04 Haziran 2014, 14:27 | #1 | |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Eskiden Babalar Daha mı İlgiliydi? Zaman değiştikçe her gelen neslin ihtiyaçları, kişilik yapısı hatta ruhsal problemleri ve öncelikleri de farklılaştı. Eskiden dert olan bir çok şey, artık sorun olmaktan çıkıp, bambaşka bir hal aldı. Aile içi ilişkiler, anne baba ve çocukların rolleri bile zamanın geçişiyle birlikte ciddi değişimler geçirdi. Eskiden anne babanın özellikle de babanın baskın olduğu aile modeli, son yıllarda çocuk merkezli hatta çocuğun hakimiyetinin ve isteklerinin sınırsızca karşılandığı ortamlar haline geldi. Şu anda orta yaşlarını yaşayan bizim nesil için özgüven problemleri her zaman için önümüze engeller çıkardı. Kendimizi ve duygularımızı ortaya koymakta, ifade etmekte hep zorluk çektik. Otuzlu yaşlarda bile kendine güven sorunlarıyla baş etmeye çalıştık. Hayır diyebilmek bile öyle zordu ki.. İstemediğimiz bir sürü işin ve yükün ortasında bulduk kendimizi… İçimizden söylene söylene yaptığımız ne çok şey oldu, sırf güzelce bir hayır diyememek yüzünden… Ya da ilişkilerin kolay yıkılabilirliğine olan inancımız duygularımızı ifade etmemizi engelledi. Zamanında yaşanmamış ve söylenmemiş her duygunun bedelini çok ağır ödedik… İfade edilmeyen her duygu, hırçınlık ve öfkeyle söylenen yaş dönümü krizlerine dönüştü. Bizim nesil, büyürken çok yoruldu, önce kendisiyle tanışmayı öğrendi. Kendini gördüğünü zannettiği aynalar bir bir kırıldı. Geride kalanları da kendisi kırdı. Yıkıntılarından doğan öfkesini affetmeden yol alamayacağını, o da biliyordu. Önce geçmişini, orada hayatına hükmü geçmiş herkesi affetti, yüreğindeki yüklerini atınca hafifledi. Ancak o zaman büyüyebildiğini fark etti… Bizim nesil kendini, adeta arkeolojik bir kazı yapar gibi yeniden keşfetmeye çalıştı. Her bulduğunu yerine koymak ise yıllarını aldı. Tüm korkularının ve zaaflarının takıldığı yerleri teker teker keşfettikçe büyümek denen şeyin ne kadar zor olduğunu da fark etti. Çocuklarımız bizim yaşadıklarımızı yaşamasın dedik, iyi niyetle düşündük belki ama, öyle çok verdik ki, hatta istemelerine bile fırsat vermeden verdik… Hiçbir sıkıntıları olmasın, hiç beklemesinler, hiç ertelenmesinler istedik… Hasta olmasınlar diye soğuktan aşırı koruduğumuz gibi, tüm hayat tecrübelerinden de koruduk onları… Dizleri kanamadan öğrensinler istedik hayatı… Hiç yoksunluk yaşamasınlar, her şeyleri tamam olsun dedik… Bizim yaşadıklarımızı ve beklediklerimizi yaşamasınlar, beklemeden sahip olsunlar diye düşündük… Özgüvenli olsunlar diye her istediklerini hiç bekletmeden verdik, hiç sorumluluk almadan da, beklemeden ve emek vermeden de dünyadaki en güzel, en harika insanlar olacaklarını düşündürdük onlara…. Her işlerini kendimiz yaparak, hayata elleriyle katılmanın zevkini aldık ellerinden… Düşmesin diye kolladık, terler diye koşmasına izin vermedik… Bir cam fanusun içinde temiz ve özenli, dikkatli ve aşırı düzenli bir hayat sunduk onlara… Koruyalım derken, öyle şefkate boğduk ki, büyüdüklerinde hayatı yalnız yaşayacaklarını unuttuk… Kendi özgüven problemlerimizi tamir edelim derken, ertelemeyi ve beklemeyi sevmeyen, her istediği anında olsun isteyen nesiller mi yetiştirdik acaba… İnsan ne kadar da kolay alışıyor her şeyin hazırına ve kolayına… Sanki hep olacakmış, sanki hep gelmesi gerekiyormuş gibi inanıyoruz. Azıcık bir gecikme olsa ya da isteklerimiz bizim arzu ettiğimiz gibi olmasa hemen şikayete başlıyoruz. Niye ben, niye bana! diye söyleniyoruz. Kendimizi sonsuz bir emniyette hissetmeyeli ne kadar oldu acaba?… İyi olsun, iyi yapalım derken fıtratın gidişini ve akışını da bozuyoruz. Görünürde nice şefkatli davranış ve tutum vardır ki, aslında karşımızdakine zarar verir. Onun gerçekten büyümesine, hayata tutunmasına ve acıyla baş etmesine engel olur. Şefkatle kabuğunu zamansız açtığımız her tohum, rüzgara ve yağmura dayanıksız olur… Çabuk yıpranır, açmadan çürür gider… Çocuklarımızı büyütürken, daha doğrusu onların büyüme serüvenine eşlik ederken, acele etmeyelim, aceleye getirmeyelim… Öğrenmeleri ve görmeleri için zaman tanıyalım, biraz bekleyelim, hemen koşmayalım, düştüğü yerden kendi kalkabilecekse, bu zaferi elinden almayalım… Onların terbiyecisi değil, yol arkadaşı olalım… Birbirimizin imtihanı olmak yerine birlikte imtihan olmanın, birlikte büyümenin tadını keşfedelim… Küçük yaşlarından itibaren küçük sorumluluklar verip takdir ederek, bundan lezzet almalarına olanak sağlayalım.Deneyerek, yaşayarak öğrenmelerine izin verelim.. Öncelikle onaylamasak da, onun ne yaşadığını ve ne düşündüğünü anladığımızı hissettirmeliyiz… Sonrada onu çok sevdiğimizi, her zaman yanında olduğumuzu söylemeliyiz… Onları yaşadıkları sürece her acıdan ve her düşüşten koruyamayız, yaşadıkları her anın içinde, tüm hayatları boyunca onlara eşlik edemeyiz. Dürüst ve samimi, seven ve kabul eden bir yol arkadaşı olmak daha destekleyici olacaktır. Modern zamanın bencillik ve narsizm gibi hastalıklarına karşı, onları daha çok koruyacaktır…… Anne baba olmak gerçekten zor… Ama zor olduğu kadar da eşsiz bir deneyim. Belki de hiçbir şey, hiçbir yaşanmışlık bu kadar büyütücü olamazdı…
__________________ ~ Adım YaLnızLık ~ | |
|
04 Haziran 2014, 14:29 | #2 |
Çevrimiçi
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Eskiden Babalar Daha mı İlgiliydi? Baba olmak bizim çocukluğumuza oranla oldukça değişti. Aile içindeki yeri ve otoritesinde ciddi farklılaşmalar oldu. Eskiden babalar evin ağırlıklı otoritesiydi. Son sözü söyleyen, çok fazla yüz göz olmayan bir yapısı vardı. İstenecekler önce anneye söylenir, babaya iletilmesi gerekirse ya da izin alınması gerekiyorsa anne tarafından babaya aktarılırdı. Babanın otoritesini koruyan bir bakıma anneydi. Baba doğrudan muhatap olmadığı durumları annenin sunumuyla öğrenirdi. Babadan korkulması, sözünün dinlenmesi ve gösterilmesi gereken saygı, anne tarafından çocuklara öğretilirdi. Baba bazı şeyleri bilse de bildiğini ve farkında olduğunu belli etmezdi. Anne üzerinden talimatlarını gönderirdi. Hoşlanmadığı durumlarda ise ani tepkilerle durumu bastırmaya çalışırdı. Olayın nasıl olduğunu öğrenmek için detayları sormaz, sadece gördüğüyle muamele ederdi. O dönemin babaları çocukla oynamak ya da konuşmak konusunda çok fazla tecrübeye sahip değildi. Onların çocukluğu da öyle geçmişti. Okula gitmek yanında tarlada ya da bahçede çalışmak, hayvanlara bakmak, ev işlerinde bizzat çalışmak gibi sorumlulukları vardı. Babayla oynamak, oturup sohbet etmek gibi alışkanlıkları yoktu. Belki böyle bir ihtiyacın farkında bile değillerdi. Baba evde bir köşesi olan, kapıdan girişi öksürmesi ile anlaşılan, bu sesle toparlanılan, korkuyla karışık saygı duyulan, hiddetlenmesinden endişe edilen, aynı zamanda olmaması düşünülmeyen biriydi. Babası olmamak gariplik sayılırdı. Yakın olunmasa da var oluşu güven verirdi. İstisnalar olsa da o zamanlara ait baba figürü genel itibariyle böyleydi. Aileler büyüktü. Evde başka ağabeyler, çok yakında oturan amcalar, dayılar ve dedeler vardı. Baba mesafeli olsa da, örnek alınacak, birlikte oturup kalkılacak çok sayıda erkek model vardı. Çocuklar kendi cinsiyetleriyle özdeşim kurmakta model yoksunluğu çekmezdi. İlk yıllarda anneyle yakınlığın ardından kendi cinsiyetine yönelme konusunda sayısız örnek bulabilirdi. Mahallede kendi yaşında ve kendi cinsiyetinde birçok oyun arkadaşı olurdu. Arkadaş aramak, yalnız kalmak ve içe kapanmak zordu. O zamanki babalar tüm uzaklıklarına rağmen varlıklarıyla çocuk için önemli bir yeri doldururdu. Şimdiki ilgilenme kriterlerine göre çok zayıf kalsa da bir baba ve erkek olarak evin merkezinde varlığını sürdürürdü. Her dönemin kendine özgü eksiklikleri ve sorunları vardır. Geleneksel her sistem içinde kendi hatalarını da barındırır. Sevgisini ifade edemeyen, çocuklarını gizli gizli seven babalar, bunun yanlış olduğunu belki de hiç fark edemediler. Öğrenmişliği kırmak kolay değildir. İnsanın anne babasından gördüğü davranış modellerini kendi hayatında değiştirmesi sanıldığı kadar basit değildir. Önce fark etmek gerekir, değiştirmek için de belki yüzlerce kez denemek. Hem de tekrar tekrar denemek, her defasında yeniden çabalamak. İnsanın kendini değiştirmesi kolay olmamakla birlikte imkânsız da değildir. O dönemki babalar kendi babalarından gördüklerini belki daha esnettiler ama sonuçta benzerlikler de vardı. Görmedikleri bir tavrı ve davranışı sunmakta zorlandılar. Sevildiklerini sözle duymadılar belki ama davranış okumayı öğrendiler. O dönemki babalar zaman ayırmak, sevdiğini söylemek, daha yakın olmak ve sohbet etmek konusunda zorlandılar. Ama evdeki varlıklarını korudurlar. Günümüzde babasız büyüyen çok fazla çocuk var. Boşanmalar sebebiyle tek ebeveynle yaşayan çocukların sayısı eskiye oranla çok daha fazla. Tek ebeveynle büyüyen çocuk, diğer ebeveyni daha az görüyor. Hatta bazen tamamen kopmalar bile yaşanabiliyor. Sadece anneyle büyüyen bir erkek çocuk dört beş yaşlarına geldiğinde, örnek alacağı, taklit edeceği bir erkek model görmekte zorlanıyor. Sürekliliği olmayan kişiler de fazla etkili olmuyor. Eğer dede, amca ve dayı gibi akrabalar da yoksa anneden ayrışma ve kendi cinsiyetindeki ebeveyne yönelmede aksamalar yaşanabiliyor. Okul öncesi eğitimde sürekli bayan öğretmene muhatap olan çocuk, evde ve akraba çevresinde hala, teyze, babanne, anneanne ve komşu teyzelerle vakit geçiriyor. Bir erkek çocuk için neredeyse gününün tamamı kadınlara ait söylemlerle geçiyor. Babaların hem oğullarının hem de kızlarının dünyasında daha fazla yer alması gerekiyor. Babalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Etkin, adil, basiretli ve şefkatli babaların çocukların dünyasında artık daha fazla yerini alması lazım. Banu Yaşar
__________________ ~ Adım YaLnızLık ~ |
|
Etiketler |
baba, baba cocuk, baba sevgisi, babalar, daha, eskiden, eskiden babalar, mü, İlgiliydi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
2012 Babalar Günü Hediye Önerileri, 2012 Babalar Günü Hediyesi Ne Alabilirim? | Violent | Ah Erkekler | 0 | 14 Haziran 2012 11:25 |
Biz eskiden! | Ay | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 25 Mart 2010 10:34 |
Eskiden.. | Asimavi | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 2 | 25 Temmuz 2008 16:47 |