Aslın da tek düze bir hayattı,gün yeni batmış kızıl bir karanlıktı. Ensesi terli, tokası kaymıştı. Rüzgar altına girdi uçuştu saçları.Belki Salı idi hafta ortası. Zamansız bir zamanla adam da oradaydı, yolun karşı tarafı kalabalıktı ve arabalar durunca kalabalık karşıya aktı. Adam yolun ortasındaydı. Gözleri, kadının uçuşan saçlarındaydı.Ansızın duraksadılar,yüzlercesi koşuyorken onlar donakaldılar.Bakışlarını bölen tiz bir korna sesi oldu. Kadın adamı hatırladı, adı unutmamaktı, adam kadının esaretinden hiç kurtulmadı. Gece hiç uyumadılar; karanlıklarını birbirlerinin hayali ile aydınlattılar. Sabah itina ile giyildi takım elbise, acele ama özenli bir traşın ardından. Rimel dolgun durdurmalı idi kadının anlam dolu kirpiklerini, ruj bir çember gibiydi sarmal... Adam bir şey sorar ise kadın ne cevap verecekti? Duraksadı kadın...Olurmuydu ki ...?
Evden çıktı adam. Adama adam olduğunu hissettiriyordu kadın.Kadın yıllardır yalnızdı ve adam belki de yalnızlığına lazımdı.Yol kenarına gelip bakınmaya başladı adam. Kadın da orada idi ve görmüştü adamı tam sol çaprazından. Adam saatine bakıyordu sık sık sanki bekleniyordu bir yer de yada bekliyordu bilinmeyeni öylesine.. Kadın zerafetini taşıyordu attığı her adım da. Adam baktı en sonun da dayanamıyordu, kadın zaten dayanmak istemiyordu. Belki de tanışıyorlardı, gülümsedi kadın ağırlığınca, ağırlaştı adam yürüdü gölgesine tutunarak. Eeeee.... ! Kadın - Bir şey mi diyecektiniz dedi? Adam - Buradan geçiyordum merhaba dedi.Kadın unutmuştu böyle nefes alıp vermeyi, adam yutkundu. Yürüdüler iki kişi iki kelime etmeden. Adam yavaş yürüyordu kadın gül kokuyordu. Adam gül seviyordu, kadın ağır yaşıyordu.. Keşfedilesi uçsuz bucaksızdı engindi...Sessizdi geceyi severdi adam. Kadın ve adam kızıl bir yumak göz göze köz birlikte yanan....İzmir/2009