IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  sohbet

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 14 Mayıs 2012, 20:56   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Stalingrad Muharebesi




Stalingrad Muharebesi, Stalingrad Meydan Muharebesiveya Stalingrad Savaşı, II. Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi'nde, Mihver ordularıyla Kızıl Ordu arasında, Stalingrad kenti için yapılan savaştır. Hemen hemen tüm tarihçiler tarafından II. Dünya Savaşı’nın kesin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir. Bu savaş, tarafların tüm güç ve azimlerini ortaya koydukları, kıran kırana süren ve sonuçta, toplam kayıpların neredeyse iki milyona ulaşmasıyla askeri tarihin en kanlı savaşları arasında yer almaktadır.Savaşın sonu Almanya açısından bir yıkım oldu. Mihver güçlerin savaşı kendi lehlerine döndürmeleri çabasında bir dönüm noktasıydıve Doğu Cephesi'nde Alman zaferini olanaksız kıldı Doğu Cephesi'ndeki Mihver kuvvetleri toplamının neredeyse dörtte biri bu muharebe sırasında kaybedilmiştir.

Barbarossa Harekâtı'nın ilk yılı olan 1941 yılında, ağırlığını Wehrmacht Doğu Ordularının (Ostheer) oluşturduğu Mihver kuvvetleri, hızla Sovyet topraklarında ilerlediler ve Leningrad - Moskova - Rostov hattına ulaştılar. Son derece parlak başarılarla Moskova önlerine gelen Mihver kuvvetlerinin ilk başarısızlığı 1941 kışında Moskova önlerinde yaşandı, Moskova Kızıl Ordu tarafından başarıyla savunuldu. Bu üç kent önünde durdurulan genel taarruz, 1942 yazında cephenin güneyinden başlatıldı. Kırım ve Harkov operasyonlarından sonra Mavi Durum'la sürmüştür. Mavi Durum, Alman ordularını Stalingrad önlerine getiren ve bir başka görev grubuna da Kafkasya'nın yolunu açan bir operasyondur. Almanların 1942 yılı Yaz Taarruzları, Mavi Durum'un tamamlanması ardından Stalingrad kentini ve Kafkasya'yı ele geçirmek yönelimli operasyonlarla devam etmiştir. İki kol halinde ayrılarak taarruz eden Mihver kuvvetlerin bir kolu Kafkasya yönünde ilerlerken diğeri Stalingrad'a yönelmiştir. Kenti kuşatan Alman kuvvetleri, onları zaferden zafere götüren yıldırım savaşı tekniklerini bir yana bırakarak ve ağırlıklı olarak piyadeyi kullanarak sokak çatışmalarına girdiler. Bina bina, hatta oda oda inatla direnen Kızıl Ordu'ya rağmen kenti Volga kıyılarında kuşattılar. Ancak üç ay süren sokak savaşlarında ilerleme hızı giderek yavaşladı. Bununla birlikte kentin yüzde doksanı Alman kuvvetlerinin kontrolüne geçmişti. Ekim ayı ortalarından itibaren Volga kıyılarına iyiden iyiye sıkışan Sovyet birlikleri, nehrin donmaya başlamasıyla ikmal ve takviye de alamaz hale geldiler. Yine de inatla sürdürülen direnme Kasım ayı ortalarına kadar tutunmayı başarmıştır. Daha sonra dar bir kıyı şeridinde sıkışmış olan savunma, ikiye bölündü. Kızıl Ekim Çelik Fabrikası, Traktör Fabrikası, Barrikadi Top Fabrikası, Ana Demiryolu İstasyonu ve Mamayev Kurgan tepesi uğruna sürdürülen direnme savaş sonrasında dünya kamuoyunca tanındı, takdir topladı.

Kızıl Ordu 1942 Kasım'ında Uranüs Harekâtı'nı başlatarak kenti istila etmekte olan Alman 6. Ordu'sunun kanat açıklarından kanatlardan kuşatma harekâtına girişti. Kuşatma kollarının taarruz eksenleri özellikle Romen ve İtalyan birliklerince tutulan kesimlere yönelmişti. Bu karşı taarruz durumu beklenmedik bir biçimde tersine çevirdi. Mihver kuvvetlerin zayıf tutulan kanatları çöktü ve 6. Ordu Stalingrad'da kuşatılarak tecrit edildi. Rus kışı şiddetini arttırdığında, soğuk ve ikmal zorluklarının yol açtığı açlık, diğer yandan devam eden Kızıl Ordu taarruzları, 6. Ordu'yu hızla güçten düşürdü. Fakat Komutanlık, Hitler'in "iradenin gücü"ne olan sarsılmaz inancını benimsedi ve bir yarma hareketine girişmeye yönelmedi. Dışarıdan bir girişimle 6. Ordu'yu kurtarma çabası ise savunma önünde başarısız oldu. Öte yandan hava yoluyla ikmal de yetersiz kalmıştır. Kızıl Ordu'nun süren baskısıyla kuşatma çemberi giderek daraldı. Alman savunması daha da dar bir alana sıkıştırılmayı önleyemedi ve sonuçta Stalingrad'da kuşatılmış olan Mihver kuvvetler çözüldü. Şubat ayının ilk günlerinde Stalingrad'daki Alman direnmesi sona erdi ve 6. Ordu'dan sağ kalanlar teslim oldu.


Genel durum

22 Haziran 1941 günü Mihver kuvvetlerin Barbarossa Harekâtı'yla sınırı geçmesiyle başlayan Alman-Sovyet savaşı, harekâtın ilk aylarında Alman zırhlı birliklerinin hızlı ilerlemeleriyle sürmüştü. Yaz ve sonbahar aylarında Sovyet kuvvetleri birbiri ardına bir dizi yenilgiye uğradılar. Kuzeyde Leningrad’ı kuşatan Mihver kuvvetleri, Hitler’in talimatıyla kente yönelik taarruzlarını durdurmuşlar, kuşatma durumunda kalmışlardı. Merkezde ise Hitler, Moskova konusunda ısrarlıydı. Ne var ki, Kızıl Ordunun inatçı direnişi karşısında Alman ilerleyişi Moskova varoşlarında durdurulmuştu. Güney cephede ise Alman birlikleri Rostov’a girmişler, fakat kısa süre sonra Kızıl Ordu karşı taarruzuyla kenti tahliye etmişlerdi.

Başlangıçtaki tüm bu hızlı ilerlemelere karşın 1941 yılı sonuna gelindiğinde Alman ilerlemesi de durma noktasına gelmiştir. Hemen ardından başlayan Kızıl Ordu taarruzları ise Alman kuvvetlerine ağır kayıplar verdirmiş, özellikle merkez cephede hatlarını yer yer 100 km. geri çekmek zorunda kalmalarına yol açmıştı. 1942 yılının Şubat ayı sonlarında gerek kış koşulları gerek ağır kayıplar dolayısıyla Sovyet ilerleyişi de durmak zorunda kalmış ve tüm Doğu Cephesinde durum istikrar bulmuştur.

Ağırlıklı olarak cephenin merkez kesiminde devam eden Kızıl Ordu karşı taarruzlarına rağmen Mihver güçler 1941 - 1942 kışı sonunda, kabaca kuzeyde Leningrad'dan güneyde Rostov'a kadar uzanan bir cephe hattında mevzilerini sabitlemeyi başardılar. Sovyet kuvvetlerinin Alman savunmasını geri attığı yerlerde cephe hattı girintili çıkıntılı bir hal almıştı. Bu durum özellikle Moskova'nın kuzeybatısında ve Harkov'un güneyinde görülmektedir. Fakat her iki durum da Mihver cephe hattında ciddi bir tehdit yaratmamaktadır. Güney ve Kuzey Ordular Grubu cephelerinde ise ciddi bir Sovyet baskısı yaşanmamıştı.[8] Böylece Ukrayna'nın büyük bir bölümü Mihver kuvvetler tarafından işgal edilmişti. Yine de Kırım'da Kerç Yarımadası ve Sivastopol Sovyet kontrolünde kalmıştır.
Alman yaz taarruzu

Daha çok bilgi için: Mavi Durum

1942 yılının ilk ayları, her iki tarafın da kuvvetlerini ve ikmal depolarını takviye etmeleriyle ve geniş çaplı bir askeri harekât için gereken diğer hazırlıklarla geçti. Bu arada, kışın kar ve buzu, ilkbaharın eriyen karlar ve taşan ırmakların yol açtığı çamuru gibi şartlar da ortadan kalkmış oldu.

Rusya’daki savaşın ikinci yılında Hitler, harekâtın yönünü Moskova’dan güney cepheye, yani Stalingrad ve Kafkasya’ya çevirme kararındadır. Generallerinin hemen hepsi Moskova yönünde taarruza devam edilmesinden yanadırlar fakat Hitler, “Ne yazık ki generallerim savaş ekonomisi bilmiyorlar” diyerek kestirip atacak ve harekat için gerekli emirleri verecektir. Almanların 1942 yaz taarruzlarının ana planı, Mavi Durum kod adıyla kayıtlara geçen plandır. Esasen Mavi Durum, Don - Donets koridorunun ele geçirilmesi ve bir yönden Stalingrad, diğer yönden de Kafkasya yolunun açılması operasyonudur.
Harkov'dan Stalingra'a (1942 yaz taarruzu)

Stalingrad'ın alınması Adolf Hitler ve Benito Mussolini için başlıca iki nedenle önemliydi. Öncelikle Volga Nehri, Hazar Denizi ile Rusya'nın geneli arasında önemli bir ulaşım hattıdır.[9] Dolayısıyla Volga üzerindeki Stalingrad'ın alınması, başta petrol olmak üzere mal ve kaynakların kuzeye taşınmasını önemli ölçüde sekteye uğratacaktı. İkinci olarak Stalingrad'ın alınması, Stalin'in savaş gücünü önemli kaynaklarından biri olan petrolün geldiği Kafkasya bölgesine ilerleyen Alman kuvvetlerinin kanat güvenliğini sağlayacaktı. Öte yandan Sovyetler Birliği lideri Stalin'in adını taşıyan bu kentin alınması psikolojik bir darbe olacak ve Mihver Devletler'e son derece etkili bir propaganda gücü sağlayacaktı.

Sovyet yönetimi de, kaynak ve zaman yönünden çok büyük bir baskı altına girmek demek olan bu tehlikeyi gördü ve eli silah tutan herkesin kenti savunmak için seferber edilmesi yönünde harekete geçti.Savaşın bu evresinde Kızıl Ordu, Alman ordusuna göre hızlı operasyon yürütme yeteneğinde fazlasıyla yetersizdir. Ancak geniş kentsel alanlarda yürütecek sokak çatışmalarında, hafif piyade silahları zırhlı ve mekanize taktiklere oranla daha etkin olmaktadır. Bu durum, Kızıl Ordu'nun çevik kuvvetler yönünden dezavantajını dengelemektedir. Bununla birlikte, Wehrmacht piyade birliklerinin eğitimlerinde, her türlü gömülü tahkimata taarruz önemli bir yer almıştır. Engelleri ortadan kaldırma, yanaşma ve havaya uçurma tarzı taktiklere özellikle muharebe istihkam kıtalarının eğitiminde daha da bir önem verilmiştir. Dolayısıyla yakın alanlı sokak çatışmalarında Alman piyadesi oldukça eğitimlidir.

Bu planın uygulamaya geçilmesinden önce Kırım yarımadasındaki Sivastopol kentinin ve hemen onun karşısındaki Kerç yarımadasının alınması, en azından burada konuşlanmış olan Kızıl Ordu birliklerinin bloke edilmesi öngörülmüştür. Mayıs ayı ortalarında Kerç Yarımadası'ndaki Sovyet kuvvetleri atıldıktan sonra Sivastopol Haziran başında kuşatılarak taarruz edildi. Mavi Harekâtı'na henüz Sivastopol düşmeden, 28 Haziran 1942 tarihinde başlanıldı. Mavi Durum planlamasının başlarında Güney Ordular Grubu'na, Güney Rusya sitepleri üzerinden Kafkasya'daki petrol sahalarına yönelik hızlı bir saldırıyla görevlendirilmişti. Bu harekât, Alman 6. Ordusu, 17. Ordusu, 4. Panzer Ordusu ve 1. Panzer Ordusu tarafından yürütülecektir. Güney Ordular Grubu, 1941 yılında Ukrayna'yı istila etmişti. Doğu Ukrayna'daki teyakkuzdaki bu kuvvetler, taarruzda öncü unsurlar olacaktır.

Mavi Durum taarruzunun Mayıs ayı sonunda başlaması planlanmıştı. Ancak harekâta katılması gereken Alman ve Romen orduları Kırım Yarımadası'nda henüz Sivastopol'ü düşürememişti. Sivastopol'ün düşürülmesinin gecikmesi Mavi Durum'un başlamasını da bir süre erteledi. Kent, Haziran sonunda kadar direnmiştir. Bu sıralarda daha küçük çaplı bir muharebe, İzyum - Harkov bölgesinde İkinci Harkov Muharebesi olarak gerçekleşti, 22 Mayıs'ta 200 bin üzerinde Sovyet kaybıyla sonuçlandı.

Güney Ordular Grubu taarruzu başladıktan sonra Hitler, Güney Ordular Grubu'nun ikiye ayrılması için emir verdi.[ A Ordular Grubu, Mareşal Wilhelm List komutasında 1. Panzer Ordusu ve 17. Ordu'yla planlandığı gibi Kafkasya yönünde güneye taarruz edecektir. B Ordular Grubu ise General Friedrich Paulus'un 6. Ordusu, General Hermann Hoth'un 4. Panzer Ordusu olarak doğu yönünde Volga ve Stalingrad'a taarruz edecektir. B Ordular Grubu'na başlarda Mareşal Feodor von Bock komuta ediyordu fakat daha sonra komuta von Weichs'e geçti

Sonuçta Alman 1942 yaz taarruzu 28 Haziran 1942 günü başlatıldı. Taarruz, Sovyet kuvvetlerinin yer yer direnme göstermesi ve geniş, boş bozkırlarda geri çekilmesiyle hızlı ilerlemiştir. Yeni bir savunma hattı kurmak amaçlı birkaç Sovyet girişimi, Alman birliklerinin kanatlardan çevirmesiyle başarısız olmuştur. Alman zırhlı birliklerinin gerçekleştirdiği ilk geniş çaplı kuşatma 2 Temmuz'da Harkov'un kuzeydoğusunda gerçekleşti ve kısa sürede sonuçlandırıldı. Bir hafta sonra da Rostov bölgesinde, Millerovo yakınlarında ikinci bir kuşatma yapıldı. Bu arada Macar 2. Ordusu ile Alman 4. Panzer Ordusu Voronej'e taarruz ettiler ve kenti 7 Temmuz 1942 günü ele geçirdiler.

Donets Nehri'ni geçerek Don Nehri'nin batı kıyıları boyunca güney doğuya ilerleyen Alman 6. Ordusu ile 4. Panzer Ordusu'nun Stalingrad'a taarruz edebilecek pozisyona gelmesi, Temmuz ayı ortalarını bulmuştur. Bu ilerleme sırasında kanatların güvenliği için müttefik kuvvetlere bağlı ordular geride bırakıldı. İleri hareketin kanat güvenliğini bu ordular üstlenecek, Stalingrad yönündeki ileri hareket Alman birliklerince sürdürülecekti. Öte yandan diğer ordu grubunun da 23 Temmuz 1942 tarihinde Rostov’un almasıyla Alman orduları önünde Kafkasya’nın yolu açılmıştır. Mavi Operasyonun her iki stratejik hedefine de, -Stalingrad ve Kafkasya yollarının açılması- ulaşılmıştır. Bu aşamadan sonra 1942 yılı yaz taarruzlarına iki koldan devam edilecektir. Stalingrad yönündeki ileri hareket sırasında da İtalyan, Macar, Romen ve Sırp kuvvetleri, Alman kuvvetlerinin sol (kuzey) kanadını korumak için geride bırakıldı. Bir Romen ordusu da sol kanadı örtecekti. İtalyan kuvvetlerinin savaş kapasitesine güvenilmiyordu fakat birkaç Alman resmi belgesinde bu konuda güven kazandıkları görülmektedir

Kuvvetler

Stalingrad Muharebesi 164 gün süren bir dizi çatışmadır. Her iki taraf da kuvvetlerini bu süre içinde birçok kez takviye etmiştir. Başlarda kenti savunma durumundaki Kızıl Ordu kuvvetleri Donetz - Don koridorounda çekilen Güneydoğu Cephesi'nin 28. Ordu, 51. Ordu, 57. Ordu, 62. Ordu ve 64. Ordu birlikleriydi. Kent içindeki savunma ağırlıklı olarak 62. Ordu ve sivil halktan katılımlarla yürütüldü. Güneydoğu Cephesi Komutanı General Andrey Yeryomenko kent savunmasını çok sınırlı takviye etmiştir. Bu yüzden sivil halktan savunmaya katılanlar büyük ölçüde destek sağlamıştır.

Stalingrad'a taarruz eden Mihver kuvvetler ise B Ordular Grubu'dur. Harekâtın başlarında bu kuvvetler Alman 6. ordusu, 4. Panzer Ordusu, Macar 2. Ordu ve İtalyan 8. Ordusu'ndan oluşuyordu. Aynı yılın Ekim ayında bu kuvvetlere Romen 3. Ordu ve 4. Ordu katılmıştır. Ancak harekâtın devamında, hem bölgeden dışarı çekilen, hem de Stalingrad'daki sokak çatışmaları için kente gönderilen birlikler olmuştur. Harekât alanından birlik alınması, harekâtın başarısını son derece olumsuz yönde etkilemiştir. Henüz 6. Ordu kente ulaşmamışken 4. Panzer Ordusu, Hitler'in emriyle Don Nehri geçişi için von Kleist kuvvetlerin desteklemek üzere alınmıştı. Her ne kadar bu birlik 15 gün sonra geri gönderildiyse de en azından ulaşım hatlarının aşırı derecede zorlanmasına, tıkanmasına yol açıldı]

Öte yandan Müttefik kuvvetlerin Batı Avrupa'da 19 Ağustos 1942 günü gerçekleştirdikleri Dieppe Çıkarması, Hitler'i ciddi biçimde endişelendirmişti. Bunun üzerrine iki mekanize tümen, üstelik Nazi Almanyası'nın en seçkin tümenlerinden olan 1. SS Panzer Tümeni ve Gross-Deutschland Tümeni Avrupa'ya sevk edildi.
Stalingrad Kuşatması

Stalin, Alman niyetleri netleştikten sonra 1 Ağustos 1942 tarihinde General Andrey Yeryomenko'yu Güneydoğu Cephesi Komutanlığı'na atamıştır.[26] General Yeryomenko ve siyasi komiseri Nikita Kruşçev, Stalingrad savunma planını hazırlamakla görevlendirildi.[27][9] Stalingrad yönünde çekilen Sovyet birliklerinin katılmasıyla yeniden düzenlenen 62. Ordu komutasına General Yeryomenko tarafından General Vasili Çuykov, 11 Eylül 1942 tarihinde atanmıştır.[28] Bu tarihe kadar 62. Ordu General Anton Lopatin'di. Durum açıkça umutsuzdu. Bu görevi nasıl karşıladığı sorulduğunda General Çuykov, "Ya kenti savunacağız ya da dövüşerek öleceğiz" karşılığını vermiştir. 62. Ordu'nun görevi kenti ne pahasına olursa olsun savunmaktır. General Çuykov, aldığı iki Sovyetler Birliği Kahramanı madalyasından birini bu komutanlığı dolayısıyla kazanmıştır.

Bölgedeki Kızıl Ordu birliklerin savaşçı unsurları yetersizdir, çoğu eksik kadrolu birliklerdir. Mayıs ayında girişilen Harkov saldırısında uğranılan ağır kayıplar henüz giderilebilmiş değildir. Top mevcudu da yetersizdir, bazı cephelerde havan toplarıyla savunma yapmak zorunda kalınmaktadır

Alman askeri doktrini, kombine silah gruplarının, topçu, istihkam, piyade ve tankların yakın işbirliği esasına dayandırılmıştır. Buna karşılık olarak Sovyet komutanlar cephe hattını, daima Alman kuvvetlerine yakın olarak tutma taktiğini benimsemişlerdi. General Çuykov bunu, Almanlara "sarılmak" olarak ifade etmiştir. Bu Sovyet taktiği Alman piyadesini ya kendi başına savaşmak ya da kendi topçu ateşinden kayıplara uğramayı göze almak zorunda bıraktı. Böylece Alman yakın hava desteği ve yıpratıcı topçu desteği ancak sınırlı uygulanabilir hale geldi.

Sovyet komutanlığı Stalingrad'da çok sayıda binadan oluşan bir savunma hattı oluşturdu. Bu binalar, stratejik önemi olan cadde ve meydanları görecek şekilde seçilmişti. Böyle bir strateji Sovyet kuvvetlerinin olabildiğince uzun bir süre kenti savunmasını sağlayacaktı. Böylece her çeşit bina, her kattan geçiş sağlanacak şekilde bir dizi müstahkem mevkiye dönüştürüldü. Oluşturulan mevzilere makineli tüfekler, tanksavar silahları, 5-10 kişilik hafif makineli tüfekli ya da tüfekli timler yerleştirildi. Birçok bölge dikenli tellerle ve mayın sahalarıyla çevrildi. Sonuçta savunmacılar, ev ev, oda oda, koridor koridor sürdürülecek bir savaşa hazırlandılar. Yırtıcı bir mücadele her yıkıntı, sokak, fabrika, ev, bodrum ve çatıda sürdürüldü. Hemen her kent savunmasında olduğu gibi Stalingrad'ın kanalizasyon sistemi de savunma için kullanılmıştır.

Sovyet komutanlığı Alman ilerlemesi karşısında kentteki tahıl, hayvan, lokomotif ve vagonları mavnalarla Volga'nın karşı yakasına geçirerek "düşman" eline geçmekten kurtardı. Bu arada bazı fabrikalarda üretim devam etmiştir. Özellikle T-34 üreten bir fabrika üretimini sürdürdü. Alman kuvvetleri kente yaklaşmadan bile önce Luftwaffe akınları nehir üzerinden nakliyeyi neredeyse olanaksız kılmıştır. Bu akınlarda 25 - 31 Temmuz arasında 32 nakliye gemisi batırıldı, dokuz gemiye ise hasar verildi.

Stalingrad'ın hava savunma yükü başlarda 1077. Uçaksavar Alayı'nın üstündedir. Bu alay, çoğunluğu gönüllü genç kız ve kadınlardan oluşan Sovyet Hava Savunma Kuvvetleri'ne bağlı bir birlikti. Yeterli uçaksavar eğitimi görmemişlerdi. Buna karşın başlarda hava savunma görevi üstlendiler. Alman birlikleri kente girdiklerinde ise uçaksavar toplarını, tüm silahları vurulana kadar 16. Panzer Tümeni tanklarına karşı kullandılar. 16. Panzer Tümeni'nden bir subayın raporuna göre ateşe ateşle karşılık veren 37 mm.lik uçaksavarlarla muharebeye girilmek zorunda kalındı ve tümü imha edildi. Tümen, bölgeyi ele geçirdikten sonra kadın askerle savaştığını anlamıştır.

Başlangıçta Sovyet savunması, savaş endüstrisiyle doğrudan ilişkili olmayan sektörlerden gelen "işçi milisleri"nden önemli katkı sağladı. Zaman zaman üretim bandından çıkan tankların mürettebatı, gönüllü fabrika işçilerinden oluştu. Tanklar, bu işçiler tarafından ve doğrudan doğruya üretim bandlarından, hatta çoğu kez boyanmadan ateş hattına sürüldü.[

Stalin'in 227 sayılı emri 27 Temmuz'da çıktı. Bu emirde tüm komutanların geri çekilme kararı yetkisi ellerinden alınmıştı ve yetkisiz geri çekilen komutanın askeri mahkemede yargılanacağı hükmü getiriliyordu. Tüm Kızıl Ordu'da birincil sloganlar "geri adım yok" ve "Volga gerisinde bir yer yok"tu.

26 Ağustos 1942 günü General Georgi Jukov, Stalin tarafından Yüksek Komutan Yardımcılığı’na atanmış, 29 Ağustos'da Stalingrad'da göreve başlamıştır. Kızıl Ordu’nun sevk ve idaresi konusunda, Stalin’den sonra yetkili kişidir ve Stalingrad savunmasından doğrudan sorumludur artık. Bu tarihlerde Uralların gerisindeki fabrikalarda üretilen silahlar Stalingrad'a gelmeye başlamıştır.
Alman hava akınları
Hava akınları sonrası yangınlar

General Aleksandr Mikhailoviç Vasilevski’nin “Unutulmaz, trajik bir gün” olarak tanımladığı23 Ağustos 1942 günü Stalingrad’a yönelik Alman taarruzunun başladığı gündür. Stalingrad'ın hemen kuzeyinde 14. Panzer Kolordusu Sovyet hatlarını yararak Volya kıyılarına ulaşmıştır. Bu durumda kent içindeki Sovyet 62. Ordusu'nun diğer Kızıl Ordu birlikleriyle bağlantısı kesilmişti.Aynı gün Luftwaffe’nin bombardıman uçakları, yaklaşık dört bin çıkış yaparak kenti 48 saat boyunca bombalamışlardır. Kentin yaklaşık yüzde sekseni tahrip olurken binlerce sivil de yaşamını yitirmiştir. Saat 18:00'da başlayan bombardımanda ağırlıklı olarak yangın bombaları kullanılmıştır.İnfilak eden akaryakıt depolarından metrelerce yükselen alev dilimleri kenti cehenneme çevirmiştir. Yine akaryakıt depolarından nehre akan petrol tutuşarak Volga'yı bir ateş seline çevirdi. Kent üzerine, 25 - 31 Ağustos tarihleri arasında yaklaşık bin ton bomba bırakıldı.Luftwaffe, daha harekâtın başlarından itibaren Stalingrad üzerinde hava hakimiyeti kurmuştur. Sovyet Hava Kuvvetleri 23 - 31 Ağustos tarihleri arasında civarda 201 uçak kaybetti. Ağustos ayı içinde bölgedeki hava gücü 100 uçakla takviye edilmiş olmasına karşın Sovyet hava gücü, 57'si avcı uçağı olmak üzere 192 uçak düzeyinde kalmıştır.Luftwaffe'nin hava kolordusu Luftflotte 4, 1942 yılı yaz ve sonbahar ayları boyunca şiddetle kenti bombalamıştır. Bölgedeki Sovyet hava unsurları Eylül ayı sonlarına kadar yetersiz takviye alabildiler. Kayıplar da yüksek oldu. Sonuçta Luftwaffe, hava hakimiyeti sağlamıştı. Ancak Sovyet uçak endüstrisinin işgal altında bırakılmaması, geri bölgelere taşınması sayesinde uçak üretimi sürdürülebildi ve 1942 yılının ikinci yarısında 15.800 uçak üretildi. Sovyet Hava Kuvvetleri gücünü koruyabildi, stratejik ihtiyatlarını geliştirdi ve sonuçta Luftwaffe karşısında üstünlük sağladı.

Bombardımanın başlamasıyla birlikte General Friedrich Paulus’un 6. Ordusu, Don nehrini geçerek kuzey batıdan, General Hermann Hoth’un 4. Panzer Ordusu da güney batıdan Stalingrad’a yönelmişti. İki üç gün içinde Sovyet hatları yarılmış ve Almanlar kentin kuzeyinde ve güneyinde Volga kıyılarına ulaşmışlardı. Böylece Stalingrad Savunması, Volga nehriyle Alman yarı çemberi arasında sıkışıp kuşatılmış olmaktadır. Stalingrad kıyılarında Volga ortalama olarak 3,5 km. genişliktedir.

İki gün içinde General Hoth’un panzer birlikleri Sovyetlerin iki savunma hattını çökertmiştir. En içteki üçüncü savunma hattı önünde durdurulursa da 25 Ağustos 1942 günü bu savunma hattı da yarılır. General Yeryomenko, iki Sovyet ordusuna geri çekilme emri vermek zorunda kalmıştır. Tam zamanında verilen bir karardır bu çünkü, ertesi gün General Paulus’un 6. Ordu’su kuzeyden saldırıya geçmiştir.

Sokak çatışmalarında zırhlı araçlar ancak sınırlı ölçüde kullanılabilmektedir. Dolayısıyla Wehrmacht yıldırım savaşının asıl vurucu darbesi olan, zırhlı kuvvetleri kütlesel olarak kullanmak tekniğinden yayarlanamadı. İster istemez bölgesel olmak zorunda olan taarruzların çoğuna en çok 20 tank katılabilmiştir.] Bu nedenle toçu ve hava unsurları daha bir önem kazanmıştır.
Stalingrad taarruzu

B Ordular Grubu kuvvetleri 23 Ağustos akşamında, Stalingrad'ın 50 km. kuzeyinde Volga kıyılarına ulaştılar. Kentin güneyinden de Volga'ya yaklaşıldı. 30 Ağustos günü, Alman birliklerinin kenti kuşatma operasyonu tamamlanmıştır. Eylül ayı başından itibaren Stalingrad savunmasının tüm ikmali ve takviyesi, Volga nehri üzerinden mavnalarla yapılmak zorundadır. Bu tarihten itibaren nehir üzerindeki ulaşım sadece Alman hava akınlarına değil, buna ilave olarak Alman topçusuna da hedef olmaya başlamıştır.Alman topçu ateşi ve uçakların pikeleri, çok sayıda mavnanın nehri geçemeyerek sulara gömülmesine yol açmaktadır. Silah, cephane ve sıhhi malzemeye öncelik verildiği için askerlere verilen günlük istihkak hızla düşmektedir.

Stalingrad taarruzu

3 Eylül 1942 günü Kızıl Ordu birlikleri mevzilerini terk ederek kentin varoşlarına çekilmek zorunda kaldılar. 4 Eylül günü panzer birliklerinin taarruzu, kentin güney varoşlarına girmiştir. Sovyet 24. Ordusu ve 66. Ordusu ve 1. Muhafız Ordusu 5 Eylül'de 14. Panzer Kolordusu'na karşı genel bir karşı taarruz başlattı. Bu karşı taarruzda amaç, Volga'ya ulaşan Alman koridorunun ortadan kaldırılmasıydı. General Yeryomenko, Stalin'e kuzeyden bir karşı taarruz yapılmadığı takdirde Alman kuvvetlerinin ilk girişimde kenti alacaklarını rapor etmişti. General Jukov'un yönettiği bu karşı taarruz, yetersiz topçu desteği yüzünden daha başlarda zayıf gelişmiştir.Luftwaffe, Sovyet topçu bataryalarına ve taarruza karşı yoğun hava akınlarına girişmiştir. Birkaç saat sürdürülen Sovyet karşı taarruzu gün ortasında geri çekilmek zorunda bırakıldı. Muharebeye giren 120 Sovyet tankında 30'u hava akınlarıyla imha olmuştur. Taarruz ertesi gün yenilendi ve 10 Eylül'e kadar süren Sovyet taarruzlarından istenen sonuç elde edilemedi. Bu arada, 7 Eylül'de kentin havaalanı Almanların eline geçti. 9 Eylül'de ise Almanlar, Moskova-Astragan demiryolu hattını kesimişlerdir. Müttefik yardımlarını taşıyan ana arter bu şekilde kesilmiş oldu.

Sovyet karşı taarruzlarının sona ermesinin hemen ardından Alman kuvvetleri kente yönelmiştir. Sovyet savunması 12 Eylül'de kentin varoşlarından da çekilmek zorunda kaldı. Bu tarihte 62. Ordu 90 tank, 700 havan ve 20 bin kişiden oluşan bir kuvvettir.General Jukov bu günleri, "13,14 ve 15 Eylül günleri Stalingrad için zor, hem de pek zor günlerdi… Bize sanki düşmanı durduramayacakmışız gibi geliyordu." diye anlatmaktadırBu son derece kritik durumu önlemek üzere Stavka ihtiyatından ayrılarak bir karşı taarruz göreviyle gönderilen General Aleksandır Rodimtsev komutasındaki 13. Muhafız Piyade Tümeni karşı taarruzu durumu dengelemeyi başardı. Tümen, 16 Eylül'de Mamayev Kurgan'ı ve 1 no'lu demiryolu istasyonunu ağır kayıplarla da olsa geri aldı. Tümen, ilk 24 saatte mevcudunun yüzde otuzundan fazlasını kaybetti. Muharebe sonunda 10 bin mevcudundan geriye sadece 320 kişi kalmıştı. Tüm bu kayıplara karşın Tümen'in ele geçirmekle görevlendirildiği bu iki yer, kısa süre sonra Alman kuvvetlerince geri alındı. Demiryolu istasyonu altı saat içinde ondört kez el değiştirmiştir. Çatışmalar o denli şiddetliydi ki Alman kayıpları da Sovyet kayıplar kadar olmuştur. Kente hakim bir yükseltideki Mamayev Kurgan son derece şiddetli çatışmalara sahne oldu ve birçok kez el değiştirdi.14 Eylülde bir Alman piyade tümeni kentin merkezine iyice yaklaşmıştır. Yine de General Rodimtsev muhafızlarının çabaları, en kritik günlerin aşılmasını sağladı. Kenti savunmakla görevli Sovyet 62. Ordu’sunun direnişi de son derece yırtıcı ve ölümünedir, bu birliğe gönderilen her askerin Stalingrad'daki ortalama olası yaşam süresi 24 saatten azdır.

Aynı gün Stalin, Mareşal Jukov’a bir savaş planı hazırlamasını emretmiştir. Savaşı ve Stalingrad’ı kastederek, “'Bu iş, Volga kıyılarında bitmeli” der. Jukov ve Vasiliyevski, böyle bir emre hazırlıklıdırlar, ertesi gün Stalin’e bir savaş planı taslağı sunmuşlardır. Ancak istihbarat raporları, Alman kuvvetlerinin bir iki gün içinde Stalingrad’da genel bir saldırı başlatacağı yönünde bilgiler içermektedir, savaş planı bu durum karşısında askıya alınmıştır..Gerçekten de 14 ve 15 Eylül'de 6. Ordu’nun saldırıları başlamıştır. Ancak bu taarruzlar, karşılaştıkları hazırlıklı direnişin önünde kayda değer bir ilerleme kaydedemedi. General Jukov ve General Vasiliyevski'nin üzerinde çalıştıkları plan, Eylül ayı sonlarında nihai şeklini bulacak ve Uranüs Harekâtı olarak onaylanacaktır.

Sovyet operasyonları sürekli olarak Luftwaffe tarafından vurulmuştur. Sovyet 1. Muhafız Ordusu ve 24. Ordu, 18 Eylül'de de Alman 8. Kolordusu 'na karşı Kotluban'da bir saldırı başlattı. Alman 4. Hava Kolordusu'na bağlı Stuka pike bombardıman uçakları dalga dalga Sovyet birliklerinin üzerine çullanmıştır. Sonuç olarak Sovyet taarruzunun Alman hatlarını yarması önlendi ve taarruz püskürtüldü. Bf 109'lar 77 Sovyet uçağını düşürürken Stuka'lar da 106 Sovyet tankından 41'ini imha etmiştir.

Harabe haline gelmiş kentin yıkıntıları arasında Sovyet 62. Ordusu ve 64. Ordusu, evler ve diğer binalarda oluşturulan direnek noktalarında savunmaya geçti. Yıkıntılar arasındaki mücadele sert ve umutsuzdu. 13. Muhafız Piyade Tümeni Komutanı General Aleksandır Rodimtsev, aldığı iki Sovyetler Birliği Kahramanı Madalyası'ndan birini bu çatışmalarda kazanmıştır. Dev hububat ambarı civarındaki çatışmalar haftalarca tüm şiddetiyle sürmüştür. Sonunda buradaki Sovyet savunması ele geçirildiğinde Alman askerler sadece kırk Kızıl Ordu askerinin cesedini buldular. Oysa çatışmaların şiddetine göre bölgede daha yüksek kayıplar verildiğini düşünüyorlardı. Ruslar çekilirken tahıl yığınlarını ateşe vermişlerdi.
Pavlov'un evi

Çavuş Yakov Pavlov komutasındaki bir müfreze, kent merkezinde bir apartmanı aşılmaz bir tahkimat haline dönüştürerek burada dövüştü. Bu apartman daha sonra "Pavlov'un evi" olarak bilinecektir. Müfreze, binanın çevresine mayın döşemiş, pencerelerde makineli tüfek mevzileri kurmuş ve bodrum duvarlarında geçiş sağlamak için delikler açmıştır. Bodrumda gizlenen on sivil bulmuşlardı. İki ay boyunca kayda değer bir takviye almadan binayı savundular. Savaştan sonra General Çuykov, Pavlov'un evi'yle ilgili bir espiri yapmaktan hoşlanırdı. Pavlov'un evi önünde, Paris'i düşürmek için ölen Alman'dan daha fazla Alman öldüğünü söylerdi. Beevor'a göre binaya yönelik her Alman saldırısından sonra binadaki askerler dışarı çıkıp Alman cesetlerini kenara çekmek zorunda kalmışlardır. Bu cesetler, makineli tüfek ve tanksavarların ateş hattını kapatmaktaydı. Neticede bina Alman haritalarında "Festung" (kale) olarak etiketlendi.Çavuş Pavlov'a bu direnişi nedeniyle Sovyetler Birliği Kahramanı madalyası verilmiştir.

Alman askerleri arasında bu savaşı "farelerin savaşı" olarak anıldı. Mutfağı almak, ama oturma odası için hala mücadele etmek, şeklinde bir eskiri yapılmaktaydı. Wehrmacht askeri mutfağı temizlemişti ama aynı evin oturma odasındaki Sovyet askerleri inatla odayı tutmaya devam ediyordu. Böylesine delice bir keşmekeş içinde cephe hattı gözden kaçtı. Zırhlı desteğindeki çevik Alman kuvvetleri, yıkıntılar, bomba çukurları ve binalar içinde hızlı ve kısır bir çatışma içine girdiler. Birden fazla katlı binalarda -her ne kadar üst katların bir kısmı hava akınlarında çökmüş olsa da- duvarlarda delikler açılmıştı. Bu delikler, farklı katlardan saldırganlara ateş açmakta kullanıldı. Çatışmalar aynı katlarda olduğu kadar kattan kata da sürdürüldü.

Eylül ayı boyunca kentteki Alman ilerlemesi, ağır da olsa sürmüştür. Hemen her gün hava akınlarıyla desteklenen Alman saldırıları karşısında Sovyet birlikleri gerilemek zorunda kalmışlardır. Almanlar, Sivastopol kuşatması sırasında da kullanılan Dora demiryolu topunu Stalingrad önlerine getirmişlerdir. 800 mm.lik bu dev top kent içindeki direnme noktalarını ve Volga'nın doğusunda konuşlanmış Sovyet topçu mevzilerini dövmekte kullanıldı.

General Yeryomenko'un Güneybatı Cephesi, 28 Eylül'de Stalingrad Cephesi olarak yeniden teşkil edilmiştir. 1 Ocak 1943 tarihinde bu kez Güney Cephesi olarak düzenlendi.

Bombardımanlar yıkıntıların zaman içinde daha da yaygınlaşmasına yol açtı. Bu durum, her iki tarafın keskin nişancıları için elverişli bir ortam sunmuştur. En başarılı ve en ünlü keskin nişancı Vasili Zaytsev'dir. Teyit edilmiş 225 vuruşu vardır. Otuzun üzerinde "öğrenci" çalıştırmıştır ve savaş boyunca 3 binin üzerinde Alman vurduğu ileri sürülmektedir. Daha az bilinen ama daha yüksek vuruş yapmış olanlar da vardır. Ivan Sidorenko 500, Ivan Sidorenko 429, Lyudmila Pavlichenko 309 ve Nina Lobkovskaya 308 vuruş yapmışlardır.

Dzerzhinskiy Traktör Fabrikası'ndaki Sovyet direncini kırmaya kararlı olan Luftwaffe 4. Hava Kolordusu'na (Luftflotte 4) bağlı pike bombardıman uçakları 5 Ekim günü fabrikaya 900 dalış yapmıştır. Savunmadaki birkaç Sovyet alayı yok edildi. Bir sonraki sabah yenilenen hava akınlarında 339. Piyade Alayı, tam kadro öldü.
Sovyet askerleri

Ekim ayında da bu genel gidişat benzer şekilde sürmektedir. Alman kuvvetleri 14 Ekim 1942 de tesisleri tank üretebilecek şekilde değiştirilmiş, ve Stalingrad Muharebesi boyunca tank üretimini sürdürmüş olan traktör fabrikasına saldırdılar. Luftwaffe, fabrikanın da aralarında olduğu Sovyet direnek noktalarına yönelik iki bin çıkış yaparak toplam 600 ton bomba bırakmıştır.[9] Üç fabrikanın kuşatıldığı bu taarruzların devamında 62. Sovyet Ordusu, Volga üzerindeki üç köprübaşının bulunduğu birkaç yüz metrelik alana çekilmek zorunda kaldı. Mevcudunun yüzde yetmiş beşini kaybetmiştir. 13. Muhafız Tümeni Alman saldırısını durdurmayı başaramamış olsaydı Stalingrad'daki Sovyet askeri varlığı tümüyle imha edilecekti. Stalingrad’ın kuzey bölümü bütünüyle Alman kuvvetlerinin kontrolüne geçmiş bulunmaktadır. Bu arada Üç Stuka filosu, Volga'nın doğu yakasındaki Sovyet topçusunu büyük ölçüde susturmayı başarmıştır. Stukalar nehrin batı tarafına ikmal malzemesi ve takviye kuvvet taşıyan teknelere saldırdılar. Savunma bölgesi zaten ikiye bölünmüş olan Sovyet 62. Ordusu, ikmal hattının kesilmesiyle giderek ağırlaşan ikmal malzemesi sıkıntısı yaşamaya başladı.

Volga batısında 910 metre genişlikteki bir araziye sıkışan Sovyet birlikleri üzerine Luftwaffe tarafından 1.208 çıkış yapıldı.[58] Sedan ve Sivastopol'dekinden daha ağır bir hava bombardımanına maruz kalmasına karşın 62. Ordu'nun yaklaşık 47 bin adamı ve 19 tankı, Alman taarruzlarına direndi. 14 Ekim'de başlayan bu Mihver taarruzları on gün boyunca sürmüş, ancak Kızıl Ordu direnek noktaları durumlarını korumuştur.

Ekim ayının son haftası Stalingrad savunmacıları için en kritik günlerdir. Hava dona çevirmiştir ama nehir henüz donmamıştır, buz parçalarının yüzdüğü ağdalı bir sıvı halini almıştır, askerlerin değişiyle "yağ gibi" akmaktadır. Bu durumda teknelerin ilerlemeleri olanaksızdır. Kent, bu süre içinde ikmal ve takviye alamamıştır. Cephane ve yiyecek sıkıntısı had safhadadır.

Kasım ayının ilk haftalarına kadar Luftwaffe hava hakimiyetini elde tutmuştur. Bu tarihlere kadar Sovyet Hava Kuvvetleri'nin gündüz vakti kayda değer bir etkinliği olamamıştır. Bununla birlikte 20 bin çıkıştan sonra, Luftwaffe'nin 1.600 uçağından geriye 950 uçak kalmıştır. En ağır kaybı bombardıman filoları almıştır, 480 uçaktan 232'si kaybedilmiştir Nitelik üstünlüğünün yanı sıra Doğu Cephesi'ndeki hava gücünün yüzde seksenini elinde bulunduran Luftwaffe, buna karşın Sovyet Hava Kuvvetlerinin durumunu geliştirmesine engel olamadı. Sovyet Hava Kuvvetleri Alman hava hakimiyetini hızla törpülediler. Sayısal üstünlüğe ulaştığında Sovyet hava unsurları karşı taarruza geçtiler.

Son 18 ayda uğranılan kayıplar nedeniyle Sovyet bombardıman filolarının gece uçuşları sınırlandırılmıştı. Esasen Luftwaffe gündüz Stalingrad hava sahasına hakimdi. Sovyet bombardıman uçakları genellikle geceleri küçük çaplı bombardıman vur-kaçları yaptı. Genellikle etkisiz olan bu saldırılar birer tehditden çok sıkıntı yaratan bir durum olarak görülmüştür.Sovyet Hava Kuvvetleri 17 Temmuz - 19 Kasım tarihleri arasında Stalingrad üzerinde 11.317 gece uçuşu gerçekleştirmişti. Bu hava akınları çok az etkili oldu, büyük ölçüde psikolojik etki yarattı.

Kuzey Afrika'nın Atlantik kıyılarında 8 Kasım'da yapılan Anglo-Sakson çıkarması Torch Harekâtı Luftwaffe'yi ayrıca zor durumda bıraktı. Luftwaffe 4 bu tarihte bazı alt birimlerini Kuzey Afrika'ya göndermek durumunda kalmıştır. Bu durumda Alman hava gücü, Avrupa'da zayıf duruma düşmüştü. Doğu Cephesi'nde ise gücünü koruyabilmek için daha fazla çabalamak zorundaydı. Aslında Alman savaş endüstrisi 1942 yılının ikinci yarsında 8.314 uçak üretti. Ancak bu sayı üç cephedeki savaştaki yıpranma ve kayıplara yeterli değildi.Bu arada Sovyet savaş makinesi Amerikan Hükümeti'nin Ödünç verme-kiralama programı çerçevesinde yardım almaktaydı. Bu uygulama çerçevesinde 1942 yılının son çeyreğinde Sovyetler Birliği'ne 60 bin kamyon, 11 bin jip, 2 milyon çift postal, 50 bin ton patlayıcı, 450 bin ton çelik ve 250 bin ton uçak yakıtı gönderilmiştir. Ancak Kuzey Buz Denizi üzerinden Konvoy PQ-17 ile nakledilen askeri malzemenin bir kısmı, Alman hava akınları ve denizaltıları tarafından batırılmıştır.

Luftwaffe akınlarından sonra

Harekâtın üçüncü ayında ilerleme oldukça yavaşlamıştı. Buna karşın Mihver kuvvetler yıkıntı halindeki kentin yüzde doksanını istila ederek Volga'nın batı kıyılarına ulaşmışlardı. Bu arada Sovyet kuvvetleri iki dar kıyı şeridine bölünmüştür. Volga üzerinde oluşmaya başlayan buz kütleleri Sovyet savunmasının tek ikmal yolunu engellemeye başlamıştır. General Çuykov Üst Komutanlık'a gönderdiği bir raporda, "Elimdeki cephane ve erzak tükenmek üzere. Damarlarda akacak kan pek azaldı" demektedir.Yine de özellikle Mamayev Kurgan tepesi eteklerinde ve kentin kuzeyindeki fabrikalar bölgesinde şiddetli çatışmalar her zamanki gibi devam etmiştir. Kızıl Ekim Çelik Fabrikası, Traktör Fabrikası ve Barrikadi Top Fabrikası için yapılan çatışmalar dünyaca ünlü olmuştur. Sokak çatışmaları için özel olarak eğitilmiş Alman muharebe istihkamcılarıyla 11 - 19 Kasım tarihleri arasında girişilen çabalar çok az bilinir.
Sovyet karşı taarruzları
Hazırlıklar
Stalingrad'da Kızıl Ordu karşı taarruzu ve Alman 6. Ordusu'nun kuşatılması

Stalingrad’da giderek umutsuzlaşan bir direniş sürerken, Jukov ve Vasilevskiy tarafından hazırlanan ve Uranüs Harekâtı kapalı adı verilen planın hazırlıkları da tamamlanmak üzeredir. Plan, Stalingrad içinde bir karşı taarruzla Alman hatlarını kırmak yerine, Stalingrad’da Sovyet birliklerini kuşatmış olan Alman çemberini dıştan sarmayı hedefleyen bir plandır. Savaş sonrası Sovyet tarihçileri, 19 Kasım 1942 tarihini Büyük Vatanseverlik Savaşı'nın ikinci stratejik evresinin başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. Aynı zamanda Sovyet yazınında, cephenin farklı kesimlerinde 15 Sovyet ordusunun katıldığı 1942-1943 Kış Taarruzu'nun açılışı olarak da kabul edilir.

Kanatlara yapılacak saldırının Stalingrad'dan yeterince uzak olması öngörülmüştü. Bu öngörü, 6. Ordu Komutanlığı'nın kent içinden birlik kaydırarak saldırıya uğrayan hatları takviye etmesine fırsat bırakmamak içindir. Kuşatmanın başladığı andan itibaren Stavka tüm dikkatleri kent içindeki çatışmalarda tutmayı amaçladı. Stalingrad’ı kuşatmış durumdaki Alman 6. Ordusu ve 4. Panzer Ordusu'nu kuşatma hazırlıkları esas olarak Ekim ve Kasım ayları içinde sürdürülmüştü. Ancak bölgeye kuvvet yığılmasına Ağustos ayı içinde başlanmıştı. Kısa süre sonra Stavka bölgede yırtıcı ama kısa süreli yoklama taarruzları geliştirmiştir. Bu taarruzlarda kanatlardaki savunmanın durumu ve kuvvetler hakkında bilgi edinildi.

Taarruz hazırlıkları sırasında cephede incelemeler yapan General Jukov, hazırlıkları yeterli bulmayarak taarruz tarihinin bir hafta ertelenmesini dayatmıştır Harekâta "Uranüs" kapalı adı verildi ve Alman Merkez Ordular Grubu cephesindeki Mars Harekâtı ile aynı sıralarda başlatıldı. Harekât planı esasen General Jukov'un üç yıl önce Halkin Gol Muharebesi'nde uyguladığı kanatlardan kuşatma taktiğine dayanmaktadır. Bu muharebede Japon 23. Tümeni'ni imha etmişti.

Daha çok bilgi için: Uranüs Harekâtı

Savunmanın durumu

Stalingrad ve Kafkasya yönünde gelişen Mihver taarruzu cephe hattını bu iki kesimde fazlasıyla ileri çıkarmıştı. Özellikle Stalingrad yöneliminde ve özellikle de sağ (kuzey) kanat tehlikeli biçimde uzamıştır. Bu kesimde cephe hattı Voronej'den Kletskaya'ya kadar 400 km.lik bir hattır.Bu kanat ağırlıklı olarak Almanya'nın müttefiklerinin ordularınca tutulmakataydı. Voronej'den Stalingrad'a kadar Don kıyıları boyunca Macar 2. Ordusu, İtalyan 8. Ordusu ve Romen 3. Ordusu mevzi almıştır. Bu üç orduya bağlı tümenlerin savunmakla görevli oldukları cephe hattı 60 kilometreye kadar uzamaktadır. Savunma, uygun şekilte tahkim dahi edilmemişti, her şeyden önce bu iş için gereken kereste bölgede bulunmamaktaydı. Savunmanın bir diğer zaafı ikmalin yapılabileceği demiryolu istasyonlarının 150 - 200 km. geride olmasıdırBu kanattaki savunmanın zayıflığı Stalingrad Harekâtı'nın en ölümcül açığıydı. Hitler, birçok kez özellikle General Halder tarafından uyarıldı. Ancak Don hattının savunmasına yönelik her türlü yaklaşım "Stalingrad'ın ele geçirilmesi uğruna ikinci plana itildi."

Kuşatma boyunca Alman B Ordular Grubu'nun kanatlarını koruyan Almanya'nın müttefiki İtalyan, Macar ve Romen orduları kendi karargahlarına baskı yapmaktaydılar.[69] Örneğin Macar 2. Ordusu esasen diğer müttefik orduları gibi, teçhizat yönünden zayıf durumda olması bir yana, Rus kışına göre donatılmamışdı. Dahası, savunmakla görevlendirildikleri cephe, Mihver kuvvetlerin kuzey kanadıydı ve Voronej'le İtalyan Ordusu arasındaki 200 km.lik bir cephe hattıydı. Sonuç olarak bu cephe hattına çok zayıf bir kuvvet olacak biçimde yayılmak zorunda kalınmıştı, 1-2 kilometreye kabaca bir takım erat düşmekteydi. Öte yandan Sovyet savunması nehrin batı kıyılarında, biri Stalingrad'ın 150 km. kuzeyindeki Serafimoviç'te olmak üzere[68] birkaç köprübaşı tutmayı başarmıştı ve B Ordular Grubu açısından ciddi bir tehdit oluşturdu.Benzer şekilde Stalingrad'ın güney kesiminde, Kotelnikovo'nun güneybatı cephesi, sadece Romen 7. Kolordu ve onun gerisindeki Alman 16. Motorize Piyade Tümeni tarafından tutulmaktadır.

Ancak Hitler kentin kendisine öylesine dikkat kesilmiştir ki, kanatların güçlendirilmesiyle ilgili tüm talepleri ve uyarıları göz ardı etmiştir. Cephede ise 6. Ordu karargahına ard arda gelen keşif raporları, Alman komutanlara, Stalingrad’ın güneyinde 13 Sovyet ordusunun ve binlerce tankın harekât halinde olduğunu göstermektedir. Ordu Genel Kurmay Başkanı General Franz Halder, Hitler'e kente kuvvet yığarken kanatların halen zayıf durumda bulunduğuna dikkat çekerek durumdan duyduğu endişeyi ifade etmiş, "bir felakete uğranılacak" uyarısında bulunmuştur. Hitler ise Stalingrad'ın alınacağını, zayıf kanatların da "Nasyonal Sosyalist inanç"la tutulacağını, Halder'den de bunu beklemediğin söylemiştir. Çok geçmeden, Ekim ayı ortalarında Halder'i görevden alarak yerine General Kurt Zeitzler'i atamıştır.
Taarruz
Kızıl Ordu 19 Kasım 1942 tarihinde Uranüs Harekâtı'nı, Stalingrad kuzeyinde, kuşatmanın kuzey kıskacının Serafimoviç ve Kremenskkaya üzerinden taarruza geçmesiyle başlattıTaarruz eden Sovyet kuvvetleri General Nikolay Vatutin komutasındaki üç ordudan oluşmaktadır. Bu ordular 1. Muhafız Ordusu, 5. Tank Ordusu ve 21. Ordu'dur.[9] Bu kuvvetler 18 piyade tümeni, sekiz tank tugayı, iki motorize tugay, altı süvari tümeni ve bir tanksavar tugayıdır. Cephesine ince bir hat olarak yayılmış bulunan ve zayıf donanımlı Romen 3. Ordusu, sayıca üstün Sovyet kuvvetleri karşısında kısa sürede dağıldı. B Ordular Grubu Karargahı, eksik kadrolu (iki tümenli) 48. Panzer Kolordusu'na gediği kapatmak için emir vermiştir. Kolordu, yine eksik kadrolu bir Romen zırhlı tümeninden ve 22. Panzer Tümeni'nden oluşmaktadır. Ancak kamuflaj altında bir süredir hareketsiz bekleyen bazı panzerler, elektrik donanımlarına farelerin zarar vermesi nedeniyle hareket edemedi. Bu zırhlı birlikler de Kızıl Ordu ilerlemesini durduramadı. İki günlük çatışmalarda 3. Romen Ordusu'nun kayıpları 75 bindir.
Kalaç'a ilerleyen Sovyet tankları

Ertesi gün 20 Kasım'da ikinci bir Sovyet taarruzun Stalingrad'ın güneyinde Romen 4. Kolordusu cephesine yüklendi. Bu taarruz da kuşatmaının güney kıskacını oluşturacaktır. Esas olarak piyadeden oluşan Romen kuvvetleri neredeyse başlarda çöktü. Sovyet kuşatma kollarının ileri unsurları Kalaç yönünde hızla ilerledi. Kuzey taarruz kolundan 4. Tank Kolordusu, güney taarruz kolundan da 4. Mekanize Kolordu 22 Kasım 1942 günü temas kurmuştur.Böylece Stalingrad etrafında bir çember oluşturuldu. Yaklaşık 290 bin Alman, Romen ve Hırvat askeri kuşatıldı.Kuşatılan bölgede Mihver askerinin yanı sıra 10 bin kadar sivil ve savaş sırasında tutsak alınan birkaç bin Sovyet askeri de bulunmaktadır. Ancak 6. Ordu'dan 50 bin kadar asker kuşatma dışında kalmıştır. Paulus kuvvetlerinin kuşatma tamamlandığında sadece 6 günlük erzak stoğu bulunmaktadır. Kızıl Ordu birlikleri derhal, biri dışa dönük, diğeri ise içe dönük olarak iki cephe oluşturdu. Böylece biri içeriye, diğeri dışarıya dönük iki çember oluşturarak dışarıdan girişilecek bir yarma harekâtına karşı daha başlangıçta gereken önlem alındı. Dış çemberi oluşturan Sovyet birlikleri de dışarı doğru harekâta devam ederek dış çemberi genişlettiler bu birlikler hızla Don nehri ile onun bir kolu olan Chir nehri arasındaki araziye yayıldılar.

Güney kesimdeki taarruzun başladığı 20 Kasım 1942 tarihi, dar anlamda Stalingrad’da, geniş anlamda ise Doğu Cephesinde “son”un başlangıcıdır. Ancak, 20 Kasım 1942 günü, çoğu kez dikkatten kaçan bir başka yerde de sonun başlangıcı olarak algılanmaktadır: Kuzey Afrika. O gün Rommel’in birliklerine malzeme taşıyan elli Alman nakliye uçağından kırk beşi, müttefik avcı uçakları tarafından düşürülmüştü. O günün akşamı Rommel, emir subayına, “Her şey bitti... Takviye gelmeyecek... Biz savaşı kaybettik” diyecektir.
Hava Köprüsü

Hitler, 30 Eylül 1942 tarihinde yaptığı halka açık bir konuşmada Alman ordusunun Stalingrad'ı asla terk etmeyeceğini ilan etmiştir. Sovyet kuşatmasından kısa bir süre sonra yapılan toplantıda Alman ordu komutanları acil bir yarma harekâtıyla Don Nehri batısındaki bir hatta çekilinmesi konusunda baskı yaptılar. Hitler'in sorusu üzerine, Luftwaffe Kurmay Başkanı General Hans Jeschonnek tarafından ikna edilen Hermann Goering, 6. Ordu'nun hava yoluyla ikmal edilebileceğini bildirmişti Bu sayede kurtarma kuvvetleri toplanana kadar kentteki Mihver kuvvetlerin direnebilmesi sağlanacaktı.

Benzer bir plan çok daha küçük ölçekte de olsa (kolordu) bir önceki sene Demyansk Cebi'nde başarıyla uygulanmıştı. Ne var ki Sovyet avcı filoları, hem sayıca hem de nitelik olarak geçen zaman içinde önemli gelişme göstermiştir. Yine de Demyansk deneyimi Hitler'i etkiledi ve Goering'in planını destekledi. Kuşatma altındaki Mihver kuvvetlerin günlük asgari ikmal malzemesi gereksinimi 800 ton iken, hava köprüsüyle yapılabilecek ikmal, günlük en fazla 117,5 tondur.Sayıca yetersiz Ju 52 nakliye uçaklarına destek olarak bu iş için tümüyle elverişsiz uçaklar olan Heinkel He 177 bombardıman uçakları dahi kullanılmıştır. Yine bir bombardıman uçağı olan Heinkel He 111'lerin bu işler için oldukça elverişli olduğu görülmüştü, üstelik Ju 52'lerden daha hızlıydı. Hava yoluyla ikmalin çok yetersiz kalacağının anlaşılmasına karşın Hitler Goering'in planını destekledi ve kuşatma altındaki birliklere "teslim olmama" emrini yeniledi.

Kızıl Ordunun çeneleri üzerine kapandığında 6. Ordu, 40 x 60 km.lik bir alana sıkışmış bulunmaktadır. Tüm ikmal ve takviye, yaralıların nakli, hava yoluyla yapılmak zorundadır artık. Ne var ki, kuşatma operasyonunu planladıkları sırada Sovyetler, bu durumu da analizlerine katmışlardır. Kuşatma tamamlanır tamamlanmaz, binden fazla uçaksavar topu, hızla sevk edilerek mevzi tuttular.

Hava yoluyla ikmal başarısız oldu. Son derece olumsuz hava koşulları, teknik sorunlar, yoğun Sovyet uçaksavar savunması ve avcı uçaklarının karşılaması sonucu 488 Alman uçağı kaybedilmiştir. Bu kayıplara kaşın günlük 117.5 tonluk ikmal malzemesi dahi taşınamadı. Ortalama olarak günde 94 ton malzeme hava yoluyla Stalingrad'a indirilebilmiştir. En başarılı gün 19 Aralık olup 289 ton malzeme, 154 uçuşla indirildi. Bu arada uçakların yüklemesinde de traji komik karşılanabilecek hatalar yapılmıştır. Bir uçağın yükü yazlık giysiydi, bir başkası karabiber ve mercanköşk taşıdı.[80] Hitler'in kararsızlığı nedeniyle, yiyecek ve mühimmat daha yararlı olacakken bir yarma hareketinde kullanılmak üzere çok miktarda akaryakıt yüklendi. Ancak Hitler dışardan bir yarma hareketi olarak düşünülen Kış Fırtınası Harekâtı ile içerden bir huruç harekâtı arasında henüz kesin karar vermemişti.Stalingrad'dan hava yoluyla toplam 42 bin kişi tahliye edildi. Bunlar teknik personel, hastalar ve yaralılardır.

Başlangıçta yüklemeler, Alman pilotların "Tazi" adını verdiği Tatsinskaya havaalanından yapılmıştır. Ancak General Vasili Badanov'un 24. Tank Kolordusu, 23 Aralık günü erken saatlerde hücum ederek (Tatsinskaya Baskını) Tatsinskaya havaalanını kontrol altına aldı.Havaalanı, ağır ateş altında boşaltıldı. Bir saatten biraz daha kısa bir süre içinde 108 Ju 52 ve 16 Ju 86 Novoçerkassk havaalanına kalkış yaparken 72 Ju 52 ve diğer uçaklar yerde alev almıştır. Stalingrad'a yaklaşık 320 km. mesafede, Salsk'ta yeni bir havaalanı kuruldu.[9] Hava ikmal hattının mesafesinin uzamasıyla yeni güçlükler ortaya çıktı. Ocak ayı ortalarından sonra Salsk, işleri kolaylaştırmak için terk edilerek Şakti yakınların, Zverero'ya taşındı. Zverevo havaalanı da 18 Ocak'ta yinelenen saldırılara hedef oldu ve 50 Ju 52 imha edildi.

Nakliye uçaklarında kayıplar yüksekti. Nakliye uçuşları sırasında 266 Ju 52, 42 Ju 86, 9 Fw 200, 5 He 177, bir Ju 290 ve 165 He 111 kaybedildi. Bu kayıplarla Doğu Cephesi filolarının gücü yaklaşık üçte bir azaldı. Luftwaffe'nin personel kayıpları ise bine yakındır. Bunlar, oldukça deneyimli uçuş personeliydi.[82] Luftflotte 4'in dört nakliye grubunun kayıpları öylesine ağırdır ki sonuç olarak "resmen çözülmüş"lerdir.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet Mobil Chat
Cevapla

Etiketler
muharebesi, stalingrad


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Stalingrad çatışması 69 yıl sonra canlandırıldı Sevda Sinema Dünyası 0 22 Kasım 2011 19:12