05 Temmuz 2014, 14:48 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Neye Üzüleceğinizi İyi Seçin Belki rastlamışsınızdır, evvelki gün BBC Türkçe’de bir “depresyon” haberi vardı. Duygusal çöküntülerden daha az etkilenenlerin bunu nasıl becerdiğini araştırmışlar. Acaba neden kimileri başına kötü bir hal geldiğinde, zorluklarla karşılaştığında, birtakım kayıplar yaşadığında kendini yerlerden yerlere atıyor, kimileri olanları vakarla karşılıyor? Meselemiz bu. Geçen hafta en son “Neye sinirleneceğiz?” meselesini konuşmuştuk hatırlarsanız. Aslına bakarsanız ondan önce “neye üzüleceğiz”i konuşmalıydık belki de... Çünkü, esas “omuzda yük” budur bence. Yoran... Göğüs kafesinizi umutsuzluk hissiyle dolduran... Başkalarını, dış kapının mandallarını, kötülük, dedikodu meraklılarını, dost görünen düşmanları düşünüp niye üzülürüz mesela? Düşünmekten bir adım öteye gidelim, onlar yüzünden başımıza bir hal geldiğinde niçin üzülürüz? Niçin kalbimize bir ağırlık çöker? Hiç aklınıza geldi mi, belki de başına gelen hallere üzülmeyen insanların vakur duruşları, öyle görünmek istemelerinden değil, neye, kime üzüleceklerini iyi seçmelerinden, kötülüğün cezasını bir biçimde bulacağına olan inançlarındandır... ** Şimdi, başta bahsettiğim araştırmanın ve haberin detaylarını bir yana bırakayım, esas diyeceğime geleyim. Başkalarının sizinle ilgili söylediklerine ne kadar takılıyorsunuz? Hiç tanımadığınız bir insanın önyargılı düşünceleri kendinize bakışınızı etkiler mi mesela? Hayatınızı sorgular mısınız? Arkadaşlarınızı, dostlarınızı, sevgilinizi sorgular mısınız? Duygularınız dış etkenler tarafından kolayca sarsılabilir durumda mı? Dikkat edin, üzüntülerinizin neredeyse hepsi “dış kaynaklı”. Durduk yere bir insanın kendi kendini üzdüğünü, kendi kendine depresyona girdiğini hiç gördünüz mü? Lüzumsuzca enerjimizi alan, vaktimizi çalan tanıdık görünen yabancılar... ** Bazen diyorum ki, keşke 30 yaşımda bildiklerimi 20’lerime aktarmamın bir yolu olsaymış da vaktinde insanların laflarına daha az takılsaymış, neye üzüleceğimi daha iyi seçseymiş, daha az depresyona girseymişim. ** Küçük bir çocukken ya da o kadar gitmeyeyim, birkaç sene öncesine kadar, beni üzmek nasıl kolaydı bir bilseniz... Beni tanımayan insanların hakkımda ettikleri lafları duyup kahrolmuşluğum vardır. Tanıdığım ve arkamdan konuşan insanlara, “beni tanımıyor, tanısa kesin sever” diye hiç hak etmedikleri halde dostça, güleryüzlü davranmışlığım vardır. Birisi kötü bir söz etse, sinirden elimin ayağıma dolanmışlığı vardır... ** Şimdi ne diyorum biliyor musunuz? O senelere dönsem, kendi kendimi karşıma alsam, “Çıldırdın mı sen ne yapıyorsun” desem... “İnsanların önyargılarıyla hiçbir zaman savaşamazsın, sadece yoluna devam etmelisin” desem. “Seni tanımayan insanların hakkındaki düşüncelerine üzülmek sence manalı bir iş mi” diye sinirlensem. “Sana kötülük yaptığını bildiğin insanlarla arkadaşlık etmek, kendini sevdirmeye çalışmak nasıl bir saçmalıktır” diye kendimi azarlasam. Durmasam, o senelerde çalışan ve kendi ayaklarının üstünde durmaya çabalayan Melike’ye “En yakının dışındakiler seni hiç üzmesin, çünkü bir tek sen üzülürsün, herkes yoluna devam eder” desem... “Hatta ailen ve en can arkadaşların dışındaki tüm sözleri boşver, çoğu samimiyetten uzak, yaralama maksadına hizmet ediyordur çünkü” diye kendimi uyarsam.... Güzel olmaz mıydı? Hakikaten, şöyle bir geçmişe bakıyorum da, ne çok üzmüşüm kendimi. Boşu boşuna hem de. Boşu boşuna. Beni anlamak gibi bir sıkıntısı olmayan insanlara kendimi anlatmaya çalışmışım. Kötülüğümü düşünen, daha doğrusu sadece kendi iyiliğini düşünen insanlarla arkadaşlık yapmışım. Uzanan bir el varsa eğer, hiç düşünmemiş, samimiyetine inanmışım. Önyargılı insanların fikirlerini değiştirmeye çalışmış, değiştiremeyince de kahrolmuşum. Ne gereksizmiş. Nasıl da beyhudeymiş. İşte, diyorum ya, şimdi hissettiklerimi 20’lerimde hissedebilseymişim ya... Belki bana da dışarıdan bakan biri “başına gelenlere üzülmeyen, vakur insan” diyebilirdi. Halbuki be neye üzüleceğini doğru seçen ve olur olmaz her lafa gözyaşı akıtmayan, kolay etkilenmeyen bir insan olurdum esasında... Kim bilir, belki de insan bazı şeyleri yaşayarak, deneyimleyerek öğreniyordur ve bunun başka yolu yoktur... Yine de insan yüzde yüz doğru olduğunu bildiği bir gerçeği söylemeden edemiyor: Neye üzüleceğinizi iyi seçin. Gereksiz yere kendinizi kahretmeyin. Hayatı başka insanların laflarına göre yaşayamaz, dış kapının mandallarını memnun etmek için vakit harcayamazsınız. Bu sizin hayatınız. Bir de böyle düşünün, bakalım nasıl olacak. Alıntı - Melike Karakartal | |
|
05 Temmuz 2014, 23:24 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (1) | Cevap: Neye Üzüleceğinizi İyi Seçin En önemlisi; üzünülmemesi gereken insanlara üzülmeniz olacaktır. Hak edene hak ettiği kadar değer vermek gerekiyor,hak etmeyeni iyi niyetinizi, değer veriyormuş gibi gösterip oysa değerle bağdaşmayan yapmacık hareketlerine izin vermemelisiniz. Ki üzülen siz olursunuz. Ortalık artık benliğinde alakasız duygular besleyip, fakat insanlara iyi insan maskesiyle davranan insanlarla dolu. Bunun idrakinde olup temkinli bir hayat sürmek gerekiyor. |
|
Etiketler |
neye, secin, İyi, Üzüleceğinizi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Siz seçin, o bulsun... | Zen | İnternet Dünyasından Haberler | 0 | 26 Aralık 2012 18:19 |
En iyileri siz seçin! | Slipknot | Oyun Dünyasından Son Haberler | 0 | 25 Eylül 2010 16:45 |