Çevrimdışı

Başlarda her gün ettiği telefonlar önce haftada bire indi sonra tamamen kesildi mi? Siz aradığınızda da soğuk konuşmaya mı başladı? Eh, desenize “sonun başlangıcını” geçmişsiniz! Öyleyse hemen aşk detoksuna başlayın.

Yeni boyattığınız saçlarınızın size çok yakıştığını söyleyen, bir dediğinizi iki etmemek için etrafınızda pervane olan, sizi can kulağıyla dinleyen, yaptığınız en kötü esprilere bile kahkahalarla gülen, bir yıl sonrası için tatil planları yapan bir sevgiliniz yok artık desenize! Açmadığında, “Telefonu duymamıştır” diye düşünen beyniniz farklı çalışıyor değil mi artık! O içinizi delip geçen kuşku ve kıskançlık tohumları hızla büyüyor! Solucanlar beyninizi kemiriyor ve siz günden güne daha da hastalıklı bir sevgiyle güçten, kuvvetten düşüyorsunuz! “Hayatında kesin başka biri var” diye kuruntu yapmaktan kendinizi alamıyor; “Beni nasıl sevmez, nasıl unutur” diyerek kafanızı adeta duvardan duvara vuruyorsunuz. Sizi çok iyi anlıyoruz! Paylaştıkça daha fazla anlam, daha çok değer katarmışız sevdiğimiz şeylere... Gelin görün ki, sevgili de paylaşılmaz canım! İnsanın “özeli” bu… Adı üstünde; “kişiye özel” bir duygu. Şimdi olanı biteni bir kenara koyalım ve detoks işlemimize başlayalım artık! İlk adım, sizin için şu anda kabullenmesi çok ama çok zor bir gerçekle yüzleşerek atılacak. O gerçek de şu: Dünya üzerindeki ilk ve son terk edilmiş kadın siz değilsiniz!
Eninde sonunda gerçek sevgiyi bulacağım

Belki inanmayacaksınız ama bilinçaltımız kurban rolünü oynamaktan içten içe zevk alır. Etrafta sürekli öpüşüp koklaşan çiftler dikkatinizi çekecektir. Bu mutlu çiftleri gördüğünüzde, “Hahaaaayttt, ben sizi bir yıl sonra görürüm” gibi bir tavırla sevgiye lanet okumak yerine, bunun aksini yapar ve onlar için sevinerek, “Ben de eninde sonunda gerçek sevgiyi bulacağım'' derseniz işinizi yarı yarıya halletmişsiniz demektir. Unutmayın; sadece bugün ve şimdi vardır ama şu anda kendinize verdiğiniz sözler, sonsuzlukta döner dolaşır ve eninde sonunda sizi yeniden bulur.
Ayrılınca bir daha asla gülemeyecekmişsiniz gibi gelir. Mutlulukla aranızdaki tek engelin kendiniz olduğunu anlamak için zamana ihtiyacınız vardır... İşte bu dönemde hayatı bol keseden harcayıverin canım, ne olmuş? Biraz hovardalık elbet sizin de hakkınız! Gidin çoktan beridir istediğiniz fakat paraya kıyıp da alamadığınız o pahallı elbiseyi alın! Siz buna değersiniz! Saçınızı boyatmak mı istiyorsunuz, boyatın ya da kısacık kestirin isterseniz, aykırı olun, saçınız haykırsın öfkenizi… Kısacası size ne mutluluk verecekse onu yapın. Ama bu anlık mutluluklara sakın ola ki bel bağlamayın. Bunlar, geçiş dönemi detoks hovardalıklarıdır sadece; size daimi mutluluğu vaat edemezler.


Tüm bu hovardalıklar süresince bir yandan da kalıcı değişimlerden de geçerseniz mutluluk yolunda daha hızlı ilerlersiniz. Bu nedenle öncelikle dürüst olun; aile ve arkadaşlarınıza mutlu rolü yapmaya kalkmayın sakın! Mutsuzluğunuzu dibine kadar yaşamak en doğal hakkınız. Pijamalarınızı giyin, elinize kocaman bir çikolata alın ve DVD oynatıcınıza en sevdiğiniz aşk filmini koyun. Filmi izlerken acı efektini ikiye katlamak için onun fotoğraflarına ve yazdığı eski mektuplara da bakabilirsiniz. Hıçkıra hıçkıra ağlamanızı sağlayacak ne varsa onu yapın! Unutmayın: Amacımız en dibe vurmak! Artık size en yakın markete gidip fazla bir koli alma zamanı geldi! Koliyle ne mi yapacaksınız? Onunla birlikte olan tüm geçmişinizi sembolik olarak içine gömeceksiniz tabii.


Duygularınızı kağıda dökün

Onsuz geçen günlerde yaptığınız şeyler hakkında bir günlük tutmaya başlayın. Tüm hislerinizi ve kızgınlığınızı satırlara dökerek rahatlayın. Ve artık dostlarla bir “bekarlık sultanlıktır” gecesi düzenlemeye hazırsınız. Ne de olsa siz, sevgiliniz olmadan da hayatta kalmayı başardınız!