IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet odaları

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 16 Mayıs 2014, 20:45   #1
Zen
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Müessese Ne Zaman Kuruldu?




Osmanlı Devleti’nde zamanla seyyid ve şeriflerin sayısındaki artış, bazı problemleri de beraberinde getirmiştir. Çünkü evlad-ı Resul’a karşı tanınan imtiyazlar oldukça önemlidir. Bunların başında vergilerden muafiyet gelmektedir. Yalnızca vergi bağlamında değil, padişahların da yaptıkları izzet ve ikramlar bunun devamıydı. Ayrıca az sonra göreceğimiz üzere, devlet büyüdükçe bu müessese de gelişme göstermiş, ihtiyaç halinde olan seyyid ve şerifler devlet hazinesinden de yardım görmeye başlamışlardır.

Padişahların seyyid ve şeriflere olan ikramından söz ettik. Bu ibare ilk dönem Osmanlı kroniklerinde yer almaktadır. Bunların başında Neşri gelmektedir. Cihan-nüma adlı eserinde bu mevzuya şöyle temas eder:

“Sultan II. Murad’ın her yıl kendi âdeti idi kim, olduğu şehirde bin flori seyyidlere kendi mübarek eliyle üleştirirdi(dağıtırdı). Her şehirde kim olurdı, atası, dedesi de (Çelebi Mehmed ve Yıldırım Bayezid Han) akça üleştirirdi. Bu dahi ziyadeler üleştirirdi.”

Resmi olarak bu müessesenin Yıldırım Bayezid döneminde kurulduğu belirtilmektedir. Bu vazifeye ilk tayin edilen şahıs ise, Hazreti Hüseyin’in soyundan olan ve Bağdadî ismiyle maruf Seyyid Ali Natta’dır. Bu kişi, Bayezid döneminde Bağdat’tan Bursa’ya hicret etmiş ve Nakibü’l-Eşraf tayin edilmiştir. Daha o zaman Seyyid ve Şeriflerin ön planda bulunduğu, Yıldırım Bayezid’in damadının Emir Sultan –ki o da Seyyid’tir- olması hasebiyle önem taşımaktadır.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

II. Murad Han bizzat kendi eliyle Seyyidlere altın dağıtırdı

Niçin Kuruldu?


Bu müessesenin niçin kurulduğuna bakacak olursak, bunda şu ibarenin önemi büyüktür: “Seyyid namında bazı ahdâstan nâ sâyestlerin vaz’sudur” Yani seyyid olarak bilinen bazı birtakım gençler, toplumda hoş karşılanmayacak bazı uygunsuz hareketlerde bulunmuşlardır. Bunun üzerine devlet adamları böyle bir müesseseye ihtiyaç duymuşlardır. Nitekim onlar aynı zamanda İslam dinini tebliğ eden bir peygamberin torunları durumundaydılar ve bazı değerlerin mümessili konumdaydılar.

Nakibü’l-Eşraflık’ın teşekkülünde bir başka önemli etken de sahte seyyid ve şeriflerin zuhur etmeleriydi. Çünkü düşünüldüğünde evlad-ı Resul, gerçekten de önemli bir statü ve imtiyaz sahibi kimselerdi. Bununla beraber yukarıda da belirttiğimiz gibi vergilerden muaf bir konumda bulunmaktaydılar. Ayrıca padişah ve devlet hazinesinden gördükleri ihsan ve ikramlar da oldukça önemliydi. Bu sebeple aynı imtiyazlardan yararlanmak isteyen sahte sâdâtın (müteseyyidlerin) çıkma ihtimali yüksekti. Nakibü’l-Eşraflık ile seyyid ile müteseyyidlerin ayırt edilmesi sağlanmıştır.

Artık Osmanlı ülkesinde Sâdât’ın soy kütükleri Nakib Efendi Ceridesi’ne kaydediliyor, te’dibi lazım gelen seyyid ve şerifler, der-dest edilip Nikabet Dairesi’ne gönderiliyordu. Osmanlı, onlara olan şefkat ve merhametinden ceza tatbik olunmazdan evvel başlarındaki yeşil sarığı çıkartır, evvela salavat getirerek ve öperek bir kenara koyar, daha sonra ne lazım geliyorsa onu icra ederdi. Onların cezalarının tatbikinde böyle muamele görmelerinin yegâne sebebi, hiç şüphesiz Hazreti Peygambere ve onun iki torununa olan muhabbet ve edepti.

Seyyid ve şeriflerin temsilcisi ve çok sayıda evlad-ı Resul aynı zamanda ordu sefere gideceği zaman belli bir yere kadar merasimlere katırlırdı. Nitekim onların dualarının kabule şayan olduğu herkesce bilinirdi.

Nakibü’l-Eşraf’ın Katıldığı Törenler
Nakibü’l-Eşrafların (Seyyidlerin Reisi) teşrifatta ön plana çıktığı en önemli yerlerden biri padişahların cülus, yani tahta oturma merasimleri idi. Kılıç kuşanma töreninde seyyidlerin büyüklerinin ve Nakib’in bulunması Yıldırım Bayezid dönemine kadar uzanan bir gelenektir. II. Murad Han’a, Emir Sultan hazretleri kılıç kuşandırmıştır. Diğer Nakibü’l-Eşraf tarafından kılıç kuşanan padişahları ise şu şekilde sıralamak mümkündür:
1- III. Ahmed Han
2- I. Mahmud Han
3- III. Mustafa Han
4- I. Abdülhamid Han
5- II. Mahmud Han


Ayrıca padişah, onların seyyidliğine ve ilmine hürmeten kendilerini ayağa kalkarak karşılardı.

Günlük hayatta seyyidler başlarına yeşil sarık sararlardı. Nitekim yeşilbaşlık, Osmanlı İmparatorluğu müddetince her zaman seyyidleri sembolize etmiştir. Hatta seyyid olmayanların bu şekilde başlarına yeşil sarmaları yasak idi. Çünkü toplum içerisinde tefrik edilebilmeleri için ilk İslam devletlerinden itibaren geçerli bir kanun olarak yeşil başlık giymek onların âdeti idi. Bu da devlet denetimde olmaktaydı.


Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.

Seyyidleri Tasvir Eden Bir Minyaür


Ve Osmanlı…
Bu noktada Nakibü’l-Eşraflık’ın önceki devletlerden bir miras gibi Osmanlı’ya tevarüs ettiğini belirtirsek hata etmiş olmayız. Bununla beraber kendisine kalan bu mirası Osmanlı Devleti’nin layıkıyla muhafaza ettiğini de söylemekte bir beis görmüyoruz. Sanki seyyidler ve şerifler Osmanlı Devleti’nde ayrı bir itibarı temsil etmişler, bilhassa devletin başı olan padişahlar, Sâdât-ı Kiram’a hususi bir tazim ve muhabbet beslemişlerdir.

Hazreti Peygamber’in torunlarına gereken saygıyı gösteren Osmanlı, onlar için hususi bir teşkilat yapılandırmış ve giyim kuşamlarını bile tanzim etmekten geri kalmamıştır. Bu durum ilk bakışta belki ilginç gelebilir. Fakat biraz düşünüldüğünde kıyafete bile dikkat olunmasının altında nice ince düşünceler mevcut olduğu fark edilecektir. Seyyid ve şeriflere has olan “başa yeşil sarma” ile onların toplum içinde ayırt edilebilmesi sağlanmış ve kendilerini ilk görüşte dahi tanıtma fırsatına imkan sağlanmıştır. Böylelikle onlara karşı vaki olabilecek herhangi bir hata veya kusurun önüne geçilmiştir. Ayrıca kendilerine tanınan vergi muafiyetinin, Sâdât’ın dünyevi geçimlerine katkıda bulunduğu bir gerçektir. Herhangi bir mesleğe mensubiyeti olmayanlar, devlet tarafında istihdam edilmiş ve rızıklarının temininde her zaman kolaylık yolu gösterilmiştir.

Örneğin üzerinde çalıştığımız bir mühimme defterinde şu kayda rastladık. Padişah tarafından İstanbul’dan Mısır’a varıncaya kadar yol üzerindeki kâdılara vasıl olan bu hüküm, seyyid ve şeriflere gösterilen itibarın bir vesikasıdır.

Gurre-i Şaban/1001 Mahrusa-yı İstanbul’dan Mısır’a varınca yol üzerinde olan kadılara hüküm:

Mekke-i Mükerreme şeriflerinden Seyyid Hasan, adamları ile beraber Mısır’a hareket etmiştir. Taht-ı kazalarına uğradıkça kendisine parası ile erzak ve sairenin(diğerlerinin) tedariki, menziller ve merhallerde(duracağı yerlerde) kendisine, adamlarına ve hayvanlarına herhangi bir zarar gelmemesinin temini hakkında.

Elde olan belgeler, kaynaklar ve vesikalar nispetinde bu durumun ilk padişahtan son padişaha kadar câri olduğunu söylemek, kuşkusuz onlar ve sultanlar için bir hakkı iade etmek olacaktır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
kuruldu, müessese, ne, zaman


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Zaman Nedir? - Zaman Kavramı ve Zaman Yolculuğu.. (Evren ve İnsan) Sevda Felsefe 0 26 Ağustos 2012 13:54
Evlilik Müessese midir Liaaa Genel İslami Konular 0 10 Mayıs 2012 00:55
Gay Devleti Kuruldu Hesna Esrarengiz Olaylar 1 13 Mart 2010 20:58