21 Ekim 2012, 19:45 | #1 | |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Şehzade Mustafa'nın Boğdurulması Konya Ereğlisi Aktepe mevkii Otağı Hümâyunla şenlenmiş, biraz sonra kopacak acı feryaddan habersiz askerler, daha sonra kazanacaklarım düşündükleri savaşın zafer sevincini yaşıyorlar, Padişah derin teessürünü zaptedebilmek için duygularını bastırmaya gayret ediyor; neler olacağını bilenler heyecandan titriyorlardı. Amasya Valisi Şehzade Mustafa'ya ulak diye gönderilen süvariler yolda tozu dumana kattılar; bu haberciler, Şehzade Mustafa'ya, derhal ve bahanesiz huzuru Hümâyuna gelmesi hakkında Hünkar'm kesin emrini götürüyorlardı. Bir başka yoldan ve aynı süratle, ikinci vezir Ahmed Paşa'nın ulakları gidiyordu. Ahmed Paşa Şehzâde'ye babasından gelen emre uyması halinde alacağı mükâfatın ölüm olacağını bildiriyordu. Şehzade hemen hemen aynı zamanda gelen iki haberi de öğrendi: Gençti; hayatı seviyordu, tahta geçip padişahlık yapmayı, hizmet etmeyi istiyordu; buna şartlanmıştı: İçindeki mücadele azmi pek şiddetli idi; nihayet müftüsünü çağırttı: "Namuslu olarak hayatını tehlikeye atmak, bir ihanet şüphesi altında yaşamaktan evlâ değil midir?" diye sordu. Müftünün ak saçlı başı tasdik edici bir tarzda öne eğildi: "Temiz ve masum bir hayat, diye ciddiyetle cevap verdi, bütün dünyanın şehinşahlığından üstündür." Başka bir rivayete göre Şehzade’nin başına geleceklerden haberi yoktur; sefere çıkan babasının elini öpüp hayır duasını almaya gelmiştir. Babasının otağının karşısına kurulan çadırda heyecanla el öpme anını beklerken, vezirler gelip zamanın tamam olduğunu, Sultan Hazretleri'nin kendisini beklediğini bildirdiler. Şehzade Mustafa vezirlere hediyeler verdikten sonra çadırdan beraberce çıktılar. İki yanlı dizilmiş askerlerin alkışları ve dualarıyla sultanın otağına doğru yürüdüler. Yıllardır göremediği babasını görmek, belki de, saltanatı devralacağına dair güzel sözler işitme hayâlleri kurarak yürümesi gayet normaldi. "Fakat zavallı şehzade babasının otağına varınca karşısında padişah ile saray memurları yerine kendisini idama memur yedi dilsiz görünce dehşet içinde kaldı." "Dilsizler hemen üzerine atılıp boğmak istediler. Şehzade bunların elinden kurtulup babasının yanına doğru kaçarken saray hademelerinden Zal Mahmud Ağa arkasından yetişip, şehzadeyi altına alıp boğdu." Bu olayı çok dramatik biçimlerde anlatanlar eksik değil, öyle anlatılmaya da müsait olan baba oğul meselesini fazla karıştırmak istemiyoruz. Şehzade Mustafa çok iyi yetişmiş; ilme ve ilim adamlarına saygılı ve "Muhlisi" mahlasıyla şiirler yazardı. Ayrıca yedi dilsizin elinden sıyrılacak kadar da güçlü kuvvetli idi. Birkaç sevmeyeni ki, ikbâlleri için sevmiyorlardı; bunları saymazsak herkes tarafından çok sevilir, dedesi Yavuz'a benzetilirdi. Şehzade Mustafa'nın boğdurulması orduda olağanüstü üzüntü ve huzursuzluk meydana getirdi. Yeniçeriler ayaklanıp, bu cinayete sebep olanlardan hesap sorulmasını talep ettiler. Rüstem Paşa sadece "vezir-i âzamlık alameti olan altın mührü" teslim ederek kurtuldu. Bütün Osmanlı ve Hıristiyan tarihçileri bu acıklı olayın Haseki Hürrem Sultan'ın telkinleri üzere vukua getirildiğini belirtmekte birleşiyorlar. Bu katilde Rüstem Paşa Hürrem Sultan'a çok elverişli bir âlet rolü oynamıştır." Rif'at istersen eğer mihrî cihan ârâ gibi Sür yüzün herdem yere eyle tenezzül mâ gibi Her kaba yeldür değül baki bu nakşi rüzgâr Fi mesel dünya misâli âlemi derya gibi Süzeni mujganlarından geçmedi dil risdesi Yolda kaldum ey Mesihâ Hazreti İsâ gibi Pelevanî âlem olmuş kalbi istiğna ile Tubi cari dehr elinde oynadur alma gibi Katradan kemdür vücûdum Mustafâ emmâ aceb Nazmedüp dürler döker tad'un senün derya gibi Şehzade Mustafa Rüstem Paşa'nın Hırvat dönmesi; Hürrem Sultan'ın da Rokselan adında bir Rus kızı iken saraya gelip, Pâdişâhın gönlünü kazandığı biliniyor. Hürrem Sultan'ın Şehzade Mustafa'nın üvey anası olduğu da belirtilmişti. Hürrem Sultan kendi öz oğlunun pâdişâh olmasını istiyordu, Kânunî'den sonra Selim pâdişâh oldu. Şehzade Mustafa'nın ölümüne insanlar aşın derecede üzüldüler; dökülen gözyaşları, yazılan mersiyeler anlatmakla bitmez. Biz, sadece, Taşlıcalı Yahya'nın yazdığı, Kânunî'ye sitemle biten şiirinin son mısralarını alıyoruz: Bunun gibi işi kim gördü kim işitti aceb Ki oğluna kıya bir serveri Ömer meşreb Şehzade Mustafa küçük kardeşi Cihangir tarafından da çok sevilirdi. Ağabeyinin arkasından fazla yaşamayan Cihangir gencecik yaşında ahirete göç eyledi. Hayat dolu, neşeli, nüktedan ve şair olan 22 yaşındaki Cihangir, ağabeyinin katlinden sonra dünyaya ve hayata olan bütün sevgisini, bağlılığını yitirdi. Hastalandı, eridi, bitti... Acısının ağırlığına boyun eğip gözlerini mahzunca yumdu Cihangir. Hüzünlü bir veda ile cihandan gitti Cihangir! Koskoca bir devletin umuruyla omuzları çöken koca Kanunî, 39 yaşındaki Mustafa'sının acısıyla kavrulurken, bir de 22 yaşında Cihangir'in hayata vedasıyla ne yapabilirdi? Herhalde, kimse onun yerinde olmak istemezdi. O ise Kanunî Sultan Süleyman’dı! Dik durmak zorundaydı. Savaşmak zorundaydı, her şeyle, acıyla, düşmanla ve hainlerle. "Cihangir'in cenazesi on sene önce ölen büyük ağabeyi Mehmed'in Şehzade Camii'ndeki türbesine gömüldü. Daha sonra, bu şehzadenin adına bir cami, bir mektep, bir de tekkee yaptırılmış, o mahale de Cihangir ismi verilmiştir. (Tophane'nin üstündeki mahalle). Kanunî Sultan Süleyman talih eseri olarak, babasının tek erkek evlâdı idi. Şehzadeliğine ne öldürülme ne de öldürmenin kahredici gölgesi düşmüştür: Tahtın tek vârisi olmanın hazzıyla asude bir gençlik yaşamıştı. Hiçbir telaşa lüzum olmayacak çağda, ecel Sultan Selim'i alınca, rahatça gidip saltanatına başlamıştı. Her şeyin en mükemmeline sahipti. Dünyanın en büyük, en güçlü devleti onundu: Değişik dil ve renkte, çok kalabalık bir tebaa sahibi idi. Ömrünün sarayda geçen zamanlarında, varlığı ruhuna hazlar dolduran bir Hürrem'i vardı: İşte bu Hürrem, onun en büyük huzurunun da, en derin acısının da kaynağı olarak zikredilir. Hürrem Sultanı İslâm Ansiklopedisi'nde Tayyib Gökbilgin'in makalesinden biraz tanımaya çalışalım. Bizim, bazı tarihçilerin göklere çıkardığı, bazılarının yerin dibine batırdığı bu Hâtûn kimdir? Milliyeti kesin olarak belli değil. Leh, İtalyan, Fransız diyenler varsa da Rus olduğu daha kuvvetle zannediliyor. Esir olarak Osmanlı sarayına geldiği ise malûm! Adı Rokselan. Daima şen, güler-yüzlü oluşundan dolayı, adını Hürrem olarak değiştirmişler. Zekâsı ve cazibesiyle Kânunî'nin gönlüne girmeyi başaran Rokselan Mustafa'nın anası olan Gülbahar Sultan'ın yerini almayı başarmış. Bu başarısında büyüden istifade ettiğini bile söyleyen (Busberg) var. "Hürrem Sultan'ın, padişahın ilk saltanat senelerinden itibaren, bütün muhabbet ve aşkını kendi üzerinde toplaması, sakin, mütevazı bir tabiatta bulunması ve padişahın karakterini en iyi bir şekilde tanıyarak, buna göre hareket etmesi sayesinde, zevcinin üzerinde mutlak bir hâkimiyet ve nüfuz te'sisine muvaffak olduğu muhakkaktır. Padişahla olan muhabbetlerini göstermesi bakımından, Mohaç harbi sırasında gönderdiği bir mektuptan bir satır alalım. 'Benim Sultanım, can ve gönülden sevgili Şahım ve rûh-i revanim' böyle başlayıp devam eden mektuplar, Sultan Süleyman'ın herhalde pek hoşuna gidiyordu." Uzun makaleden çıkan özet şu: Zekî ve ikna kabiliyeti yüksek olan Hürrem Sultan, dünyayı titreten koca Kânunî'ye, tesiri zaman içinde azar azar hissedilen zehir olmuş. Bu öyle tatlı bir zehir ki, öldürüşündeki zevk ölüm acısını tattırmıyor. Mustafa'nın öldürülmesi için sebepler de böyle ustalıkla hazırlanmıştı. Kanuni’nin yüreği dünyadaki bütün insanlarınkinden daha fazla yanmıştır. Bunun aksi mümkün değil. Bu acıyı ancak savaşlarla uyutabilir! İran'a gitmek ister, gider, karşısına çıkmayan Şah'a mektubu Allah Allah diyelüm sancağ-ı şâhî çekelüm Yürüyüp her yanadan şarka sipahi çekelüm İki yerden kuşanalum yine gayret kuşağın Bulaşup toz ile toprağa bu râhi çekelüm Pâymâl eyleyelûm kişverini sûrh serün Gözüne sürme diyû dûd-i siyahi çekelüm Bize farz olmuş iken olmamız İslama zahir Nice bir oturalum bunca günâhı çekelüm Umarum rehber ola bize Ebu-Bekr u Ömer Ey (Muhibbi) yürüyüp şarka sipahi çekelüm Kanunî, evlâd acılarıyla yanmaya, Mustafa'nın taşları eritecek şiddetteki çığlıkları da kulaklarında uğuldaya dursun, Rumeli'de biri çıkar ortaya ve etrafına bir sürü insan toplar. "Birinci Mehmed ve İkinci Murad devirlerinde "Düzme" ve "Düzmece" gibi lâkaplar takılarak sahte gösterilmiş bir hakikî Şehzade Mustafa ile hakikaten sahte bir Mustafa ve bir de Küçük Mustafa gaileleri vardı: Bunlara benzer bir vak'a da bu sefer padişahın Nahcivan Seferi'nde zuhur etmiştir: Bu da bir nevi "Düzmece Mustafa" isyanıdır! Kânunî'nin Ereğli civarında boğdurtup yasını tuttuğu Mustafa'ya çok benzeyen bir Rumelili, benzetenlere, -Aman beni ele vermeyin; ben zaten başımı güç kurtardım. Her şeyin zamanı var!- diyerek Şehzade Mustafa olduğuna inandırdığı 10000 kişiyi etrafına toplamış. Bu Mustafa dengesiz bir tiptir. Etrafındaki insanlarla beraber zenginleri soyup, fukaraya dağıtmaya başlamış. Kanunî bunun haberini Nahcivan'dan dönerken almıştır. Mustafa'nın İddiası Şudur: "Hakiki Mustafa benim. Pâdişâhın öldürttüğü bana çok benzeyen biridir." Kanunî bunları duyunca mutlaka "ah, keşke" demiştir. Baba yüreğidir ne de olsa. Amma, hiç evladını bilmez mi, bir yabancıyı Mustafası zannıyla öldürtmesi mümkün mü? Bu hakiki Düzme Mustafa Rumeli'nde epeyce karışıldık çıkarttıktan sonra yakayı ele verip idam edildi. Bu idamın arkasından bir tek kişi bile ağlamadı. Kanunî İran Seferi'ne, diye harekete geçmiş en kıymetli evlâdının idamından sonra acıyla vazifeyi birbirine karıştırmadan yola devam etmişti. Yol üzerinde Arpaçay ve Karabağ tahrip edildikten başka "Taht-ı Süleyman" adlı mevkide İranlılarla bir savaş yapıldı. Sonunda İranla sulha karar verildi ve Kanunî yuvasına döndü. | |
|
Etiketler |
şehzade |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Şehzade Mustafa | Ecrin | Tarih / Siyaset | 0 | 10 Şubat 2016 01:23 |
Şehzade Mustafa'nın öldürülmesi | Zen | Tarih | 0 | 15 Mayıs 2014 20:33 |
Şehzade Mustafa Olayı | Zen | Tarih | 0 | 07 Mayıs 2014 21:26 |
Mahidevran ve Şehzade Mustafa | Zen | Tarih | 0 | 07 Mayıs 2014 15:22 |
Şehzade Mustafa nın Oğulları | Zen | Tarih | 0 | 03 Ocak 2013 17:33 |