2. Abdülhamid’in oğlu Mehmed Selim
Babam milletini delicesine seven cesur bir adamdı. Babamın göğüsleri geniş, omuzları kalkık, vücudu ise zinde ve çevikti. Konuşması gayet sakin ve tane taneydi. Asık suratlı değildi. Güler yüzü ve tatlı dili ile insanların gönlünü rahatlıkla alırdı. Kahkaha ile gülmekten hoşlanmazdı ve hiç kahkaha ile güldüğü görülmemişti. Tabii ve çok vakarlı bir yürüyüşü vardı. Gayet nazikti. Babamın saltanatı zamanında ben bir tek harp hatırlıyorum. O da 1897 Yunan Harbidir. Bu benim çocukluk zamanıma rastlamıştır. Zekası ve gönül alıcı muamelesi, yabancıların da hürmetini kazanmasını sağlamıştır. Bu sebeple işlerin kolaylıkla yaptırırdı. Hal ve tavırlarında görülen mükemmelliğe hayran kalanlar, ona hizmet etmek işlerini kolaylaştırmak hususunda yarışır ve aynı zamanda ona hizmetçi olmakla iftihar ederlerdi. Ben bu olaya çok şaşırırdım fakat benim için de olması gereken şey bu idi.
Babam eğitimde de Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Hukuk, Maliye Mektebi, Ticaret Mektebi... gibi okul açarak eğitime katkıda bulunmuştur. Bunun yanında birçok askeri, kültür ve tıbbi müesseseler açmıştır. İbadethaneler yaptırmıştır.
1.Dünya Savaşı’nın çıkacağını biliyor ve hazırlıklarını ona göre yapıyordu. Ne Almanya’nın yanında ne de İngiltere’nin yanında yer alıyordu. Almanya’nın yanındaymış gibi yapıp İngiltere’ye karşı denge unsuru oluştururken, ayrıca İngiltere’nin de karşısında olmak istemiyordu. Çünkü Almanya gibi bir devletin savaşı kazanamayacağını düşünüyordu. Endişeleri de son derece artmıştı. Babam savaşın Osmanlı Devleti ve İslam alemi için felaketle biteceğini düşünüyordu. O, bu sonucun iyice yaklaştığı 10 Şubat 1918 tarihinde 76 yaşında vefat etmişti...
İleri görüşlü babamı rahmetle anıyorum. Çünkü şu anda Osmanlı Devleti 40 parçaya bölünmüş durumdadır… |