IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

2Beğeni(ler)
  • 2 Post By Kalemzede

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 18 Mayıs 2012, 22:44   #1
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Friedrich Engels: “Adları değişince, değişmiş sanıyorlar...“





Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.


Bazı sosyalistler, son zamanlarda, otorite ilkesi diye adlandırdıkları şeye karşı düzenli bir haçlı seferine girişmişlerdir. Şu ya da bu eylemin otoriter olduğunu söylemek onu mahkum etmeye yetmektedir. Bu özet davranış biçimi o denli kötüye kullanılmıştır ki, soruna biraz daha yakından bakmak bir zorunluluk olmuştur. Sözcüğün burada kullanıldığı anlamda otorite, şu demektir: bir başkasının iradesinin bizimkine dayatılması; öte yandan otorite, boyuneğmeyi öngörür. Bu iki sözcük kulağa hoş gelmediğinden ve bunların temsil ettikleri ilişki boyuneğdirilen taraf için kabul edilebilir olmadığından, sorun, bundan kurtulmanın bir yolu olup olmadığı, mevcut toplam koşullar veri olarak alındığında- bu otoritenin artık bir anlam taşımayacağı ve bunun sonucu olarak da, yok olmak zorunda kalacağı bir başka toplumsal sistemin yaratıp yaratamayacağımızdır. Bugünkü burjuva toplumun temellerini oluşturan iktisadi -sınai ve tarımsal- koşulları incelediğimizde, bunların, yalıtılmış eylemlerin yerine, gittikçe bireylerin birleşik eylemlerini koyma eğilimi taşıdıklarını görürüz. Yüzlerce işçinin buharla işleyen karmaşık makinelerin başında durdukları büyük fabrikaları ve atelyeleriyle birlikte modern sanayi, ayrı ayrı üreticilerin küçük atelyelerinin yerini almıştır; küçük kayıkların ve yelkenlerin yerini nasıl buharlı gemiler almışsa, karayollarındaki binek ve yük arabalarının yerini de, demiryolu vagonları almıştır. Tarım bile, gittikçe, küçük mülk sahibinin yerine yavaş yavaş, ama acımasızca, ücretli emekçilerin yardımıyla geniş toprak parçalarını işleyen büyük kapitalisti geçiren makinenin ve buharın egemenliği altına girmektedir. Birleşik eylem, birbirine bağlı olan süreçlerin karmaşıklaşması, her yerde, bireylerin bağımsız eylemlerinin yerini almaktadır. Ama birleşik eylemden sözeden, örgütlenmeden sözetmektedir; otoritesiz örgütlenme diye bir şey olabilir mi? Bir toplumsal devrimin, servet üretimi ve dolaşımı üzerinde şu anda otorite sahibi olan kapitalistleri devirdiğini düşünelim. Anti otoritercilerin bakış açısını tamamıyla benimseyerek, toprağın ve iş aletlerinin, bunları kullanan işçilerin kolektif mülkiyetine geçtiğini düşünelim. Bu durumda otorite kalkmış mı, yoksa yalnızca biçim mi değiştirmiş olacaktır? Görelim bakalım. Örnek olarak bir pamuklu iplik atelyesini alalım. Pamuk, iplik haline gelmezden önce, birbirini izleyen en az altı işlemden geçmek zorundadır, ve bu işlemlerin büyük bir kısmı ayrı ayrı odalarda yapılır. Dahası, makineleri işler durumda tutmak için, buhar makinesinin başında duran bir makiniste, günlük onarımları yapacak bir teknisyene ve bütün işleri ürünleri bir odadan ötekine aktarmak olan daha birçok işçiye vb. gerek vardır. Bütün bu işçiler, erkekler, kadınlar ve çocuklar, işlerini bireysel özerkliğe hiç aldırmayan buharın otoritesi tarafından saptanan zamanlarda başlatmak ve bitirmek zorundadırlar. Şu halde, işçiler, ilkin bu iş saatlerini kabul etmelidirler; bu saatlere, bir kez saptandıktan sonra, ayrıcalıksız herkes uymalıdır. Bunun ardından, dağıtımına vb. ilişkin belirli sorunlar ortaya çıkar ki, eğer tüm üretimin bir anda durması isteinilmiyorsa, bu sorunların anında çözülmeleri gerekir; bunlar ister her iş dalının başına yerleştirilmiş olan bir delegenin kararıyla çözümlensin, ya da ister, eğer olanağı varsa, çoğunluk oyuyla çözümlensin, tek bireyin iradesi buna her zaman boyuneğmek durumunda olacaktır, ki bu da sorunların otoriter bir biçimde çözülmesi demektir. Bir büyük fabrikanin otomatik mekanizması, işçi çalıştıran küçük kapitalistinkinden çok daha despotiktir. İnsan, iş saatleri konusunda bu fabrikalarının üzerine hiç değilse şunları yazabilir: Lasciate ogni autonomia, voi che entrate! İnsan, bilgisinin ve yaratıcı dehasının yardımıyla doğa güçlerine nasıl boyuneğdirdiyse, beriki de insanı, kendisini kullanması ölçüsünde, her türlü toplumsal örgütlenmeden bağımsız gerçek bir despotizm altına sokarak ondan intikam almaktadır. Büyük sanayideki otoriteyi ortadan kaldırmayı istemek, sanayiin kendisini ortadan kaldırmayı, gerisin geriye çıkrığa dönmek üzere buharlı çıkrığı yoketmeyi istemekle aynı şeydir. Bir başka örnek olarak demiryolunu alalım. Burada da sayısız bireylerin işbirliği yapmaları mutlaka zorunludur, ve bu işbirliği kesenkes saptanmış olan saatler içinde yapılmalıdır ki hiç bir kaza olmasın. Burada da, işin ilk koşulu, bütün ikincil sorunları çözümleyen bir egemen iradenin bu irade ister tek bir delege tarafından, ya da ister ilgili kimselerin çoğunluğunun kararlarını uygulamakla yükümlü bir komite tarafından temsil ediliyor olsun bulunmasıdır. Her iki durumda da, çok belirgin bir otorite vardır. Dahası, demiryolu sorumlularının sayın yolcular üzerindeki otoritesi kaldırılacak olsa, harekat ettirilen ilk trenin başına neler gelmez ki? Ama, otorite, hem de müstebit bir otorite zorunluluğu, açık denizdeki bir gemideki kadar başka hiç bir yerde bu denli açık değildir. Burada, bir tehlike anında, herkesin yaşamı, herkesin tek bir kişinin iradesine anında ve kayıtsız şartsız uymalarına bağlıdır. Bu gibi savları anti-otoritercilerin en azgınlarının karşılarına koyduğumda, verebildikleri tek yanıt şu oldu: Evet, bu doğru, ama bu durumda bizim delegelerimize verdiğimiz şey otorite değil, yetki devridir! Bu baylar şeylerin adlarını değiştirdiklerinde şeylerin kendilerini değiştirdiklerini sanıyorlar. Bu derin düşünürler tüm dünyayı işte böyle alaya alıyorlar. Böylelikle gördük ki, bir yanda, nasıl devredilmiş olursa olsun, belirli bir otorite, ve öte yanda da, belirli bir boyuneğme bunlar her türlü toplumsal örgütlenmeden bağımsız olarak, içinde üretim yaptığımız ve ürünleri dolaşıma soktuğumuz maddi koşullarla birlikte bize dayatılan şeylerdir. Öte yandan gördük ki, üretimin ve dolaşımın maddi koşulları, büyük sanayi ve büyük tarım ile kazınılmaz olarak gelişmektedir ve bunlar bu otoritenin alanını gittikçe genişletme eğilimindedirler. Demek ki, otorite ilkesinden mutlak olarak kötü, ve özerklik ilkesinden de mutlak olarak iyi bir şey diye sözetmek saçmadır. Otorite ve özerklik, kapsamları toplum gelişmesinin çeşitli evreleriyle birlikte değişen göreli şeylerdir. Eger özerklikçiler, gelecekteki toplumsal örgütlenmenin, otoriteyi, olsa olsa üretim koşullarının onu kaçınılmaz kılacağı sınırlar içersine hapsedeceğini söylemekle yetinselerdi, birbirimizi anlayabilirdik; ama onlar otoriteyi zorunlu kılan bütün olgulara gözlerini kapamışlar, hırsla sözcüğün kendisine saldırıyorlar. Anti otoriterciler niçin siyasal otoriteye, devlete karşı çıkmakla yetinmiyorlar? Siyasal devletin, ve onunla birlikte siyasal otoritenin de önümüzdeki toplumsal devrimin sonucu olarak yokolacağı, yani kamu işlevlerinin siyasal riiteliklerini yitirecekleri ve toplumun gerçek çıkarlarını gözetmek olan basit yönetsel işlevler haline gelecekleri düşüncesini bütün sosyalistler paylaşmaktadırlar. Ama anti-otoriterciler, otoriter siyasal devletin, bir çırpıda, hatta onu yaratmış bulunan toplumsal koşullar yokolmazdan önce, ortadan kaldırılmasını istiyorlar. Bunlar, toplumsal devrimin ilk işinin otoritenin ortadan kaldırılması olmasını istiyorlar. Bu baylar hiç bir devrim görmüşler midir? Devrim, elbette ki, en otoriter olan şeydir; bu, nüfusun bir bölümünün kendi iradesini, nüfusun öteki bölümüne tüfeklerle, süngülerle ve toplarla akla gelebilecek bütün otoriter araçlarla dayattığı bir eylemdir; ve eğer muzaffer olan taraf yok yere yenik düşmek istemiyorsa, bu egemenliğini, silahlarının gericiler üzerinde yarattığı terör ile sürdürmelidir. Paris Komünü, silahlı halkın otoritesini burjuvaziye karşı kullanmamış olsaydı, bir gün olsun dayanabilir miydi? Tersine, Paris Komününü bundan yeterince serbest bir biçimde yararlanmamış olmakla suçlamamız gerekmiyor mu? O halde, şu iki şeyden birisi: anti otoriterciler ya neden sözettiklerini bilmiyorlar, ki bu durumda kafa karışıklığından başka bir şey yaratmış olmuyorlar; ya da bunu biliyorlar, ki bu durumda da proletaryanın hareketine ihanet ediyorlar. Her iki durumda da gericiliğe hizmet etmiş oluyorlar.

OTORİTE ÜZERİNE
(Friedrich Engels)

__________________

English Preparatory Department
School of Foreign Languages
Assistant English Teacher
Ankara Baskent University
2017-18

“Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...”
C.A - 31.12.2010 - ∞

English Language and Literature
Faculty of Humanities and Letters
Ankara Bilkent University
2010-15
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Alt 18 Mayıs 2012, 22:46   #2
X
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Friedrich Engels: “Adları değişince, değişmiş sanıyorlar...“




Oncelikle yaptigin bu paylasim icin sana tesekkur ediyorum @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] lakin bu sekilde paylastigin konuyu gozumuz yorulmadan okuyabilmemiz mumkun degil. Konu acarak foruma faydali olmak istemeniz gayet guzel fakat konuyu duzenleyip paragraf baslarini boslukla ayirirsaniz benim gibi okumak isteyenler daha rahat okuyabilir.

 
Alıntı ile Cevapla

Alt 18 Mayıs 2012, 22:50   #3
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Friedrich Engels: “Adları değişince, değişmiş sanıyorlar...“




X Nickli Üyeden Alıntı
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
Oncelikle yaptigin bu paylasim icin sana tesekkur ediyorum @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] lakin bu sekilde paylastigin konuyu gozumuz yorulmadan okuyabilmemiz mumkun degil. Konu acarak foruma faydali olmak istemeniz gayet guzel fakat konuyu duzenleyip paragraf baslarini boslukla ayirirsaniz benim gibi okumak isteyenler daha rahat okuyabilir.

Rica ederim Admin. Yaşadığınız sorunu gidermek için koyulama yapmayı daha uygun buldum. (Bkz; Siyahlık) Ayrı ayrı yazıldığı zaman akıcılığı bozuluyordu. (Bkz; PARAGRAF) Bu arada içerik düzenlemesini ben yapıyorum, bilesiniz. (Bkz; CTRL C+V gereksizliğine son vermek ve emek kavramını vurgulamak adına.)

__________________

English Preparatory Department
School of Foreign Languages
Assistant English Teacher
Ankara Baskent University
2017-18

“Benim, senden öncem ve senden sonram yok, yalnızca sen varsın...”
C.A - 31.12.2010 - ∞

English Language and Literature
Faculty of Humanities and Letters
Ankara Bilkent University
2010-15
 
Alıntı ile Cevapla

Alt 18 Mayıs 2012, 22:59   #4
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Friedrich Engels: “Adları değişince, değişmiş sanıyorlar...“




Engels'in otoriter sistem ve dini inançlar üzerindeki çözümlemeleri gayet açılayıcı.
Dünya ploleteryasın da sosyalist kesim kendi içerisinde bir otorite ve iktidarcı bir sisteme sahip ki bizler bu şekilde bir sosyalizmden yana değiliz.
Devlet sistemine karşı içerimizde ki gizli otoriter devlet sistemi budur !
Komün yaşamı lakin bunu boşagelmiş bir şekilde yönetmek ne kadar mantık lı ?

Ülkemizde 80 darbesi öncesi ve sonrasında ki kurulan silahlı/sılahsız komünist-sol düşünceli örgütler bu sistem üzerinden kendilerini yıpratarak yok etmişlerdir.
Evet İktidarcı bir sisteme sahip değiliz lakin ilkeli bir konuma gelmemiz için bir düzen lazım..

 
Alıntı ile Cevapla

Cevapla

Etiketler
değişince, değişmiş, engels, friedrich, sanıyorlar“, “adları


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Friedrich Engels Kalemzede Felsefe 2 29 Ekim 2021 14:36
Marx ve Engels, Hegel'i nasıl eleştirdiler? xena Felsefe 0 20 Mayıs 2014 17:17
Ruhum değişmiş be.... Frozen Aşk ve Sevgi Köşesi 0 15 Şubat 2011 16:01
Friedrich Engels Nava Felsefe 0 03 Şubat 2011 15:32
Engels'in Marx'a Vedası Afrodit Felsefe 0 06 Eylül 2010 16:34