27 Mayıs 2014, 18:35 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Zararlı Dernekler. Azınlıkların, özellikle Rumlar'ın İstanbul'a İtilaf kuvvetlerinin gelişinden sonra taşkın davranışlarından söz etmiştik. Osmanlı İmparatorluğu çöktüğüne göre "Büyük Yunanistan"ı gerçekleştirmek olanağı doğmuştu. 1814 yılında kurulmuş bulunan "Etniki Eterya" Derneği "Megalo İdea" için çalışmış ve 1829'da Yunanistan, İngiltere, Fransa ve Rusva sayesinde bağımsızlığını kazanmış ve Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş döneminde her fırsattan yararlanarak topraklarını genişletmişti. Girit başta olmak üzere Ege Adaları'nı Batı Anadolu Adaları'nı ve Balkan Savaşı'nda da Selanik dahil Makedonya'nın büyük bir kısmını ele geçirmişti. Girit Adası'nı Yunanistan'a kazandıran Yunan Başbakanı Venizelos Paris Barış Konferansı'nda İzmir başta olmak üzere bütün Batı Anadolu'yu Yunanistan'a katmak için uğraşırken, Trakya ve "Bizans'ın eski başkenti İstanbul" üzerindeki emellerini de saklamıyordu. İstanbul Rumlar'ın taşkınlıklarının yanı sıra, gizli Rum dernekleri kurularak "Büyük İdeal" için çalışmaya başladılar. Bunların en önemlisi "Mavri Mira" (Kara Gün) idi.Doğrudan Yunan Hükümeti'nin maddi ve manevi desteği ile bu dernek Fener Patrikhanesi aracılığı ile büyük destek bulmuştu. Rum okullarının izci örgütlerini de emrine alan dernek, Rumlar'ı silahlandırıp tedhiş hareketleri yapıyordu. Yunan Kızıl Haç'ı ve Göçmenler Komisyonu da bu dernekle çalışmakta idiler. İstanbul ve Trakya'da birçok cinayet ve ırza geçme olayları yaparak tedhiş yaratan dernek, Ege ve özellikle Anadolu'da Pontusçuluğu destekliyordu. Patrikhane de İstanbul'un Yunanistan'a verilmesi veya uluslararası bir yönetime konmasını Lloyd George'den istemişlerdi. Bu derneğin yanı sıra, onun desteğini gören diğer bir dernek "Pontus Derneği" idi. Rize'den İstanbul'a kadar uzanan kıyı şeridinde (özellikle merkez Samsun-Trabzon) olan yörede bir Pontus Devleti kurmak istiyordu. Samsun yöresindeki Rumlar'ın bir bölümü daha I.Dünya Savaşı içinde askere gitmeyip silahlanarak eşkiyalığa başlamışlardı. Ateşkes'ten sonra ise örgüt daha da güçlendi. Rusya'dan getirilen göçmenlerle de sayıları arttı. İtilaf Devletleri de bunları koruduğu için olaylar büyüdü. (İleride bu konudan iç ayaklanmalar bölümünde ayrıca söz edilecektir). Azınlıkların yıkıcı çalışmaları içinde önemli bir yeri de Ermeniler alıyordu. Mondros Ateşkesi'nin "Altı Ermeni Vilayeti" sözu, Ermenistan kurulması için önemli bir adımdı. Birinci Dünya Savaşı içindeki "Tehcir" olayı yüzünden İtilaf Devletleri'nin ilgisini ve şimdi de koruyuculuğunu kazandılar. Rumlarla da işbirliği yaparak güçlenmeye çalıştılar. Yalnız Ermeniler de Trabzon üzerinde hak iddia ediyorlardı. Padişah'ın Ermeni'lerin haksızlığa uğramış oldukları biçimindeki beyanatı da, onlara güç verdi. Mavri Mira ile sıkı ilişki kurdular. Tehcir suçlusu ilan edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in İstanbul Sıkı Yönetim Mahkemesi'nce mahkum edilip, 10 Nisan 1919'da idam edilmesi Ermeni'lere umut verdi. Haklarını ileri sürerek,30 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri'ne başvurarak tam bağımsız bir Ermenistan kurulmasını ve İtilaf Devletleri ve Cemiyet-i Akvam'ın himayesini istediler. Patrik Zaven Efendi de Paris ve Londra'ya giderek Ermeni sorununu görüştü. 26 Şubat 1919'da da "Onlar Konseyi"nde Ermeni isteklerini savunarak Maraş, Kilikya, İskenderun ve "Altı Ermeni Vilayeti" ile Trabzon ilinin bir kısmını da içine alan büyük Ermenistan isteklerini ileri sürdüler. İtilaf Devletleri silahlı kuvvetleri aracılığı ile de tehcir edildikleri topraklara dönmek istediler. Hiçbiri bu kuvveti vermeye yanaşdı. Suriye'den Doğu Anadolu'ya böyle bir yolculuğun sıkıntılarını Türk Ulusu'nun direnmesini göze almak gerekiyordu. Fakat Başkan Wilson Ermeniler'in savunucusu oldu. Fransız basını ise Kilikya, İskenderun ve Maraş yöresinin Suriye'ye ait oldıığunu ileri sürdü. Fransız Hükümeti Kilikya ve İskenderun üzerindeki isteklerini kabul etmemekle beraber, Anadolu'da nüfus üstünlüğüne sahip olduklarını ileri sürerek Barış Konferansı'na asılsız nüfus listeleri verdiler. Oysa Amerikan İstihbarat Şubesi Başkan Wilson'a 21 Ocak 1919'da verdikleri raporda, Ermeniler'in en çok bulundukları yerlerde bile ancak nüfusun % 30-35'ni oluşturduklarını bildirdi. En son ve en gerçek Amerikan araştırması General Harbord tarafından 1919 yılı sonunda hazırlanmıştı. Hemen tüm Doğu Anadolu'yu inceleyen Harbord, Ermenilerin hiç bir zaman çoğunluk olmadığını bildirdi. İngiltere Başbakanı Lloyd George bile Ermeni isteklerini aşırı buluyordu. Buna rağmen 14 Mayıs'ta Dörtler Konseyi'nin toplantısında A.B.D. İngiltere, Fransa ve İtalya arasında kararlaştırılacak sınırlar içinde ve manda idaresi altında, Ermeniler'in azınlıkta olduklarını bildiği Akdeniz'den Karadeniz'e uzanan ve Ermeni isteklerini kapsayan topraklar üzerinde Ermenistan kurulmasını önerdi. Ermeniler'in isteklerinin bu derece ileri gitmesinde İstanbul Hükümeti'nin sorumsuz ve aciz politikasının da etkisi vardı. İstanbul Hükümeti Şubat 1919'da Osmanlı Devleti sınırları içinde Ermeniler'e özerklik, hatta bazı yerlerde nüfus mübadelesi yapmayı önermişti. Fakat Ermeniler bağımsızlık istedikleri için bunu kabul etmemişlerdi. Çünkü Osmanlı Devleti'nin çaresizliğini görüyor ve isteklerini büyük devletlere kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Azınlıklar içinde Yahudiler de yüzyıllar önce İspanya'dan katliamdan kaçıp, kendilerine kapılarını açan Türklere karşı Rumlarla işbirliğine girdiler. Bütün Yahudiler olmamakla birlikte Hahamhane, Patrikhane ile birlikte çalışıyordu. "Alyans İsrailit" adlı İstanbullu Yahudilere ait gençlik örgütü faaliyette idi. TÜRKLÜĞE ZARARLI DERNEKLER Ateşkes'in yarattığı ortam, İmparatorluğun dağıldığı ve Devletin ne olacağı düşüncesi, yalnızca siyasi partilerin değil, "Heyet", "Cemiyet" adı altında çeşitli kuruluşların da ortaya çıkmasını hazırladı. Bunlar; da siyasi partiler gibi siyasi ve hukuki işlere karıştılar. Hatta bunların içinden İngiliz Muhipleri Derneği ile Kürdistan Teali Cemiyeti'nin 1919 seçimine katılmama kararı almış olmaları pek önemli yeri olmayan Mühendisler Cemiyeti'nin ise aday göstermek istemesi bu durumu açıkça belirler. İttihatçı düşmanlığı ve İ.T. mensuplarının tutuklanması Hürriyet ve İtilaf Partisi'ni İstanbul'da güçlendirmiş ve iktidarı ele geçirmelerini sağlamıştı. Fakat bu parti bu fırsatı değerlendirememiş İngiliz güdümüne girmişti. Diğer küçük cemiyetler de amaç ve yöntemleri bakımından zararlı ve yararlı olmak üzere iki guruba ayrılıyorlardı. Birinci Dünya Savaşı içinde İtilaf Devletleri Osmanlı İmparatorluğu'nu içten yıkmak amacıyla, yaptıkları propagandalardan birisi de Kürt Devleti kurulması kıskırtmaları oldu. Kürtler tarafından bir dernek kurulması olayı 1908 yılında İkinci Meşrutiyetle başladı. 1908'de "Kürt Teavün Derneği" kuruldu. Kanun-u Esasi ve Osmanlıcılık ideali için çalışmıştır. Fakat savaş sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalandığını gören başta Seyyit Abdülkadir olmak üzere birkaç kişi, Mayıs 1919 da merkezi İstanbul'da olan "Kürdistan Teali Derneği" ni kurdular. Bu dernek Kürtleri ayrı bir kavim sayarak, bu dağılma döneminde Wilson prensiplerinden yararlanarak ayrı bir devlet kurmayı amaçlamakta idi. İstanbul dışında Diyarbakır, Bitlis, Elazığ illerinde de şubeleri açılmıştı. Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuku Milliye Derneği ile birleşmeyi kabul etmiyerek, işgal kuvvetlerine dayanmak ve bu yolla Kürt göçmenlerin yerlerine dönmesini sağlamak, Kürdistan'a (Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput bölgesi olup 207.000 km2 dir) Kürt memurlar atanmasını sağlamak istiyordu. Bu amaçla İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthrope'a 2Ocak 1919'da baş vurarak, Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır ve Musul illerinin nüfusunun ezici çoğunluğunun Kürt olduğunu ve Ankara, Konyra, Sivas, Adana, Halep illerinde de çok sayıda Kürt yaşadığını ileri sürerek İngiliz mandası altına özerklik istediler. Aslen Türk olan ve İngilizler tarafindan kışkırtılan Kürtler'in istedikleri iller, Ermeni istekleri ile çatışıyordu. Binbaşı Noel İngiltere adına Barış Konferans'ında Kürtlerin istekteklerinin ihmal edilmediğine dair Kürtler'e güvence vermekle görevlendirildi. Kürtler de Ermeniler gibi İngiliz çıkarları için İngiliz entrikalarına alet ediliyorlardı. ÖzellikleTürk-Kürt arasında tarihsel bağlar ve din bağlarının bulunuşu ve Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti'nin kurulmasının kendileri için de büyiik tehlike olması ayrılıkçı Kürtleri etkisiz bıraktı. Buna karşılık birçok aşiret Mustafa Kemal hareketini desteklediler ve T.B.M.M.'ne temsilci gönderdiler. Zararlı bir başka dernek de, merkezi İstanbul'da bulunan "Teali İslam Derneği" idi. 19 Şubat 1919'da İskipli Mehmet Atıf Efendi'nin başkanlığında İstanbul Medreseleri'nde görevli bazı müderrisler tarafından kuruldu. Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu çaresizlikten din esaslarına dayanılarak, ilmi, sosyal ve ahlaki araçlarla Saltanat ve Hilafet makamının nüfusunu kuvvetlendirmek, siyasi hayata etki yapmak istiyordu. Bu amaçla çalıştığı için Hürriyet ve İtilaf Partisi'ni destekledi ve Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'ne cephe aldı. Bunun için çeşitli bildirilerle Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'ne saldırdı. Özellikle Konya yöresindeki ayaklanmalarda büyük etkisi oldu. Yine İstanbul merkez olmak üzere kurulan zararlı ve düşmanla işbirliğinin en açık örneklerinden birini oluşturan bir dernek te "İngiliz Muhipler Derneği" idi. Ağustos 1919'da kurulmuş olan bu dernek üyeleri arasında Osmanlı Padişahı ve "Halife-yi Ruyi Zemin" ünvanını taşıyan Padişah Vahdettin, Damat Ferit Paşa bir çok politikacı da bulunmakta idi. Derneğin başkanı Rahip Fru idi. Bu derneğe göre idaresi altında milyonlarca Miislüman barındıran İngiltere "Kavm-i Necip" (Seçkin Kavim) idi. İngiltere ile Osmanlı Hilâfet ve Saltanatı arasında mevcut samimiyetin devamı ve kuvvetlendirilmesini bir beyanname ile ilan eden bu dernek, İstanbul'da yirmi ve İstanbul dışında da Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin desteği ile çeşitli şubeler açmayı başardı. Ulusal Mücadele'ye karşı olan bu dernek, Kavm-i Necip olan İngiltere ile ilişkilerini yeniden düzeltmek ve himayesini kazanmak amacıyla kurulmuştu. 1919 seçimlerinde ise Hürriyet ve İtilaf Partisini destekledi. Dernek ileri gelenlerinden ikinci reis Said Molla grubu ile muhalif grubun anlaşamaması üzerine 1921 sonunda da ulusal kuvvetlerin üstünlük elde etmesi sonunda silindi. Ateşkes döneminin en önemli kuruluşlarından birisi de, kuşkusuz Hürriyet ve İtilaf Partisi idi. 21 Kasım 1911'de i.T. ye karşı kurulmuş bulunan bu parti. İ.T.' nin diğer rakipleri ile birleşmiş veya isteklerini sağlamış ve bu sayede seçimlerde etkinlik kazanmıştı. Osmanlılık ve Adem-i Merkeziyet prensibini progr¤¤¤¤¤ alan parti çalışmasını İ.T.'yi yıkmaya yöneltmişti. Fakat Balkan Savaşı sırasında iktidarı ele geçiren İ.T.'nin baskısı karşısında ve birçok üyesinin sürgün edilmesi üzerine Ateşkes dönemine kadar hareketsiz kaldı. Ocak 1919' da Ateşkes ortamından yararlanarak yeniden çalışmaya başladı. "Mesuliyet", "Peyam Sabah" ve "Alemdar" gazeteleri tarafından desteklendi. Damat Ferit Paşa'nın Sadrazamlığı sırasında kendisini iktidar partisi durumunda görüp, ateşkes döneminin diğer zararlı dernekleriyle işbirliği yapıp seçimlerde onların desteğini sağlamak istediyse de kendi deyişiyle "İttihat ve Terakki Hortlağı" Müdafaa-i Hukuk karşısında yenildi. Damat Ferit Paşa'nın son Sadrazamlığı ve Tevfik Paşa'nın yeniden Sadrazam oluşu ile tarihe karıştı. Bütün bunların yanısıra ateşkes ve işgal döneminin İstanbul şehrinde kurulan birçok dernek daha bulunmaktadır. Osmanlı İlâyı Vatan, Tarik-i Salâh, Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Dernekleri buna örnektir. Bütün bu dernekler, Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenligini ve varlığını sürdüremeyeceğine inanan ve başka bir devletin, özellikle İngiltere'nin koruyuculuğu altında yaşama şansı arayan insanlarca kurulmuşlardır. Fakat hepsinin birleştiği tek nokta ise Milli Mücadele'yi boğmak idi. Bazı aydınlar yukarıdaki dernekler gibi olmamakla beraber ülkenin kurtuluşunu Amerikan Mandası'na (Himayesi) girmekle sağlanabileceğini umarak "Wilson Prensipleri Derneği" ni kurdular. Ocak 1919' da Halide Edip Hanım, Celaleddin Muhtar, Refik Halid , Celal Nuri, Necmeddin Sadık, Ahmet Emin gibi önemli kişilerin yer aldığı bu dernek, İngiltere'nin artık yardımı söz konusu olmayacağı için parası çok ve aramızda ciddi bir sürtüşme geçmemiş, uygar dünyanın büyük devleti A.B.D.'nin mandasını istiyorlardı. Filipinler'i bile kısa zamanda uygarlaştırmış olan A.B.D. Osmanlı Devleti'ni himayesi altına alırsa, hızla ilerleyeceğinini düşünüyorlardı. Bu da diğerleri gibi erimiş ve adı geçen kimseler Ulusal Mücadele'ye katılmışlardır. | |
|
Etiketler |
dernekler, zararlı |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
En Saçma Dernekler | Liaaa | Merak Ettikleriniz | 0 | 25 Haziran 2012 14:08 |
En az zararlı ve en çok zararlı 20 cep telefonu | Slipknot | Cep Telefonlar | 0 | 04 Nisan 2010 14:22 |