17 Mayıs 2014, 14:12 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Garp (Batı) Ordusunun Muharebeleri Batı Ordusu büyük kısmı ile Koçana, Komanova, Üsküp, Manastır bölgesinde bulunmakta ve kuvvetlerinin hemen hemen yansını da tali cephelere bağlamış durumda idi. Karadağ, 8 Ekim 1912'de, müttefiklerin taarruzunu beklemeden harp ilan etti ve büyük kuvvetleri ile İşkodra'ya ilerledi. Bir tümeni ile Berana-Akova istikametinde taarruz etti ve daha sonra Seniçe'den taarruz eden Sırp İbar Ordusu ile işbirliği yaparak Taşlıca'ya taarruz etti. Taşlıca Müfrezesi Komutanı, savaşmadan Avusturya'ya sığındı. Karadağ bir Tümeni ile de Gosne-İpek bölgesine taarruz etti. Sonra Sırp İbar Ordusunun bir Tümeni ile işbirliği yaparak Yakova üzerinden İşkodra'ya geldi. İşkodra kuşatmasına katıldı. İşkodra kuşatmasında % 60 kayıp veren Karadağ Ordusu, savaşın sonunda emeline ulaşamamış; verdiği ağır kayıplar yüzünden komşulan karşısında çok zayıf kalmıştı. Uzun süre başarılı bir şekilde savunan İşkodra'daki birlikler, açlık ve cephanesizlik yüzünden Karadağlılarla anlaşmak zorunda kaldılar. 22 Nisan 1913'te, silahlarını beraberinde götürmek şartıyle kaleyi boşaltarak Draç bölgesine çekildiler. İvranya ve Kurşunlu bölgelerinde bulunan 1 nci ve 3 ncü Sırp Orduları, karşılarındaki zayıf örtme birliklerini atarak Komanova mevzii cephesine, yan ve gerilerine taarruza başladı. Bu arada 2 nci Sırp Ordusunun Köstendil'deki bir Tümeni Eğripalanga-Ohçapul, Dubnice'deki 7 nci Bulgar Tümeninin büyük kısmı Koçana-İştip genel istikametinde taarruza geçti. Vardar bölgesinden iki Türk tümeni, Koçana ve Osmaniye'ye gönderilerek Bulgar taarruzları durduruldu. Komanova kesiminde yapılan ilk günkü savaşta, Sırp kuvvetlerine ağır kayıplar verdirildi ve savunulan mevziler muhafaza edildi. 23/24 ekimde, yerli askerlerin disiplinsizlikleri yüzünden dağılmaları, orduya alman gayri müslimlerin moral bozucu propagandası sonucu savunma cephesinde meydana gelen gedikler, 24 Ekim 1912'de genel ihtiyatın müdahalesine rağmen kapatılamadı. Komanova muharebesinin çok kısa bir çarpışma sonucu kazanıldığını ve Türk kuvvetlerinin çekildiğini gören Sırp Ordusu Başkomutanlığı, bu kesimde kuvvetli örtme birliğinin bulunduğunu ve asıl kuvvetlerle Vardar nehri batısında karşılaşılacağını zannetmişti. Batı Ordusu, Üsküp-Köprülü hattında yapılan çetin savaşlardan sonra Pirlepe ve kuzeyi bölgesine çekilmeye ve Vardar nehri batısındaki sırtların geçitlerinden geçecek birliklere tarruz ederek, onları parça parça yok etmeye karar verdi. Buradan da Kırçova-Manastır hattına çekildi. 16-18 Kasım 1912'de Ma-nastır'daki üç günlük muharebeden sonra Güney Arnavutluk dağlarına çekildi. Bu ordunun muharebe gücü kalmamıştı. Arnavutluk dağlarından kıyı bölgesine çekildi. Bir Bulgar Tümeni de, sıklet merkezi ile Koçana-İştip doğrultusunda taarruz ederken, tali kuvvetleriyle Cumaibalâ'daki örtme birliklerini atarak Cumai-balâ-Kresne-Demirhisar ve Nevrokop-Serez doğrultularında taarruzunu sürdürdü ve siyasî hedef olan Selanik'e yöneldi. Yunan cephesine gelince, Tesalya bölgesinden taaruz eden Yunan Ordusunun büyük kısmı karşısındaki zayıf Mürettep 8 nci Kolordu birliklerini atarak ilerledi ve 1/2 Kasım 1912'de Yenice muharebesini kazandı; Alasonya-Karaferye istikametine ilerlemeye başladı. Buradan büyük kısmı ile Selanik'e yöneldi ve 9 Kasım 1912'de Selanik'i teslim aldı. Tali kuvvetleriyle Suroviç'e kadar ilerlediyse de Batı Ordusu ihtiyatlarından gönderilen iki tümenin karşı taarruzu sonucu geri atıldı ve böylece ana kuvvetlerin çekilme yollarının emniyeti sağlandı. Epir bölgesinden taarruz eden Yunan birlikleri, Lorus'u ele geçirmeyi başardı; Yanya'yı kuşattı; Yanya, uzun süre direndi, 5 Mart 1913'te teslim oldu. Yanya muharebesine kadar cereyan eden savaşlarda Batı Ordusu birliklerinden 54'ü şehit, 128'i yaralı olmak üzere 182 subay kaybı olmasına karşılık, 212 subay muharebe meydanından kaçmıştı. Subaylarından çoğunun savaşmak istemediği bir ordunun Komanova, Üsküp veya Manastır muharebelerinde galip gelmesi elbette mümkün olamazdı. Buna rağmen, yalnız Batı cephesi muharebelerinde Balkanlı müttefik devletlere 65.000 kayıp verdirilmiştir. Batı Ordusunun son kalıntıları 19 Haziran 1913'te Seman iskelesinden Gülcemal vapuru ile Rumeli'nden aynldı ve böylece Balkanlardaki beş asırlık Türk egemenliği sona ermiş oldu. 16 Aralık 1912'de başlayan Londra Barış Konferansında; Rumeli'nin Balkanlılara bırakılması, sınırın Doğu Trakya'da Midye-Enez hattından geçmesi, Ege denizi adalarının mukadderatının büyük devletlerce tayin edilmesi 22 Ocakta kabul edildi ve onaylandı. 23 Ocak 1913'te İttihat ve Terakki Partisi, hükümet darbesi yaptı; Kâmil Paşa kabinesi yerine Mahmut Şevket Paşa kabinesi iş başına geçti. Barış koşulları kabul edilmedi. Mütareke, Edirne'nin yiyecek ve cephanesi konusunda hiç bir hüküm getirmemiş; Bulgarların, Çatalca cephesine yardım imkânını sağlamıştı. Bu yardım imkânından faydalanan Bulgarlar, 3 Şubat 1913'te, muharebeye tekrar başladılar; iki Sırp tümeni ile pekiştirilmiş bir ordu ile Edirne kalesine taarruza geçtiler. Bir ordu ile de Bolayır mevziine ilerlediler. Çatalca cephesinde savunmaya geçtiler. Türk Başkomutanlığı, Çatalca'da savunmaya geçen Bulgar kuvvetlerini imha etmek ve Edirne istikametinde ilerlemek amacıyla 8 Şubat 1913'te, Bolayır'dan taarruza geçti ve Şarköy kıyılarına bir kolordu çıkarttı ise de başarı sağlayamadı. Edirne Müstahkem Mevki Komutanı Şükrü Paşa, bir çıkış hareketi ile düşmana ağır kayıp verdirmesine rağmen, üstün kuvvetler karşısında, 26 Marta kadar dayanabildi. Bulgarların, 26 Mart 1913 çarşamba günü saat 05.30'da Ayvazbaba'dan şehre girmeleri sonucu Edirne düştü. Bunun üzerine, Mahmut Şevket Paşa kabinesi, 30 Mayıs 1913'te, Londra Konferansı kararlarını kabul etmek zorunda kaldı. Londra antlaşmasına göre Rumeli'yi ellerine geçirmiş olan Balkan devletleri, bu topraklan paylaşamıyorlardı. Bulgarlar, 29 Haziran 1913'te, eski müttefikleri olan Sırp ve Yunanlılara karşı, taarruza geçti ve bu suretle ikinci Balkan Savaşı başlamış oldu. Sırpların ve Yunanlıların karşı taarruzu sonucu, Bulgar Ordusu mağlup oldu. Bulgar Dobricesi'nde öteden beri gözü olan Romanya, bu durumdan yararlanarak, 10 Temmuz 1913'te Bulgaristan'a savaş ilân etti. Önce Silistre'yi işgal etti; sonra, Sofya doğrultusunda ilerlemeye başladı. Bulgarlar, bu muharebeler sırasında, Çatalca'daki kuvvetlerinden Önemli bir kısmını çekmek zorunda kalmışlardı. Bu durumdan ve Bulgaristan'ın Midye-Enez sınır hattının tespiti işine yanaşmamasından faydalanan Osmanlı kabinesi, İngilizlerin protestosuna rağmen, 13 Temmuz 1913'te Çatalca ve Bolayır cephesinden taarruza geçti. 21 Temmuzda Kırklareli, 22 Temmuzda Edirne geri alındı. İkinci Balkan Savaşında, her tarafta yenilgiye uğrayan Bulgaristan, barış önerisinde bulundu. 10 Ağustos 1913'te Bükreş Antlaşması ile, fiilî duruma hukukî şekil verildi ve bundan sonra 29 Eylül 1913'te İstanbul Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Kırklareli, Edirne ve Dimetoka, Osmanlı devletinde kalıyor; Meriç nehri, Türk-Bulgar sınırını teşkil ediyordu. Yunanlılarla 14 Kasım 1913'te Atina'da yapılan barış antlaşması ile Meriç Nehrinin batısı ve Girit adası Yunanlılara terk edildi; Anadolu kıyılarındaki adaların hangi devlete ait olacağı, büyük Avrupa devletlerinin kararına bırakıldı. 14 Mart I914'de, artık sınır ilişkimiz kalmayan Sırbistan ve Karadağlılarla antlaşma imzalandı. | |
|
Etiketler |
batı, garp, muharebeleri, ordusunun |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Şark (Doğu) Ordusunun Muharebeleri | Zen | Tarih | 0 | 17 Mayıs 2014 14:12 |
Arıburnu Muharebeleri | Zen | Tarih | 0 | 12 Mayıs 2014 18:18 |
Garp Ocakları nedir? | Zen | Tarih | 0 | 07 Mayıs 2014 21:29 |
Isonzo Muharebeleri | efLatun | Tarih | 0 | 03 Mayıs 2012 23:10 |