12 Ağustos 2022, 13:27 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Aşk bir özgürleştiricidir ve bir tutsaklaştırıcıdır [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Aşk toplumsal kültürel kaynaklı psikolojik bir olgudur. Ama kökeninde biyolojik evrim döneminde gerçekleşen cinsel farklılaşma yatmaktadır. İnsan, eşeyli üreyen canlılardandır. Bu onun doğasıdır. Biyoteknoloji onu aşıncaya kadar doğası olarak kalacaktır. Birey insan, bilincinde olarak ya da olmadan, üreme ile sonuçlanabilen cinsel gereksinimini karşı cinsten biriyle birlikte karşılayabilmektedir. Bunun, insan türünün evrimine, çeşitlendirici, güçlendirici, geliştirici katkıları olmuştur. Aynı ana ve babadan bile olsalar, yavrular, farklı genleri “seçebilmektedirler.” Çeşitli genlere sahip bireylerin varlığı, türün değişen çevresel koşullara uyarlanması şansını yaratmaktadır. Bu, eşeysiz üreme nedeni ile genlerini olduğu gibi çocuklarına aktaran türlere göre büyük bir avantaj (üstünlük) oluşturmaktadır. Özdeş genetik yapılı üyelerden oluşan bir popülasyon, radikal çevresel değişikliklere uyarlanamayıp, toptan yok olma riski altındadır. İnsan topluluklarında ise (öteki eşeyli üreyen hayvan topluluklarında olduğu gibi) farklı genetik özelliklere sahip üyelerden biri ya da birkaçı, kazara, değişen koşullara uyum sağlayabilecek genlere sahip olabilir. Ötekiler yaşayamasa da topluluk, varlığını bu üyeleri çizgisinde sürdürebilir. Bu ve genetik zenginlik, varlığı sürdürme (survival, yani yaşarkalma) şansını yükseltir. Çevresel koşulların olumsuz etkilerinden korunma olanağı yaratabilir. Ve çevresel koşullardaki çeşitlilikten daha fazla yararlanma fırsatı verebilir. Tüm bunlar, cinsel farklılaşmanın özgürleştirici sonuçlandır. Hatta sürü hayvanlarında görülmeyen “bireylik” bilincinin bile, bireyler, kardeşler arasında cinsel vd. farklılıkların ayrımına varılmasıyla “başlamış” olacağı söylenebilir. Madalyonun bir yüzü bu. Madalyonun öteki yüzü, sizin karşı cinsten birine gereksinim duymanızdır. Cinsel gereksiniminizi (mastürbasyon, homoseksüel ilişki gibi “taklit” yolları dışında) başka yolla karşılayamayışınızdır. Bu yüzden karşı cinsten olanlara “bağımlı” bulunmanızdır. Bağımlılık ise insanı “kendine yetersiz” duruma sokar. “Özerk” olmasına olanak tanımaz. İnsanın “özgürlüğünü sınırlar.” Giderek onu “tutsaklaştırabilir." Bu yüzden öteki koşullar bir yana, salt erkek ya da dişi olduğumuz için tam özgür olamayız. Aşkın tutsaklaştırıcı etkileri kolaylıkla, bu biyolojik temel üzerinde yükselebilir. Alıntı
__________________ Ruhum hep hayLaz kaLacak, Üzgünüm hayat ßen " ßüyümeyeceğim.. " | |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |