Çevrimdışı

SEVGİLİ okuyucularım, birileri bizimle oyun oynuyor. Birileri bizi kandırıyor. Şimdi değineceğim olayı daha önce Melih Aşık yazdı.

Önce olayın kısa geçmişine bakalım. Hükümet, yeni bir hızlı tren hattı yapılacağı gerekçesiyle İstanbul’un Anadolu ile demiryolu bağlantısını kesti ve mevcut demiryolunu sökmeye başladı.

Birkaç yıl boyunca İstanbul’la Anadolu arasında tren seferi yapılmayacak.

Ancak bu işin perde arkasında başka dümenler dönüyordu. Burada yazdık belgeledik. Türkiye’nin bütün değerli mülklerini eşe dosta, yandaşlara, yerli ve yabancı işbirlikçilere peşkeş çekenlerin önünde şimdi muhteşem bir pasta vardı:

Haydarpaşa Garı ve çevresi, Ortada tarihi bir bina var. Bunun başka bir benzeri Türkiye’de yok. Ayrıca garın çevresinde boş araziler var. Bunlar son zamanlarda çok büyük değer kazandı.

Oturup bir karar verdiler: “Biz buraları da satalım. Çok büyük rant elde ederiz. Arazileri yandaşlara veririz, oteller ve alışveriş merkezleri yaparlar. Hatta yeni imar planları hazırlatıp rezidanslar, plazalar, konutlar yaptırırız. Adamlarımız köşeyi döner, biz de para kazanırız. Gar binasını da otel ve alışveriş merkezi yaparız, yine büyük para sağlarız.”

Ama ortada çok büyük bir engel vardı! Haydarpaşa’ya hem Anadolu’dan, hem de çevre yakın iller ve banliyölerden günde yüzlerce tren gelip gidiyordu. Bu gar binasını her gün işine ve evine trenle giden on binlerce insanımız kullanıyordu.

O halde ne yapılmalıydı? Nasıl bir mazeret uydurulmalıydı?

Çözümü hemen bulundu!

Haydarpaşa ve çevresini ele geçirmek için buraya tren seferlerini durdurmak, demiryolu hattını iptal etmek gerekirdi. Bunun güya örtüsü de Eskişehir-İstanbul arasında yeni bir hızlı tren projesi başlatmaktı. Kamuoyu bu bahane ile uyutulacaktı.

Peki, ama o proje bitince ne olacak

O zaman trenler Haydarpaşa’ya değil kilometrelerce ötedeki Söğütlüçeşme istasyonuna gelip gidecek, Haydarpaşa satışı böyle gerçekleşecek ve rant böyle elde edilecekti.



***



Burada kafamı kurcalayan bir soruyu sormak zorundayım. İstanbul, ne yazık ki deprem bölgesinin tam ortasında yer alan 15 milyonluk bir kent.

Allah korusun, varsayalım İstanbul da fena bir deprem oldu… Ve İstanbul’la Anadolu arasında demiryolu ulaşımı yok. Kalacağız sadece karayoluna, otoyola. Yine varsayalım, otoyol depremden hasar gördü ve bozuldu.

İstanbul’a nasıl ulaşacaksınız?

1999 Marmara depreminde demiryolunun ve karayollarının önemini gördük. Artık demiryolu yok!

Bazıları belki “Denizden ulaşılır” diyecek. Devletin elinde bir tek gemi bile kalmadı. Bütün yük ve yolcu gemilerimizi ölmüş eşek fiyatına yerli ve yabancılara sattılar.

Dua edelim, deprem olmasın!



***

Sevgili okuyucularım, bu yazıyı neden yazdığıma gelince!.. Esas bolüme şimdi geliyorum. Elimde Melih Aşık’ın yayınladığı belge var. 30 Ocak 2012 tarihli bu resmi yazının altında TCDD’nin en üst düzey iki yetkilisinin kapı gibi imzaları yer alıyor.

Genel Müdür Yardımcısı İsmet Duman Ve Genel Müdür Süleyman karaman.

Bir ibret belgesi olan devlet ciddiyetini (!) ayaklar altına alan ve Türk milletinin nasıl kandırıldığını gösteren bu resmi yazıyı özetliyorum:

“Bilindiği gibi Ankara-İstanbul yüksek hızlı tren projesi 25 Kasım 2011′de başlamış ve 15 Aralık 2011′de yer teslimi yapılmıştır. -Söz konusu demiryolu hattında yapılan çalışmalar kamuoyu tarafından özellikle takip edilmektedir. Hattın kapanması hususuna yoğun eleştiriler yapıldığı malumunuzdur.” Facia şimdi başlıyor: “Yer teslim protokolünde belirtildiği üzere, 1 Şubat 2012 tarihi itibariyle hattın trafiğe (trenlerin işleyişine) kapatılması ve (rayların) söküm işlemlerinin başlaması öngörülmüştür.

Ancak sözleşmenin 8,3 maddesine göre 16 Aralık 2011 tarihine kadar yüklenici (Müteahhit firma) tarafından sunulması gereken iş programı halen resmen sunulmamış ve Kuruluşumuza iletilmemiştir.” Rezalet, resmi yazıda şöyle devam ediyor:

“Ayrıca hattın kapanmasına iki gün kalmasına rağmen, yüklenicinin, söküm işleri de dâhil, nerelerde hangi çalışmayı yapacağı bilinmemektedir.”

Gördüğünüz gibi demiryolu hattı iptal edilmiş ama yüklenici firma toz olmuş! Nerelerde hangi çalışmayı yapacağını koskoca TCDD Genel Müdürü bilmiyor.

Peki, böyle bir durumda ne yapılmalıdır?



Pratik Türk zekâsı derhal devreye sokulmalıdır! Genel Müdür de öyle yapıyor ve yazı şöyle devam ediyor:



“Bu bağlamda, demiryolu hattında söküm işlemlerine ve diğer çalışmalara ivedilikle başlanması…

Daha önceden öngörüldüğü üzere 1 Şubat 2012 tarihi itibariyle demiryolu hattında en az beş yerden, yoğun olarak KAMUOYU TARAFINDAN GÖRÜLEBİLECEK şekilde çalışmaların yapılması…”



***

Olayı, rezaletin boyutunu görüyorsunuz. Ortada yüklenici bir Müteahhit firma var. Bunlarla sözleşme imzalanmış. Ancak firma iş programını zamanında sunmadığı için ne yapılacağı bilinmiyor.

Bu durumda kurtuluşu göz boyamada gören TCDD Genel Müdürlüğü, ilgili birimleri yazıyla uyarıyor, iş programının hazırlanmasını istiyor, aksi takdirde demiryolu hattında trenlerin işlemesine devam edilmek durumunda kalacağını bildiriyor. Ama en acıklı olan bölümde kamuoyunun kandırılması isteniyor “Kamuoyu tarafından görülecek şekilde, çalışmaların en az beş yerde yapılması!..”

İstanbul’un Anadolu ile tren bağlantısı “Hızlı tren yapacağız” numarasıyla kesiliyor. Ancak ortada ne bir iş programı var, ne de çalışmanın nerelerde yapılacağı belli. Yüklenicinin arazide nerede ve hangi çalışmayı yapacağı bilinmiyor… Çünkü yüklenici arazi olmuş!

Belli olan ilk şey, kamuoyunun kandırıldığı!

Belli olan ikinci şey, bu ciddiyetsizlik doğrultusunda devletin ve milletin paraları oluk gibi akıtılacak.

Üçüncüsü, Haydarpaşa ve çevresi, hızlı tren numarasıyla peşkeş çekilecek.

Dördüncü ve en kesin olanı, bu resmi yazıda itiraf edilen gerçeklerin hesabı hiç kimseden sorulmayacak!

Tayyipgillerin yeni hızlı tren projesi, işte böyle başlıyor.

Vatana millete hayırlı olsun!

Emin Çölaşan
Sözcü