İslâm’dan önce Araplarda Hat yoktur, yazı vardır. Yazı da daha çok noktasız yazıdır. O dönemde kullanılan yazı ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılırdı. Sanat haline henüz gelmemişti. Sanat haline gelmesi Kur’an’la birlikte başlamıştır. Kur’an’ı nasıl daha güzel yazabiliriz düşüncesiyle bu yazı bir sanat haline gelmiştir. Bu güzel yazma işi ilk önce Hz. Ali’yle başlar.
Hz.Ali'nin çok güzel bir yazı üslubu vardır. Topkapı’da Hz. Ali tarafından yazıldığı söylenen Kur’an-ı Kerim vardır. Hz. Osman tarafından yazılan Kur’an-ı Kerim de var orada. Hz. Ali’nin yazdığı Kur’an-ı Kerim’deki harfler o kadar muntazam bir şekilde yazılmış ki cetvelle çizilmiş adeta. Hz. Ali bu işin ustası ve bununla ilgili sözleri vardır. Bunlardan biri şöyledir, “Çocuklarınıza yazıyla ikramda bulunun ki yazıda çok güzel işler vardır. İnsana sürur verir, içinde rahatlık ve keyfiyet vardır.” Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’in yazımından sonra biz yazının piri olarak Hz. Ali’yi başlangıç kabul ederiz. Yazı sanatı diyoruz. Çünkü sanat ve zanaat arasında büyük bir fark vardır. Herkesin bir zanaatı vardır, ama bunu sanata dönüştürmek farklı bir şey. Sanatta derinlik vardır. Ruha hitap eden bir güzellik oluşur orda. Hatta sanatla uğraşmayanlar, bu işten anlamayanlar bile hayranlıkla seyrederler bütün bunları. Tabiî Hz. Ali’yle başlayan yazı olduğu gibi kalmamış, geliştirilmiş ve daha bir zenginleştirilmiştir. Hz. Ali’den sonra Hat sanatında büyük dahiler yetişmiştir. Bunların başında, el-Muntakini, İbni Mukle, İbni Vehhab var.