşünülen pek çok olayın yaşandığını görmekteyiz. İlk kez, Eski Hitit Devleti’nin ilk krallarından olan I Hattusili’nin Vasiyetnamesi’nde rastlanan “büyücüler”e kral tarafından sert bir dille karşı çıkılmaktadır. Ölüm döşeğindeki Hattusili, karısından kendisini büyücü kadına danışmadan gömmesini istemekte ve bu kişileri ziyaret etmemesi konusunda onu uyarmaktadır. Bu dönemde bu kişiler gayri resmi olarak faaliyetlerini sürdürmekteydiler. Aynı dönem krallarından Telipinu’nun, Fermanı’nda büyüyü yasaklaması, Hattusili’nin büyücülere karşı getirdiği yasağın yasal düzenlemesi olarak düşünülebilir. Hitit Devleti’nde büyünün rolü Orta Hitit Dönemi’nden (M.Ö. 1400 civarı) itibaren daha iyi bir şekilde belgelenmiştir. Hititlere büyü kavramı öncelikle Anadolu’nun güneyinde ve güneydoğusunda Hurrice ve Luwice konuşulan bölgelerden, özellikle Kizzuwatna’dan girmiştir. Büyü ritüellerinin büyük bir grubu Kizzuwatna’daki bu Hurri-Luwi ortak kültürünün bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır ve büyücülük Hitit Devleti’nde uygulama alanı bulmuştur. Bu dönemde krallıktaki entrikalar ve cinayetlere ait ritüellerden başka daha birçok büyü ritüeli bulunmaktadır. Hititlerde; baş ağrısı, öksürük, ses kısıklığı, göz hastalıkları, yaralanma, sarılık, ağız hastalıkları, kalp krizi, depresyon, kısırlık, kâbus görme, endişe hali, mezarların kirletilmesi, doğum-hamilelik sorunları, salgın hastalıklar, kraliyet ailesinden birisinin ölümü, cinayet, şiddet uygulaması, lanet, dedikodu, kral ve kraliçeyi arındırma, arkadaşlar arasında kavga, aile bireyleri arasında çekişme, tanrıları çağırma, ağız yıkama, üzüm bağlarının verimsizliği, orduda salgın ve bunlara benzer hemen her bireysel, toplumsal, ruhsal ve tıbbi konuda büyüye başvuruluyor, büyünün gücünden yararlanılıyordu. Elbette, büyünün bu kadar önemli ve işlevsel olduğu Hitit toplumsal hayatında büyücüler de önemli bir yer tutmuştur. Büyüye ihtiyaç duyulan konular çok çeşitlilik gösterince ister istemez her büyücü bir (ya da birkaç) konuda uzmanlaşmak zorunda kalmış ve sadece uzman olduğu konuda icraatlarını sürdürmüştür: Ordu içinde salgın olduğu zaman Ashella’ya, sıkıntılı geçen yıllara karşı Hantitassu’ya, aile bireyleri arasında geçimsizlik olduğunda Mastikka’ya21 gidilmesi gibi. Büyücülük, adeta kamusal hizmet veren bir meslek konumundaydı. Dikkate almamız gereken ilginç bir nokta ise; bu kadar etkin, talep edilen, hatta biraz da korkuyla birlikte anılan “büyü hizmetleri”nde Hitit ülkesinde kadınların oldukça aktif olmasıydı. Bu durum büyü konusunda etkili olan Hannahanna, Ishara, Sawusga, Kamrusepa gibi tanrıçaların çoğunlukta olmasıyla uyum içindedir. Hititlerde bir toplumsal iyileşme (ruhsal ve fiziksel) mekanizması çerçevesinde tıp ve büyünün epeyce iç içe girdiğini, tıbbi tedavilerde büyüsel ritüel tekniklerin sık sık kullanıldığını belirtmek gerek. Normal yollarla tıbbi tedavi uygulayan hekimler genellikle erkek olmasına rağmen, bahsettiğimiz şekilde büyülü tedavi yollarını deneyenler, olağanüstü yetilere sahip olduğuna inanılan kadınlardı. Hitit toplumsal hayatında “kadınlar şifa sanatlarının – bilhassa ‘Kocakarılar’ olarak bilinen – güç ve şifa veren ritüellerin yaratıcısı ve uygulayıcısı olarak öne çıktılar” Gerçekten de, eski çağlardan modern dönemlere kadar belirgin olan erkek egemen bir toplumsal hiyerarşi içerisinde konumlandırılan kadınlar, büyü ritüellerinde genellikle ön saflarda görülmüşlerdir. Bu durum toplumsal sorunların çözümünde büyü mekanizmasının ve “büyücülük mesleği”nin çok büyük bir etki alanına sahip olduğu Hitit toplumsal hayatında çok daha belirgindir. Çözümlenen birçok Hitit çivi yazılı belgesinde son derece aktif olmuş kadın büyücülere rastlamak mümkündür. Büyücü Kadın Kizzuwatna’lı Mastikka Hititlerde göze çarpan büyücü kadınlardan birisi, Kizzuwatna’lı Mastikka’dır. Kadınların büyü faaliyetlerindeki önemi yanında, bu kadınlar arasında, Hitit sosyal yaşantısında çok önemli olan “büyüyle arınma” konusunda beş farklı ritüel uygulaması bakımından Kizzuwatna’lı Mastikka’nın özel bir yeri vardır. Mastikka’nın uyguladığı büyü ritüelleri, kurban sahibini (EN/BEL SISKUR/ SISKUR = kurban sahibi/ritüeli yaptıran kişi) içinde bulunduğu olumsuz du-rumdan kurtarmak için yapılan “ak/beyaz/iyi büyü” niteliğindedir. Ak büyüde amaç, kötülüğün kaynağından gelen gücü durdurmak, kötülüğü kurban sahi-binden uzaklaştırmak ve onu sonsuza kadar ortadan kaldırmaktır. Mastikka’ya ait olduğu belirlenen büyü ritüellerinin içerdiği konuları şöyle sınıflandırabiliriz: 1- Aile içi kavgaları önlemek, kavgalı bireyleri yatıştırmak için, 2- Cinayet işleyen kişiyi bu suçundan temizlemek, arındırmak için, 3- Dostuna şiddet uygulayan kişiyi arındırmak için, 4- Kötü sözlerin (dedikodu, beddua, lanet) olumsuz etkisini uzaklaştırmak için, 5- Yeraltı tanrılarını yatıştırmak için. Mastikka’ya ait belgeler bu kadının, aile içinde kavgalı bireylerin barış-tırılmasından, cinayeti önlemeye, kötü sözü engellemeye kadar birçok değişik konuda büyü yaptığını göstermiştir. Mastikka adeta o dönemin en çok başvurulan büyücüsü olmuştur. Bu ritüeller hangi toplumsal-bireysel sorunların çözümünde uygulan-maktaydı? Bunları incelediğimizde sadece Büyücü Kadın Mastikka’nın “büyülü” gücünü, etkinliğini değil, aynı zamanda o dönemin toplumsal hayatında büyüye muhtaç olacak kadar sorun olarak düşünülen meselelerin neler olduğunu öğrenmek de mümkün olacaktır. Mastikka’nın uyguladığı, ki genel olarak o dönemdeki hemen bütün büyü ritüellerinde uygulanır, büyü sistematiğini, tekniğini ve malzemelerini açıklamak ritüellerin anlaşılmasını ko-laylaştıracaktır. Büyü ritüellerinde kullanılan malzemelerin çeşitliliği ve bolluğu çok önemlidir. Çünkü, bu malzemelerle tanrılar da memnun edilecektir. Tanrılarla işbirliği içinde olmak, ritüelin amacına ulaşması bakımından son derece önemlidir. Ama onun kadar önemli bir husus da büyü uygulamalarında, büyüyü yaptıran kişi/kişilere uygulanan metotlardır. Mastikka yapmış olduğu büyüde bu duruma yeterince özen göstermiş, büyü ritüellerinde bu metotların hemen tamamını uygulamıştır. Örnek olarak seçtiğimiz büyü ritüeli, aile içinde kavga eden kişilerin, (ya baba-oğul, ya karı-koca ya da kız kardeş-erkek kardeşler) barıştırılması, kavganın sebeplerinin ortadan kaldırılması ve kavgalı kişilerin arındırılması amacı ile düzenlenmiştir. Kavganın sebebi ise ritüelde “idalus/hurtaus lalas/EMEHI.A-es / kötü/lanetli diller” olarak belirtilmektedir. Mastikka’nın kurban sahiplerini (ritüeli yaptıran kişileri) “arındırmak” ve onlardan kötülükleri “uzaklaştırmak” için yaptığı bu ritüelde farklı metotlar uyguladığı görülmektedir. Bunlar: 1- Benzetme (=Analoji) Metodu: Hitit büyü ritüellerinde en çok kullanılan bu metodun amacı “taklit yolu ile istenilen sonucu elde etme”dir. Bu yapılırken “benzer benzeri yaratır” ilkesinden hareket edilmektedir: “Bu balık denizlerin boğasıdır, bu balık denizden nasıl ayrıldı ise bundan sonra o günün lanetli dilleri de (kurban sahiplerinden) aynı şekilde ayrılsınlar” ifadesini bu metodu tanımlayan bir örnek olarak verebiliriz. 2- Bağlantı Kurma ve Aktarma Metodu: Kurban sahibi ile ritüelde kullanılan malzemeler arasında bir bağlantı kurulmakta ve kötülükler bu bağlantı ile söz konusu malzemelere aktarılarak kurban sahibinden uzaklaştırılmaktadır. Bu metot kurban sahibinin bu objelere “temas etmesi” (QATAM dai- ‘elini koymak’, SAG.DU-SUM/ dai- ‘başlarının üzerine koymak’) ve “bağlantı kurması” (allapahh- “tükürmek” ser arha wahnu- “üzerinde çevirmek”) şeklinde olmaktadır. 3- Özdeşleştirme ve Vekil Tayin Etme Metodu: Ritüellerde en çok kullanılan, kurban sahibinin günahlarının, üzerindeki kötülüklerin “bir vekile yüklenmesi” (günah keçisi) motifi Mastikka’nın ritüellerinde de karşımıza çıkmaktadır. Bu ritüellerde “yerine geçme, vekil tayin etme” iki şekilde olmaktadır: tarpalli ve nakkussi. Ancak bu iki kavram arasında farklılıklar bulunmaktadır, Nakussi, kötülüğü uzaklara taşıması için salıverilmektedir, “Bir koyunu sevkederler ona ‘vekil (=nakkussi)’ denir. Büyücü kadın tatlı kurban ekmeğini ve 1 şarap testisini alır, koyunu güneş tanrısına sunar ve büyücü kadın şöyle der: ‘Ey Güneş Tanrısı (bu koyun) onlara ağız ve dil için bir vekildir (nakkussi)’ sonra bir koyun sunar, kurban ekmeğini parçalar, şarap sunar. (nakkussi/vekil olan) koyunu öldürmezler, büyücü kadın onu alır.” Hurrice nakk, “göndermek, salıvermek, gitmesine izin vermek” fiilinden türetilmiş olan Nakkussi kelimesi için Hititçe sözlükte “resim, tasvir, vekil” anlamları verilmiştir. Nakkussi, “her türlü kötülüğü bir yerden başka bir yere taşıyarak uzaklaştırılması için salıverilen canlılar” olarak tanımlanmaktadır. Ritüeldeki sembolik işlevi, kendilerine yüklenen kötülükleri çok uzaklara taşı-maktır. Nakkussi’nin işlevine, “Kurban sahibinin suçunu, kırgınlığın [ı, ] gözyaşını, nakkussi başka bir yere [ ] götürsün.” ifadesini örnek olarak gösterebiliriz. Nakkussi’nin, ayrıca, bir tanrı için söz konusu olan kötülükleri uzaklaştırmada kullanıldığı da görülmektedir:”… Şöyle söyler: ‘Tanrının huzurunda, kötü söz, yemin, lanet, kirlilik, her ne yapılmış ise nakkussi’ler onu tanrı için uzağa götürsünler. Tanrı ve de kurban sahibi o meseleden temizlenmiş olsunlar.” Ayrıca bir çok büyü ritüelinde nakkussi olarak adlandırılmayan, ancak nakkussi’nin “kötülükleri uzaklara taşıma” görevini üstlenen çeşitli hayvanlar bulunmaktadır: Ambassi ritüelinde bir fare ile kötülük uzaklara, yüksek dağ-lara, tepelere vadilere; Pulisa ritüelinde salgın hastalık bir boğa ile düşman ülkesine; Dandanku ritüelinde ülkede ve orduda görülen salgını bir eşek düşman ülkesine sürülmektedir. Tarpalli ise üzerine yükletilmiş kötülüklerle birlikte ritüel esnasında yok edilmektedir. “Bir koyunu sevk ederler ve onu büyücü kadın iki kurban sahibinin üzerine tutar ve şöyle der: ‘işte sizin için bir vekil (=tarpalli), vücutlarınız için bir vekil (=tarpalli) olsun: kötü dil, kötü ağız (a karşı)’ onlar (iki kurban sahibi), onun (koyunun) ağzına tükürürler ve şöyle der: ‘kötü lanetleri tükürdünüz’. Yeri kazarlar, koyunu aşağıda keserler, sonra onu aşağıya koyarlar, onun yanına tatlı kurban ekmeğini koyarlar, şarap sunar ve üzerini kapatırlar.” Tarpalli kelimesi Hititçe sözlükte “yedek, suret, tasvir” anlamları verilmiştir. Ritüellerde kötülüğün, kirliliğin aktarıldığı vekil olarak görülen tarpalli’ye dair en iyi örnek olarak Mastikka’nın “aile içi kavgalara karşı yaptığı büyü ritüeli”ni verebiliriz. Kurban sahibi kendileri için vekil (tarpalli) olarak görevlendirilen bir koyunun ağzına tükürürler ve koyunu kazdıkları çukurun içinde keserler. Aynı işlemler siyah bir koyunla tekrarlanır. İki kurban sahibi siyah koyunun ağzına tükürürler. Sonra siyah koyunu keserler, parçalara ayırırlar ve yakarlar. Daha sonra bu işlemler küçük bir köpek yavrusuna uygulanır. Köpeğin ağzına tükürürler, onu öldürürler ve gömerler. İki kurban sahibi yer-lerine “vekil” olarak kullanılan hayvanların ağzına tükürerek, içlerindeki lanetleri onlara aktarmaktadırlar. Daha sonra bu canlılar öldürülüp gömülmekte ve içlerine hapsedilen kötülüklerle birlikte kurban sahiplerinden uzaklaştırılmış olarak kabul edilmektedir. Burada amaç, kötülüğün bir daha geri dönmeyeceği şekilde uzaklaşmasını sağlamaktır. Bazı Hitit ayinlerinde, “vekil” olarak kullanılan hayvanın cinsiyetinin, sunulan kişinin cinsiyetine göre belirlendiği görülmektedir: “Eğer erkek ise ona bir boğayı [ ] vekil (=tarpalli) yaparlar ve o[nu ] onun evinde [ ] keserl[er ] fakat eğer bir kadın ise, bir ineği vekil [ ] yaparlar ve onu keserler [ "İnsanların da vekil olarak kullanıldığını gösteren metinler mevcuttur: "Ayrıca canlı vekilleri, bir kadın ve de bir erkeği getirirler."Ritüellerden edindiğimiz bilgilere göre; tarpalli olarak kullanılan nesneler kırılarak, yakılarak, canlılar ise öldürülüp gömülerek yok edilmekte, ancak insanların akıbeti hakkında bilgi verilmemektedir.Ayrıca bu yöntemlerden başka Mastikka, diğer ritüellerinde bunlara ek olarak daha farklılarını da uygulamıştır: 4- Tanrılara Sunma ve Yardım İsteme: Mastikka'nın "yeraltı tanrılarını yatıştırmak için yaptığı ritüel"de açık bir şekilde görülen bu yöntemde, tanrıları yatıştırmak için onlara kurbanlar sunulmaktadır. Ritüeli yapan kişi ne kadar işinin ehli olursa olsun, kızgın ya da işbirliği yapmayan bir tanrı karşısında bu özelliği bir işe yaramazdı. Ritüelin başarıya ulaşması için tanrıların yanlarında olmaları ve onlara yardım etmeleri gerekliydi. Bu ritüelde, kötülük iki hayvan vekile, bir koyun ve de bir tekeye nakledilmekte ve daha sonra kurban edilen koyun Güneş Tanrıçası'nın deposu olan toprağa, teke de erkek tanrıların deposuna gömülmekte ve kurban sahibinin yerine hayvan vekillerin sunulması ile kızgın yeraltı tanrısının öfkesini yatıştırma amaçlanmaktadır Bir başka ritüelde, tanrıyı yatıştırma daha doğrusu kandırmak için süslenmiş bir koç hazırlanır ve öyle söylenir: " hangi tanrı yüz çevirmişse, hangi tanrı bu salgına sebep olduysa, bak, bu koçları senin için bağladım (onlarla) tatmin ol" 5- Kefaret Ödeme: Kefaret, işlenen bir günahın bağışlanması için yapılması gereken eylem ya da verilmesi gereken bedel şeklinde tanımlanabilir. Mastikka'nın "cinayete karşı yaptığı ritüel"de böyle bir durum söz konusudur. Cinayet işleyen, öldürdüğü kişinin yerine bir kişi vererek kefaretini ödemiş oluyordu. Ritüelde kullanılan malzemelere gelince; bu malzemelerin çeşitliliği ve miktarlarının çokluğu ritüelin amacına ulaşmasında etkilidir. Bu konuya oldukça dikkat edilmiştir. Tanrıların desteği de ihmal edilmemiştir. Ritüelde kullanılan malzemelerin ortamdan uzaklaştırılması, yeni bir kirliliğe yol aç-mamaları bakımından dikkat edilecek hususlardan biridir. Bunun gerekliliği kanunlar ile hükme bağlanmıştır: "Eğer bir kişiyi biri arındırırsa artakalanları (malzemeleri) de yakma yerine götürsün, eğer birinin ekin alanına ya da evine götürürse büyü(dür) (ve) kral yargı(lar)." Ayinlerin yapılacağı yerler olarak da yeni bir kirlilik doğurmasını önlemek için iskan edilmeyen, tarım yapılmayan yerler seçilmektedir. Tunnawi ritüelinde belirtildiği gibi:"Her nerede civarda tarım yok ise (ve) pulluk ulaşmadıysa. .." Büyüde kullanılan malzemeler, kırma, yakma, hapsetme, öldürme, parçalama, gömme şeklindeki uygulamalarla ortamdan uzaklaştırılmıştır.Artık iş Mastikka'nın büyücülük konusundaki marifetine kalmıştır. SonuçKizzuwatna'lı Mastikka'ya ait ritüel metinler, büyünün Hitit sosyal yaşantısındaki önemini göstermektedir. Mastikka'nın çeşitli konularda yaptığı ri-tüellerden örnek olarak seçtiğimiz ve aşağıda tercümesini verdiğimiz büyü ritüeli, birbirleri ile kavgalı bu kişileri, kötü/lanetli sözlerin olumsuz etkisinden kurtarmak, bu sözleri bir daha geri dönemeyeceği şekilde onlardan 'uzaklaştırmak' amacına yöneliktir. Baba oğluyla, kadın kocasıyla, kız kardeş erkek kardeşiyle kavga etmiştir ve metinden anlaşıldığına göre kavgaya kötü, acı, lanetli diller sebep olmuştur. Kötü sözü sembolize eden hamurdan ve kilden diller yapılır ve bu objeler kırılarak etkisiz hale getirilir. Metnin ilerleyen kısımlarında "El"den (SU 'el') de bahsedilmesi ve kilden ve hamurdan "El" şekillerinin yapılarak tıpkı dil motiflerine yapılan işlemlerin ona da uygulanması, sözlü saldırı yanında kişilerin birbirlerine şiddet uyguladıkları şeklinde yorumlanabilir.Ancak, her iki kişinin Mastikka'ya beraber gitmeleri yani kötü durumun uzaklaştırılmasında müşterek hareket etmeleri, aile içindeki huzurun temini konusuna çok dikkat ettiklerinin işaretidir. Kizzuvvatna'lı Mastikka'nın Aile İçi Kavgalara Karşı Yaptığı Büyü Ritüeli I. SÜTUN Kizzuwatna'lı kadın Mastikka şöyle der: "eğer baba oğlu ile , koca karısı ile ya da erkek kardeş kız kardeşi ile kavga ederlerse onları birlikte iken barıştıracağım ve onlara şöyle yapacağım (davranacağım): [ ] yağ, 5 ince ekmek, 1 tarna ağırlığına kurban ekmeğini, [ ] küçük bir kap, saf zeytinyağı,[mey]va , incir, kuru üzüm[ ]1 küçük peynir, mavi yün, kırmızı yün, az miktarda, [ ] x, kazma, kürek,[ ] x[ ] masa, yatak, örtü, [ ] yaptıkları el ve dil modelleri, [ ]ufaltılmış NA4nitri, sinir, az miktarda [ ], tarpatarpa otu, balık, kertenkele, iki tencere [ ], bir kadeh, bir su kabı, bir DUGGIR.KIS [ ], üç testi şarap, [ bir] beyaz koyun, bir siyah koyun, bir köpek yavrusu [ ] bunlar hazırlanınca ….Büyücü kadın iki kurban sahibini kurban için [ ], büyücü kadın bir mayalı kurban ekmeğini, bir avuç peyn[iri ], bir testi şarabı, alır ve onları kurban sahibine uzatır, ve (onlar, onun) üzerine ellerini koyarlar. Bir kurban ekmeğini ve de peyniri parçalar, şarabı da sunar ve şöyle söyler: “beyim Güneş Tanrısı, işte sana kötü dilleri teslim ettim” Büyücü kadın elbise giydirilmiş ve başları örtülmüş hamurdan heykelleri ve iki ahşap heykeli, onları iki kurban sahibinin ayaklarının önüne koyar, hamurdan yapılmış iki dili ve de iki eli onların başlarına koyar. Onların vücutlarına mavi ve kırmızı yünden ipi dolar, ve onları (yünleri) onlardan alır.Kırmızı yünü alır, onu onlardan bıçakla yukarıdan tamamen keser ve şöyle söyler: “siz, o gün ne ile doyurulduysanız şimdi işte o günün dillerini tanrı Anda-liya bıçak ile kesti” ve onları ocağa fırlatır. Büyücü kadın bir balığı alır, onu iki kurban sahibinin ikisinin birlikte üzerinde çevirir ve şöyle söyler: “bu balık denizin boğası(dır), bu balık denizden nasıl ayrıldıysa, şimdi o günün lanetli dilleri (de) (sizden) ayrılsınlar” ve balığı ocağa fırlatır.(Büyücü kadın) beyaz ve siyah yünü alır, sonra (onları) içyağının etrafına dolar ve ona tissatwa der, onu iki kurban sahibinin üzerine tutar ve şöyle söyler: “ağız ve dil ile her ne söyledinizse şimdi bak tissatwa” vücut(unuz)daki o günün dilleri sizden ayrılmış olsun”, ve onları ocağa fırlatır.Sonra, büyücü kadın tuzu, içyağını [ ], ve de balmumunu alır, balmu-mundan diller yapar [ ve onları] iki kurban sahibinin başlarının üzerinde çevirir, tuzu, içyağını ve de siniri onların üzerinde çevirir, sonra onları, onlara uzatır, [ve ona sol elleri]yl[e baskı yaparlar] II. SÜTUN Büyücü kadın şöyle söyler: “aranızda her ne lanetlenmişse şimdi o lanetli dilleri Güneş Tanrısı sol (tarafa) çevirsin” ve onları ocağa fırlatır.İki kurban sahibinin vücutlarında bulunan kırmızı ve mavi yünü, (ayaklarının) önünde bulunan hamurdan iki heykeli, başlarının üzerinde bulunan hamurdan elleri ve hamurdan dilleri, Büyücü kadın onların tümünü alır, onlardan ipi kesip ayırır, hamurdan iki eli ve (hamurdan) dilleri büyücü kadın kırar, sonra onları, onların üzerinde çevirir ve şöyle söyler: “o günün lanetli dilleri ayrılsın, o günün lanetli sözleri ayrılsın” ve onları ocağa fırlatır, sonra büyücü kadın tuzu alır, onu yedi dilin üzerine döker, onları yerde (çekiçle) ezer (ufalar) ve onları iki kurban sahibinin üzerinde çevirir ve şöyle söyler: “hangi günde doymuş iseniz, bak, o günün dillerini bundan sonra baba Güneş Tanrısı ufaladı (ezdi)” ve onları ocağa koyar. Büyücü kadın suyu ve hamuru alır, suyu onların üzerine serper ve onları temizler, sonra hamuru onların üzerinde çevirir ve şöyle söyler: “böylece ağzınızla (ve) dilinizle (tekrar) temizlenmiş olunuz” ve hamuru ocağa koyar. Bir koyunu sevk ederler ve onu büyücü kadın iki kurban sahibinin üzerine tutar ve şöyle söyler: “işte izin için bir vekil, vücutlarınız için bir vekil olsun: kötü dil, kötü ağız” onlar, onun (koyunun) ağzına tükürürler ve şöyle söyler: “kötü lanetleri tükürdünüz”, yeri kazarlar, koyunu aşağıda keserler, sonra onu aşağıya koyarlar, onun yanına tatlı kurban ekmeğini koyarlar, şarap sunar ve üzerini kapatırlar. Siyah koyunu sevk ederler, büyücü kadın onu, onların üzerine tutar ve şöyle söyler: “sizin başlarınız ve vücutlarınızın tümü için siyah koyun bir vekildir, (onun) ağzındaki dil lanetlerin dilidir” Ve onu onların üzerinde çevirir, iki kurban sahibi onun ağzına tükürürler ve koyunu keserler, sonra onu tamamıyla parçalarlar, ocak yaparlar ve yakarlar, bal ve de saf zeytinyağını üzerine dökerler, tatlı kurban ekmeğini parçalar, onu ocağa fırlatır ve şarap sunar. Büyücü kadın domuz yavrusunu alır, onu onların üzerinde tutar ve şöyle söyler: “bak, bu ot (ve) tahıl ile beslenmiş (domuz) nasıl gökyüzünü (bir daha) göremeyecekse ve sonra domuz yavrularını (da) bir daha göremeyecekse, iki kurban sahibi de kötü lanetleri aynı şekilde görmesinler” Domuz yavrusunu onların üzerinde çevirir, sonra onu öldürürler, yeri kazarlar ve domuz yavrusunu (kazdıkları çukurun) dibine koyarlar, şarap sunarlar, (onları) toprağın içinde tutarlar Büyücü kadın kilden bir hupuwai kabı yapar, küçük bir hamuru onun içine koyar, siyah kappani’yi de içine döker. III. SÜTUN Onu iki kurban sahibinin üzerinde çevirir ve şöyle söyler: “bak, kilin kil yatağına dönmediği gibi, (siyah) kappani’nin beyazlaşmadığı gibi, ve başka bir şeyin tohumu olmadığı gibi, bu tanrıların ekmeğinin hamura dönüşmediği gibi, bu kötü diller de aynı şekilde (iki kurban sahibinin) vücuduna gitmesin”Büyücü kadın bir kertenkeleyi alır, onu mavi ve kırmızı yün ile bağlar ve onu iki kurban sahibinin üzerinde çevirir ve şöyle söyler: “hızlı ayak (kertenkele) kötü dilleri yukarı kaldırsın, onu sırtından kaldırsın, dilleriyle onu kaldırsın: kötü ağzı, kötü dili”Sonra (büyücü kadın) bir köpek yavrusunu alır, onu iki kurban sahibinin üzerinde çevirir ve şöyle söyler: “(o), tüm vücutlarınızın tasviri(dir)”, onlar onun ağzına tükürürler ve şöyle söyler: “o günün lanetlerini tükürdüler” köpeği öldürürler, sonra onu gömerler. Büyücü kadın iki kurban sahibinin üzerine su serper ve onlar temizlenir, hamuru da onların üzerinde sallar.Sonra kilden bir isnuri kabı46 yapar ve yağı onun içine döker, kırmızı yünü içine fırlatır, karas’ı içine doldurur ve büyücü kadın onu iki kurban sahibinin elbisesinin altına tutar (saklar) ve şöyle söyler: “Bak bu İstar’ın isnuri kabı(dır), o sizi iyi bir yaşama serbest bıraksın, ama size (söylenen) kötü sözleri de aynı şekilde gizlesin”.Arkasından yedi hupuwai kabını alır, onları şarap, saf zeytinyağı, bal ile doldurur (ayrıca) inciri, kuru üzümü, siniri, tuzu (ve) içyağını (da) ekler, hupuwai kabını ocağa döker, hupuwai kabını ise kırar. ve şöyle söyler: “hupuwai kabı ağız ve dil ile birlikte kırılsın” hupuwai kabını kırdığı zaman bir tatlı kurban ekmeğini de parçalar ve onları (ekmek parçalarını) ocağa fırlatır.Bir koyunu sevk ederler ona vekil (=nakkussi) denir, büyücü kadın, tatlı kurban ekmeğini ve bir şarap testisini alır, koyunu güneş tanrısına sunar ve büyücü şöyle söyler: “ey güneş tanrısı, onlara (onların yerine) ağız ve dil için bir vekildir” sonra bir koyun sunar, kurban ekmeğini parçalar, şarap sunar, koyunu ise öldürmezler, onu büyücü kadın alır. (Bunun üzerine) büyücü kadın yedi masayı alır, tatlı kurban ekmeğini, bir peyniri, bir şarap testisini alır, ekmeği ve de peyniri güneş tanrısına parçalar, şarap sunar, ayrıca büyücü kadın bronz (kazmayı) alır ve yeri kazarlar, büyücü kadın şöyle söyler: “ağız ve dil Güneş Tanrısı’na olursa” Sonra büyücü kadın kurban ekmeğini, peyniri, pişmiş topraktan bir şarap kadehi, iki kurban sahibine sunar ve onun üzerine (onlar) ellerini koyarlar, büyücü kadın, kurban ekmeğini Güneş Tanrısı’na parçalar, şarap sunar ve şöyle söyler: “övülen Güneç Tanrısı sen ağzın ve dilin arkasındasın” Sağ taraftan ve sol taraftan ateşi yakarlar, ortasına yedi huwasi taşını sokarlar, büyücü kadın yarım avuç ağırlığında tatlı kurban ekmeğini ve de şarap kadehini iki kurban sahibine uzatır, onlar onun üzerine ellerini koyarlar, büyücü kadın tatlı kurban ekmeğini parçalar, şarap sunar ve şöyle söyler: IV. SÜTUN “her kim huwasi taşlarını aynı yere diktiyse bak onlar yıkılacak gibi duruyor, o gün de iki kurban sahibinin ağzından ve dilinden her ne çıktı ise o sözler de aynı şekilde yıkılsınlar” İki kurban sahibi huwasi taşlarını ayaklarıyla devirirler ve onlar ateşin ortasından geçer, giymiş oldukları elbiseleri, onları, çıkarıp atarlar ve onları büyücü kadın alır, Bir tencereyi onların üzerinde çevirir, bir kabı onların ayaklarının yanına koyar ve şöyle söyler: “işte bu tencere sizin başınız için, bu kap ağzınızdan (kaynaklanan) tüm meseleler için tasvir(dir)” büyücü kadın tencereyi kırar, kabı ise iki kurban sahibi ayaklarıyla kırarlar ve şöyle söyler: “bütün lanetli sözler kırılsın” Büyücü kadın güneş bitkisini alır, ona tiwariya denir, (onunla) iki kurban sahibinin vücutlarını siler ve şöyle söyler : “ağız (ve) dilin kötü sözleri de sizden silinmiş olsun” Büyücü kadın suyu kadehten ya da huppara kabından iki kurban sahibine uzatır (içine) nitri doldurulmuştur, iki kurban sahibi suyu başlarının üzerine dökerler, ellerini ve gözlerini yıkarlar. Sonra suyu bir sığırın boynuzunun içine dökerler, iki kurban sahibi onu mühürlerler, büyücü kadın şöyle söyler: “eski krallar geri geldiklerinde ve ülkenin durumunu denetlediklerinde ancak o zaman bu mühür kaldırılsın”Kizzuwatna’lı kadın Mastikka’nın sözü : “eğer baba oğlu ile koca karısı ile ya da erkek kardeş kız kardeşi ile kavga ederlerse, onları birlikte iken barıştıracağım ve onlara birlikte davranacağım ve onlara şöyle yapacağım” (sözlerinin yer aldığı) birinci tablet bitti. Yrd.Doç.Dr. Esma Reyhan Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. | |
|
Etiketler |
anadolu, büyü, büyücülük, eski, kültüründe, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Eski Türk Kültüründe Yer-Su İnancı | Sarya | Felsefe | 0 | 23 Aralık 2020 03:30 |
Eski Anadolu Hakkında Bilinmeyenler | ÖzLem | Tarih | 0 | 15 Temmuz 2019 16:08 |
Büyücüler gercekten büyü yapabiliyorlar mı ve yaptıkları büyü kişiyi etkiliyor mu? | Kaf_Dağı | İslamiyet | 0 | 09 Mart 2016 10:18 |
Eski Hitit Sanatı (Anadolu Sanatları) | AftieL | Tarih | 0 | 17 Ağustos 2014 17:59 |