15 Mart 2010, 08:59 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Vazife - Tiyatro Tekstleri Vazife - Tiyatro Tekstleri - Vazife Tiyatro Tekstleri - Tiyatro Oyunları ŞAHISLAR: ORHAN,ZİŞAN,FEHİMAN,FİKRET,VİLDAN. Vildan: Olur mu Zişan Abla? İnsan yerini bilmeli,nerede,nasıl davranacağını kestirmeli. Zişan: Rukiye bunları bilmiyor mu diyorsun? Vildan: Demek ki bilmiyor. Artık evli barklı bir hanım. Önceki gibi serbest değil ki. Fehiman: Yani evlenince esir mi oldu? Vildan: Anlamazdan gelme Fehiman. Şimdi artık evinde oturup,işini görüp,eşine ve onun ailesine hizmet etmeli. Zişan: Rukiye bunları yapar Vildan. Vildan: Hayır,her sokağa çıktığımda dışarıda rastlıyorum. Zişan: O lüzumsuz yere dışarı çıkmaz. Fehiman:Vildan abla, o hocaya giderken sen nereye gidiyorsun? Vildan: (Kızgın) Biliyorsun ki çarşıya veya dolaşmaya çıkıyorum ben her zaman. Fehiman: Kızma Vildan Abla. Yani kayınvalidenin,eşinin hizmeti aksamaz mı o zaman diye sordum. Merakım ondan. Vildan: Aman benim eşimin ailesi benden beklemez,alışmış onlar. Canım isterse giderim. Zişan: Rukiye’de canı isterse gider zaten Vildan. Vildan: Hiç olur mu öyle? O mecbur. Fehiman: Nedenmiş o? Vildan: O bilinçli,her şeyi biliyor. Günahı,sevabı bize o öğretmedi mi? Fehiman: Bak sen, bilgili olmak da suçmuş! Vildan: Eğlenme be Fehiman. Tabi ki Rukiye bizden daha sorumlu. Çünkü çok bilgili,hata yapmaması lazım. Hem dedim ya her şey zamanında. Fehiman: Rukiye Ablanın tam zamanı bence. Genç,dolayısıyla enerjik,ufku açık... Zişan: Evet,tam faydalı olup,aynı zamanda faydalanacağı zaman. Fehiman. Anneciğim,Rukiye Ablanın hem öğrenen,hem öğreten olması,genç olmasından. İşi gücü olmamasından değil. Vildan Ablalar onu yanlış anlıyorlar bence. Vildan: Niye yanlış anlayacakmışız ki Fehiman? Şimdiye kadar böyle faaliyetleri yapması normaldi, kimse kınamadı da hatta hoşumuza bile giderdi,biz de öğretirdi. Ama şimdi o zamanı geçti, durumu değişti. Fehiman Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. ence pek değişen bir şey yok. O zaman da Müslümandı,şimdi de Müslüman. Önce de mükellefti, şimdi de mükellef. Ve Müslümanım dedikçe bu mükellefiyet kalkmaz. Hangi yaşta olursa olsun. Zişan:Vildan’a bakarsan şimdi Allah’a kulluk vazifesi bitti,eşine,ailesine kölelik vazifesi başladı. Vildan:Zişan Abla,bu kölelik değil,önemli bir vazife. Zişan: İlahi Vildan,sen varsın ya,insanı deli edersin. Kızım peki sen niye bu önemli vazifeyi hiç yapmıyorsun? Vildan her zaman için bizim en önemli (bilgi yelpazesi) vazifemiz öğrenmek ve öğretmek. İki günü birbirine uyanın aldanmış olduğunu unuttun mu? Vildan: Unutmadım,hem ben vazifelerimi yapıyorum. Nihat’a sormuştum bir gün; “Cennetlik olmak için ne yapmalıyım?” diye. Fehiman: Ne dedi Nihat Abi? Vildan: “Senin işin kolay hanım,hiç merak etme. Allah yükü bizim sırtımıza vurmuş.” dedi. Zişan: Bak seen,neden senin ki kolay da onun ki zormuş? Vildan: Neden olacak,kadının bir vazifesi varmış,onu yaparsa cennetlik olurmuş. Fehiman: Eee merak ettim,neymiş o vazife? Vildan: Kadının vazifesi; beş vakit namazını kılıp,evini koruması,sonra da kocasını razı etmesiymiş. Zişan: Kocasını razı etmesi miymiş? Allah Allah demek o zaman cennetlik olurmuş. Vildan: Eveet, Nihat dedi bana; “Sen beni razı et hanım,direk cennete gidersin.” Zişan Abla sen bakma arada bir namazlarımı kaçırdığıma. Nihat benden çok razı vallahi. Zişan: Yiğitse razı olmasın senden. (İçini çeker) Üzüldüm Vildan. Nihat böyle bir şey düşünüyorsa şirk içerisinde. Yok yok söylemez böyle bir şey. Vildan: Söyledi valla. Hep der; “Siz hanımlar böyle şanslısınız,işiniz çok kolay. Fehiman: Aslında öyle olmadığını bilir bence,ama işine geldiği için sana öyle der. Zişan: Olabilir Fehiman. İşin aslını söylese,öğretse,belki Vildan o asıl işini yapmak için farklı uğraşlar içerisine girip,kendi hizmetini aksatacak. Demek ki öylesi kolayına geliyor. Vildan: “Kadının asli vazifesi eviyle,çocuğuyla ilgilenip,kocasını razı etmesidir. Başka bir işin olsa söylerdim sana.” diyor. Fehiman: Neriman Teyze de kadının asli vazifesi anneliktir,önce anneliğinden hesap verecektir demişti ya... Zişan: Evet hatırladım Fehiman. Ben ise Müslümanın abid olmakla mükellef olduğunu bilirim. Vildan: Ne yani şimdi,çocuğumuza bakmak,eşimizi razı etmek vazifemiz değil mi? Zişan: Elbette vazifemiz Vildan. Ama bu vazifelerimiz de abid olmamıza bir vesile olarak vardır. Vildan: Hiç anlamadım. Fehiman: Anneciğim, “abid olmak” deyince anlamadı Vildan Abla. Yani hani “kul olmak” derler ya, Allah’a kul olmak. Zişan: Fehiman kul olmak deyince manası tam anlaşılmadığı için “abid olmak” diyorum.Tüm hayatını Allah’ı razı etmeye hasrederek yaşamanın abidlik olduğunu,böyle yaşayınca her işinin ibadet olacağını hatırlatıyorum. Bizim asli vazifemiz bu. Aksini söyleyince çocuğu,eşi olmayan insanlar bu asli vazifeyi yapamaz diye düşünülecek. Vildan: Peki Müzeyyen Hoca niye öyle söylemiyor? Bak, evlenince köşesine çekildi,çocuğunu büyütüyor, eşiyle meşgul oluyor. Fehiman: Hiç de köşesine çekilmemiş. Çay bahçelerinde bol bol dolaşıyor. Vildan: Evet,diyor ki; “Ben vazifemi yaptım. Yıllarca insanlara ders verdim. Şimdi benim de gezmeye, eğlenmeye hakkım var.” Fehiman: Evet,bana da öyle söyledi. “Ben vazifemi tamamladım. Hem bir şeyi çok iyi anladım. Bu insanlara değmiyormuş, boş vereceksin.” dedi. Zişan: Yaa demek bu insanlara değmezmiş. Peki ona nebileri,resulleri hatırlatmadınız mı? Fehiman: Ben biraz söyledim. Vildan: Ne dedi? Fehiman: Onların genelde erkek olduğunu,hem durumlarının farklı olduğunu,kendisini de zaten buna mecbur olmadığını ifade etti. Zişan: Hıı... Demek lütfediyormuş. Balık sahibi Yunus’u da hatırlatsaydın Fehiman. Vildan: Yunus peygamber mi? Ne yapmıştı o? Fehiman: Hani vazifesini yapmaktan yılgınlığa düşerek kavmini terk etmişti ya Yunus peygamber. Zişan: Allah tarafından kınanmış ve pişman olmuştu. “İnni küntü minezzalimin.” diyerek bağışlanma dilemişti. Fehiman: Anladın mı Vildan Abla,Müzeyyen Hocanın yanlışını? Vildan: Ama o peygamber gibi olamaz sonuçta. “Ben yeterince hizmetimi yaptım,gençliğimin kaç yılını verdim.” diyor. Haklı sayılır bence. Zişan: Vildan,peygamber gibi olamasak da örneklerimizi onlardan alırız. Fehiman: Üstelik Allah’ın dininin bizim hizmetimize ihtiyacı mı var ki? Vildan Abla,müminler öğrenip öğretmekle yükümlü. Vildan: Peki hizmet ehli kişiler olmasa bu din nasıl yükselecek Fehiman? Zişan: Allah dininin sahibidir,O dilerse dinini bir kafirle de destekler Vildan. Hizmet ehli gibi imtiyazlı bir sınıfa ihtiyaç olmasa gerek. Herkes vazifesini yapar. Fehiman: Allah bizim arınmamızı diler Vildan Abla. Vazifemizi idrak edersek biz yüceliriz. Şehitlerle, sıddıklarla haşroluruz inşallah. Vildan: Yani Zişan Abla,Fehiman,insan sizinle konuşurken sanıyor ki hayat boyu ibadet için çaba sarf edilecek. Biz çoluklu-çocuklu insanlarız. Nasıl yapalım? Onları ihmal etmek olur mu? Ama sizin dediğinize bakılırsa Rukiye kayınvalidesinin isteklerini aksatabilir demektir. O zaman da başlasın evde çekişme. Çok kızıyor valla kayınvalidesi. Zişan: Kolayı var Vildan, sen onunla konuşur,izah edersen bakış açısı değişir,durumu anlar. Vildan: Aaa,bir kez lafı geçti de; “Gelindir,mecmur yapacak,hizmet onun vazifesi.” diyor. Ayy bir de mecbur demeye dili dönmüyor. O mecmur dedikçe benim de kahkaha atasım geliyor. Fehiman: Gerçekten anne bazı yörelerde,ailelerde şartlar böyle. Gelinlerin vazifesi aile fertlerine hizmet etmek. Zişan: Evet her yörenin kültürü değişik. Vildan: Eh böyle olunca yapmak zorunda kalıyorsun işte. Ama size kalırsa bunlara mecbur değil. Fehiman: Keşke bize kalsa... Bu yanlış adetleri hiç yürütür müyüz? Zişan: Vildan haklı Fehiman,şartları göz önünde bulundurmadan davranamaz Müslüman. Fehiman: O şartlar da insanı esir ediyor anne. Zişan: Hayır etmez. Doğruları güzelce yapmanın yollarını ararsa,etrafındakilere şefkatle muamele ederek yanlışlarını düzeltmeye çalışırsa,birlikte güzellikleri yakalarlar. Böylece esir değil,vezir olurlar. Fehiman:Haklısın. Aksi halde anarşi çıkar.Demek insan şartlarını, konumunu ferasetle değerlendir-meli ki,bu da bir münevver olarak vazifesidir. Zişan: Akrabanızın Fransız gelinini bir düşünsene. Vildan: Evet,ondan kimse öyle hizmet falan beklemez. Zişan: Çünkü o bizim kültürümüze yabancı . Bekleseler de anlamaz zaten. Şimdi o kayın validesine, eşine hizmet etmiyor diye günah olur mu? Dünyanın çeşitli yerlerinde değişik adet ve gelenekleriyle yaşar insanlar. Önemli olan Müslümanların abid olduklarını idrak ederek yaşamaları. Böylece Allah’ ın takdir ettiklerini hamd ile imtihanlarını sürdürürler. Vildan: Üf keşke Avrupa’da doğsaydık. Ne kolay, orada kimse kimseden bir şey beklemeden rahat yaşıyor. Fehiman: Belki de biz öyle sanıyoruz. Hem dünyanın neresine gidersek gidelim tebliğ vazifesinden kaçamayız, bunu hiç unutma. Vildan: Aman aman ne zor,ben yapamam.Ailemiz gençken öğretseydi . Şimdi biz istesek de anlamayız. Fehiman: Vildan Abla insan ne diyeceğini şaşırıyor senin karşında. Gençken bilgilenelim, iyi Müslüman olmayı öğrenelim desek; “Olmaz,ağır gelir,çocuklar bunalır.” diyorsun. Orta yaşa gelince; “Ay gençken lazımdı,her şey çekirdekten başlamalı.”diyorsun. Yaşlılara bakınca; “Artık ununu elemiş,eleğini asmış. Bu yaştan sonra kenara çekilip otursunlar.”diyorsun. Yani özetle her yaşa bir bahane buluyorsun. Zişan: Ah kızım ah, şimdi Ferda Teyzen olacaktı ki on parmağında on mazeret diye fırçalasın. Vildan:Ay iyi ki de yokmuş. Ne çok fırçalıyor adamı... Fehiman:Peki Hazal Teyzeme ne dersin? “Kızım Vildan,Hz. Hatice,eşi peygamber olduğunda genç miydi? O dört tane çocuğuyla Resulullah’ın en zor dönemlerine ona sırt verdi,davayı omuzladı da,sen ondanda mı yaşlısın,işin ondan da mı çok? Ya Hz.Aişe, gencecik yaşında sahabeye fıkıh dersi verirdi. Bu bizim gençlerde zeka özürü mü var? Niye anlamıyorlarmış? Peki ya Hz.Hamza Resulullah’ın yanında kılıç kuşanırken senin babandan daha mı gençti?” Vildan:Aman Fehiman,dur ben kalkıp gideyim. Siz Hazal Abladan geri kalmazsınız, Ferda deyip, Hazal deyip hem nalına hem mıhına... Öldürürsünüz adamı. Zişan: Dur Vildan kaçmak yok. Şimdi bir vazife çıktı bize. Vildan: Aaa neymiş o vazife? Zişan: Müzeyyen Hoca. Fehiman’la onun yanına gidip,bu yanlış sözlerini hatırlatıp,birlikte doğrusunu anlamaya çalışacaksınız. Vildan: Olmaz,dünyada gidemem. Zişan: Kaçamazsın,bu senin işin. Vildan: Ayy neden benim işim oluyormuş? Fehiman. Bak Vildan Abla,buna durumdan vazife çıkarmak denir. Zişan: Ya,gördün mü? Aynen öyle, artık gitmen şart. Bu yanlışa vakıf olduktan sonra başka türlü davranamazsınız. Mecbursunuz. Vildan: (Sızlanır) Ay keşke gelmeseydim bugün. Ben nasıl hocanın yanlışını düzeltirim? Zişan: Sen vazifeni duruma göre yap yeter. Hazal Abladan, Zişan Abladan selam getirdim sana deyin, Fehiman’la beraber konuştuklarımızı aktarın. Fehiman: Ya biz değil, onlar söyleyecek. Biz elçiyiz, elçiye zeval olmaz,bilirsin... Vazifemiz elçilik. FON Fikret: Ercan Abi selam söyledi baba. Orhan: Ercan Abin mi,o askerde değil mi? Fikret: Gitmemiş yine. Orhan: Allah Allah bu çocuk şaşırdı,koca adam oldu hala gitmiyor, ilerde daha zor olacak üstelik. Fikret: ‘İşim yok gidip talim mi yapacağım? Asker maskere gidemem.’ diyor. Orhan: Türkiye’de bir yurttaşlık vazifesi, kaçılmaz ki bundan. Fikret: “İşim yok,tahsil yapamadım, doğru dürüst bir meslek sahibi olamadım, böyle ikinci sınıf vatandaşken vazife mazife dinlemem.” dedi. Orhan: Bu çocuk evvelden beri işini bilmedi. Nerede hayrına olan bir şey varsa oradan kaçıyor. Fikret: Ya ne hayrı baba. Git iki sene dağda bayırda talim yap. Akıl işi mi? Orhan: Bak seen...Demek sen de aynı kafadansın. Fikret: Tabii ya,büyüyünce ben de hemen gitmem. Orhan:Anlaşıldı,size iyilik yaramıyor. Bedavadan karnınızı doyuruyorlar, üstünüzü giydirip barındırıyorlar, üstelik sıkı bir eğitim veriyorlar. Fikret: Eeh ne eğitim ne eğitim. Orhan: Yarın parka silah atmaya gidelim dersin ama. Oğlum orada size en güzel silah kullanmayı öğretiyorlar. İstesen ben sana öyle bir silah alabilir miyim? Veya parkta parasız ateş talimini yapabilir misin? Fikret: Hiç yaptırırlar mı? Orhan: Ee daha ne konuşuyorsun? Üstelik askerde silahın esaslısını kullanacaksın. Fikret: Fiyuuut tatatata tatatata..... Orhan: Hıı tatata... Askerlik kanunu değişir de sen büyüdüğünde almazlarsa görürsün günün, yalvarırsın bu defa. Fikret: Alırlar alırlar. Hiç benden, çakı gibi Mehmetçikten vazgeçilir mi? Orhan: Siz böyle yaparsanız vazgeçerler,hiç belli olmaz. Hem isterseniz gitmeyin. Kızlar oraya da gider. Peygamber ocağını boş mu bırakacaklar? Fikret: Nee... Allah etmesin. Oraya da mı gelecek mızmızlar. Orhan: Başka çare yok. Bu memlekete asker lazım. Siz gitmezseniz onlar gider. Neyse sizde evde çamaşırları yıkayın.. | |
|
Etiketler |
tekstleri, tiyatro, vazife |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Her durumdan kendine vazife çıkaran şahıs hakkında | atear | Spor Haberleri | 0 | 18 Nisan 2019 20:13 |
VazîFe | PySSyCaT | Osmanlı Türkçesi Sözlüğü | 0 | 08 Ekim 2014 23:50 |
Üzerime Vazife | Satuk | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 27 Nisan 2010 03:01 |
Vazife Başında ölmek | PopSy | İslamiyet | 0 | 10 Ağustos 2008 16:37 |