05 Haziran 2011, 19:44 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi Misak-ı Millî’de, Boğazlar konusu “…İstanbul kenti ve Marmara denizinin güvenliği her türlü tehlikeden uzak kalmak şartıyla, Akdeniz ve Karadeniz boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte, öteki tüm devletlerin oy birliği ile verecekleri karar geçerlidir” şeklindeki ifadeyle esasa bağlanmıştı. Lozan görüşmelerinde, Boğazların durumu ile ilgili olarak İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya, Sovyetler Birliği ve Türkiye’nin imzaladığı bir Boğazlar Sözleşmesi hazırlanmıştı. Bu sözleşmede geçişlerle ilgili esaslar genel olarak Misâk-ı Millî esasına uygun olmakla birlikte sözleşmeye ısrarla Boğazların silâhtan arındırılmasıyla ilgili hükümlerin konması, Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye düşüren bir durum meydana getirmiştir. Lozan’da Boğazlar Sözleşmesi üç esası ortaya çıkarmıştır: 1-Boğazlar asker ve silâhtan arındırılmıştır. 2- Boğazlardan geçişi kontrol etmek ve Milletler Cemiyeti’ne geçişle ilgili bilgiler vermekle yetkili bir Boğazlar Komisyonu kurulmuştur. 3-Boğazların asker ve silâhtan arındırılmasıyla, ileride Türkiye için herhangi bir tehlike teşkil edecek duruma karşı Milletler Cemiyeti’nin özellikle de İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın garantisi sağlanmıştır. Ancak, Milletler Cemiyeti güvenlik sistemi başarı ile uygulanamamıştır. Revizyonist devletlerden İtalya, Cemiyetin bir üyesi olan Etopya’yı işgal etmiş, Almanya, Versailles Antlaşması’na uymayarak Ren bölgesini silâhlandırmış, Japonya ise Milletler Cemiyeti’nden ayrılmıştır. Milletler arası münasebetlerin bozulmasına yol açan bu gelişmeler, silâhtan arındırılmış Boğazlar konusunda Türkiye’yi endişeye sevk etmiştir. Türkiye, Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesini ilk olarak 23 Mayıs 1923′te talep etmişti, ancak Sovyetler Birliği’nin dışında diğer batılı devletler tarafından olumlu karşılanmamıştı. 1934′te Balkan Antantı’nın kurulmasıyla, Boğazlar konusundaki Türk talebi Antant üyeleri tarafından uygun görülmüştür. Almanya’nın 1936′da Ren bölgesini silâhlandırması üzerine,İngiltere de Türk hükûmetinin isteğine olumlu cevap verecektir. Türk hükûmeti 11 Nisan 1936′da Lausanne (Lozan) Boğazlar Sözleşmesi’ne taraf olan devletlere birer nota göndererek sözleşmenin değiştirilmesi teklifini tekrarlamış, bunun üzerine 22 Haziran 1936′da İsviçre’nin Montreux kentine bir konferans düzenlenmiştir. Montreux Boğazlar Sözleşmesi (175) , 20 Temmuz 1936′da Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya arasında imzalanmıştır. İtalya,sözleşmeyi daha sonra 2 Mayıs 1938′de imzalamıştır. Montreux Sözleţmesi ile;Boğazlar Komisyonu kaldırılmıştır. Askerden arındırılması ile ilgili tedbirler de kaldırılarak, askerî hâle gelebileceği hükme bağlanmıştır. Böylece, boğazların emniyeti Türkiye’ye bırakılarak, bölge üzerinde hâkimiyetini koruması sağlanmıştır. Ayrıca Boğazlardan geçiş ve seyrü sefer, Türkiye’nin ve Karadeniz’e sahili olan devletlerin güvenliği sağlanacak şekilde düzenlenmiştir. Ticaret gemileri için tam geçiş serbestliği tanınmıştır. Savaş gemileri için ise; herhangi bir savaş hâlinde Türkiye savaş içerisinde değilse, savaşan devletlerin savaş gemileri Boğazlardan geçemeyecekti. Türkiye savaşın içinde ise veya kendisini savaş tehlikesi karşısında görürse, geçiş kararı kendisine bırakılıyordu. Karadeniz’e sahili olmayan devletlerin, Karadeniz’e geçebilecek savaş gemileri cinsi, büyüklüğü ve tonajı sınırlandırılmıştır. Karadeniz devletlerinin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişi için de oldukça geniş serbestlik tanınmıştır. Sözleşmenin süresi 20 yılla sınırlandırılmakla birlikte taraf devletlerden hiçbirisi süre sonunda sözleşmenin feshi yönünde bir talepte bulunmadıklarından, sözleşme hala yürürlüktedir. Türkiye’nin Montreux Sözleşmesi’yle, Boğazlar üzerinde hâkimiyetini tesis etmesi, milletlerarası münasebetlerde prestijini artırmıştır. Sözleşme, Türk-İngiliz ve Türk-Sovyet münasebetlerinde bir dönüm noktasıdır. Sözleşmeyle oluşan Türk-İngiliz yakınlaşması Sovyetleri rahatsız etmiş ve Türk-Sovyet münasebetlerinde soğukluk meydana gelmiştir. ---------- Türk-Fransız Münasebetleri ve Hatay Meselesi :Lozan’dan arta kalan Osmanlı Borçları Meselesi’nin 1933′te yapılan bir antlaşma ile halledilmesi, Türk-Fransız münasebetlerinin dostane bir mahiyet kazanmasına sebep olmuştu. 1932-1939 döneminde Türkiye ile Fransa arasında münasebetleri etkileyen olay, Hatay Meselesi (İskenderun Sancağı) olacaktır. İskenderun Sancak’ı, ekseriyetinin Türk olması nedeniyle Misak-ı Millî sınırları içinde idi. Ancak 1921 tarihli Ankara İtilâfnamesi Sancak’ın Türk sınırları dışında bırakılmasını öngörmüştü. İtilafname, sancağa özel bir statü vermekle birlikte, bölgedeki Türk unsurunun çıkarlarını da gözetmekte idi. Lozan da sancak’ın bu yapısı aynı şekilde teyit edilmiştir. Dolayısıyla Sancak, Suriye gibi Fransız mandası altına girmiş oluyordu. Fransa’nın, 9 Eylül 1936′da Suriye’ye bağımsızlığının verilmesi yönünde bir antlaşma yapması, Suriye sınırları içinde yer alan sancak meselesinin tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır. Çünkü Sancak da Suriye’nin yönetimine girecekti. Bu mesele 1936′dan 1939′a kadar Türk-Fransız münasebetlerinde gerginlik yaratacaktır. Türkiye, 9 Ekim 1936′da Fransa’ya verdiği bir notada Suriye’ye yapıldığı gibi İskenderun Sancağına da bağımsızlık verilmesini talep etti. Fransa verdiği cevabî notada konuyu Milletler Cemiyetine havale etmeyi teklif etti. Türkiye bu teklifi kabul etti. Türkiye, Sancak Meselesi’ne büyük önem vermiştir. Atatürk bu önemi şöyle ifade etmektedir;”…Milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca mesele, hakiki sahibi öz Türk olan “İskenderun-Antakya” ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde,ciddiyet ve kat’iyetle durmaya mecburuz”. 14-16 Aralık 1936′da toplanan Milletler Cemiyeti, Sancak Meselesi için üç kişilik gözlemci heyeti tayin etti.20 Ocak 1937′de tekrar toplanan konsey İngiltere’nin Türk tezini desteklemesi sonucunda Sancak’ta ayrı bir statünün oluşturulmasını kararlaştırdı. Bu yeni statüye göre;İskenderun ve Antakya iç işlerinde tam bağımsız, fakat dışişlerinde Suriye’ye bağlı kalacak, ayrı bir anayasası olacak, resmî dili ise Türkçe olacaktı. Daha sonraki görüşmelerde resmî dil Türkçe ve Arapça olarak kabul edilmiştir. Sancak’ın ülke bütünlüğü Türkiye ve Fransa tarafından teminat altına alınacaktı. Fransa ile 29 Mayıs 1937′de bu teminatı sağlayan ve Türkiye-Suriye sınırını tespit eden bir antlaşma yapılmıştır. 1937 yılında, yeni sistem Sancak Meselesi’ni tamamen halledememiş, birtakım sıkıntıların meydana gelmesine neden olmuştu. Suriye halkı Hatay’a bağımsızlık verilmesini protesto etti. Fransızlar ise Sancak’taki Arapları ve diğer azınlıkları kışkırtma yoluna gitti. Milletler Cemiyeti gözetiminde hazırlanan Sancak anayasasına göre, 1937′de seçimlerin yapılması gerekirken bölgedeki olumsuzluklar yüzünden seçimler ertelendi. Türkiye, Sancak’taki Fransız valisi ve memurların davranışlarının yarattığı gerginlik üzerine Hatay sınırına 30.000 kişilik bir kuvvet yığdı. Avrupa’nın içinde bulunduğu gerginliğin artması ve İkinci Dünya Savaşının eşiğine gelinmesi, Fransa’yı Hatay Meselesi’nde Türkiye’ye karşı daha yumuşak bir politika takip etmesine sebep olmuştur. 3 Haziran 1938′de Türkiye ve Fransa arasında yapılan askerî antlaşma ile Sancak statüsünün korunması öngörülmüştür. Bu antlaşma gereğince Türkiye ve Fransa Sancak’a 2500′er kişilik bir kuvvet göndermiştir. Askerî antlaşmanın imzalanmasından sonra iki ülke arasında 4 Temmuz 1938′de bir dostluk antlaşması daha imzalanarak Sancak Meselesi’nin hallinde önemli bir adım daha atılacaktır. Sancak’ta Ağustos 1938′de yapılan seçimlerde,Türk topluluğu 40 milletvekilliğinden 22′sini kazanmıştır. 2 Eylül 1938′de toplanan Sancak Meclisi, İskenderun Sancak’ına Türkçe adıyla “Hatay Devleti” ismini vermiştir. Hatay Meselesi’nin halledilmesinden sonra Türk-Fransız münasebetleri hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir.23 Haziran 1939′da Ankara’da iki ülke arasında imzalanan antlaşma, karşılıklı yardımı öngördüğü gibi, Hatay’ın Türkiye’ye katılma talebinin Fransızlar tarafından kabul edilmesine sebep olacaktır. Nihayet, 29 Haziran 1939′da son toplantısını yapan Hatay Meclisi oy birliği ile ana vatana katılmaya karar vermiştir. Hatay’ın kazanılmasında, Avrupa’nın içinde bulunduğu buhranlı dönemin etkisi, İngiltere’nin Türkiye’yi destekler mahiyette tavır alması önemli faktörler olarak gösterilebilir. Ancak en önemli faktör, 1936′dan sonra daha güçlü bir Türkiye’nin varolması | |
|
Etiketler |
boğazlar, montreux, montrö, sözleşmesi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin sonuçları ve önemi | Zen | Tarih | 0 | 18 Mayıs 2014 12:19 |
Montrö Boğazlar Sözleşmesi Maddeleri | Zen | Tarih | 0 | 18 Mayıs 2014 12:19 |
Montrö Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936) | Zen | Tarih | 0 | 18 Mayıs 2014 12:18 |
Montreux Boğazlar Sözleşmesi | YapraK | Tarih | 0 | 04 Ocak 2010 19:00 |
Montrö Boğazlar Sözleşmesi | Spammer | Tarih | 0 | 10 Temmuz 2009 01:38 |