IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 19 Mart 2013, 17:39   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Hamidiye'nin Karadeniz seferi




Balkan Savaşı sırasında Osmanlı halkının moralini yüksek tutan belki de önemli unsur Hamidiye Kruvazörü’nün önce Karadeniz daha sonra da Ege’deki faaliyetleriydi. 1905’te İngiltere’de yaptırılan ve önce Abdülhamid, Meşrutiyetten sonra da Hamidiye adını alan gemi Balkan Savaşı başlayınca Hüseyin Rauf Bey (Orbay) komutasında Osmanlı bahriyesinin savaş gücünde etkin rol aldı. Karadeniz’de başta Varna ve Kovarna olmak üzere Bulgar limanlarını bombardıman etti. Bu görevi sırasında 21-22 Ka*sım 1912 gecesi Drski, Lettasci, Smeli ve Stogi adlı dört Bulgar torpido gemisi tarafından saldırıya uğradı ve sancak baş omuzluğundan yara aldı. Batma tehlikesi yaşayan Hamidiye, baş tarafı denize batmış şekilde, Turgut Reis Zırhlısı’nın yardımıyla Haliç’e getirildi ve bakıma alındı. Ocak 1913’te bakımdan çıktı.İşte Hamidiye’nin Karadeniz’deki günlerinde geminin topçu subaylarından olan Teğmen Şakir Efendi’nin (Tunççapa), Cemalettin Saraçoğlu’nun naklettiği hatıralarında Hamidiye’de yaşananlar şöyle anlatılıyor:



Hamidiye süvarisi ve zabitleri topların başında “8 TEŞRİN-İ EVVEL 1328 (21 EKİM 912) PAZARTESİ;
Bulgar limanlarından biri olan Kovarna’yı bombardımana başladık. İlk mesafe 3000 metreden ibaret bulunuyordu. 8 kulaca demirledik. Sahile bir filika gönderdik. İçine 47’lik bir topla efrad ve zabitan mavzer tüfekleri ve fişekleri verildi. Liman reisine limanın karşı konulmadan hemen temsil edilmesini talep etmek üzere Mülazım Fehmi ve Topçu Muavini Alaaddin efendiler gönderildi. Filika sahile takriben 300 metre kadar yaklaşır yaklaşmaz üzerlerine sahilden bir yaylım ateşi açıldı. Biz de bu sefer şehri 1600 metreden dövmeye başladık. Sağlam bir hane kalmadı. Filika hamd olsun selametle döndü. 80 mermi endaht edildi. Vira demir edilerek Varna’ya doğru yol verildi. (...) Varna Burnu’na doğru gelen yol üzerinde bir askeri kıta göründü. Askerler üzerine ateş açıldı. Hepsi çil yavrusu gibi dağıldılar. (Ardından) ‘Mecidiye’ kruvazörü ilhak etti. ‘Yadigar-ı Millet’ torpidosu da ba’de geldi. Kralın sarayı olan Euxinograd (Oksinograd) üzerine ateş açıldı. Sonra 12’liklerle ateş açtık. Sefinemizin bulunduğu mahalle bir şamandıra bıraktık. Üzerine şunları yazdık. ‘Hamidiye’ kruvazörü Bulgar çetelerine selam eder. Eğer akıllarını başlarına almazlarsa inşallah Varna’da buluşacaklarını vaat ederler.



Hamidiye süvarisi Raus Bey ve arkadaşları Karadeniz seferi sırasında birlikte gemide.Soldan sağa;Çarkçıbaşı Muhittin Efendi,gemi süvarisi Rauf Bey,hesap memuru Fahri bey,topçu zabiti Ziya bey. Rauf Bey,Mondros'u imzalamıştı Bahriye amirali ve Ayan Meclisi üyesi Mehmet Muzaffer Paşa'nın oğlu olan Hüseyin Rauf Bey, Deniz Harp Okulu’nu 1899'da bitirerek Deniz Kuvvetleri'ne katıldı. Amerika, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde görev yaptı. Trablusgarp ve Balkan Savaşları'na katılan Rauf Bey, Balkan Savaşları sırasında Hamidiye Kruvazörü ile Karadeniz ve Akdeniz'de düzenlediği ani baskınlarda gösterdiği başarılardan dolayı, “Hamidiye Kahramanı" olarak tanındı. I. Dünya Savaşı'nda İran ve Irak'ta Osmanlı Teşkilat-ı Mahsusa görevlisi olarak bulundu. Büyük Harp’te Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı'na atandı. Daha sonra izzet Paşa kabinesinde Bahriye nazırlığı yaptı ve Mondros Mütarekesi'ni imzalayan heyette yer aldı.

13 TEŞRİN-İ EVVEL (26 EKİM) CUMARTESİ;

Karadeniz’e açıldık. Yine Bulgar sahilleri... Ne güzel yerler. Ah ecdatlarını, başınızı kaldırın da bakın: İstikbaldeki evlatlarınız sizlerin zabt ettiğiniz vatanı nasıl muhafaza etmiş, ediyorlar ve edecekler. Hava pek soğuk.
22 TEŞRİN-İ EVVEL (4 KASIM) PAZARTESİ ;
Gemi havuzdan çıktı. Akşama kadar kömür ve cephanemizi ikmale başladık. Akşamleyin süvari, sefine zabitan efendileri salona davet ederek atideki şeyleri söyledi: Düşmanın Çatalca’ya kadar geldiğini ve donanmamız ise Yunan donanmasıyla katiyen harp edemeyecek bir halde bulunduğunu ve hükümet-i merkeziyenin vermiş olduğu resmi rapordan bahs ederek (...) sefain ittihat ederek harbe çıkmaması ve düşmanı kahr ile donanmamızın durumundan milletin yüzünün güldürülmesi katiyen elzem bulunduğundan bahisle nutkuna hitam verdi.
27 TEŞRİN-İ EVVEL (9 KASIM) CUMARTESİ;
Silivri’ye demirledik. Projektörlerle şehri tenvire başladık. Çünkü buraya düşman gelmiş deniliyor. Gece projektörün ziyası arasından bir adamın firar ettiği görüldü. Filika gönderilerek adamı yakaladık. Gemiye alındı. Bunların vazifeleri hem şehir dahilinde asayişi muhafaza hem de askerlerimizden yaralı ve hasta olanları gemilere irkab ve hastalıktan vefat edenlerin cenazelerini kaldırıp den etmek ve miri eşyayı muhafaza ve buna benzer birtakım vezaiften ibaretti. Süvari de sahile çıktı. Gelen emir üzerine yanımda askerle sahile çıktım. Süvari Bey’le birlikte dağınık, gayr-i muntazam,harbe alışık olmayan asakir-i nizamiyeyi tanzim ederek ordularına sevk için pek çok uğraştık. Barbaros, İstanbul’dan iki torpido ile geldi. Süvarimiz, Başkumandan Vekili Nazım Paşa’yı görmek üzere torpido ile Çatalca’ya gitti.
28 TEŞRİN-İ EVVEL (10 KASIM) 328 PAZAR;
Düşmanın 10 kişiden mürekkep bir süvari müfrezesi şehrin haricinde görülerek en evvela bizim gemiyle üzerlerine ateş açıldı. Sahilde bulunan askerlerimiz de üzerlerine doğru hücum etti. Bir kişi geberdi diğerleri firar etti. Süvari Bey Çatalca’da döndü.




Kahraman Hamidiye Ege ve Akdeniz'de Hamidiye Ocak 1913’e kadar bakımdayken Osmanlı donanması İmroz Muharebesi'nde (16 Aralık 1912) Averoflu Yunan donanmasına karşı önemli bir mağlubiyet aldı. Osmanlı donanmasında Barbaros Hayreddin, Turgut Reis ve Mesudiye Zırhlıları yara aldı, 18 denizci şehit oldu. Böylece Yunanistan Çanakkale Boğazı önünde ve Ege’de Osmanlı donanmasına karşı büyük bir tehdit oluşturmaya başladı. 13 Ocak günü Barbaros Hayreddin Zırhlısı'nda yapılan harp meclisi toplantısında Hamidİye'nin Çanakkale Boğazı ve Ege'ye doğru denize açılmasına karar verildi. Amaç Averof’u Çanakkale Boğazı önünden uzaklaştırıp, Osmanlı donanması gemilerinin boğazdan çıkışını sağlamak ve Yunan limanlarına hem de gemilerine saldırılar yapmaktı. Hamidiye 7 Eylül 1913 tarihinde İstanbul Limanı'na dönüşüne kadar pek çok operasyona katıldı. Ege’de Yunanistan'ın Siros Adası’ndaki barut ve dinamit fabrikasını yok etti. Yunan "Makedonya Kruvazörü"ne ağır hasar verdi. Mart 1913'te Adriyatik'e girdi ve bir yunan kuru yük gemisini batırdı. Dıraç'taki Sırp kuvvetlerinin karargahını bombaladı. Londra Antlaşması’na kadar Ege ve Akdeniz'de kaldı. Halkın gözünde "kahraman" unvanını aldı.

29 TEŞRİN-İ EVVEL (11 KASIM) PAZARTESİ;

Alınan emir üzerine hareket ettik. Nereye bilmem! Ereğli’ye uğradık. Ereğli’de ahaliyi mahalliye isyan ederek Nevşehir ganbotu üzerine ateş ediyorlardı. Bizim üzerimize de ateş ettiler. Biz de bi’l mukabele bir tane ateş ettik.



Sancak tarafı 12 santimetrelik topun nişancısı Onbaşı Hasan 6 TEŞRİN-İ SANİ (19 KASIM) – SALI;
Süvari Bey’in almış olduğu emir üzerine (Asar-ı Tevfik)’le hareket ettik. Bigados sırtlarındaki düşman askerlerini tarumar edeceğiz. Ne mutlu! “Asar-ı Tevfik”i takiben Gelibolu’ya kadar geldik.”
Aynı gün Hamidiye’nin bir telsiz telgrafı ile derhal Büyükçekmece’ye dönmesi emri geldi. Gece yarısından üç saat sonra ise Hamidiye Büyükçekmece’ye geldi. Erzak alındıktan sonra Karadeniz’e hareket emri geldi. Bulgar torpidolarının nakliye gemilerine saldırmasının önünü almak üzere Karadeniz’e çıktı. 21-22 Kasım gecesi nöbetçilerin fark edip Yarhisar ve Berkefşan topdiları olma ihtimaliyle müdahale etmedikleri gemilerin Bulgar torpidobotları olduğu anlaşıldı. Bunlar Drski, Lettasci, Smeli ve Stogi torpidoları idi. Ve Hamidiye Varna önlerinde bu gemilerin saldırısına uğradı. Hamidiye Stogi’den gelen bir torpidoyla baş kısmından vuruldu ve 1 metrekarelik bir delik açıldı. Teğmen Şakir Efendi o dakikaları da şöyle anlatıyor:
“8 Teşrin-i sani (21 Kasım) 1328 Perşembe -Dehşetli bir sarsıntı ile uyandığım zaman elektrik lambalarının sönmüş olduğunu tekrar yandığını gördüm. Toplar etrafa velvele saçıyordu. Bu hali bir iki dakika kadar sürdü. Herkes muhtelif surette söylüyordu. Yukarıdan Süvari Bey: -Saat kaç? Diye bağırıyordu. Aşağıdan: 12.45 diye bağırdım. Yukarı çıktığım zaman geminin içi arı kovanına dönmüş, bir uğultu içinde idi. Nöbetçi Mühendis Nuri Efendiye rast geldim. Meseleyi şu veçhile anlattı:



Hamidiye Varna önünde vuruldu Balkan Harbi sırasında birçok cephede savaşmak zorunda kalan Osmanlı donanma gücü bakımından zayıf düşmüştü. Romanya'nın Köstence Limanı ile başkent arasındaki denizyolu artık Bulgar tehlikesi altındaydı. Osmanlı filosu 21 Kasım'da dört Bulgar torpidobotunun saldırısına uğradı. Hamidiye, Yüzbaşı Ceorgi Kupov komutasındaki Drski (Türkçe: Arsız) torpidobotu tarafından ağır biçimde yaralandı ve ön kısmı suyun altında kalan kruvazör bu biçimde İstanbul'a dönebildi. Osmanlı donanmasının Bulgar kıyısındaki etkinliği Hamidiye'nin yaralanması ile sona erdi.
Karadeniz seferi sırasında Hamidiye ve torpidobotların güzergahını ve harekatını gösteren harita (üstte)
-Uzaktan bir karaltı gördüm. Yüzbaşı efendiye haber verdim.
-Projektörleri yakalım mı? Diye sorduğum zaman yüzbaşının verdiği cevaplar olarak: -Zan edersem bizim torpidolar, bize parola verecekler! dedi. Bir kırmızı ziya göründü. Biz de acaba verici diye tereddütten sonra bize neden sonra bir mermi attı. Bu esnada gemi birdenbire sarsıldı. Bir gürültü oldu. Geminin baş tarafı alev ve su içinde kaldı.
Eşref Efendi Süvari Bey’e koştu. Bu esna da sanca birinci 47’lik ateş açtı. Diğer toplar da bunu takip etti. Süvari gelmeden Yüzbaşı Haşan Efendi alabanda sancak etti. Düşman torpidoları dört tane idi. Yanımıza çok yakın su döktüler. Adeta hepsini fark ediyorduk.Artık hepsi geminin etrafında dolaşıyorlar! dedi, benden ayrıldı.
Etrafa baktığım zaman gördüm ki hakikaten düşman torpidoları dolaşıyorlardı. Baş tarafa koştum. Geminin başı batmış alabildiğine su almış, köprü üstüne çıktım. Süvari Bey’i cansız gördüm. Nazar-ı dikkatimi süvarimizin hareketine bir dakika kadar hasr ettim. Süvari bu anda geminin ve gerekse efrad ve zabıtanın nazım ve hâkimi bulunurdu. O zaman sevindim. Bu arada artık işim kalmamıştı. Bataryaya gittim. -Mesafe 2000, ateş!... İskele bataryasına giderken nazar-ı dikkatime filikaların alabora edilmesi çarptı. Şuna memnun idim ki topçular topları başında vazifeleriyle meşgul katiyen bir yere ayrılmıyorlardı. Filikaları alabora edenler ise ikinci kaptan ve daha birtakım kimselerdi. Tekrar bataryaya geldim. Artık toplar iki üç dakika için sustular. Çünkü düşman görünemiyordu. (...) Düşman tarassutları tekrar hücuma başladılar. Artık toplar zabitan ve efrad bir zatü’l hareke gibi işlemeye başladı. Su devr-i daimleri ile alınmaya başlandığı gibi düşman torpidobotları da artık tutulamayabilirdi.
Gemi bence meçhul! Ufuklara doğru seyr ediyordu. Süvari Bey’e rast geldim. Şu yolda bir emir verdi.
-Hesap memuruna git! Sahile yol versin! Hesap memuruna bu emri tebliğ ederken pusulanın yerinden fırlamış olduğu ve onu tamire çalıştığını gördüm. İkinci defa olarak düşman torpidoları iskele ve sancak hücuma başladılar. Torpilin tahribatı neticesi olarak gemi muvazenesini (dengesini) temin etti. Düşman cepheden hücum ediyor, bizi takip ediyordu. Gemi muvazeneyi bulmuş gibi yedi mil suretle seyr ediyordu. Rota ise İstanbul’a tevcih edilmişti. Bir ses duyuluyordu. Birden hep bir ağızdan:
-Projektör projektör!... sesleri yükseldi. Acaba bunu kim yakıyordu? İmdadımıza kim koşuyordu? Yoksa düşmanın baki kalan torpidobotlar mı bizi arıyordu. Kiminde bir telaş kiminde bir sevinç... Beş dakika sonra projektör görüntü oldu. Bu projektörü yakanın “Berk- Satvet” (gemisi) olduğu sonradan anlaşılmıştı. Artık heyecan sükûnet buldu demekti. Deniz hava yine sakin ve bu sükût bikarar içinde topun siperliğe dayanmış etrafını tarassut ederken Allahu Ekber, Allahu Ekber diye aks eden bir sedayı hazin geminin içinde endaz oldu. Bütün kalpleri, bütün gönülleri teshir ederek bir noktada birleştirdi. (...) Turgut Reis (Zırhlısı) ufukta göründü. (...) beraber İstanbul’a yol verdik.

__________________
Kırk yılda bir gibisin...
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
hamidiyenin, karadeniz, seferi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hamidiye Alayları Kalemzede Tarih 0 21 Ağustos 2011 15:16
TebÜk seferi Ecrin Tarih 0 07 Haziran 2011 21:25
Pekin’de 1908′de kurdurduğu Hamidiye Üniversitesi Çin’e vurduğu mühürdür. BaRoN Tarih 0 07 Mart 2010 17:23
Nahcıvan Seferi YapraK Tarih 0 27 Aralık 2009 23:43