30 Ağustos 2013, 18:52 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kelimeler Kelimeler - Dücane Cündioğlu Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Kelimelerin kökenine inmedikçe, biraz zahmet edip kelimelerin asıl anlamları üzerine çekilmiş perdeleri kaldırmadıkça, kelimelerin arkalarında saklı düşüncelerin ve duyguların hakkını nasıl vereceğiz? Nasıl karşı karşıya konmayı başaracak, üzerinde bizi sağlamca tutacak bir zemini nerede bulacak, böylesi bir zeminde konuşmayı nasıl becereceğiz? Dil, sabit kalan, bizi orada öylece bekleyen statik bir yapı değil ki! Durmadan değişiyor, değiştiriyor. İşveli, oynak. Cilveleriyle başa çıkmanın hiç de kolay olmadığı nâzenin bir dilber âdeta. Olumsuz anlamı olan bir kelimeyi alıp biraz dibini kazdığımız takdirde olumlu bir anlamla karşılaşmamız işten bile değil. Öyle ki bazen tam aksi bir durumla da karşılaşabilir; elimizdeki sözcüğün gerçekte hangi anlamı temsil ettiğinden kuşkuya bile düşebiliriz. Maço, angut, aptal... Bu sözcüklerin gündelik dilde olumsuz bir anlam taşıdığından nasıl ve ne surette kuşkulanabiliriz? Meselâ 'maço' sözcüğünü, 'maganda' karşılığında kullanıyor ve kelimeden “hoyrat, kaba-saba herif” mânâsını çıkarmakta hiç zorlanmıyoruz. Oysa İspanyolca kökenli bu sözcük (macho), bir zamanlar “kadını için ölümü göze alabilen, kadınına sahiplenen, fedakârlıktan çekinmeyen şövalye erkeklerin” sıfatı olarak kullanılırdı. Keza 'herif' kelimesi de “dost, arkadaş, meslekdaş” demekti. Bugün 'karı' sözcüğünü de sadece kaba anlamıyla biliyoruz ne yazık ki. Asalet yoksunluğundan olsa gerek ki dağarcığımızı kelimelerin asaletinden de mahrum ediyoruz. Angut kelimesinin hikâyesi daha da hicranlı. Angut kuşunun (casarna ferruginca), ölen eşinin yanıbaşında her türlü tehlikeyi göze alarak beklediğini bilmiyor ve sırf eşine düşkünlüğü sebebiyle kolayca avlanabilen bu soylu kuşun tavrını 'enayilik' olarak adlandırıyoruz. Ne denli akıllanmış olmalıyız ki artık eşlerimizle ilgili angutluk etmiyoruz. 'Aptal' kelimesinin yazgısı farklı mı sanki! O da birçok kelime gibi, güya uyanıkların dilinde asaletini kaybetmiş, üstelik abdal'dan aptal'a dönüşmekle ('tebeddül' etmekle) kalmamış, ayaklarının tozu bile olamayacağımız o erdemli insanların (abdalların), hâllerini Hakk'a 'tebdil' etmiş olmalarını, yani yüzlerini sema'ya çevirmelerini bir kusur belleyip menfaat hesabı yapmaktan kaçınan kimseleri, kelimenin önceleri olumlu, sonraları olumsuz anlamıyla nitelemişiz. “Aptallık işte!” mi diyeceğiz? Hayır. Maçoluk yapamayacak, angutluk edemeyecek kadar akıllı olanlarımızın yok yere abdallık etmelerini nasıl umabiliriz? Hakikaten başkaları nezdinde itibar arayanlardansanız, sakın abdallık etmeyiniz; ancak haysiyetinizin peşindeysiniz, yani değerinizi başkalarına göre değil, kendinize göre belirlemekten yanaysanız, bir düşünün bakalım, önünüzde abdal olmaktan, abdal gibi davranmaktan gayrı bir seçenek var mı? Düşünce ve duyguları ifade ve dolayısıyla bu ifadelerin faidesinden istifade etmek için her ne kadar elimizdeki en etkin vasıta kelimeler ise de kelimelerden anlama gitmek yerine, önce anlamın kendisini hareket noktası almalı; çıkardığımız ses öbeklerini, zihnimizde açık seçik hale gelmiş/gelebilmiş anlamlar listesiyle denetlemeyi öğrenmeliyiz. İşte bu yüzden işimiz zor. Çünkü kelimeleri, önce kullanımdaki yaygın anlamlarıyla tanıyor, belliyor; sonra fırsatlar arar ve bulursak ancak, anlam ile kavramı birleştirmeyi akıl edebiliyoruz. Sözgelimi “hased etmek”ten söz ediyoruz ama hemencecik yanına 'kıskançlık' kelimesini eklemekten kendimizi alamıyoruz. Niçin? Evet niçin, hased deyince, hemen aklımıza kıskançlık geliyor? Cevabı basit: Bilen bilmeyen, yani herkes böyle kullandığı için. Oysa hased, Elmalılı Hamdi Yazır merhumun (öl. 1942) tabiriyle, “bir takımlarının zannettiği ve hayli şâyi olduğu vechile” kıskançlık demek değildir. Peki nedir? Kendisi, hiç tereddüt etmeden hased'in karşısına 'çekememezlik' sözcüğünü yerleştiriveriyor; kıskançlığın karşısına ise —haklı olarak— 'gayret'i. Yani gayret=kıskançlık; hased=çekememezlik. Gayret etmenin “kıskançlık etmek” anlamına geldiğini bilmiyorsak, hased etmenin çekememezlik anlamına geldiğini nasıl bileceğiz? Kelimelerin kökenine inerek mi? Hayır! Bu, çıkar yol değil. Yapılması gereken, bir de duyguların kökenine inmek. Biz de bu gerekçeyle kıskançlıktan başlayarak 'hased'in köklerine inmeye çalışacağız... | |
|
Etiketler |
cündioğlu, dücane, kelimeler |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Kelimeler... Kelimeler... | Burce | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 13 Nisan 2012 04:43 |
Göz İzi~Dücane Cündioğlu | Nigar | Kültür ve Sanat | 0 | 18 Aralık 2011 12:36 |
Kelimeler | Sır | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 31 Ağustos 2011 18:41 |
Duyumsuz Kelimeler | Frozen | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 04 Şubat 2011 13:47 |