IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 26 Mayıs 2014, 18:05   #1
Zen
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Akıl Hastaneleri




Bimarhane, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat’ta, “hastane”, “tımarhane, deliler yurdu” olarak tanımlanır. Uzun asırlar boyunca bugünkü hastane terimini karşılayan “bimarhane” kelimesinin zaman içerisinde anlam kayması sonucu “tımarhane” gibi sadece akıl hastalarının bulundurulduğu yer anlamını kazandığı kabul edilmektedir.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.



İslam dünyasının en önemli hekimlerinden Haris b. Kelede’nin de tıp tahsilini yaptığı İran’daki Cündişapur hastane ve tıp okulunun “bimarhane “ adıyla anılmasını, bu deyimin erken dönemlerden itibaren Araplar arasında da benimsenmesine yol açtığı söylenebilir.

İLK BİMARHANE TESİSLERİ

İlk İslam bimarhanesi Hendek savaşı sırasında seyyar savaş hastanesi olarak kurulmuştur. Savaşta yaralananların müdahalesinin yapıldığı bu bimarhanelerden sonra ilk tam teşekküllü hastane 707 yılında Emevi Halifesi Velid b. Abdulmelik tarafından yaptırılmıştır. Buraya hekimler tayin edilmiş ve maaş bağlatılmış, cüzamlıların ve akıl hastalarının tecrit ve tedavi edildiği odalar yaptırılmıştır. İslam ülkelerinde ilk defa akıl ve beden hastalıklarının tedavisine özgü hastaneler bu dönemde gelişmiştir.

847–861 yılları arasında Halife Mütevekkil Alellah döneminde Bağdat ile Vasıt arasındaki Deyrihizkıl’da akıl hastalarına özgü bimarhanelerin kurulduğundan söz edilir. Burasının sadece akıl hastalarının tedavisine tahsis edilmiş, döneminin en iyi hastanelerinden biri olduğu ve hatta 1400’lü yıllarda İspanya ve İngiltere’de kurulmuş olan psikiyatri hastanelerinden daha modern olduğu belirtilir.

IX. yüzyılda bimarhanelerde diğer hastaların yanı sıra akıl hastalarının da tedavi edildiğini gösteren en güzel örnek olarak 872 yılında Ahmet b. Tolun’un Mısır’da kurduğu kendi adıyla anılan bimarhanesini belirtmek gerekir. Bugün hala ayakta duran bimarhanede, hastaların özel hastane elbiseleriyle yattıkları, hekimler tarafından tedavi edildikleri, ilaç ve yemeklerinin önlerine getirildiği ve teknik imkânlar bir tarafa bırakılırsa, hasta bakım ve hizmetleri yönünden bugünkü modern hastanelerin vasıflarını taşıdığı bilinmektedir.

Selçuklular döneminde genel bimarhanelerden başka sadece akıl hastalarının tedavisiyle uğraşan birimler de kurulmuştur. Bunlardan en önemlileri Afyon dolaylarında Karacaahmet Tekkesi, Burdur yakınlarında Onacak’taki Melek Dede Türbesi’dir. Ayrıca Erzurum civarında şimdiki adı “Deli Baba” olan köyde akıl hastalarının tedavisiyle uğraşan tekkeler olduğu bilinmektedir. İspanya kralının elçisi Klavijo’nun günlüğünde, Semerkant’a giderken buradan geçtiği, buradaki dervişlerin hastalara telkin ve meşguliyet tedavisi ile şifa dağıttığını yazdığı görülmektedir.

OSMANLI DÖNEMİ’NDE BİMARHANELER

Bugüne kadar ulaşabilen İslam hastanelerinin çoğu Osmanlı’lara ait olanlardır. İmparatorluğun en parlak devrinde Mimar Sinan tarafından İstanbul’da inşa edilen, bugüne sağlam durumda ulaşan Haseki Hastanesi (1538–1550), Süleymaniye Külliyesi’ndeki şifahane ile tıp medresesi (1550–1557) ve Atik Valide Hastanesi (1583–1587) her türlü hastanın yanı sıra akıl hastalarının da tedavi edildiği ünlü Osmanlı hastaneleridir.

Osmanlı hastanelerinin en bariz mimari özelliği cami, medrese, imaret, tabhane, kervansaray, hamam, çarşı, çeşme ve benzerlerinden meydana gelen külliyelerin bir parçası olarak planlanmalarıdır. Bu külliyeler şehir içinde birer küçük şehir oluşturacak bir sosyal merkez gibi halkın her türlü sosyokültürel ve sağlıkla ilgili ihtiyaçlarını da karşılamaktaydı.

Osmanlı hastanelerinden Edirne’de bulunan II. Bayezid Darüşşifası yeni bir mimari eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hastanede diğer Selçuklu ve Osmanlı hastanelerinden farklı olarak mimari ağırlık camiye değil de hastane ve onun bitişiğinde yer alan tıp öğrenimine ayrılmış medreseye verilmiştir. Bu hastanede merkezi sistem mevcuttur; ortadaki büyük, diğer on ikisi küçük, on üç kubbe ile örtülü altı köşeli ana bina, hemen onun yanındaki küçük iç avlu etrafında gruplanmış, poliklinik ve idare binası olarak kullanılan kısım ile büyük avlu etrafına sarılmış saldırgan akıl hastalarına özel altı odalık tımarhane bölümü, mutfak ve çamaşırhanelerden oluşmaktadır.

Edirne II. Bayezid Bimarhanesi

Ana binada, ortası havuzlu ve üzeri büyük kubbe ile örtülü merkezi avlunun etrafında altısı kış, altısı yaz için tasarlanmış hasta mekânları sıralanmakta ve bunlardan girişin karşısındakinin müzik odası olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır: Bina müzikle tedavi için kusursuz bir akustik yapıya sahiptir. 10 kişiden oluşan musiki topluluğunun haftada 3 gün verdiği musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatlıkla dinlenebilir.

Tedavide musikinin yanı sıra su sesi ve güzel kokudan da yararlanılmaktaydı. Şadırvandan fışkıran suların çıkardığı ses, tedavinin önemli bir kısmını oluşturmakta, hastayı huzura kavuşturmaktaydı. Bu şifahanede tedavi parasızdı ve haftada 2 gün şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılırdı. Bir merkez etrafında toplanmış bulunan hasta odaları az personeline hizmet verilmesini sağlardı. Personel tüm odaları kolayca gözleyebilir. Gerektiğinde acil olarak hastaların yardımına koşardı.

Edirne II. Bayezid Bimarhanesi müzikle tedavi

Avrupa’da akıl hastalarının yakıldığı bir devirde, ruhsal hastalıkları olan kişilerin müzik ile tedavisi ve akıl hastalarının tecridi dahil gerekli her şey düşünülerek planlanan Edirne’deki II. Bayezid Darüşşifası, gerek ilk defa az personelle yüksek randıman almayı amaçlayan merkezi sistemi ve gerekse o döneme göre çok ileri hatta XVIII-XIX. yüzyıllardaki hastane yapılarına ışık tutacak kadar mükemmel olan havalandırma sistemini getirmesi açısından çığır açmış nadide bir yapıdır.

1652 yılında Edirne’ye gelen Evliya Çelebi, “Orada bir darüşşifa vardır ki, dil ile tarif edilmez ve kalem ile yazılmaz” diye bahseder II. Bayezid Bimarhanesi’nden.

Evliya Çelebi anlatıyor: ”Böyle dikkat ve özenle yapılmış şifa yurdunun anlatılan odalarında çeşitli hastalıklara tutulmuş zengin ve fakir, ihtiyar ve genç doludur.Bazı odalarda ilkbaharda delilik mevsiminde Edirne’nin aşk denizi derinliğine düşmüş sevdalı aşıklar çoğalıp, hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilerek altun ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp, her biri aslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar…Kimisi havuz ve şadırvanlara bakıp kalender hülyası kabilinden sözler eder, nicesi dahi o kemerli kubbenin etrafında olan gülistan ve bağ ve bostan içindeki binlerce kuşların cıvıltılarını dinleyip, delilerin perdesiz ve ölçüsüz sesleriyle feryada başlarlar.”

Osmanlı Edebiyatında da akıl hastalarının müzikle tedavi edilmelerine yer verilmiştir: 16 yüzyıl şairlerinden Nev’i meşhur bir beyitinde;

“Mihr ile dem-saz olup geçdik gurur-ı cahdanHasta-i ışkuz bize kanun ile timar olur”

demektedir. Nev’i burada bir tedavi yöntemine atıfta bulunuyor: Melankoli hastalarına, psikolojik rahatsızlıklar geçiren kişilere darüşşifalarda (mec. Tımarhane) uygulanan su sesi ve müzikle tedavi. Bu tedavi, ortasında renkli sular fışkıran salonlarda çeşitli enstrümanlarla müzik dinletilmesi yolu ile hastanın sıkıntılarını atlatmasını amaçlayan bir uygulama idi. Avrupa ülkelerinde akıl hastalarının, içlerindeki cinleri çıkartmak (!) için yakıldıkları bir çağda Osmanlının kültür ve sanat merkezlerinde asırlarca uygulanan bu tedavi yöntemi günümüzde bile hala geçerliliğini sürdürmektedir.




YAZARLAR
1- Dr. Nedim Havle. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Asistanı
2- Hemşire Çiçek Tayanç. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Yoğun Bakım Hemşiresi. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Mezunu.
3- Hamza Taşçı. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hastane Müdürü.

KAYNAKLAR
1- Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
2- İslam Dünyasında Hastaneler, Levent Öztürk, İz yayıncılık, 2007
3- Temel Atılışının 500. yıldönümü Münasebeti ile Edirne’deki II. Bayezid Hastanesi, Bifaskop sayı 15, 1985

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Cevapla

Etiketler
akıl, hastaneleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasası System Sağlık Köşesi 0 01 Ekim 2011 13:38
Üniversite Hastaneleri Bakanlığa Devredilecek System Sağlık Köşesi 0 01 Ekim 2011 13:38
Erkekler/Kadınlar, Erkek akıl/Dişi akıl Wick Felsefe 0 17 Mayıs 2010 12:09
Doğan'ın ölümü hastaneleri doldurdu Collettivo Sağlık Köşesi 0 17 Temmuz 2008 15:06