IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 30 Temmuz 2013, 12:16   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlıkların Dili




Osmanlı İmparatorluğunun dağılma döneminde de ilginç dil olgularına rastlamaktayız. 1868’de “Müslüman, Rum, Ermeni, Musevi öğrencilerini Fransız dil ve kültürü içinde birbirine yaklaştırma, Osmanlılaştırma, Osmanlı ideolojisini eğitim yoluyla uygulama alanı içine sürme” amaçlarını da taşıyarak Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) kurulmuştur. Nedir ki, kuruluş tarihinden başlayarak bu okulda -uluslararası batı dilleri Fransızca ve İtalyancanın yanında reaya dili olarak Rumca ve Ermenicenin de (elbette Rumlar ve Ermenilere) okutulduğunu da görmekteyiz.

Osmanlı İmparatorluğunu o tarihte oluşturan bunca öğe içinde yalnız Ermeni ve Rum çocuklarına kendi dillerinin okutulmasını da bu azınlıkların artık bir siyasal güç olarak kendi varlıklarını duyurmalarıyla yorumlayabiliriz. Nitekim Yunanlılar arasında Adamandios Korais (1748-1833) ve Rhigos (1757-1798) adlı iki kişinin önderliğiyle XVIII. yüzyıl sonlarında uyanmaya başlayan ulusal bilinç, türlü etkenlerle gelişmiş, Eflak ve Mora başkaldırılarından geçerek bağımsızlıkla sonuçlanmıştır (1829). Her ne kadar bağımsız Yunan devletiyle Osmanlı Rumları ayrı sayılmaya çalışılıyorsa da gene de bu ağırlıklı etnik topluluğun dayandığı bağımsız bir devleti vardı. 1856 yenilik “fermanı”nın sonucu olarak yarı bağımsız duruma gelen Hıristiyan öğeler arasında bu yönde en ileri giden, Ermeniler olmuştur.

Bunların parlamentoya benzer bir millet meclisleri ve Tanzimat hükümetinin onayladığı (1863) bir Ermeni Anayasası bile vardı. “Balkan halkları arasında bağımsızlığı sağlamada en geri kalan Bulgarlar olmuştur.” İlginçtir, 1868 yılında Galatasaray’da okutulan Hıristiyan öğe dilleri arasında Bulgarcanın henüz yer almadığını görürüz. Bulgarcanın bu dillerin yanında yer aldığını görmemiz için 1875 yılını beklememiz gerekecektir. 1875 ise Bulgar ayaklanmasının başladığı yıldır da. 1877-78’de de özerk Bulgar Prensliği kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun, dağılma döneminde, Müslüman öğelerin dilleri karşısındaki tutumu ve davranışı da önemlidir. Arapça, elbette ki bir din ve ortak ekin dili olarak -Farsça ile birlikte, 1926’ya değin- bütün okullarda okutuluyordu. Ne var ki, 1908’den sonra Arap ulusçuluğunun gelişmesi sonucu, Suriyeli aydınlar, Türkçenin (Hangi Türkçenin, Osmanlıcanın!) tek resmi dil olmasına dayanamadılar, Arapçanın da ikinci resmi dil olarak kullanılmasını istediler. Hükümet bunu kabul etmedi.

Arap ayaklanmasının bir nedeni de bu oldu. Osmanlı İmparatorluğunun izniyle bütün Rumeli’de Slav ve Yunan okulları çoğalmıştı. Her ulus, kendi dilini kendi çocuğuna istediği gibi okutuyordu. Bu okulların açılmasına izin veren, daha da öte -yukarıda gördüğümüz gibi- kendi okulunda, kendi bütçesinden para vererek kimi “taba”sının çocuklarına anadillerini okutan aynı hükümet, Arnavutların kendi çocuklarına Arnavutça öğretme isteğine büyük tepkilerle karşı çıkıyordu. Nedir ki, -bir kez ulusal bilinç, ulusal dil ve ulusal bağımsızlık ateşi yanmayagörsün- Arnavutlar başkaldırmışlar, ezilmişler (1910) yeniden başkaldırmalar ve bu kez 19 Ağustos 1912’de özerkliklerini kazanmışlardır.

Böylece, başka haklar arasında, “Arnavut dilinin okutulmasının serbest olması” hakkını da elde etmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğunun, kendisini oluşturan öğelerin dilleri karşısında her topluluğun gücü oranında bu ayrı ayrı tutumlara girmesi, çok ilginç ve önemlidir. Her dil, temsil ettiği topluluğun ulusal güç ve erki oranında değer bulur ve saygınlık kazanır. Endonezya’da, XX. yüzyılın başlarında, bağımsızlık devinimleriyle birlikte, ortak ve ulusal bir dil yaratma çalışmaları da başlamıştır. Ortak ve ulusal bir dil diyoruz; çünkü Endonezya’da 6.000 adaya yayılmış, 250 dil ve lehçe konuşan, türlü abece dizgesi kullanan 129 milyon kişi yaşıyordu. Bütün bu halk, bugün 1945′ten bu yana, resmi devlet dili olarak, ulusal kültür dili olarak Bahasa Indonesia dilini kullanmakta; Latin kökenli bir tek abece ile yazmaktadır. İsrailliler ise, bin yıllardır konuşulmayan, yazılmayan ölü ve dinsel dilleri İbraniceyi diriltmişler; onararak, yaratarak, varsıllaştırarak bu dilden ileri, uygar, ulusal bir dil yaratmışlardır. Bu çok canlı iki örnek de, ulusal bilinç ve bağımsızlığın, bütün engelleri yenerek ulusal diller yaratmada ne denli güçlü olduğunu kanıtlamaktadır.

Görülüyor ki, ulusal duyguyla dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Bu bağ, bütün isteklerin, istemlerin, istençlerin dışında ve üstündedir. Hiçbir kişi, hiçbir kuruluş, hiçbir güç, bu duygu ile bu olguyu yok edemez, önleyemez, engelleyemez. “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmasını” bilmiştir. Kimi karşı devrimciler, ikide bir “Atatürk’ün Güneş Dil Teorisi manevrasıyla Dil Devrimi’nden dönüş yaptığını” ileri sürmektedirler. Bu gerçek değildir. Kaldı ki, gerçek bile olsaydı; tutalım, Atatürk, -değil vazgeçmek- dil devriminin tam karşısına geçseydi, ne olurdu? Hiç! Türk Dil Devrimi, Türk ulusunun kendi isteğiyle, kendi istenciyle olmuştur. Nitekim bu devrim, daha altıncı yılındayken Atatürk’ün varlığından yoksun kalmış; ne var ki onun yokluğunda da durmamış, bütün hızıyla gelişerek bugünkü parlak sonuca ulaşmıştır.

Atatürk’ün büyüklüğü, daha çok Türk Dil Kurumu’nu kurarak, onun bağımsızca yaşamasını sağlamak ve böylece Türk Dil Devrimi’ni kurumsallaştırarak onun bir bireysel ve dağınık çabalar ürünü olmasını önlemek ve en kısa zamanda en kesin sonuç alınmasını sağlamak olmuştur. Türk Dil Devrimi’nin bir özelliği, -bütün engellemelere, önlemelere karşın- en kısa zamanda, en kesin, en parlak sonuç alınan bir dil devrimi olmasıdır. Türk Dil Devrimi, Türk ulusunun uluslaşma sürecinin ve bağımsızlık istencinin vazgeçilmez bir gereğidir. Bunu kimse saptıramaz, engelleyemez, geciktiremez ve de gölgeleyemez.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
azınlıkların, dili, osmanlı, İmparatorluğu’nda


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Osmanlı İmparatorluğu Geliyor... CanDostu Haber Arşivi 0 02 Aralık 2012 18:23
Osmanlı İmparatorluğu Berlin Büyükelçileri Liaaa Tarih 0 31 Mart 2012 13:58