20 Mayıs 2014, 09:29 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | İslam'ın Tedaviye Verdiği Önem İSLAM DİNİNİN TEDAVİYE VERDİĞİ ÖNEM Sağlığın «iman»dan sonra insana verilmiş en bü*yük nimet olduğunu açıklayan İslâm Dini, hastalıkları da kulluk denemesi ve hatalara keffaret olarak değer*lendirmiştir. Muhterem Mü'minler! a - Hastalıklar insanin bir kusuru olmaksızın kul*luk denemesi gereği gelebilir. Bu gerçeği Rabbimiz şöylece bildirmektedir:«(And olsun sizi (kulluk denemesi için) biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsul*lerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. (Ey Pey*gamber!) sabredenleri müjdele.» (1) Bu âyet korunma tedbirlerine baş vurulduğu halde birden gelen ve sebebi kavranamayan hastalıklar için de bir açıklamadır. b - Hastalıklar dinimizin de öğütlediği korunma tedbirlerine başvurulmadığı için insanın kusurundan kaynaklanarak da gelebilir. Sıhhatini korumadığı için hasta olan insan şüp*hesiz günahkârdır. Ancak gerek kulluk denemesi sebe*biyle ve gerekse kulun kusuru nedeniyle gelen hasta*lıklar mutlak bir şer değildir. Acılarına sabredildiği, Peygamberimizin «tedavi olunuz» emrine bağlanıldığı, sürece hastalıklar hayra dönüştürülebilir. Kaldı ki has*talıklarda sıhhat nimetinin yüceliğini hatırlatmak, ölü*mü ve ebedî hayatı düşündürmek ve günahlara keffa*ret olmak gibi faydalar da vardır. Bu gerçeği açıklamak içindir ki, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:«Yorgunluk; hastalık, hüzün ve iç sıkıntısı gibi Müslümana ârız olan her musibet sebebiyle ve hattâ acı veren bir diken nedeniyle bile, Allah, mü'minin suçları*nın bir kısmım bağışlar (ve onu mükâfatlandırır).» (2) Bizler hastalığın mutlak anlamda bir şer olma*dığına, hayra dönüştürülebileceğine inanmak, ruhî di*renci ve ümidi artıran bu inançla hastalıklarımızı te*davi ettirmekle mükellefiz. Yüce Peygamberimiz hastalıklarımızı tedavi etme*mizi ve ettirmemizi şöylece emir buyurmuştur:«Ey Allah'ın kulları! Tedavi olunuz. Allah, ihtiyar*lıktan (ve ölümden) başka yarattığı her hastalık için bir deva yaratmıştır.» (3) Peygamberimiz, bu ve benzeri hadisleriyle ihtiyar*lık ve ölümün dışındaki her hastalığın bir tedavi şekli olacağına inanmamızı öğütlemiş ve onu aramamız ge*rektiğini de şu hadisleriyle duyurmuştur: «Her hastalık için bir deva vardır. Hastalığın de*vası bulunup - tatbik olununca hastalık Allah'ın izniy*le şifâ bulur.» (4) Peygamberimiz hastalıkları tedavi edebilmenin bir ihtisas mevzuu olduğuna da dikkatimizi çekerek şöyle buyurmuştur:«Allah her hastalık için bir şifâ yaratmıştır. Onu bilen bilir, bilmeyen bilmez.» Bilenler mütehassıs doktorlar olacağı için de Pey*gamberimiz hastalık halinde doktora gitmemizi öğütlemiştir. Sahabî Hilâl İbn-ü Yesâf şöyle anlatıyor: Hazreti Peygamber ziyaret etmek için bir hastanın yanına girdi. (Tedaviye muhtaç olduğunu görünce de Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. -Bir doktor çağırınız, buyurdu. (Allah'ın Resûlü'nden bu uyarıyı beklemeyen has*tanın aile fertlerinden) biri şöyle deyiverdi: Ya Resûlellah! Siz de mi doktor çağırmamızı öğütlüyorsunuz? - Evet, (ben de öğütlüyorum. Zira) Hz. Allah (ölüm ve ihtiyarlık dışında) halk ettiği her bir hastalık için bir şifa yaratmıştır. (Ancak şifa sebebi olacak mad*deyi ve tedavi usulünü bilen bilir, bilmeyen de bil*mez.) (5) Muhterem Mü'minler! İşini bilen doktorlara başvurmamızı öğreten dini*miz, mütehassıs olmayanların tedavi etmelerini ve hastalıklar üzerinde görüş beyan etmelerini de fertlere tecavüz olarak vasıflandırıp yasaklamıştır. Bunun için*dir ki Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:«Tıp bilmeyen ve) doktorluğu bilinmeyen kişi te*daviye kalkışırsa sebep olduğu zararı tazmin eder.» (6) Bir yolculuk sırasında taşla başından yaralanan bir sahabî, gusül abdesti alması gerektiğinde hastalığının artabileceği endişesiyle teyemmümle yetinmek istemiş, fakat arkadaşlarının yıkanması gerektigini söylemesi üzerine yıkanmış, bir süre sonra da ölmüştü. Durumu Peygamberimize arz ettiklerinde, dinin ru*hunu kavramaksızın görüş beyan ederek arkadaşlarının yıkanmasına ve dolayısıyla ölümüne sebebiyet veren ki*şiler hakkında Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: -Canları çıkasıca. Adamı öldürdüler. (7) Hutbemizde özetle açıklamaya çalıştığımız üzere İslâm Dininde hastalıkların tedavisine önem verildiği ve bazı hastalıklar için bizzat Peygamberimiz tarafın*dan tabii ilâçlar tavsiye buyrulduğu için İslâm âlimleri tıp ilmini farz-ı kifaye olan; yani her İslâm toplumun*da yeterince öğrenenin çıkması ile diğer mü'minlerin üzerin*den düşen bir ilim dalı olarak değerlendirmişlerdir. Bu anlayış sebebiyledir ki Müslümanlar İslâm Dini'ne bağ*lı olarak yaşadıkları tarihî asırlar boyunca Tıp'ta bü*yük çığırlar açmışlardır. Devrimizde İslâm Dini'ni gereğince öğrenmemiş bazı mü'minler tedaviye önem vermeyi dindarlıkla bağ*daşmaz gördükleri gibi Peygamberimizle sık sık temas edemeyen ilk mü'minlerden bazıları da aynı duyguyu taşımış olacaklar ki Allah'ın elçisi Peygamberimize so*rarlar: -Ya Resûlellah! Hastalıklarımızı tedavi ettirme*diğimiz için günaha girer miyiz? Allah'ın Resulü (bu suali şöylece öğüt vererek) cevaplandırır: -Ey Allah'ın Kulları! Tedavi olunuz. Zira bütün eksikliklerden beri ve yüceliklerle vasıflı olan Allah ihtiyarlığın dışında yarattığı her bir hastalık için beraberinde bir de şifa yaratmıştır. (8) İlk mü'minlerden Ebu Huzame (R.) de babasının şöyle dediğini anlatıyor. Hz. Peygamber'e sordum! -Ya Resûlellah! Duâlarla şifa talebinde bulun*mamız, ilâçla tedavi olmamız ve bir de koruyucu ted*birlerle korunmamız Allah'ın (bizim hakkımızdaki) ka*derini engeller mi? Ne buyurursunuz? Allah'ın Resûlü şu cevabı verdi: -Bunlar da Allah'ın kaderindendir. (9) Muhterem Mü'minler! Evet, tohum bitkiye, sperma döllenmeye kader ol*duğu gibi tedavi de hastalığa kaderdir. Bir anlamda kadere iman sebep-ne*tice ilişkilerine ve bu ilişkilerin sürekliliğine inanma*dır. Sebep olmaksızın netice almak yalnız Allah'a mahsustur. Biz tedavi olacağız ki şifa bulalım. Kaldı ki te*davi ile şifa talebinde bulunmak Allah'ın koyduğu dü*zene uymaktır. Zira Allah, sebepleri neticelere bağla*mıştır. Görünür sebeplere bağlanmaksızın Allah'tan duâ yoluyla şifa beklenemez mi? Elbetteki beklenir. Ne var ki Allah bizim duâmızı bizim istediğimiz şekilde ve za*manda kabul etmeye mecbur değildir. Bunun için biz*ler Allah'ın açtığı genel yolla; bilinen sebeplere yapışa*rak sonuç almaya çalışacağız. Yüce Rabbimden cümlemizi sıhhatte daim kılması*nı diler, hutbemizi bir âyetle bitiririm.«(Ey Peygamber! Kulluk denemesi gereği korku, fakirlik ve hastalık gibi bir yolla) bir felâkete uğradık*ları zaman, "Biz Allahın (kullarıy)ız ve ancak O'na dönüp gidicileriz" diyerek sabır gösterenleri müjdele. Rablerinin bağışlaması ve merhameti onların üze*rindedir. Onlar, evet onlar doğru yolda olanlardır.» (10) 1. Bakara, 156. 2. Tac, 3/189. 3. Tac, 3/199. 4. Tac, 3/198. 5. Zadül-Mead, 3/107. 6. C. Sağîr, 2/169. 7. S. Ebû Davud, B. FU-Mecruhi Yeteyemmemü. 8. İ. Mace, Hn. 3436. 9. S. Tirmizi, Hn. 2066. 10. Bakara,156-7. (alirizademircan) | |
|
Etiketler |
tedaviye, verdiĞi, İslamın, Önem |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İslam dininin yardımlaşmaya verdiği önem nedir? | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 09 Ağustos 2011 13:04 |
İslâm’ın ilme verdiği önem hakkında biraz bilgi verir misiniz? | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 09 Ağustos 2011 12:47 |
İslam’ın yardımlaşmaya verdiği önem hakkında biraz bilgi verir misiniz? | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 09 Ağustos 2011 12:45 |
İslâm âleminin ve Osmanlıların bitkilerle tedaviye yaklaşımları | Kalemzede | İslamiyet | 0 | 12 Temmuz 2011 01:29 |
Atatürk'ün İletişime Verdiği Önem | Lady | Atatürk Köşesi | 0 | 09 Nisan 2011 16:25 |