Çevrimdışı

Fakat... Seçmenlerin tercihinin doğruluğunun TÜBİTAK raporları ile de tahkim edilmiş olması ülkemiz için, her şeyden de önemlisi AKP'ye oy veren seçmenler için çok iyi oldu.

Başkaları ne düşünür bilmem. Ama seçim öncesi ortaya çıkan ses kayıtlarının "şantaj-montaj" olduğuna seçmen zaten verdiği oylarla karar vermişti!

- Sandıktan çıkan oylar bu kayıtları silmiş...

- Bu kayıtlarda atfedilen şahısları aklamış paklamış...

- Bunları bu şekilde piyasaya sürenleri lanetlemişti.

Bütün bunlara rağmen şimdi, üstüne üstlük yaşadığımız kayıt-kaset fırtınasının bir tür "Yalan Rüzgarı" olduğunun TÜBİTAK tarafından da rapora bağlanması, ne siyasetin ne gerçekliğin ne propagandanın ne de yüzsüzlüğün zaferidir.

Bu zafer olsa olsa bilimin zaferidir.
Bu bağlamda...
TÜBİTAK'ın bu kayıtlar hakkındaki raporu, aslında bilinen ve hakkında önceden karar verilen bir gerçeği raporlaştırmış olmaktan öte bir anlam ifade etmiyor olsa da, gerçeğin bilimsel olarak dahi ortaya konulması tarih yazıcıları için de oldukça önemli belge niteliği taşıyor olması açısından da lazımdı.

- Teknoloji ve Bilim Bakanı’nın hissettiklerini...

- Seçmenin tercihleriyle ortaya koyduklarını...

- Hatta bir kısım kayıtlar muhatapları tarafından kabul edilip itiraf edilmiş olmasına rağmen, o itirafların bile yanlışlığını bilimsel çalışmalar neticesinde bir rapora-karara bağlayan TÜBİTAK gibi bir kuruma sahip olduğu için milletimiz ne kadar iftihar etse yerindedir.

Evet... TÜBİTAK bu konudaki çabasıyla ülkemiz ve milleti için ve de siyasetin bilimsel anlamda tahkimi için ne kadar gerekli bir kurum olduğunu bir kere daha lisan-ı hal ile ortaya koydu.

Aslında biz, toplum olarak seçimlerde verdiğimiz oylarla bu yalan rüzgarına itibar etmemiştik. Ama yine de içimizde "acaba" diyenler olabileceğini düşünerek TÜBİTAK süper bir çalışma içine girdi ve seçmenin oyuyla tescil edilen gerçeği bilimin yanılmaz ve yanıltılamaz yöntemlerini kullanarak bir kere daha tescilledi.

Şimdi...
Bu raporla ortaya çıktı ki...

Yöneticilerimiz hakkında ortaya atılan o iftira şantaj-montajlarına inanmayanlar zaten haklı çıktı. Da aklıdan 'acaba' geçen benim gibi septik ruhlular için boyunlarını büküp şüpheci yaklaşımları için ağlama zamanı...

Ağlamalıyız çünkü...

- Bilim ve Teknoloji Bakanımızın bu kayıtlar konusundaki hislerine itibar etmediğimiz için...

- Aslında bir yalanın yayılmasını önlemeye çalışmak için YouTube ve Twitter'ı kapatan hükümetimiz hakkında yanlış düşündüğümüz için...

- Egemen Bağış gibi bir devlet büyüğümüz için Bakara Suresi için "Bakara-makara" diyerek dalga geçebileceğine ihtimal verdiğimiz için...

- Başbakan’ın onca adamı, onca danışmanı dururken bizzat kendisinin yurtdışındayken bile Fatih'i arayıp Habertürk Televizyonu'nun alt yazısına müdahale edebileceğine 'Olur mu olur' dediğimiz için...

Neyse... İşte böyle. Bilim ve Teknoloji Bakanı’nın hislerine itibar etmezseniz sonunda TÜBİTAK o hisleri raporlaştırıp gözünüzün içine bilimsel gerçek diye sokar.

Benim için bu rapor çok iyi oldu. Gerçi o ses kayıtlarının bizi yöneten bu mübareklerden sadır olacağına hiçbir zaman ihtimal vermemiştim. Ama vicdanımın "acaba" deyişini de durduramıyordum.

İyi ki TÜBİTAK var, yoksa başka türlü vicdanımı nasıl susturabilirdim!

TÜBİTAK'ın raporundan sonra hâlâ bu konunun bilimsel bir konu olmanın ötesinde bir vicdan meselesi olduğunu düşünenler varsa, onlar da "Bilim mi yoksa vicdan mı" önde gelir tartışmasını yapıp karara bağlasınlar. Bir sonuca varamazlarsa TÜBİTAK'a başvursunlar!

Vodafone'un itirafı hakkında...

Türkiye'de ilerleme aşamasında olsa da Vodafone dünyada en yaygın operatörler arasında ilk sıralardadır.

Öyle ki gittiğiniz çoğu ülkede cep telefonu şebekesi olarak karşınıza çıkar.

Medyada BBC ne ise telekomünikasyon alanında da

Vodafone İngiliz Sömürge İmparatorluğu’nun devamı gibidir...
Vodafone önceki gün çok bilinen bir gerçeği açıkladı. Hükümetler Vodafone ağları üzerinden doğrudan dinleme yapabilen kanallara sahipmiş...

Wovvv...
Bilmiyorduk. İyi ki açıkladınız.

Da, niye şimdi açıkladınız?

Bu tarz açıklamalar bendenize, hükümetlerle telefon şirketleri arasında teknik olarak yeni dinleme metotlarına geçildiğini düşündürür.

Yani... Açıklama yapıldığına göre, hükümetler ile telefon şirketleri arasında doğrudan dinleme yapabilen kanallar yerine başka yeni teknikler geliştirilmiş ve buna gerek kalmamıştır diye düşünürüm.

Yani yasal ya da yasa dışı biçimde her halükarda dinleniyoruz.

Yeni teknikler keşfedilince eskileri deşifre ediliyor. Hepsi bu. Yoksa uluslararası bir şirket böyle bir bilgiyi niye açıklasın ki?

Günün Tweet'i

"Ne yani, siz TÜBİTAK'tan daha iyi mi biliyorsunuz?"

__________________

kar havası gibisin dışarda, içimde elmanın dişlenişi.

 

Çevrimdışı

"Ben o ses kayıtlarını ilk dinlediğimde çok açık bir montaj olduğunu hissettim. Daha sonra biraz daha detaylı baktığım zaman, bu benim şahsi tespitlerim, sayın Başbakanın Konya'da olduğu halde Ankara'da, iki kişi konuşurken birisi çok kısık sesle konuşurken diğerinin bağırması, psikolojik açısından çok normal durum olmaz. Bu çok açık ve net bir montaj.
Eğer Başbakanlık TÜBİTAK'tan böyle bir teknik inceleme isterse biz tabii ki onu yaparız. Ama, teknik incelemeyi gerektirmeyecek kadar açık bir montaj olduğu ortada. Bunu hiç başka bir teknik incelemeye dahi ihtiyaç duymadan söyleyebiliriz.

Aslında söylenecek çok söz var lakin sözde BİLİŞİM BAKANI'nın söylediklerini tekrar okuyunca bir gülme geldi.Hissediyorum büyük götürüyorlar.
Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.