06 Aralık 2017, 21:43 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Uygar Toplumun Sonu * John Locke Uygar toplumu oluşturmak üzere insanların bir araya gelmelerinin amacı, yaşamın, özgürlüğün, malların, Locke’un genel olarak mülkiyet adı altında topladığı şeyin doğal korunmasıdır. Ülke toplumunun ve yönelimin amaçları: 123. Şayet insan doğal durumda benim dediğim kadar özgürse, kendi kendisinin ve elinde bulunan şeylerin salt efendisiyse, en büyüğe eşitse, hiç kimseye bağımlı değilse, neden o özgürlükten, o egemenlikten soyunur? Neden başka bir gücün egemenliğine ve denetimine girer? Yanıtlaması kolay bir soru. Doğa durumunda, insanın dediğimiz gibi bir hakkı bulunmasına karşın, o haktan yararlanacağı hiç de kesin değildir ve o hak sürekli olarak başkalarının saldırısına uğrar. Çünkü tüm insanlar baş olduğundan, herkes eşit olduğundan, çoğunluk hak dengesini, dürüstlüğü gözetmediğinden, bu durumda, insanın malından yararlanması güvence alımda değildir, insan bu durumda dirlik içinde değildir. İnsanları, özgür olmakla birlikle korku dolu ve sürekli tehlike karşısında bulunan bu durumdan çıkmaya zorlayan işte budur. Görüyoruz ki, insanların bir toplum peşinde gitmeleri, birbirlerinin yaşamlarını, özgürlüklerini ve mallarını korumak amacıyla bir bütün oluşturmak üzere daha önce bir araya gelmiş ya da bir araya gelmek niyetinde olanlara katılmak istemeleri boşuna değilmiş. Bu korunacaklara sahip olunanlar diyorum. 124. İşte bu nedenle insanların bir topluluk halinde birleşmekteki, bir yönetime boyun eğmekteki en büyük amacı, başlıca amacı, sahip olduklarını korumaktır. Doğal durumda bu korumayı gerçekleştirmek için birçok şey eksiktir. Önce, yerleşmiş, bilinen, ortak kabul görmüş, hakkı ya da haksızlığı, adaleli ya da adaletsizliği gözler önüne seren, çıkabilecek uyuşmazlıklara son vermekle ortak ölçü diye alınacak yasalar yoktur. Çünkü, her ne kadar doğanın yasaları düşünen varlıkların hepsi için açık ve anlaşılabilirse de, insanlar gerek çıkarları nedeniyle gerek bu yasaları incelememiş olmalarından doğan bilgisizlikleriyle, kendilerini ilgilendiren bir özel durum ortaya çıktığında, onları yani doğa yasalarını, sıkı sıkıya uymaya zorunlu oldukları bir şey gibi düşünmeyi pek istemezler. 125. İkinci olarak, doğal durumda, yan tutmayacak, tüm uyuşmazlıkları yerleşmiş yasalara uygun biçimde çözüme bağlama yetkesini elinde tutacak, varlığı kabul görmüş bir yargıç yoktur. Çünkü doğal durumda, herkes yargıç olduğundan herkes doğanın yasalarını uygulatma, yasaya karşı gelinmesi durumunda ceza verme yetkisiyle donatılmıştır. İnsanoğlu yan tutar olduğundan, hele kendisi, kendi çıkarları söz konusu olduğunda, tutku ve öç isteği ona aşırı işler yaptırır, sonu kötü gelecek uçlara atar, pek çok adaletsizlik suçu işletir. Kendilerini ilgilendiren işlerde insanlar pek ateşlidirler, halbuki başkaları söz konusu olduğunda savsaklayıcı ve soğuk davranırlar. Bu da pek çok adaletsizlik ve düzensizliğe yol açar. 126. Üçüncü olarak, doğal durumda, genellikle verilmiş bir yargıyı destekleyip uygulayabilecek bir makam yoktur. Suç işlemiş kimseler önce, ellerinden geliyorsa, adaletsizliklerini desteklemek için kaba güç kullanırlar. Gösterdikleri direnç bazen cezalandırmaya girişen için tehlikeli, hatta öldürücü olabilir. 127. İşte bunlardan ötürü, doğa durumunun tüm iyi niteliklerine karşın, insanlar o durumda kaldıklarında tatsız koşullara düşmeleri kaçınılmaz olduğundan isteye isteye uygar toplum biçiminde yaşamaya yönelirler. Doğa durumunda bir süre bir arada yaşayan birkaç kişiye bunca seyrek rastlamamızın nedeni budur. O insanların o durumda karşılaşabilecekleri olumsuzluklar, her insanın başkalarına ceza verme yetkisinin düzensiz ve belirsiz biçimde kullanılması, onları bir yönetimin yerleşmiş yasalarını aramaya, bir sığmak bulmaya ve mülkiyetlerinin saklanması peşinde gitmeye iter. İşte bundan, yalnızca bundan dolayıdır ki, insanoğlu cezalandırma yetkisini öylesine isteye isteye elinden çıkarır ve o yetkiyi işletmek için seçilip atanmış kişiye aktarır, topluluğun ya da toplulukça izin verilmiş kimselerin uygun gördükleri kurallara uymayı kabul eder. Gerek toplumların gerek yönetimlerin kendilerinin olduğu kadar yasama erkiyle yürütme erkinin hukukunun başlangıcı işte budur. 128. Çünkü doğa durumunda insanın masum tatlar alma özgürlüğünden başka iki türlü yetkisi vardır. Birincisi, doğanın yasalarının özüne uygun olarak ve onlar elverdiğince insanın kendisinin korunup ayakta kalması ve başkalarının korunup ayakta kalmaları için uygun bulduğu her şeyi yapmaktır. Söz konusu yasalar herkes için ortak olduğundan o insan ve öteki insanlar bir topluluk oluştururlar, kendilerini başka yaratıklardan ayıran bir toplum kurmuş olurlar. Kötü insanların bozması olmasaydı, başka hiçbir topluma gerek kalmayacaktı, insanların birbirlerinden ayrılıp doğal topluluğu bırakıp daha ufak toplumlar kurmaları gerekmeyecekti. İnsanın doğa durumunda sahip olduğu öteki güç, yasalara karşı işlenmiş cürümleri cezalandırmaktır. Özel ve ülke yönetmeyi öngörmüş yani politik bir topluma katıldığında, insan soyunun geri kalan kesiminden ayrı bir topluluğun içine girdiğinde bu güçlerin ikisi de elinden gider. 129. insanın kendisinin korunması ve ayakla kalması ile insanların geri kalanının korunmaları ve ayakta kalmaları için uygun gördüğü her şeyi yapma gücü olan birinci yetkiden, bu yetki, toplumun yasalarıyla ve hem vazgeçenin hem toplumdaki öteki kişilerin korunmaları ve ayakta kalmalarının gerektirdiği biçimde düzenlensin ve kullanılsın diye vazgeçilir. Toplumun söz konusu yasaları, insanın doğanın yasalarına göre sahip olduğu özgürlüğü birçok bakımdan kısıtlar. 130. Anlatımını cezalandırmakla bulan öteki yetki de elden çıkarılır ve insan daha önce doğanın yasalarını uygulatmak için, yalnızca kendi yetkesine dayanarak ve istediği doğrultuda kullanabildiği tüm doğal gücünü verebilir. Dediğim gibi, bu ikinci yetki, bu doğal güç, bir toplumun yürütme gücüne yardım etmek, onu güçlendirmek amacıyla ve o toplumun yasalarının istediği yönde elden çıkarılabilir. Çünkü, bir insan, aynı toplumdaki başka insanların çalışmaları, yardımları ve birlikteliklerinin verdiği rahatlık ve kolaylıklardan yararlandığı yeni bir durum içinde olduğundan, ayrıca, politik bütünün tüm gücünün koruması altında bulunduğundan, kendini düşünmek, kendisinin gereksinimlerini gidermek için sahip olduğu doğal özgürlükten ayrılmak zorundadır. Evet, o özgürlüğü elden çıkarmak zorundadır, çünkü katıldığı toplumun gönenci ve güvenliği böyle istemektedir. Bu yalnızca gerekli değil, aynı zamanda, toplumun öteki üyeleri de aynı şeyi yaptıklarından, dürüst, doğru bir davranıştır. 131. Bununla birlikte, bir topluma girenler, doğal durumda sahip oldukları özgürlük ve iktidarı, yasama yetkesinin bunları kendisinin uygun bulduğu ve toplumun iyiliğinin gerektirdiği yolda kullanabilmesi için, toplumun ellerine teslim ederler. Ne var ki, bu kimseler kendilerini daha iyi koruma ve ayakta tutmaktan başka bir niyet beslemeksizin herhalde aklı başında bir kimsenin daha kötüsünü elde etmek amacıyla içinde bulunduğu durumu değiştireceği düşünülemez doğal haklarım böylece verince, kendilerinin kurduğu toplumun yetkisi, iktidarı ya da yasama yetkesinin hiçbir zaman kamu yararının istediği sınırların daha ilerisine geçmesi beklenemez. Bu yetki herkesin ayrı ayrı sahip oldukları şeyleri güvence altına almaya ve saklamaya, sürdürmeye indirgenmelidir. Bu yapılınca yukarıda sözünü ettiğimiz ve doğal durumu onca tehlikeli ve rahatsız kılan üç olumsuz nitelikten kaçınılmış olacaktır. Böylelikle, bir topluluğun yasama erkini ya da egemen erkini elinde tutan her kim olursa olsun, yönetimi aklına estiği gibi ve hemen uygulama sırasında oluşturulmuş değil, yerleşmiş ve halkça tanınan yasalara göre yürütmek, uyuşmazlıkları o yasalara göre çözümleyen çıkar düşüncesi olmayan ve denkliği gözeten yargıçlar görevlendirmek, topluluğun kolluk güçlerini topluluk içinde yalnızca o yasaları uygulatmak ya da topluluk dışında yabancı saldırıları önlemek ya da bastırmakta kullanmak zorundadır. Bütün bunları yaparken halkın dirliğinde güvenliğinden ve iyiliğinden başka bir şey düşünmeyecektir. John Locke.
__________________ Ey iki adımlık yerküre; senin tüm arka bahçelerini gördüm ben. | |
|
Etiketler |
john locke, uygar toplumun sonu |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
John Dewey Biyografisi,John Dewey Hayatı,John Dewey Yaşamı,John Dewey Kimdir? | AftieL | Bilim Adamları | 0 | 18 Mayıs 2014 20:01 |
John Locke’de Metafizik | Ecrin | Felsefe | 0 | 06 Aralık 2011 20:55 |
John Locke Kimdir? | Afrodit | Felsefe | 0 | 05 Ağustos 2011 23:52 |
John LOCKE | YapraK | Felsefe | 0 | 30 Mart 2009 17:39 |