28 Şubat 2012, 17:13 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Sevilmek İçin Susuz - İclal Aydın Bazen biri olmanın bedeli tek kişilik değildir... Kızkardeşimin mutfağında kızım, kardeşim, oğlu Can bir aradaydık... Benim kariyer yolculuğumda, biri olma çabamda onların ödediği bedeli düşünmek içimi acıttı. Kızımın annesinden, kızkardeşimin ablasından ve bazen kendi özgürlüklerinden ödün vermek zorunda kaldıkları anları düşündüm... Uzun süren mutsuzluklarım, öncelikli çalışma saatlerim, artık çabuk çöken sağlığım, uykusuzluklarım ve sonra bitmeyen uykularım... Ne kadar sabırlılar... Nasıl öderim haklarını nasıl? *** Yazı yazmak, oyunculuk yapmak, resim ya da heykel yapmak çok sancılı işlerdir... Çok sık söz ediyorum... Sağlıklı ruhların işi değil... Başlangıçta her şey yolunda gibi görünse de bir süre sonra bir arızaya uğramak kaçınılmaz sondur bu işlerde... Geçen akşam birkaç arkadaşımla sinemada Marliyn’le Bir hafta isimli fimi izledim. Birkaç ay önce de hayatını okumuştum. Michelle Williams’ın canlandırdığı Marliyn kimileri için “Uyuyan Prens” isimli filminin çekimlerindeki gibi sete geç kalan, kendine güvensiz, sorunlu, ilaç ve alkol bağımlısı, isanlara hayatı zindan eden yüzeysel biri gibi görünebilir... Ama senaryo o kadar yalın ve kıvrımsız bir gerçeği anlatıyor ki: “Hepsi Marliyn Monroe’yu istiyor sonra benimle karşılaşınca kaçıyorlar” cümlesindeki çaresiz ve Marliyn olmanın ihtişamına hapsolmuş bir kırılgan kadın aslında... Bütün o yetenekli,şahane, bütün dünyanın hayran olduğu genç kadınların bir otel odasında uyku ilaçları ve alkol nedeniyle üstelik yalnız ölmesinin nedeni bu işte! Sadece sevilmek istiyorlar oysa. Sadece güvenmek istiyorlar! Bir kişiye! Olduğu gibi sevebilecek, hatasıyla, yanlışıyla kabullenebilecek bir kişiye... Bütün bu kadınlar sevilmek için yanarak, susuzluk içinde ölüyorlar aslında... *** Ahmet Altan birkaç gün önce şöyle bir şey yazdı... Ah, bazen nasıl da güzel bizden önce yazıyor, bizden önce şahane yaşayıp, damıtanlar: “(...) Bizi sevecek, bizi içimizdeki yansımanın, görmek istediğimiz tabloya uygun olduğuna inandıracak birine ihtiyaç duyarız. Beğenmeleri yetmez, bizi ikna etmeleri, sevmeleri gerekir. Kendi gerçeğini bilen, gören, hisseden ve bu gerçekten kurtulmak isteyen insanoğlunun tek tedavisi, başkasının kendisine duyacağı sevgidir. Dünyadaki bütün insanlar arasından bir tanesini seçeriz, bizi, bizim çırpıntılı ve değişken bir gölge değil, iyi boyanmış, güzel ve çekici bir tablo olduğumuza inandırması için. O insanı nasıl seçtiğimizi bilmiyorum. Kimin ‘o insan’ olması gerektiğine nasıl karar verdiğimiz, en azından benim için bir meçhul. (...) İşte o zaman dram başlıyor. Bizi ‘birleştirmesini, teke indirmesini, kuşkularımızı gidermesini’ istediğimiz insan bizi sevmediğinde, kendi içimizdeki o sürekli değişen görüntülerden yapıp dışarı yansıttığımız parlak tablo paramparça olur, içimizde kıpırdanıp duran çalkantılı görüntünün gölgeleri artar, bizi endişelere sevkeden karanlıkları çoğalır, kendimizle ilgili kuşkular büyük bir salgın gibi her hücremizi esir alır ve bütün ruhumuz sürekli sancıyan büyük bir yaraya dönüşür.(...) O zaman, kendi üstümüze kapanıp, bir hayvan gibi yaramızı yalayarak kendimizi iyileştirmeye uğraşırız. Ya da... Yaralı bir hayvan gibi saldırırız, kendi gücümüzü kendimize, bizi sevmeyeni cezalandırarak göstermek isteriz.(...)” *** Sevilmek için boynu bükük olanlar, sevilmediklerini anladıklarında cezalandırmaya kendilerinden başlarlar... Uyuyarak... Marliyn Monroe bir avuç ilaç almış yatağında uyuyor... Uyandıramıyorlar... Üçüncü kocası yazar Arthur Miller son derece alçakça günlüğüne Marliyn hakkında yazılar yazmış ve Marliyn’i İngiltere’de bırakıp Amerika’ya gitmiş. (Filmde yanlış anlaşıldığını söylüyor ama kitapta yazılanlara bakılırsa bence Marliyn, Arthur Miller’dan çok daha yürekli.) Marliyn’i uyandırabilmek için kapıları yumrukluyorlar... Oysa o uykuya kaçmış... Sığınmış. *** Hiç yaşadınız mı? Bazen sadece uyumak istersiniz. Siz günlerce, günlerce uyurken başınızda size hakikaten seven birileri muhakkak endişeyle saçınızı okşayıp yaşatmak için bir şeyler yedirmeye çalışır. Aslında onlar da bilirler, sadece uyumak iyi gelecektir. Uyumak... Uyku saklanmadır aslında. Herkesin eğlendiği, kahkahalar attığı bir doğum günü kutlaması, ödül töreni, gala, akşam yemeği, acı verici bir sınav gibidir bazen. Bir tuvalete kapanıp çıkmak istemezsiniz. Kapıların, fayansların, insanların yedikleri yemeklerin, birbirlerine söyledikleri kelimelerin anlamı nedir? Korku büyür. O kadar büyür ki bedenden dışarı çıkmaya çabalar... Önce büyük ter damlaları halinde. Sonra mideden çıkmak ister. Sonra bağırsaktan çıkmak ister... Sonra gırtlaktan çığlık olarak çıkmak ister... O anda kim kurtarabilir ki? Sadece uyku? Korkuya onlarca isim verilebilir... Ama nedeni tektir... *** Marliyn Monroe gibi efsanelerin sıradan bir ev kadınından farkının olmadığı tek nokta budur bence... Ya da bir erkeği bir kadından ayırmayan... Altmış yaşındakiyle on altısındakini buluşturan... Beni beyazperdede izlediğim Marliyn isimli kadınla ve sabah gazetede okuduğum Ahmet Altan’la birleştiren cümle: “Kendi gerçeğini bilen,gören, hisseden ve bu gerçekten kurtulmak isteyen insanoğlunun tek tedavisi,başkasının kendisine duyacağı sevgidir.” İclal Aydın | |
|
Etiketler |
iclal, sevilmek, susuz |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
S u s t u m . . . - İclal Aydın | Sevda | Şairler ve Şiirleri | 1 | 05 Aralık 2012 17:35 |
Bir Gölge - İclal Aydın | Liaaa | Şairler ve Şiirleri | 0 | 26 Mayıs 2012 18:03 |
Masallar - İclal Aydın | Sevda | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 26 Aralık 2011 04:55 |
Kar - İclal Aydın | Sevda | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 26 Aralık 2011 04:37 |
Umutsuz Aşk.. | İclal Aydın | Hesna | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 14 Temmuz 2009 00:20 |