Dehr : Zaman
dest: el
dil: gönül
destbusi: el öpme
Didem = Göz, gözüm:
Dad-ı Hakk = Hakk vergisi:
Devran = Dünya, felek, zaman:
Dil-i dânâ = Bilen dil:
Dehrin = Dünyanın, zamanın:
Defteri uşşak = Âşıklar Dânâ = Bilen, bilici: defteri:
Duzeh = Cehennem:
Dem bu dem = Yaşanan an:
Dilhane = Gönül hanesi:
Didar = Yüz çehre:
Darül karar = karar yeri:
dil: yürek
dide: göz
Dide = Göz:
Dûr = Evler,bölgeler,uzak:
Der-i devlet = Devlet içinde:
Dû âlem = İki âlem:
Dar-u ukba = Baki âlem, ahiret:
DEHA-İ KUDSÎ : Dinin derin hakikatlarını anlamakta yüksek mahareti olan dehâ. Dinî dehâ.
DERKETMEK Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. ir şeyin en esasını, dibini öğrenmek, iyice anlamak.
(E)
Etfal = Çocuk:
Enver = Çok parlak çok nûrlu:
esrik: sarhoş dermansız
Ezhar = zuhur çiçekler:
Erihnâ = Bize göster:
Ezvak = Zevkler, tadışlar:
Enis = Dost, arkadaş:
esri: esir olan
Eflâk = Gök yüzü, gezegenler:
Enhar-ı aşk = Aşk nehri:
Eyyam = Aylar, zamanlar:
Ebsem = Duymamak, işit-
Esma = İsimler: memek
Ebhar = Denizler:
EBNÂ-İ ÂDEM :Adem oğulları. İnsanlar.
Envar = Ziyalar, aydınlıklar:
Enhar = Nehirler, ırmaklar:
Ey canu men = Ey benim
Elvan = Renkler:
El pençe = El bağlayan: canım:
Hüda = Allah:
Hünkâr = Padişah, Sûltan:
Handan = Gülen, gülücü:
Hâr = Diken:
Handân : Gülen
Hazân : Güz
Harabat = Harabeler yıkıntılar:
Harimi ismet = Mukaddes ocak, namus ocağı:
Hâki ıtırnak = Toprak kokusu:
Hâki pay = Tevazu etmek, ayağa yüz sürmek:
Hâki hâk = Toprakla, toprak:
Hayyealelfelâh = Haydin kurtuluşa:
Hande rîz = Gülüp duran:
Hazer kıl : Sakın
Haşru neşir = Mahşer - toplanma dağılma:
Hümayı aşk = Devlet kuşu, aşk kuşu:
Her dem = Her zaman: Hürrem = Hür olan:
Hem dem = Can ciğer arkadaş:
HAKKETMEK : Oyarak veya kazıyarak işlemek, yazmak
(I)
Itır = koku:
Ikra’ Oku:
(İ)
İbadulllah = Allah’ın kullareı:
ibza: kedere boğma
İdrak = Anlayış:
i-naf: sertlik gösterme
İcmal = Kısaltma, özetleme:
İt’am = Taam, yemek:
İştiyak = özleme, hasret, çok istekli olmak:
İstihal = Ehil olma, bir şeye lâyık olma:
İfşa-i raz = gizliyi açıklama:
İstidat = Kaabiliyyet:
İsmi pakin = Pak temiz isin:
(K)
Kalb gâh = Kıblenin bulunduğu semt:
Kaf-ı kanaat = Kanaat dağı:
Kîl-ü kâl = Dedi kodu:
Karun = Mûsâ (a.s.) zamanında yaşamış zengin biri:
Katre = Damla: Kenzi mahfi = Gizli hazine:
Kemter = Daha aşağı, hakir itibarsız:
Kenzi mahfi = Gizli hazine:
Kerremnâ = Mükerrem kıldı:
Küllü nefsin = Her nefis:
katre: damla
Kûşe-i vahdet = Vahdet köşesi:
kevaşe: yosma
Kûy-i Leylâ = Leylânın köyü
Kim : -ki anlamında
KAYS : Düşmek, sukut.
(L)
Lâyezâl = Ezeli olmayan:
Lâ mekân = Mekânı olmayan:
Leylü nehar = Gece gündüz:
Leyâl = Geceler:
Levlâke levlâk = Eğer sen olmasaydın, olmasaydın:
Lenterânî = Sen beni göremessin:
Leb : Dudak
Libas = Elbise, örtü:
lamekan: mekansız
(M)
Mahbub = Sevilen:
Maada = Bundan böyle:
merdüm : insan anlamında farsçadan türkçeye geçmiş bir kelime. merdüm-i dîde olduğunda ise gözbebeği anlamına denk düşer. şeyh galib'in selamında da bu mana ile yer bulur zâtına ki beyit de insan ile gözbebeğinin ilişkisine ışık tutar;
Mâşuk = Âşık olunan, sevilen:
Mahles = Bir kimsenin ikinci adı:
Müncer olmak : Bir sonuca ulaşmak
Makber = Kabir:
Mevlâ = Efendi:
Mazharı gufran = Affedilme, merhamete nail olma:
Merd = Özü sözü doğru:
Mürde = Hasta:
mahpeyker: ay yüzlü
mukteza-i hale mutabık (durumun gereğine uygun) söz söyleme yetisi.
Mekân = Yer:
Münevver = Nûrlanmış:
Men reânî = Beni gören:
Mündemiç = İçinde bulunan:
Mecellet = Kitaplar, mecmualar:
Muzmahil = Çökmüş, darmadağınık:
Müştâki Cemâlin = Cemâlini özleyen:
Müştak = İştiyakli özleyen:
Mızrap = Telli çalgılarda kullanılan alet:
Men arefe nefsehu = Nefsine ârif olan – bilen:
Miftahu kalb = Kalb anahtarı:
Mihrab = Yönelinen yer.
Mir’at-ı zât = Zât aynası:
Peyker = Yüz, surat, çehre:
Pür safa = Cok safalı:
Post = Bir makam, hayvan derisi:
Pür nûr = Çok nûrlu:
Püser = Oğul, erkek çocuk:
(R)
Râh = Tutulan yol, meslek: Rif’at = Yükseklik, yücelik:
Râ’nâ = Güzel, lâtif, hoş görünen:
Rahmî = Rahmete mensup, rahmetle:
Ram ol = İtaat eden, boyun eğen ol:
rücu: geri dönmek
Rücû-u = Dönme, geri dönme:
Rücû-u ilâllah = Allah-a dönme:
Rüsvay = Rezillik, haysiyyetsizlik:
Ram: boyun eğmek
(S)
Salâ = Minarelerde okunan salâvat:
Safa = Saflık, berraklık:
Sâd pâre = Yüz parça, parça, parçe:
Sakî = Su veren, su dağıtan:
Sahr-ı cihan = Cihan sahrası:
Sahbay-ı aşk = Aşk sehbası:
şad: mutlu
serdest: egemen
ser:baş
Sehâ = El açıklığı, cömertlik: Server = baş, başkan:
Semud = eski bir kavim: Sübhan = Allah:
Seher = Tan yeri ağırmadan biraz evvelki vakit:
Sîne = Göğüs yürek:
Sîne çak = göğsü kabaran:
Sinnimiz = Yaşımız, yıllar:
Subha = Seher vakti:
Sıbgatullah = Allah-ın boyası:
Subh : Sabah vakti
Sâd : Çok sayıda
Sayf : Yaz
Şitâ : Kış
Sitâre : Yıldız (bahtı temsilen)
(Ş)
Şah-ü geda = Kul ile sûltan:
Şems = Güneş:
Şaduman = Alev, ateş, sevinçli:
Şûle = Alev ateş:
Şeş cihet = Altı cihet:
Şemsi aşk = aşk güneşi:
Şemsi hakikat = Hakikat güneşi:
Şem’ : Mum
(T)
Takaza = Sıkıştırmak:
Taht-ı gâh = Taht yeri:
Tac-ı ser = Baş tacı:
Tabe sabah = Sabaha kadar:
Tâli’ : Talih, baht
Tafsil = Etraflıca, uzun uzadıya:
Taht-ı dil = Dil yeri:
Tahmis = Ateşte kızdırma, kavurma:
Ten perver = kendini besleyen:
Tuhfe = Hediye:
Tercüman-ı aşk = Aşk tercümanı:
Tegafül = Gaflet:
teşne: bir sey yapmaya egilimi olan, egilimli, meyilli anlamina gelen
Temaşa = Bakıp seyretme:
Tefahur = Övünç, övünme, iftihar:
Tekevvün = Varolma:
Tığ-i kara = Kara kılıç:
Tığ-i tevhid = Tevhid kılıcı:
(U)
Ufku dil = Dil ufku:
Uryan = soyunma:
üftade: çaresiz aşık
Ulül el bab = Sağ duyu sahibi insânlar:
Umûr : İşler