🔔 Çevrimdışı bildirim almak ister misiniz?
Bir konuya etiketlendiğinizde, özel mesaj aldığınızda, bir mesajınız alıntılandığında forumda olmasanız bile anlık bildirim almak için lütfen izni verin.
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Koçi Bey Risaleleri'nin Özellikleri
Koçi Bey Risaleleri, birisi Sultan IV. Murat'a, diğeri de Sultan İbrahim'e sunulan iki risaleden oluşmaktadır. Risaleler, kullanılan dil ve metot bakımından farklılıklar göstermelerine rağmen, genel hatları itibariyle birbirlerine benzemektedir. Risalelerdeki dil ve metot farklılıkları muhataplarının karakterlerinden ve eğitim seviyelerinden kaynaklanmaktadır.
Koçi Bey Risalesi denilince, ilk önce 1631 tarihinde Sultan Murat'a sunmuş olduğu risale akla gelmektedir. Sultan Murat; Arapça ve Farsça bildiğinden dolayı risale, edebî bir Osmanlıca ile yazılmıştır. Bu risale, kısa kısa yazılmış yirmiiki bölümden oluşmaktadır. Yazar, ilk bölümde Osmanlı devlet ve toplum düzeninin temel ilkesini belirtir ve bunu problemlerin çözümü olarak sunar: Memleket ve millet düzeninin, din ve devlet kaidelerinin pekiştirilmesinin çaresi, Hz. Muhammed (sas)'in getirdiği esaslara bağlanmaktır. Sonraki beş bölümde önceki padişahların, vezirlerin, divan ehlinin, nedimlerin, din âlimlerinin ahvali ve Osmanlı sistemi içerisindeki rolleri hakkında bilgi verir. Tımar sistemini anlatarak devlet sistemi içerisindeki önemini belirtir. Bundan sonraki üç bölümde tımar ve zeamet sistemindeki, saraydaki devlet görevlileri arasındaki, yeniçeriler ve diğer askerler arasındaki bozulmanın sebeplerini ve nasıl başladığını ele alır. Bu açıklamalardan sonra beş bölüm hâlinde devletin ve toplumun içinde bulunduğu durumu derinlemesine analiz eder, sorumluları belirler. Daha sonraki bölümlerde bu buhranın nasıl önleneceği ve ne gibi çözüm yollarının uygulanması gerektiğini dile getirir.
İkinci risale Sultan İbrahim'e sunulan risaledir. Ciddî bir eğitime sahip olmayan ve iktidar öncesi hayatını kafeste geçirmiş olan Sultan İbrahim, Koçi Bey'den kendisine Osmanlı Devleti'nin sosyal ve ekonomik durumuna ilişkin bir risale yazmasını istemiştir. Bunun üzerine kaleme alınan risale, 1640 tarihinde Sultan İbrahim'e sunulmuştur.
Onsekiz bölümden oluşan Sultan İbrahim'e sunulan risale, sade ve açık bir dille yazılmıştır. Hiç kuşkusuz bu durum Sultan İbrahim'in bilgi ve eğitim seviyesiyle alâkalıdır. Eğer Koçi Bey bu risaleyi edebî bir üslûpla yazmış olsaydı, Sultan İbrahim bunları başkalarına okutup tercüme ettirme ihtiyacı hissedebilirdi. Halbuki Koçi Bey risalesinde Padişaha "… bu kâğıdı pareleyüp, ateşe yaktırasın mahza hemen karihanızdan zuhur eyliye" türünden ifadeler kullanarak bu risaleleri kimseye göstermemesi, okuduktan sonra yakması ve bütün bu bilgilerin kendi karihasından çıkmış olduğuna herkesin inanması gerektiği şeklinde tavsiyelerde bulunmaktadır. Risaledeki metot öğretici bir nitelik taşımaktadır. Koçi Bey, Sultan İbrahim'e ders verir gibi meseleleri dile getirmektedir. Bu risalede Koçi Bey âdeta bir hoca, Sultan İbrahim de bir talebe gibi görünmektedir. Hattâ bazı yerlerde padişahın devlet görevlileriyle görüşürken nasıl hitap edeceği, kim gelirse ayağa kalkacağı, büyük elçilerden hangisine nasıl davranacağı gibi konular üzerinde durmaktadır.