IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

2Beğeni(ler)
  • 1 Post By CyBeR
  • 1 Post By Dedecan61

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05 Kasım 2021, 11:15   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Kalp ile gerçekten iman edebilmek için ne yapmak gerekiyor?




Hakîki iman, insanı harekete getiren, sahibini iyiye, doğruya, salih amele götüren muharrik kuvvet olmalı; eseri hayata fiilen intikal ederek mümini ve çevresini aydınlatmalıdır. İşte bu da inanılanı, hayatta tatbik etmekle, yani Allah'a ibadetle, salih amel adıyla anılan iyi ve doğru işler yapmakla ve güzel ahlâka ermekle olur. O halde, imansız olarak yapılan ibadet ve amel makbul değilse (ve nifâk alameti sayılırsa), amel ve ibadete sevketmeyen ve kalbde saklı kalan iman da kafi değildir.

Öyle ise, imanı kemâle erdirmek ve olgun bir hale getirmek için, Allah'ın emirlerine sarılmak, yasaklarından kaçınmak; yani salih amel lâzımdır. İşte ancak bu gibiler, Allah'ın rızasına ve sonsuz saadete ererler. Bunun içindir ki; amel imanın hakikatine dahil değil ise de kemâlinden olduğunda şüphe yoktur.

Esasen iman, beş duyumuzla hissedemediğimiz ama akıl ve kalbimizin ortak çalışmasıyla ortaya çıkan bir olgudur.

Bakara suresinin hemen başında ve bütün Kur'an’da bizden “gayba iman” yani görmediğimiz, duymadığımız ancak başta akıl, nihayetsiz delillerle varlığının olmazsa olmaz olduğuna inandığımız “Allah’a iman ve diğer iman esaslarına inanmamız” istenmektedir.

Hakiki iman sadece akılla olmadığı gibi, sadece kalp ile de olmuyor; bu ikisinin ortak çalışmasıyla olması gerekiyor.

Peki sevgi, korku, aşk, heyecan, ümitsizlik, coşku... bunlar akılla oluyor mu?

Ne zaman korktuk da beynimiz titredi? Ne zaman sevdik de gözlerimiz aşk ile yandı? Ne zaman üzüldük de haberi alan kulaklarımıza hüzün çöktü?

Bunların ve daha nice hislerin tamamı sadece kalpte hissedilmiyor mu?

Bütün bu hisleri iliklerine kadar kalbimizde yaşamayı bize kim öğretti?

Bunlar ister istemez olmuyor mu?

Hatta bazen kalbimiz heyecandan öyle çarpıyor ki, kontrol edemediğimizden, yapacağımız işe bile engel olabiliyor. Ama pır pır çarpmasının önüne geçmek için hiçbir şey yapamıyoruz.

Hepimizin bildiği ve yaşadığı bu tespitler sonrası gelelim sizin durumunuza.

Evvela şunu bilin ki aklen veya kalben olsun imanın dereceleri sonsuzdur. Yani insan “Ben inandım, ikna oldum, o zaman tamamdır bu kadar yeter!” asla dememeli. Çünkü iman akıntıya karşı yüzmeye benzer; yüzerken belli bir süratte gidersiniz ancak, burası iyiymiş deyip durduğunuz dakikada akıntı sizi gerisin geri, hatta fazla durursanız hareket ettiğiniz noktadan dahi geri götürür.

Onun için bir müminin canı ve şuuru tende olduğu müddetçe imanını arttırıcı tefekkürler yapmalı, başta Kur'an, hadis, siyer, tefsir ve özellikle de imanını inkişaf ettirici Kur'an tefsirleri okumalı ve internetten de olsa bu tarz derslerden istifade etmelidir. Sitelerimizde bunlara yönelik nice dersler vardır.

Siz çok şükür nihayetsiz deliller karşısında aklen iman etmişsiniz, ancak kalbinizde bunun tam karşılık bulamadığını ifade ediyorsunuz.

İşte size üç kısa tavsiye:

Evvela, unutmayınız ki şeytan var!

Onun işi zaten kalbe vesvese vermek ve özellikle de oradan çalışmaktır!

Onun için ilk başta şeytandan Allah’a sığının ve yardımı da ihlasla O’ndan isteyin!

Akabinde, mademki sorun kalbinizde, buna çözüm getiren Kur'an’ı dinleyin ve sık sık Allah’ı zikredin.

“Allah'a yönelen ve böylece Allah'ın hidayete erdirdiği kimseler; iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikri ile mutmain olan kimselerdir. Dikkat edin! Kalpler ancak Allah'ın zikri ile mutmain olur!” (Rad, 13/28)

Sonra da kendinizde, çevrenizde, dünyada, kâinatta olan biteni tefekkür edin.

Tefekkür muazzam bir ibadettir.

Ne kadar az tefekkür edersek o kadar gafletimiz artar. Ne kadar çok tefekkür edersek, Allah’ın isimlerini, sıfatlarını ve her şeyde tecellisini görür mutmain oluruz.

Bu tatmin bize bir taraftan “Elhamdülillah! Sübhanallah!” dedirtecek diğer taraftan cennet ümidini yeşertip, cehennem korkusunu da hissettirerek, kalbimizde muhakkak bir hareketlenme yapacaktır.

Misal olarak havayı tefekkür edelim;

Fenlerimiz kısaca diyor ki;

- Hava esas olarak oksijen ve azot atomlarından oluşmuş renksiz ve kokusuz bir gazdır.

- Sesi, ışığı, kokuyu, harareti... iletir.

- Rüzgâr olur serinletir, bulutları getirir, çiçekleri aşılar.

- İnsan ve hayvanların ciğerlerine girer pis kanı temizler.

- Bitkiler ve ağaçlar pis hava ile beslenir, hayvan ve insanlara lazım olan temiz havayı üretir.

- Dünyanın etrafındaki atmosfer katmanları havanın uzaya yayılmasını engeller.

- Kısaca havanın olmadığında, kısa zaman içinde başta insan olmak üzere dünyada bildiğimiz tarzda hiçbir canlı kalmaz!

Tefekkür edersek, yani bu ilmi tespitlerin arkasında kim var diye düşünürsek, göreceğiz ve anlayacağız ki bunların hepsinin kendi kendine olması imkânsız!

Bu şuursuz, kudretsiz, iradesiz, merhametsiz, akılsız, hikmetsiz, ilimsiz, cansız, cahil, kör, sağır... O ve N atomlarının bunca nihayetsiz işi, hem de aynı anda karıştırmadan, eline yüzüne bulaştırmadan yapması olacak şey midir?

Demek bu atomlar, zerreler birisinin memurudur! Birisinin emrinde çalışıyorlar!

Kur'an Fetih suresinde ne diyor;

“...Semavatın ve arzın orduları Allah'ındır!..” (Fetih, 48/4)

Evet! İşte bütün bu işleri idare eden Padişahı bulduk!

Peki o bütün bu işleri çevirip idare eden mutlak güç sahibi Padişah kitabında tefsiren ne diyor;

“Ben Allah’ım! Bana itaat edin ebedi huzuru bulun! Etmezseniz ebedi ceza çekeceksiniz!”

İşte bu ve benzeri tefekkürlerle öyle bir noktaya geliyoruz ki “Havf ve Reca” arasında kalıyoruz; dediğimiz gibi bir taraftan Cennet ümidi bizi heyecanlandırırken, bir taraftan Cehennem korkusunu iliklerimizde hissediyoruz. Bunlar da kalbimizde hareketlenmeler getiriyor.

Bu şuur ibadetimizdeki huşuyu; artan huşu da iman ve iman hakikatleri üzerindeki tefekkürümüzü artırıyor.

Unutmayınız ki, elinizi, kolunuzu, bacağınızı, gözünüzü belki kontrol edebiliyorsunuz ama kalbinizi edemiyorsunuz.

Elsiz, kolsuz, bacaksız, gözsüz olunabiliyor ama kalpsiz olunamıyor.

Özet olarak, bu kalbi oraya koyana, onu saat gibi çalıştırana, zamanı gelince de durdurana tam bir teslimiyetle yönelin, yardımı da ihlasla O’ndan isteyin, O’na teslim olun!

İşte o zaman inşallah imanınızı kalben nasıl hissettiğinizi göreceksiniz!

(Alıntı)

__________________

Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 05 Kasım 2021, 17:42   #2
Çevrimiçi
# Forum Dedesi #
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Kalp ile gerçekten iman edebilmek için ne yapmak gerekiyor?




Eline sağlık güncel konu..

__________________
Yahudi mi dediniz? onlar yumurtalarini pisirmek icin dunyayi atese vermekten cekinmeyen LANETLILERDIR!!!
Kullanıcı imzalarındaki bağlantı ve resimleri görebilmek için en az 20 mesaja sahip olmanız gerekir ya da üye girişi yapmanız gerekir.
 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
dini sorular


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Sülfatsız Şampuan Nedir, Gerçekten Kullanmanız Gerekiyor mu? Hestia Saç Modelleri ve Bakımı 4 28 Kasım 2020 03:49
Sabahları Zinde Olmak İçin Ne Yapmak Gerekiyor? Sevda Ah Erkekler 0 26 Ekim 2011 04:31
Kırık kalp gerçekten ağrıyor Hayal Ah Kadınlar 0 03 Mayıs 2010 11:56
Kalp Gerçekten Kırılıyormuş dreamy Sağlık Köşesi 2 22 Ağustos 2009 22:45