![]() |
![]() |
![]() | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Balkan Harbi I - BALKAN HARBİ-DOĞU VE BATI ORDULARININ MUHAREBELERİ Osmanlı İmparatorluğu Balkan Harbinde, kendi bünyesinden çıkmış olan dört devlet Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ ile çarpıştı. Harp sonunda ise yaklaşık beş asır egemenliği altında bulundurduğu Balkan topraklarının tamamını kaybetti. Harbin patlamasına sebeb olarak pek çok husus belirtilebilir. Ancak en önemlileri şöyle sıralanabilir: Rusya, 1905 RUS-JAPON Harbinde Japonlara yenilince yayılma ve ilgi sahasını Uzak Doğudan tekrar Balkanlara ve Osmanlı imparatorluğu toprakları üzerine kaydırdı. Çar Deli Petro ile başlayan "açık denizlere çıkma" siyaseti gereği olarak Balkanlarda genişleme, Karadeniz kıyılarına hakim olma ve Boğazları ele geçirme yolunu tuttu. Hedeflerine ulaşabilmek için de Balkanlardaki Slav ırkının koruyuculuğunu sürdürdü. Bulgar ve Sırp devletlerinin genişlemesi için destek sağladı. Hatta 1885'de harbetmiş olan Bulgar-Sırp devletlerinin Osmanlı devleti aleyhine anlaşmalarını gerçekleştirdi ve böylece Osmanlı devletine karşı kurulan Balkan ittifakının temelini attı. 13 Mart 1912'de yapılan Bulgar-Sırp andlaşmasına göre her iki devlet Osmanlı Devletinden alacakları topraklar konusunda anlaşıyorlar ve bu konuda aralarında çıkan anlaşmazlıkların çözümünde Rusya'nın hakemliğini kabul ediyorlardı. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Balkanlarda, Ruslar ve genişlemek sevdasında olan Osmanlı İmparatorluğundan doğan diğer devletler Osmanlı Devletine ve birbirlerine karşı mücadelelerini sürdürürken, Osmanlı yönetimi kendisine karşı olanlara karşı tedbir almadı ve bu devletlerin aralarındaki sürtüşmeleri artıracak herhangi bir girişimde bulunmadı. Balkanlardaki gelişmelerin İmparatorluğun temelini sarsacak olaylar olduğunu değerlendiremedi. Buna o dönemde cereyan eden olayların etkisi olduğu da söylenebilir. Bu olayları madde başlıkları ile belirtmek faydalı olacaktır.
Osmanlı yönetimi belirtilen bu olaylar ile uğraşırken Balkan devletlerinin ekmeğine yağ süren -bugünkü değerlendirmelerimize göre- tarihi bir hata yaptı. 3 Temmuz 1910'da Kiliseler Kanunu çıkardı. Bununla "ihtilaflı kilise, mektep ve mukaddes yerlerde hangi unsurun nüfusu çok ise ona aittir" esasını kabul etti. Oysa Fatih İstanbul'u fethettikten sonra İstanbul'daki Rum patriğini Avrupa Türkiye'sindeki bütün reayanın hem ruhani ve hem de cismani reisi olarak atamıştı. Rum kiliseleri diğer kiliselere göre elde ettikleri bu üstünlüğü kendi kültürlerini yayma, kendilerinden olmayanları ezme, eziyet etme şeklinde kullandılar. Böylece ortaya çıkan sürtüşme ile kiliseler ve dolayısıyla bunlara bağlı olan gruplar yıllarca birbirleriyle mücadele etti ve birbirlerini devamlı hasım olarak gördüler. İşte Kiliseler Kanunu bu düşmanlığı sona erdirdi, o zamana kadar birbirleriyle mücadele edenlerin birleşerek Osmanlı Devletine karşı mücadele etmelerine sebeb oldu. Böylece Balkan ittifakının gerçekleşmesi için en büyük problem ortadan kalkıyordu. Hepsi de genişlemek sevdasında olan Balkan devletlerinin tek problemleri kalmıştı. Topraklarına katmak istedikleri bölgelerin birbirleriyle çatışması. Bulgaristan; Büyük Bulgaristan'ı kurmak, Makedonya ve Kuzey Ege kıyılarını ele geçirmek; Sırbistan, 14 ncü yüzyıldaki Sırbistan Krallığını ihya etmek ve Makedonya'ya sahip olmak istiyordu. Yunanistan Megola Idea'yı gerçekleştirmek, Karadağ ise İşkodra bölgesinde topraklarını genişletmek gayesini güdüyordu. Haliyle bu paylaşmanın kesin çözümü harp sonuna bırakılacaktı. Yukarıda açıklanan Bulgar - Sırp Antlaşmasını 29 Mayıs 1912'de Bulgar -Yunan Antlaşması takip etti. Ağustos 1912'de Karadağ Bulgarlar ile sözlü bir anlaşma yaptı. Artık Balkan ittifakı tamamlanmıştı. Şimdi sıra yıllardır yapılan askeri ve siyasi hazırlıkları uygulama alanına koymaya gelmişti. Bu dönemde Osmanlı Devletinin ekonomik durumu çok bozuktu. Sürekli savaşların masraflarına ek olarak Arnavutluk, Suriye ve Yemen isyanları devletin maddi gücünü tüketmişti. İç ve dış borçlar ile bunların faizleri, altından kalkılamayacak duruma gelmiş ve dolayısıyla ordunun araç, gereç ve silâh ihtiyaçları temin edilememişti. Ordunun muharebe eğitimi çok yetersiz, birlik mevcutları % 35 gibi çok düşük seviyede, ulaştırma imkânı kısıtlı, ikmal teşkilatı işlemez durumda, harp stoklan yetersiz ve hareket kabiliyetinden yoksun durumda idi. En önemlisinde ordu içinde birlik beraberlik, disiplin ve askerlik anlayışı yok idi. Siyasi çekişmeler orduyu da çeşitli gruplara bölmüştü. Subaylar arasında doğan husumet vatan savunması için omuz omuza çarpışabilmeyi bile engelliyecek durumdaydı. Bunlar yetmiyormuş gibi, Balkanlardaki gerginliğin artması üzerine büyük devletlerin "Balkanlarda bir harp çıksa dahi Balkanlardaki statükonun değiştirilmiyeceği" yolundaki beyanatlarına aldanarak, 70.000 yetişmiş er, harbe girmesi her an muhtemel olan iki ordudan terhis edildi. Osmanlı Devletinin Trakya'da Doğu Ordusu (1 nci Ordu), Makedonya'da ise Batı Ordusu (2 nci Ordu) bulunuyordu. Bu iki ordunun harekâtı için toplam 12 adet plan hazırlandı. Bu planlara göre Doğu Ordusu 478.848 kişi ile harbe katılması gerekirken-yukanda sayılan aksaklıklar nedeniyle-115.000 kişi ile; Batı Ordusu 334.815 kişi yerine 175.000 kişi ile harbe katılmak zorunda kaldı. Hazırlanan planların ve seferberliğin uygun yürütülememesinden dolayı da her iki ordu toplam 290.000 askeriyle, Balkanlıların 480.000 kişilik ordularına karşı savaşmak zorunda bırakıldı. Ayrıca mevcut erlerin de 1/8'i tüfeksiz idi. Balkanlı devletlerin harekât planlan ve kuvvetleri ise şöyleydi: Bulgarların 3 ordu halinde 288 taburları bu harp için hazırlanmıştı. 1 nci ve 3 ncü Orduları ile Yıldız (Istranca) Dağlarını aşarak Kırklareli-İstanbul istikametinde taarruz etmeyi, 2 nci Ordu ile Tunca ve Arda nehirleri arasından taarruz ile Edirne'yi ele geçirmeyi planladılar. Bu hedeflerine 8 ayda ulaşacaklarını değerlendiren Bulgarlar harekâtın açıklanmasında görüleceği gibi 58 günde ulaştılar. Sırplar, 6 tümenlik 1 nci Orduları ile Vranya üzerinden Vardar havzasına; bir Sırp, bir Bulgar tümeninden ibaret 2 nci Ordusu ile Köstendil'den Vardar havzasının doğusuna; 4 tümenlik 3 ncü Ordu ile bir koldan Şar Dağlarına, diğer koldan ise Üsküp üzerine taarruz etmeyi planladılar. Yunanlılar, 7 tümen ve 1 süvari tugayından ibaret üç kolorduluk kuvvetleriyle Teselya üzerinden Selanik'e, bu kuvvetlerinden bir tümen ile Manastır'a doğru taarruz etmeyi öngördüler. Karadağlılar ise 3 tümen ile İşkodra'ya, 1 tümen ile de 3 ncü Sırp Ordusu ile beraber taarruz etmeyi planladılar. Balkanlı devletlerin seferberliklerini ilan etmesi, hudutlarda askeri yığınak yapması ve hudut olaylarının artması üzerine Osmanlı Devleti 1 Ekim 1912'de seferberlik ilan etti. 8 Ekim 1912'de Karadağ Osmanlı Devletine harp ilan ederek İşkodra üzerine taarruza başladı. Seferberlik hazırlıklarının 15 günde tamamlanabileceği düşüncesiyle Türk Başkomutanlığı 17 Ekim 1912'de çarpışmalara fiilen başlanabileceğini düşünerek 16 Ekim'de Bulgaristan ve Sırbistan'a; 18 Ekim'de de Yunanistan'a harp ilan etti. | |
| ![]() |
![]() |
Etiketler |
balkan, harbi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Balkan Savaşları | Zen | Tarih | 0 | 14 Mayıs 2014 16:23 |
Türkiye’nin Balkan Devletleri ile Münasebetleri Ve Balkan Antantı | Ecrin | Tarih | 0 | 05 Haziran 2011 19:36 |