Hakkındalık.

Kasabian dinlemek istiyorum, The Kooks dinlemek istiyorum günlerce. Sonra Evanescence gelsin sıradan.
Öyle bi geçiş yapıyım ki Infected Mushroom’a bütün hayatım yıkılsın istiyorum, hani bir gün gelmiştin ya Infected Mushroom dinlerken, yıkmıştın hayatımı.


İşte o tadı yakalamak istiyorum birden, yalnızlıkla inşa ettiğim sen duvarları da yıkılsın böylelikle, belki o zaman yıkılır(ım/z).
Zaten dün, bütün duvarları saçmalıklarımla boyadım.
Elime aldığım boyayla duvarları boyarken biraz sen katmak istedim. Seni sanat olarak icraa etmek istedim, içimdeki seni duvara yansıtıp, içimdeki duvarlarını da yıkmak istedim.
Bütün sokağı boyadığımda anladım; sen sanat olarak icraa edilemezmişsin.
Seni şiir gibi okumak lazımmış, sweet sacrifice dinlemek lazımmış, empire dinlemek lazımmış.. sa’eed dinleyip, içmek lazımmış.
İlk günden de eser yok şimdi. O kadar kalıtsallaştın ki, kan versem; bağış yapan sen olarak görüneceksin.
Sperm verip, çocuk doğurtsam; saçları kıvrılacak.


Ne büyük tutkuydun sen aslında, hakkındalığı yazdıran. Duvarları boyatan.
Sanki bi oyundaki bütün AS’lar bana gelmişte, aşk’ta böylesine kupa kızına tutulmuştum.
Artık ‘napiyorsun’ sorusunu da sormuyorlar bana, ‘seviyorum’ diyorum. ‘Hala mı?’ da diyemiyorlar, onlar sormaktan, ben söylemekten utanıyorum gözlerinin içine bakarak.


Ne zaman gözlere bakmaya çalışsam geliyor gözlerin aklıma, o nasıl gelmekse alıyorsun ruhumu en derinden, sonra birden çekiyorsun yukarı doğru. Öyle ya! Beynim gidip geliyor o sırada.
Neyse ne ya, hakkında bu işte, hakkındalık biraz da. Amy Lee kokuyor her tarafın bu akşam..


She never was and never will be..