IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10 Eylül 2014, 15:39   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Üryan Hızır Efsanesi (Dersim)




Sultan Hıdır Ziyareti, Pertek-Hozat yolu kenarında bir sırtın üzerinde bulunan Dorutay (Zewe) Köyü'ndedir. Bu köyde Üryan Hızır'ın (Sultan Hıdır'ın ) ziyareti bulunur. Bu ocak çocuğu olmayanlar, sara ve akıl hastalarının akınına uğramakla ünlüdür. Bu ocağın Adıyaman, Malatya, Çorum, Sivas, Kahramanmaraş ve Erzurum'da da talipleri bulunur. Ayrıca Suriye'nin Afrin kentinde de talipleri bulunur Hubyar Dedeleri mürşit ocaklarının Üryan Hızır olduğunu söylerler.

Rivayete göre Zewe köyü yakınlarında yaşlı bir zat yaşarmış. O tarihlerde Sultan Alâeddin ordusu ile birlikte buraların denetimini yaparken akşam olur ve Zewe köyü yakınlarındaki Sultan gölü mevkiinde geceyi geçirmeye karar verir. Çadırlar kurulur, yerleşme başlar. O sırada Sultan Alâeddin'in yanına gelen gözcülerden biri; "Sultanım şu ileride çadıra benzer bir şey ve içinde bir ışık hüzmesi var." der . Sultan Alâeddin de; "Gidin bakın bakalım, kim varsa gelip bana bilgi verin." der. İki tane atlı asker bu çadırın yanına gönderilir.

Askerler, gelip bakarlar ki, bir eski çadır ve bu çadırın içinde yaşlı bir zattan başka kimse yok. Askerler sorarlar: "İhtiyar kimsin sen? burada ne işin var?" İhtiyar: "Gördüğünüz gibi bir ben-i Ademim, adım Sultan Hıdır'dır." der. "Bir toprak güvecim, bir seccadem ve bir de atıma yedirmek için bir miktar arpam var." Askerler: "Biz, Sultan Alâeddin'in askerleriyiz, seni sultanımıza götürmek istiyoruz", deyince bu defa ihtiyar; "Buralara kadar zahmet edip gelen sultanınıza söyleyiniz buyursun, misafirim olsun. Fakirhanemize şeref versin." Askerler: "İyi ama gelecek olan koca bir sultan. Yanında bir hayli vezir, vezirâzam ve kumandaları var. Bunları oturtmak için halın bile yok. Hem kaldı ki koca ordu gelince, ekmek ister, aş ister. Bunları nasıl ağırlarsın? İyisi mi, biz seni oraya huzura götürelim." İhtiyar: "Tanrı misafiri umduğunu değil, bulduğunu yer. Yüce Allah'ın izni ile mahçup olmayız. Buyursunlar gelsinler!" diye cevap verir. Askerler geri döner, durumu Sultan Alâeddin Keykubat'a anlatırlar.

Alâeddin Keykubat, bu ihtiyarı merak eder ve ertesi gün ihtiyarı ziyaret eder. Çadıra gelir gelmez ihtiyar nezaketle sultanı selamlar ve altına seccadesini serer. Her gelen bu seccadeye oturur, fakat seccadenin bir kenarı daima boş kalır. Sultan Alâeddin hayretler içinde kalır ve hayretini gizleyemez, durumu öğrenmek için seccadeye oturan vezir, kumandan ve askerlerine bir komutla "Ayağa kalk" der. Herkes ayağa kalkar. Sultan bakar ki, yerde küçücük bir seccade var. "Otur" diye emir verir. Bakar ki herkes seccadenin üzerinde oturmuş. Hayretler içinde kalırsa da sesini çıkarmaz.

Biraz sonra yaşlı adam, topraktan yapılmış güveci, içerisinde bir miktar aş ile Sultan Alâeddin'in önüne bırakır. Sultan: "Baba erenler, bunu hangimiz yiyeceğiz?" İhtiyar da; "Sultanım Besmele ile başlayın yemeye, inşallah hepinize yetecek kadar vardır." diye cevap verir. Sultan Alâeddin ve yanındakiler başlarlar yemeye, küçük güvecin içerisindeki yemek bütün askerler tarafından yenilir. Herkesin karnı doyar. Fakat yemek bir türlü bitmez. Sonra direkte asılı bulunan dağarcığ'ın (kuzu ve oğlak derisinin tabaklanmış, kurutulmuş ismi) içindeki arpadan, atlara arpa dağıtmaya başlar. Bütün atlara arpa verildiği halde dağarcıktaki arpanın hala bitmediği görülür. Sultan Alâeddin bu zatın ermiş ve keramet sahibi bir zat olduğunu anlar ve ona: "Sen burada yalnız başına, yaşlı bir ihtiyar olarak zor yaşarsın. Ben sana askerlerimin içerisinden akıllı, dürüst, itaatkâr birkaç asker vereceğim. Bunlar ölünceye kadar senin emrinde ve hizmetinde olacaklar." der . 3 veya 5 askeri ve o bölgeyi vakıf olarak kendisine bırakarak, vedalaşıp ayrılırlar. Rivayet olunur ki, Sultan Alâeddin'in bıraktığı 3 askerin isimleri Resul, Munzur ve Delil'dir. Bunlar, yaşlı Sultan Hıdır ölünceye kadar ona hürmet ve itaatte kusur etmezler.

Sultan Hıdır öldüğü zaman Zewe köyünün güneyinde ve köyün alt tarafında, fakirlik denen mevkiye defnedilir. Ancak burası köylüler tarafından temiz tutulmaz. Gübre dökülür, ahır olarak kullanılır. Bir süre sonra bir cuma gecesinin sabahında, bir de bakarlar ki oradaki mezar, köyün ortasında bulunan yüksek tepenin üzerine gelmiş, ve buradaki ulu ağacın altını mekan tutmuştur. Sonradan üzerine Selçuklu Sultanı tarafından bugünkü türbesi yapılmıştır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
dersim, efsanesi, hızır, üryan


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hızır Bey Zen Tarih 0 15 Mayıs 2014 20:32
Dersim Ayaklanmaları - İlk Dersim Ayaklanması Zen Tarih 0 09 Mayıs 2014 23:31
Hızır Duası efLatun Genel İslami Konular 0 11 Nisan 2012 22:11
üryan geldim Ezgi Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler 0 08 Şubat 2011 12:51