21 Mayıs 2014, 07:10 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Vinitsa olayı 1897 Kasım Ayında Osmanlı askerlerinin kılığına girmiş on beş kişilik bir VMRO grubu karanlıktan istifade ederek Bulgaristan sınırından Makedonya’ya girmişlerdi. Vinitsa Köyünü basan militanlar Türk eşrafından Kazım Bey’in parasını gasp etmişler ve ardından da Kazım Bey’i ve bu olaya şahit olan Slav uşağını öldürmüşlerdi. Köyden topladıkları ganimetlerle kaçan militanlar, öldürdükleri Slav’ın gizli bir VMRO üyesi olduğundan habersizlerdi. Ölen Slav’ın karısı bu olayın bir baskından ziyade örgüt içi hesaplaşma zannederek yerel yetkililere örgütü ihbar etmişti. Türk vali arkasına askeri desteği alarak Üsküp bölgesini adeta didik didik aramıştı. Sonuç dehşet vericiydi; Bölge yasadışı Bulgar örgütlerinin üstü haline gelmişti ve Osmanlı yöneticileri bunun farkına ancak bir ihbar sonucunda varabilmişlerdi. Örgüt propagandaları içeren risaleler, propaganda metinleri, binlerce silah, bomba ve yüklü miktarda para ele geçirilmişti. Bu manzaradan ürken Osmanlı yetkilileri VMRO üyesi olduklarından şüphelendikleri yüzlerce kişiyi sorguya almıştı. Bu sorgulamaların dozunu biraz kaçıran yerel yetkililer örgüte bir koz daha vermişti. Hayal güçleri ile işkence üreten örgüt senaristleri adeta bir isyan hazırlığında olan militanların ne Akkor haline gelmiş demirlerle dağlanmalarını bırakmıştı ne de, mengenelerle sıkıştırılıp, ayaklarından asılmalarını… Hatta şehir efsanesi gibi yayılan bu işkenceler içinde gözleri oymakta vardır kaynar sularla haşlamakta… Bu durum Osmanlı yönetimini her seferinde’’ insan hakları’’kalkanı ile karşısına gelen Batı karşısında zor bir duruma sokmuştu. Osmanlı’nın bu duraksamasından istifade eden VMRO bunu fırsat bilerek acımasız örgüt liderlerinden Gotse Delçev’in üst üste verdiği emirler ile saldırılarını yenilemişti. Her gün ayrı bir Osmanlı bürokratına saldıran VMRO Makedonya’yı cehenneme çevirmeye başlamıştı. BORIS SARAFOV:’’BİR MAKEDONYA KANLI DÜĞÜNÜ BU GECE OYNAYACAK!’’ Stambulov’un ölümünden sonra Makedon militanlar adeta Bulgaristan’ı esir almışlardı. Sofya’nın ve diğer kentlerin merkezinde ne olduklarını saklamadan dolaşan militanlar, işlerini gördürmek için devlet görevlilerine rüşvet dağıtıyorlar, haraç alıyorlar ve kendilerine karşı tehlike olarak gördükleri insanları feci şekilde öldürüyorlardı. VMRO yaptığı propagandalar ve dağıtığı broşürler ile Bulgaristan da siyasi mülteci olarak yaşayan Makedonların örgüte ayda 100 leva para vermelerini istiyordu. Bunu vermeyen mülteciler sabahın saat dördünde evleri basılarak fiziklerinden özel seçilmiş oldukları anlaşılan örgüt militanlarınca saatlerce dövülüyorlardı. Vermeme konusunda ısrar edenler ise devrimci davaya ihanetten öldürülüyorlardı. Tüm bu manzara karşısında ne yapacağını şaşıran Bulgar polisi en ufak operasyonunda VMRO militanları ile çatışmak zorunda kalıyorlardı. Öyle ki bazı anlarda militanlara sözü bile geçmez olmuştu. Tıpkı Kanlı Düğün Olayında olduğu gibi… 1900 yılının sonbaharında yazar Vojdan Çernodrinski Sofya da ‘’Bir Makedonya Kanlı Düğünü’’ adlı oyununun sergileneceğini ilan etmişti. Ancak oyunun içeriği Türk düşmanlığı ve karşıtlığı ifadelerle dolu idi. İstanbul ile sıcak diyaloga geçmek istemeyen yeni Başbakan Todor İnançev oyunu yasaklamıştı. Tiyatro önünde biriken Makedon kalabalık oyunun oynamasını beklerken, atlı Bulgar polisler herhangi bir olaya mahal vermemek için hazır şekilde tiyatro önüne dizilmişlerdi. Az sonra olay yerine gelen ve halkın arasına karışan VMRO militanları sivil bir kargaşa başlatarak tiyatroyu oynayacak oyuncuları salondan içeri sokmaya çalışmışlardı. Bulgar polisi zor anlar yaşıyordu. İşin en kötü yanı ise VMRO’nun en zorba isimlerinden olan Slavko Kokoçev ile Boris Sarafov otuz kadar silahlı militan ile olay yerine gelmişlerdi. Az ileri deki kargaşayı doğru yönelen Boris Sarafov,’’Makedonya Kanlı Düğünü bu gece oynanacak’’diye gürledi. Çatışma ihtimalini göze alamayan polis yavaşça oradan uzaklaşmıştı… DAME GRUEV:’’SONU GELMEYEN BİR DEHŞET OLACAĞINA DEHŞETLİ BİR SON OLSUN!’’ VMRO Makedonya da ki faaliyetlerinde köylere yaslanmıştı. Stratejisinin değişmeyen aktörü köylülerdi. Bu stratejiyi propaganda ile açıp köylüleri Makedonya idealine inandırabilecek birçok gönüllü idealiste sahip olan örgüt kentli aydınlar ile köylü direnişçiler arasında ki köprüyü doğrudan silahlı çeteleri ile kuruyordu. VMRO en çok militanı ve sempatizanı halka zulüm eden ve gereksiz yere vergi toplayan ayan üyelerini, Osmanlı jandarmasını ve devlet görevlilerini cezalandırdığı zaman temin ediyordu. Ancak bu tipte eylemler Osmanlı yönetiminin sert tepkisi ile karşılaşıyordu. 19.Yüzyılda Makedonya da bir köyün kimliği iki kurumun elindeydi bu kurumlar; kilise ve okuldu. VMRO Örgüt Manifestosunda kurumsal olarak Makedonya da ki tüm ulusları kucaklıyormuş gibi gözükse de örgüt ağırlıklı biçimde Slavların elindeydi. Bu durum Rum Ortodoks Kilisesi ve Helen kültürünün etkisinde yaşayan Eflâklıların örgüte mesafeli hatta muhalif durmalarına sebep oluyordu. Öyle ki Rum Ortodoks Kilisesinin kontrolünde olan köylerde papazlar birer VMRO düşmanıdırlar. VMRO Çeteleri ortalama on ya da on beş kişiden oluşmaktaydı. Bir köye yapılacak baskın söz konusu olduğundan teröristler önce o köyün, Patriklik mi yoksa Eksarhlık mı olduğunu öğrenirlerdi. Köyün dil açısından karma bir köy mü olduğu, okulun Bulgarların mı yoksa Rumların mı elinde mi olduğu da VMRO’nun baskınının ne şekilde olacağı konusunda fikir vermekte idi. VMRO militanları köye geldiklerinde ilk olarak köyün muhtarını ya da papazını aramakta idiler. Bu militanların genelde ürkütücü bir görüntüleri bulunmakta idi. Saçları ve sakalları bir birbirine karışmış bıyıkları briyantin ile parlatılmış, göğüslerinde çapraz fişekler, omuzların tüfek ve kemerlerinde alımlı hançerler, tabancalar ve bombalar bulunan bu teröristler, muhtar ya da papazdan köyde kalma konusunda onay aldıklarında o köyde diledikleri gibi yaşayabilmekteydiler. Eğer köylüler ilk karşılaşmada bu militanlara iyi davranırlarsa kesinlikle köylüye eziyet edilmezdi. Bu stratejisini köylüyü kazanma üzerine kurmuş VMRO’nun en dikkat ettiği hususlardan biriydi. Eğer yapılan konuşmalar ve propagandalar sonucunda o köy VMRO’yu kabul ederse o köy artık örgütün lojistik deposu olarak kullanılmaya başlanmakta idi. Ayrıca bu durumda VMRO, köylüye köylerini diğer örgütlerin saldırılarından koruyacakları konusunda teminat verirdi.Genelde sınırda ki Türk köylerine baskın yapıp Bulgar sınırına kaçan VMRO’nun bazı militanları ise kurucuları olan Dame Gruev’in ‘’ sonu gelmeyen bir dehşet olacağına dehşetli bir son olsun’’gibi sözlerinden etkilenerek Türk köylerinin kabusu olmuştu. YÜKSEK MAKEDON ÖRGÜTÜ İŞBAŞINDA: CUMA-İ BALA OLAYLARI 1903 Ağustos ayına gelmeden önce yaşanan diğer bir önemli olay 1902 sonbaharında Cumâ-i Bâlâ'da -Ghorna Dzhumai- yaşandı. İsyan hareketi bir diğer ayrılıkçı unsur olan Yüksek Makedonya Örgütü tarafından düzenlenmişti. VMRO’nun isyana destek vermemesi köylünün ayaklanmaya kitleler halinde katılmasını engellemişti. Çünkü VMRO’nun köylerde ki ağırlığı YMÖ’den kıyaslanamayacak oranda fazla idi. 23 Eylül 1902 de Cumâ-i Bâlâ kazasının Zelesnika köyünde başlayan ayaklanma YMÖ’nün çabaları ile kısa süre de Padeş, Harbin, Gradova ve Menlik'in Kresna köylerine de yayılmıştı. Ancak hem VMRO’nun isyana destek vermemesi hem de bölge halkında bulunan silahların yapılan operasyonlar ile olaydan hemen önce toplanmış olması isyanın diğer bölgelere yayılmasını engellemişti. İsyan yaklaşık 15 köye yayılmıştı, büyük maddi zarara sebep olan ayaklanmalar sonucunda bölgeyi didik didik arayan Osmanlı güçleri 200 militanın Makedonya’dan Bulgaristan’a kaçmasına engel olamamıştı. Yüzlerce kişinin yaralandığı ve 37 teröristin öldürülmesi ile sonuçlanan isyan hareketleri, Teğmen Refet Efendi komutasındaki kuvvetin üstün gayretiyle bastırılmıştı. YMÖ’ nün tasarladığı isyan fiyasko ile sonuçlanmıştı ama YMÖ Başkanı Prof.Mihailovski Osmanlı güçlerinin isyan sonrasında yaptığı terör bastırma operasyonlarını ‘’insanlık dışı intikam ve şiddet eylemleri’’diye Batı başkentlerine rapor şeklinde sunmuştu. Mihailovski’ye göre Osmanlı güçleri, topraklarını tehdit eden bir terör örgütü ile uğraşmıyor sadece kadınları ve çocukları katlediyordu. OSMANLI’NIN TARİHİ HATASI: TERÖRİSTLER AFFEDİLİYOR! Osmanlı Devleti bu olaylar sırasında Avrupa devletlerinin müdahalesini engellemek için Kasım 1902 tarihinde Rumeli Vilâyetleri Hakkında Talimat yayınladı. Makedonya da terörün önünü kesmek isteyen bu acil eylem planına göre; 1-Vilayet gelirlerinin%5’i resmi yapılar için hazır bulundurulacaktı. 2-Valilerin yetkilerinin genişletilecekti. 3-Jandarma teşkilâtında Müslümanlar beraber Hıristiyanlarda bulunacaktı. 4-Bölge yönetiminde önemli bir değişim olarak, bundan böyle Babıâli'nin bölgede üç vali yerine tek bir vali ile işleri yürütmesi kararı alınmıştı. Genel Müfettiş olarak Hüseyin Hilmi Paşa bölgeye atanacak ve yeni bir dönem başlayacaktı. Babıâli bu şekilde Makedonya bölgesinde merkezî yönetimin gücünü arttırmayı plânlıyordu. Ancak Rumeli Vilâyetleri Hakkında Talimat bölgede Osmanlı Devleti'nin öngördüğü sonucu yaratamamıştı. Yakında daha büyük bir ayaklanmanın yaşanması bekleniyordu. Ancak bölgede çalışan bazı devlet görevlileri Osmanlı yönetiminin gerekli önlemleri almakta yavaş davrandığını ileri sürüyordu. Haksız da değildiler; Çünkü Osmanlı, hantal bürokrasinin kurbanı oluyordu. Osmanlı’nın bir parçası olan Makedonya adeta bir kazan gibi kaynıyordu ama Osmanlı devlet kademelerinin örgütlü ve düzenli şekilde çalışmaması ve işleri ağırdan alması yeni sorunları gündeme taşıyordu. Babıâli’nin hazırladığı Rumeli Vilâyetleri Hakkında Talimat Osmanlı’nın tüm iyi niyetine rağmen Batı’yı tatmin etmemişti. Yeni Osmanlı açılımına mesafeli yaklaşarak Makedonya Sorununda kontrolü ellerinde tutmak isteyen Avusturya-Macaristan ve Rusya'nın hazırladığı ve Berlin Antlaşmasını imzalayan diğer Avrupa devletlerinin de onayını alan yeni program Viyana Islahat Projesi Babıâli'ye dayatılmıştı. Amaç Makedonya’yı bir şekilde Osmanlı’dan koparmak olduğu için her şeye buna göre planlanıyordu.21 Şubat 1903 de Osmanlı’ya dayatılıp 23 Şubat 1903 de Osmanlı yönetimince kabul edilen yeni dayatmalara göre; 1-Genel müfettiş görevini başarıyla yerine getirebilecekse önceden belirlenen bir süre için atanmalıdır. Merkezi hükümete başvurmadan gerektiğinde kullanabilecek hazır birliklere sahip olacaktır! Genel müfettiş Makedonya halklarının hassasiyetini bilen ve buna göre hareket edecek biri olmalıdır! 2-Jandarma Müslüman ve Hıristiyanlardan oluşabilir ama bu dinlerin nüfusları oranında olacaktır! 3- Hükümet acil olarak Arnavutların faaliyetlerine son vermelidir! 4-Makedonya da bulunan Üç vilayetinde yerel yönetimi güçlendirilecek ve kendilerine has bütçeleri olacaktır! Bu vilayetlerin gelirlerini Osmanlı Bankası kontrol edecektir! 5-Terör faaliyetlerinde bulunan ‘’siyasi suçlu’’kapsamında ki kişiler ister ceza almış olsun isterse yargılanma sürecinde olsun affedilecektir! Özellikle bu son madde; Osmanlı Devletinin Avrupa devletleri karşısındaki aczini ortaya koymaktaydı. Bölgede yaşanan ayaklanmalardaki eylemlerinden dolayı yakalanıp tutuklananların ‘’siyasî suçlu ve mahkûm’’ olarak kabul edilip serbest kalmaları sağlanıyordu. Bu durum Osmanlı Devletinin bundan sonra da iç güvenliği sağlayacak ortamı yakalayamayacağının bir göstergesiydi. Çünkü Osmanlı Devletinin bölgede sağlamaya çalıştığı asayişi bozan eylemlerin bu kişiler tarafından devam ettirileceği açıkça görülmekteydi. Yaptığı terör faaliyetlerinde pişman olmayan, bırakın pişman olmayı gurur duyan teröristler insan hakları, reform, eşitlik gibi söylem ve dayatmalarla affedilmişti! Devletin Makedonya bölgesinde kurmaya çalıştığı asayişi sağlaması daha da zorlaşmıştı. Batı, Bizans’a rahmet okutuyordu; Hem Babıâli’ye Makedonya'da asayiş ve güvenliği sağlayamadığını bahane göstererek baskı uyguluyor, hem de asayiş ve güveni daha da bozacak ortamı sağlayan maddeleri Babıâli'ye dayatıyordu. Bu durum göstermektedir ki, Avrupa devletlerinin amacı iddia ettikleri gibi bölgede Osmanlı Devletine tâbi Hıristiyan yandaşlarının güvenliğini sağlamak değil, Osmanlı Devleti içindeki Hıristiyan-Müslüman ayrımcılığını arttırıp istikrarı bozmak ve bölgeyi kontrolleri altında tutmaktı. Bu nedenle bölgede ki terör olayları kontrolden bile çıkacak ve büyüyerek devam edecekti. AÇILIMIN SONUCU: SELANİK OLAYLARI Batı’nın tutumu sonrasında yeniden şekillenen Osmanlı açılımı sonrası ayrılıkçı Makedon Örgütleri daha çok şımarmıştı.1896 yılında Filibe’de lise öğrencisi olarak bulunan M.Gercikov ve yakın arkadaşı P.Mancukov ile Veles’li bir Makedon olan J.Bojkov Makedonya’nın kurtuluşu için(!) bir araya gelmişlerdi. Önce Cenevre de Rus Bakunin taraftarlarının etkisi altına giren bu militanlar, Paris’te yasadışı olarak ‘’Makedon Gizli Devrimci Komitesi Çağrısı’’ismi altında risaleler bastırmışlardı. Ardından Makedonya Gizli Devrimci Komitesinin Sesi dergisini yayınlayan gençler 1898 de bu gizli örgütün yayın organı olan Otmıştenie yani ‘’İntikam’’ isimli dergiyi çıkarmışlardı. Bu anarşist grup amaç olarak tam bağımsız Makedonya için çalıştıklarını her fırsatta dile getiriyordu. Gözü hiçbir şeyden korkmayan ve rahat kanalize edilebilecek ateşli gençlerden oluşan grup yayın hayatından sıkılarak bir süre sonra silahlı eylem serüvenine girişecekti. İleri ki tarihlerde bu örgütten ayrılarak VMRO’ya katılan M.Gercikov burada da kural tanımaz ve acımasız yönleri ile tanınmıştı. P.Mancukov ise daha sonra tanıştığı Mercanov ile tüm örgütlerden bağımsız olarak çalışmaya karar vermişlerdi. Yine aldıkları karar gereği; Belki Makedonya’nın bağımsızlığı için diğer örgütlerle de işbirliği yapılabilirdi ama kesinlikle emir almayacaklardı. Bir süre sonra böyle bir işbirliği Yüksek Makedon Komitesi şefi olan Boris Sarafov ile yapılacaktı. Mancukov ve Mercanov Boris Srafov’a Osmanlı Devletinde faaliyet gösteren Avrupalı şirketleri hedef alan çok sayıda suıkast ve sabotaj planı sunmuşlardı. Bu plan Balkan coğrafyasını kana bulayacak yeni bir suikast timinin oluşmasına sebep olmuştu. Bu tim bir diğer acımasız yapılanma olan ‘’Gemicii’’grubu ile birleşerek Filibe, İstanbul ve Selanik’i kana bulayacaktı. Osmanlı’nın terör faaliyetleri konusunda ki yetersizliği ve yaptığı açılımlar ile Avrupalıların Makedon Örgütlerini şımartmalarının bilançosu ağır ama çok ağır olacaktı! Yapılan suikast ve sabotaj eylemleri planı çerçevesinde 1900 Yılında Selanik’te Osmanlı Bankası’nın tam karşısında bir ev kiralayan örgüt üyeleri, Avrupa Sermaye Grubunu havaya uçurmak için sokağın diğer tarafına bir tünel kazmaya başlamışlardı. Osmanlı yetkililerinin ruhu bile duymadan tam 1080 gün boyunca çalışarak yer altı geçidini bitirmişlerdi. Bu arada yeterli miktarda dinamit temin edilmişti. Liseli anarşist gençler bitmek bilmeyen bir hırsla çalışıyorlardı ve işin sonuna doğru iyice yaklaşmışlardı. Tam bu sırada VMRO adına bu gençleri ziyarete gelen G.Delçev suikastların Selanik Limanından yapacakları yüksek miktarda ki bir silah sevkiyatı için ileri bir tarihe atılmasını istemişti. Fakat nafile! Ne Delçev ne de bu suikastların büyük bir isyan sonrasında yapılması gerektiğini öğütleyen Gruev bu gözü dönmüş gençleri durduramamıştı! Bu gençlerin gözünde bir zamanlar efsane olduklarına inandıkları bu örgüt sorumluları bile Makedonya’yı bağımsızlığı götürebilecek kapasitede olmayan köylü liderleri olarak görülüyordu. Uzun zamandır bekledikleri an sonunda gelmişti;28 Nisan 1903 de öğle vaktinde Fransız yolcu vapuru ‘’Quadalquivir’’ Selanik rıhtımını terk ederken büyük bir patlama ile infilak etmişti. Vapur tamamen yanmıştı! Bunu akşam saatlerinde Eski ve Yeni Selanik Garında ki rayların patlatılması olayı izlemişti. Hedef İstanbul’dan yolcu getiren trendi ama neyse ki bu saldırı ucuz atlatılmıştı.29 Nisanı 30 Nisana bağlayan gece Osmanlı Bankası havaya uçurulmuştu! Alman Bowling Kulübünün lokali de bu gece ki saldırılardan nasibini almıştı. Bir türlü durulmak bilmeyen anarşist gençler sabaha karşı Selanik Alman Okulu’na bombalı bir saldırı düzenlemişlerdi. Derken Selanik Tiyatrosu ve başka başka yerler… Bazı mahallelerde Askeri birlikler ile Teröristler arasında ki çatışmalar sabaha kadar sürmüştü. Teröristler o kadar cesaret kazanmışlardı ki 2 Mayıs da Selanik’te ki Osmanlı Garnizonuna bile saldırmışlardı. Başarısız olan bu denemenin ardından 3 Mayıs da aynı garnizona bir saldırı daha düzenlenmişti. Hatta anarşist gençlerden Kirkov binayı tamamen havaya uçurmak için telgraf dairesine kadar sızmayı başarmıştı. Fakat planını gerçekleştirmesine an kala bir kuşun ile yere yığılmıştı. Osmanlı yetkilileri ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Selanik kargaşa ve krize boğulmuştu öyle ki anarşist Gemicii grubunun lideri olan Yordan Popyordanov Selanik’te oturduğu dairenin balkonuna çıkarak önüne dizdiği bombaları rastgele etrafa atmaya başlamıştı. Elinde kalan son bomba ile de kendisini öldürmüştü! Selanik Valisi Hasan Fehmi Paşa, teröristlere anlayacakları dilden muamele edilmesini emretmişti. Şehir kaos içinde inlerken Fehmi Paşa halka güven vermek için bir jandarma eri gibi şehirde dolaşmaya bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bu sırada Valiye suikast yapmak isteyen bir terörist emniyet güçlerince yakalanmıştı! Yapılan suikast ve eylemler o derece vahşiydi ki Makedonya Meselesine dikkat çekmek için yapılan bu saldırılar bazı batılı gazetecileri bile iğrendirmişti. Onlarca kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlerce kişinin Osmanlı güçlerince tutuklandığı olaylar yeni gelişmelere gebe idi… Osmanlı makamları tarafından Batı’nın dayatmaları ile affedilen teröristler Osmanlı’ya açılımının cevabını çok acı şekilde kan, gözyaşı, suikast ve sabotajlar ile vermişlerdi. Ama daha yapacakları çok şey vardı ne kana doymuşlardı ne de zulme… | |
|
Etiketler |
olayı, vinitsa |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Haymarket Olayı | efLatun | Tarih | 0 | 12 Haziran 2012 22:15 |
İfk Olayı | Liaaa | Tarih | 0 | 10 Mayıs 2012 14:33 |
Ballard Olayı | YapraK | Merak Ettikleriniz | 0 | 28 Eylül 2009 18:22 |
Don olayı | YapraK | Türkiye'nin Coğrafi Bölgeleri | 0 | 15 Nisan 2009 13:56 |