IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11 Mayıs 2013, 19:11   #1
Zen
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Selçuklular devletinin yikilişi ve oğuzlar-türkmenler




Selçuklu devletinin asıl ve temel unsuru Oğuzlar-Türkmenlerdi. Selçuklu devletinin birinci ilkesi Türk Cihan Hâkimiyetini gerçekleştirmek ve dünya egemenliğini kurmaktı. Devletin ikinci ana ilkesi ise Türkmenlerin göçlerini yönlendirmekti. Giderek kalabalıklaşan Oğuz boyları yeni ülkelere ve özellikle Anadolu’ya göç etmeğe başlayınca Selçuklular bunları Müslümanlaştırarak sınır boylarına yerleştirdiler. Türkmenler Selçuklu devleti ve orduları için depo görevi görüyorlardı, fakat çıkardığı kargaşalıklar ve disiplinsiz tavırları ile de devletin gücünü zayıflatıyorlardı.

“Tuğrul Bey, Alp Arslan ve Melik-şah gibi ilk büyük Selçuklu sultanları için Anadolu’nun fethi, bir yandan kesif Türkmen muhacereti (göçü) baskısı ile ve onlara yurt bulmak zarureti ile yapılmakta, bir yandan da kendi devletlerini, Müslüman halk ve ülkelerini istilâ ve asâyişsizlikten korumak maksadını gütmekte idi ki, Anadolu’nun Türkleşmesi bu iki başlı siyaset ve gayretlerin neticesi olarak tecelli etmiştir. Bu iki cepheli siyaset yanında Selçuk hükümdarları, İslâm’ın sultanı ve hâmisi sıfatı ile, onun eski ve yenilmez düşmanı Bizans imparatorluğuna karşı Türkmenleri gönderir ve orduları ile bu göçlere yol açarken, aynı zamanda, İslâm’ın cihad mefkûresini ve Türklerin kadîm Cihan hâkimiyeti ideallerini de gerçekleştiriyordu.”(O.Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, s:115)

Her ne kadar devletin asıl ve temel unsurunu Türkmenler oluştursa da , Türkmenler devletin ve ordunun önemli mevkilerine getirilen Türk olmayan unsurlardan şikayetçi idiler. Sultan Tuğrul Bey zamanından beri devletin önemli mevkilerine başta Nizam-ül Mülk olmak üzere İranlı vezirler ve idareciler getirilmiş, devletin temel unsurunu oluşturan Oğuz-Türkmen kitlesi ikinci sınıf insan muamelesine maruz kalmışlardı. Devleti idare edenler de bu durumdan haberdardı ki Nizâm-ül Mülk bu konuda:
“Her ne kadar Türkmenlerden bıkkınlık geldi ise de sayıları çoktur. Bu devletin kuruluşunda çok hizmetleri ve emekleri vardır ve sultanın akrabalarıdır” (O.Turan, s:115) diyerek yukarıdaki tespitin doğruluğunu ispatlamıştır.

Tuğrul Bey, Alp Arslan ve başkaları, daima yanlarında ve buyrukları altında bulunacak sadık ve itaatkâr bir kuvvete sahip olabilmek için, Türkistan’dan Endülüs’e kadar olmak üzere, İslâm aleminin her ülkesinde hânedanlar tarafından kabul edilmiş olan “Memlük” usûlünü benimsediler. Daha Gazneliler ile mücadele sırasında bir çok Türk memlûkün Selçuklular tarafına geçtiğini biliyoruz. Devletin kurulmasından sonra gerek Gaznelilerden, gerek Deylemlilerden mühim sayıda Türk memlûkün Selçuklu hizmetine girdiği muhakkaktır. Tuğrul Bey, Alp Aslan itaatli, terbiyeli, muhite intibak etmiş olan bu memlûkleri çabuk kızan, sert mizaçlı, yaltaklık-yalakalık bilmeyen soydaşlarına tercih ederek onların ileri gelenlerini yüksek mevkilere getirdiler. M.H. Yınanç’ın dediği gibi, “Tuğrul Bey ve Alp Arslan’ın Memluk sistemini benimsemelerinde başta vezirler olmak üzere, İranlı devlet erkanının mühim bir rolü olmuştur.”(Faruk Sümer, Oğuzlar, s:96)

“Alp Arslan memluk emirlerini mühim mevkilere çıkarırken öz kavminden olan beyler Suriye’de Arap hükümdarların hizmetine girmeğe başlamışlardı ki, böyle bir hadise hiç bir kavmin tarihinde görülmez. Türkmenler için yapılan şey onları Bizans ucuna yollamak ve orada başlarına ya bir Selçuklu şehzadesi geçirmek veya onları bir Memlûk emirinin buyruğuna vermekti.”(F.Sümer, Oğuzlar, s:97)
Melik-Şah devrinde devlet hizmetindeki Türkmen beyleri ancak birkaç kişi olup, bunlara da mühim mevkiler verilmiyordu. Bu beylerin en tanınmışları da asil bir aileden gelen ve aynı zamanda dirayetli bir kumandan olan Artuk Beğ ile Çubuk ve Antakya hâkimi Alp oğlu Yağı Sıyan idiler. Fakat bunlardan Artuk Beğ’e de hizmeti ver değeri ile mütenasip bir mevki verilmemiş ve neticede bu bey, Melik-Şah’ın hizmetinden ayrılarak Suriye meliki Tutuş’un emrine girmiş ve son günlerini Kudüs valisi olarak geçirmiştir(F.Sümer, 97-98)

Türkmen kitlesinin devlet tarafından dışlanmasının sebebi olarak, onların sert ve haşin tabiatlı insanlar olması gösterilse de asıl sebep, Türkmen kitlesinin Türk töresine aykırı hareket edilmesine asla razı olmayışları ve müsamaha göstermemeleridir. Nitekim Türk devlet felsefesinde, töreye aykırı hareket eden hakanlara isyan meşru olarak kabul edilirdi. Töreye göre devletin önemli makamlarına devletin asıl sahibi ve kurucu unsuru Oğuz-Türkmen kitlesi dururken yabancıların getirilmesi uygun değildi. Bu bakımdan Türkmen kitlesine haksızlık yapıldığını kabul etmek gerekir. Zaten bu haksızlık gerek Selçuklunun gerekse Osmanlının sonunu hazırlayan nedenlerin başında yer almıştır.


Doğudan Karahitayların ve Karlukların baskısı üzerine Belh civarına yerleşen ve kendi beyleri tarafından Sultan Sancar’a bağlı olarak idare edilen Türkmenler sultana yılda 24 bin koyun vergi ödüyorlardı.

Oğuzların Belh’e doğru yayılmaya ve genişlemeye başlamaları üzerine Belh valisi Kumaç bunları disipline almak maksadıyla üzerlerine şahne tayin edildi. Fakat Oğuzlar doğrudan doğruya Sultana tabi olduklarını ileri sürerek onun idaresini kabul etmediler. Kumanç bir ordu ile üzerlerine yürüyünce Oğuz Beyleri sultanın hazinesine, her hâne başına 200 dirhem (hane ile oymak kastedilmeli) vererek otlaklarında eskisi gibi yaşamalarını teklif ettiler. Kumaç kabul etmeyince 1153’te vuku bulan savaşta Oğuzlar galip geldi, çok kimse öldürdüler ve esir aldılar.(O.Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslâm Medeniyeti, s:247)

Kumaç’ın mağlubiyeti haberi Merv’e ulaşınca, Sultan Sancar büyük bir ordu ile Oğuzlar üzerine yürüdü. Bu durum üzerine büyük bir kaygıya kapılan Oğuzlar Sultan Sancar’a elçiler göndererek :
“-Biz Sultan’a daima sadık kullarız. Kumaç ocağımıza kastetti, onunla çoluk çocuğumuz için zaruri olarak savaştık. Bununla beraber 100 bin dinar ile 100 Türk delikanlısı verelim, Sultan bizi bağışlasın…” Sancar bazı emirlerin tesiri altında kalıp Oğuzların bu ricasını yerine getirmedi. Hatta onlar yaklaştığında Oğuzlar, kadın ve çocuklarını önlerine katıp af dilediler ve daha önceki tekliflerine ilave olarak, her evden yedi batman gümüş vermeyi taahhüt ettiler ise de Sancar, yine emirlerin ısrarı ile bu teklifi reddetti. Sancar ne yapmak istiyordu? Kendi öz kavmini yok etmek onların servetlerini kız ve oğlanlarını ele geçirmek mi? Halbuki, bir yıl önce ülkesine tecavüzde bulunup yağmalayan ve Kumaç’ı yenen Gor hükümdarı Alâ ed-din Cihansuz’u tutsak aldığında hil’atler giydirip ülkesine göndermişti. (F.Sümer, s:105)

Sultan Sancar’ı hiç şüphesiz kandıran ve kendi öz kavmini kırmaya, yok etmeye sevk eden emirler Türk olmayan Farisi (İranlı) memlûk emirler ve idarecilerdi. Sultan Sancar, bu emirlerin dediğini yapmakla hem kendi sonunu hem de devletin sonunu hazırladığının farkında bile değildi. Oğuzların yalvarmalarına, yakarmalarına Sultan Sancar aldırmadı. Bunun üzerine Oğuzlardaki saygının, korkunun yerini kin ve öfke aldı. Oğuzlar silahlandılar ve savaşa hazırlandılar. Savaşmaktan başka çareleri de zaten kalmamıştı.

“Oğuzlar dar bir vadiye sıkışan Sultan’ın ordusunu bozguna uğrattılar. Çok emir ve asker öldürüp Sancar’ı esir aldılar. Bununla beraber kendi soydaşları bu koca Sultana sadece tâzim gösterip tahta çıkardılar ve önünde yer öptüler. Esir sultanı beraberlerinde götürerek ve onun nâmına hareket ederek çok fenalıklar yaptılar. Çağrı Beğ zamanından beri hazinelerle dolu olan Merv başta olmak üzere bir çok Horasan şehirlerini işgal ve yağma ettiler…”(O.Turan, s:247)

Sultan Sancar, Oğuzlar’ın elinde üç yıl boyunca esir ve kukla bir sultan olarak kaldı. 1156 yılında Oğuzlar’ın elinden kaçan Sultan’ı dağılmış, parçalanmış ve hazineleri boşalmış bir devlet bekliyordu. Sultan Sancar, devleti derleme, toparlama fırsatı bulamadan 1157 yılında 72 yaşında ölürken Büyük Selçuklu Devleti de tarihe karışmış oldu.
Böylece kendi öz kavmine karşı soğuk davranmaları ve yabancıların tesiri altında kalmaları yüzünden, Türk-İslâm medeniyetine eşsiz hizmetler yapan Selçuklular tarih sahnesinden çekilerken yerini bir başka Türk devleti Anadolu Selçukluları alıyordu.

Selçuklu devletinin yıkılmasına neden olan, devletin kurucusu, asıl ve temel unsuru olan Türklerin yönetimde ihmal edilmesi, Osmanlıların yıkılışına neden olan sebeplerin başında yer alır. Bu gün de Türkiye Cumhuriyetinde aynı sıkıntı yaşanmaktadır. Bir ABD Dış işleri bakanının, “Türkiye, yönetimi Türklere bırakılamayacak kadar, önemli bir ülkedir” sözünü unutmadan, Türkiye’yi Türklerin yönetmesine ve Milli egemenliğimizin milletimizin elinde olmasına çok dikkat etmeliyiz

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
devletinin, oğuzlartürkmenler, selçuklular, ve, yikilişi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Çorum Oğuzlar İlçesi efLatun Karadeniz Bölgesi 0 17 Kasım 2011 22:58
Anadolu Selçuklular PopSy Kültür ve Sanat 2 15 Ağustos 2008 14:15