Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Osmanlı Devleti'ne Sigaranın Girişi
Osmanlı, tütünle 17. yüzyıl başında tanıştı. Tütünün Osmanlı pazarına girişiyle, IV. Murat tarafından yasaklanması bir oldu. Ne var ki yasak uzun sürmedi. Tütün kullandığı için sürgüne gönderilen Bahai Efendi, 1646'da şeyhülislam olur olmaz, tütünün serbest bırakılmasına ilişkin fetvayı verdi.
Osmanlı hinterlandında ilk tütün ticaretini başlatan, Mısır Valisi İbrahim Paşa idi. Tütünün sigara formunu kazanmasının da bu döneme, yani 19. yüzyılın ilk yarısına rastladığı iddia edilir. Akka Kalesi'nin, Fransızlar tarafından kuşatılması sırasında İbrahim Paşa askerlere moral olsun diye tütün ve nargile gönderir. Nargile bombardımanda parçalanınca, askerler tüfek fişeklerinde kullanılan kâğıda sararak tütün içmeye devam ederler. 1853-56 arasında yaşanan Kırım Savaşı'nda, İngiliz ve Fransız askerleri de tütünü gazete kâğıdına sararak içmeyi öğrenirler.
Cibali Sigara Fabrikası'nda 1920'lere kadar yalnızca gayrimüslim kadınlar çalışabiliyordu.
Derken 1881'de sigara fabrikaları kurulmaya başlanır. Doğuda üretilen tütünler, Batılı ülkelerde fazlasıyla talep bulduğundan ve pahalıya satıldığından sigara markalarında da Doğulu isimler kullanılır. 1886'da Dresden'deki Yenice fabrikasında üretilen sigaralara Salem adı verilir örneğin. İzmir, Adana, Samsun ve tabii İstanbul, Osmanlı'nın en önemli tütün üretim ve işleme alanlarıdır.
Muharrem Kararnamesi ile ödenemeyen borçların tasfiyesi için 1881'de oluşturulan Düyunu Umumiye idaresi tütün gelirlerine de el koyar. Cibali Sigara Fabrikası 1884'te, Fransız sermayesiyle Reji İdaresi (Memalik-i Mahruse-i Şahane Duhanları Müşterekülmenfaa [kâr ortaklığı] Reji Şirketi) tarafından kurulur. Tütün çiftçisinin Reji İdaresi'nden ruhsat alması, dahası ürününü yalnızca şirkete satması şart koşulur. Başka alıcı bulamayan üretici, tütünü değerinden çok ucuza satmak zorunda kalır. Kaçak üretim ve satış kaçınılmazlaşır. Üstelik bu konudaki denetimi de, şirket adına Osmanlı güvenlik güçleri yapacaktır. 1940'larda yapılan bir istatistikte 42 yıl süren Reji İdaresi boyunca kaçakçı, kolcu ve zabıtadan ölenlerinin sayısının 20 bin olduğu iddia edilir.
Tekel işletmesi, Türk tütününün ününü dünyada koruyabilmek için tanıtıma 1980'lere kadar önem veriyordu .
`Demokratik' bir ihtilalle Sultan II. Abdülhamit'in 1908'de II. Meşrutiyet'i ilan etmesini sağlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerinin, ilk işlerinden biri de Reji İdaresi'ni tartışmaya açmak olur. Maliye Nazırı açıkça Reji'yi eleştirdiğinde, Paris'te kıyamet kopar. Reji'nin kamulaştırılmasından korkan Fransız Dışişleri Bakanı Stephen Pichon, İstanbul'a bir protesto telgrafı çeker. Çünkü böylesi bir kamulaştırmanın Fransa'da önemli bir mali krize neden olmasından korkmaktadır. Tehdidin devamı halinde Fransız sermayesinin Osmanlı ekonomisinden çekileceği blöfü yapılır ve Reji olduğu gibi kalır.
Reji Şirketi'nin bütün hak ve yükümlülükleri 1925'te devlete devredilir. İç piyasaya üretilen sigara, 1930'da devlet tekeline alınır. Tütün, Tuz ve Müskirat (alkollü içkiler) İnhisarlar İdareleri 1928'de kurulur ve 1932'de birleştirilerek İnhisarlar Umum Müdürlüğü adını alır. Tekel Genel Müdürlüğü'ne dönüşmesi ise 1946'yı bulur.
Yabancı sigaralar 1986'dan itibaren Türkiye pazarında yerlilerle rekabet etmeye başlar. Dünya piyasasında büyük bir ağırlığı olan Türk tütünü yerine Virginia tütününün teşvik edilmesine çoktan başlanmıştır. Tekel Genel Müdürü olan Recai Dıblan, 1973'te tütün gibi stratejik bir üründe, üreticinin kaderini yabancı firmaların eline bırakmanın kapitülasyon anlamını taşıyacağını söylese de, 1980'lerin ortalarında ekonominin dışa açılması arzusu, bu tür duyarlılıkları çoktan silmiştir.
Meclis'te Ocak 2002'de onaylanan `Tütün Yasası'yla yabancı şirketlerin Türkiye'de Virginia tütünü üretimi ve sigara imalatı alanına girmelerinin yolu açılıyor. Tekel'in özelleştirilmesi (bu şirketler tarafından satın alınması) durumunda Virginia tütünü üretimi desteklenecek, şark tütünü üreticisi ise alıcı bulamayacaktır... Neyse ki, sigaranın dumanıyla savrulup gidiyor her türden efkâr.