04 Eylül 2012, 23:27 | #1 | |||||
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Ölümcül Uğursuzluk - Hasibe Çerko Ölümcül Uğursuzluk hasibe çerko “ Hiçbir şey hiçbir zaman olmuş bir şeyi hiç olmamış kılamaz.” PAPİNİ – KAÇAN AYNA Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Toprağa saplanmış gözlerinde uçurumların çağrısı mı var? Maviliklere alışamamış gibisin. Uçurtman seni, zamanın akıp gitmediği bir yere mi götürdü? Serçelerin bacaklarına uzanmış câlût bir el, kara bir urganla bağlamış onları biliyor musun? Diğer çocuklar dediler ki: “Kıpkızıldı ipi tutan eller ve kocaman gölgesi vardı, küçücüktü oyun alanımız… Şarkı söylüyorduk hepimiz. Öfkesinden kudurmuş bir adam: ‘İnsan yavruları ne olacak! Yakında görüşürüz!’ dercesine başını salladı. İçimizden cesur biri: ‘Maskelerinizi çıkarmadan mı?’ diye bağırdı. Adam, oyunumuzu bozacak diye çok korktuk! Taşlarımızı sakladık kerevetlerin içine. Elimize sapan almayalı çok olmuştu. Kuşların ürkmesinden korkuyorduk. Keşke birimiz almış olsaydı da oyunumuzu bozmaya çalışan şu adama bir gözdağı verseydik!” Bunları söylerken tedirgindiler. Durmadan etrafa bakınıyorlardı. Sonra da adamın, birdenbire değişen tavrını ve kendi kendisiyle konuşmasını anlattılar: “Ya içimizden yükselen küf kokusu ve yüzümüzden yayılan huzursuzluk açığa çıkarsa ve bizi ele verirse! Ya korkularımız ve zayıflığımız… İçimizdeki iblis bizi yarı yolda koyarsa! Yoo, hayır! Maskemi çıkaramam. Üstelik kalbimi nasıl diriltirim? Ben pörsütmedim mi onu yaşlı bir sığırtmaç gibi? Çocuklara asla gülmemeyi ve komiklik yapmamayı nasıl da becerdim! Hem çok kötüyüm ben. Yıkmayı çok sevdim. Benliğimi kemirip duran fesat düşünceleri okşayıp besledim, devleşti kıskançlığım. Köstebekleri çiğnedim, ekinleri yaktım, bir huzur evindeki yaşlıları, bir camiye sığınan aileyi parçaladım. Küçük bir kız çocuğu pencerede babasını beklerken, elindeki portakal kabuklarını yola atıyordu. Onu bir vuruşta aşağı indirdim. Paslı bir bisiklette ekmek kemiren başka bir çocuğu aynı anda düşürdüm. Tek tük aceleci gölgeler geçiyordu evlerin önünden gece yarısı, birdenbire bir panter gibi karşılarına çıkıp boğazladım. İçim bomboş, ruhum ağır. Şeytanın tasarlama gücü var beynimde. Mutluluğu karartarak hiçliğimin öcünü aldım dünyadan ve büyük haz duydum. Ölü annesini ağlayarak arayan ve sümüğü akan çocuğu havaya uçurunca bile keyiflendim. Soğukkanlılığıma dayanamayıp isyana kalkışan ve ağır tanklarımın önüne atılan bir kızı ezdim. Kemiklerinin çıtırtısını duydum. Yaşamı hep yadsıdım ben. Kimim? Neyim var benim? Bir hayvan mıyım? Hayır, mümkünü yok bunun. Hayvanlar, layıkıyla tat alıyorlar çünkü benlik diye bir şeyleri yok. Pekiyi o zaman! Bir hayvan bile olamamışken nasıl insan olacağım? Neydi ruhumuzu öldüren şey bir gerçekliği olmadığı halde? Yarı aralık ağzımızı, kurbanımıza çevirip beklediğimiz an, tanıyamamaktan mı korktuk kendimizi? Ve aynalara bakamadık mı bakamadığımız gibi kendimize mezarlıklardan? Duymadık mı seslerini ölülerin? Yaşamı seviyordum, olabilecek en yüce, en güzel yaşamı ama onu çevremde görmüyordum. Başkalarına göre hali vakti iyi olanlarda bile. İnsanlar; yaşamınızın tümü, kendi kendinizi lanetlemek için tasarladığınız korkunç bir oyundur. ‘Ne yapmalı?’ demek için hiç şansım kalmış mıdır?” dedikten sonra sustu adam. Beklediği yanıt, arkadan geldi: “Cesedimi gözlerine takacaksın bir rozet gibi!” Kendisiyle konuşan ölü çocuğa baktı adam. Çıldırmıştı. Kekeleye kekeleye: Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. “Asla bırakmayacağım kollarını boynumdan, hep orada olacak, öyle kalacaksın. Hiçliğimi hatırlatacak cesedin yaşam üstüme diktikçe arsız bakışlarını” dedi. Donuk bir sesle mırıldanarak, “herkes duydu yeryüzüne yayılan kokuyu; hülya çiçekleri böyle güzel kokarmış. Kızılcıkla yüklenmiş çölde yürüyor develer mayhoş severmişsin diye. Çıngıraklarını duyuyor musun? Hörgücüne bir annenin nefesi doldurulmuş develer bunlar. Şerbeti kimse içecek mi senden başka? Boz bir fırtına kapladı dört yanı, gökyüzüne bakınca siz. Haklısın bakmamakta maviliklere. Başta incittim seni, sonra ürküttüm şehrinin sokaklarında gezinirken. Dinginliğine katlanamadım yüreğinin, coşkuyla koşup oynamana da. Sen çocuktun! Çocukluk ise bir şeydi” dedi. Göz çukurlarından gri bir toz bulutu kalktıktan sonra mırıldanmaya devam etti.
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] | |||||
|
Etiketler |
ölümcül |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Uğursuzluk | Zen | Tarih | 0 | 16 Mayıs 2014 20:50 |
Hasibe Çerko: ‘Filozofları çekilmesi güç bir çileyle yazdım’ (Dursun Kabaktepe) | Sevda | Felsefe | 1 | 04 Eylül 2012 23:35 |
Cemal Süreya - Hasibe Ayten | Rüzgar | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 06 Ocak 2012 23:48 |
Ay - Hasibe Ayten | Rüzgar | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 06 Ocak 2012 23:46 |