07 Mart 2010, 17:17 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Abdülhamid Bir Fikirdir Abdülhamid Bir Fikirdir Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Sezai Karakoç, Mehmed Âkif kitabında, Sultan Abdülhamit’in başa geldiği yıllardaki siyasetinde, yaşlı kadroyla devleti yönetirken, genç kadroyu da oyalayarak vakit kazanıp asıl kurtarıcı kadrosunu yetiştirmeye çalıştığı dönemin meyvesi olarak Mehmed Âkif’i gösterir. Sultan Abdulhamid’in Karakoç’un tabiriyle yekpâre aydınlar zümresi yetiştirmesi için yaptığı çalışmalar, açtığı mektepler, mülkiyeyi sağlam zemine oturtma çabaları, devletin bu süreçte ayakta kalabilmesi ve ilerisi için de toparlanabilmesi adına önemli bir adımdı. Zira gittikçe kuvvetlenen ve yaralarını saran bir devletin sonunun yaklaştığı düşünen dış güçler, bir olup hasta ama yaralarını sarmaya başlayan devletin üzerine yüklenecekler, yaralarını sarmasına izin vermeden topraklarını kendi aralarında paylaşacaklardı. Mustafa Armağan‘ın, Timaş yayınlarından yayımlanan son kitabı Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı 2, Sezai Karakoç’un Mehmed Âkif kitabındaki yukarıda bahsetmiş olduğumuz bölümüyle başlıyor. Mustafa Armağan’ın daha önce yayınlanan Abdülhamit’in Kurtlarla Dansı kitabının devamı niteliğini taşıyan kitap, “Abdülhamit kimdir?” sorusunun cevabının iyi ya da kötü bir şekilde verildiğini ama “Abdülhamit nedir?” sorusunun hâlâ muallâkta olduğunu altını çizerek başlıyor. Sultan Abdülhamit’in 33 yıllık hizmet zarfında, kimler için karanlık dönem olduğunu araştıran yazar, Abdülhamit’in bir “fikir” olduğunu, O’nun kendisini bu milletin -ırk anlamında değil- yaşama azmine, mücadele niyetine ve var olma iradesine adayarak, hani çalışmaların temelini oluşturduğuna dair özgün belgelerle yaşanan oyunları tarih ile bir köprü kurarak anlatıyor. Millet olarak şu anki ufkumuzun yüksek olmasında var olagelen sonuçların, başarıların zeminini hazırlayan Sultan Abdülhamit’in, tarih aynasında ufkunun ne kadar geniş olduğu, sis tabakasından arınarak özgün belgelerle ortaya konuluyor kitapta. Abdülhamit’in oynanan oyunları ve tuzakları bozmaya dayalı geliştirdiği, karşı oyunlar oynayan küresel aktör kimliği üzerine örnekler sunan yazar, Abdulhamid Han’ın Aşiret Mektebi’nin kuruluş amacında bile Osmanlı’nın geleceğine yatırımlar yapma arzusu ve iştiyakının olduğunu belirtiyor (s. 21). Cape Town’da açtırdığı okuldan, Arapça okuma imkânı bulamayan Malaylar için hazırlattırdığı Kuran’a, Singapur’daki Abdülhamit müzesinden, Filipinlerin Mindanao adasında bulunan Zamboanga’ya kadar dünyanın dört bir tarafıyla temas kuran Abdülhamit’in “baş aktör” kimliği hakkında, henüz yeteri kadar çalışma yapılmadığını kaydeden Mustafa Armağan, Abdülhamit’in ilkelerini şu başlıklar altında özetliyor: a) Otokrasiye (tek adam yönetimine) bağlılık, b) Muhafazakârlığa inanç, c) Merkeziyetçilikte ısrar, d) Sosyal, askeri ve ekonomik reformlar, e) Sıkı maliye politikası, f) İslam’a bir din ve bir sosyal ve siyasi ideoloji olarak özel önem verilmesi, g) Her alanda aşırı ihtiyatlı ve tedbirli olmak. (s. 33) Rönesans araştırmacılarından Julian Raby’nin “Paradoksların Sultanı” tabirini her ne kadar Fatih Sultan Mehmed için kullanmışsa da, Mustafa Armağan, bu tabirin Sultan Abdülhamit Han için de fazlasıyla geçerli olduğu görüşündedir. 1976-1909 tarihleri arası sis perdesini aralamak için Abdülhamit’i birkaç yönden inceleyen yazar, kitabı beş bölümden oluşturmuş: Abdülhamit’in Dünyası, Osmanlı’yı Ayağa Kaldırmak, Sınırların Ötesinde, Bir Darbenin Anatomisi, Soruların Ağında Abdülhamit. Başlıklardan anlaşılacağı üzere, Abdülhamit’in özel hayatından dış ülkelerle olan ilişkilerine, karalama kampanyalarından açıklanmayan yönlerine, yurdu demir ağlarla örme isteğindeki amacından hasta devleti ayağa kaldırma yöntemlerine, icraatlarına, entelektüel yönüne tahlillerde bulunarak, bir dizi okumalardan oluşuyor kitap. 1948′de David Ben Gurion’un İsrail Devleti’nin kurulduğunu açıklarken arkasında Abdülhamit’ten toprak koparmak için yıllarca ter döken ama başarılı olamayan Theodor Herzl’in fotoğrafını asmasını sorgulayan Armağan, Abdülhamit’in siyonizmle olan dansına da değinmiş. Avrupa’da zulüm görmekte olan Yahudi halkı için Filistin’den toprak parçası amacıyla sık sık Yıldız Sarayı’na gelen T. Herzl ile birlikte yaşanan oyunları, yararlandığı kaynakları da belirterek konuyu net bir şekilde özetlemiş. Hazır lafı gelmişken, kitapta yer yer bölüm sonlarında bulunan “Meraklısı için notlar” kısımları da, konuyu araştıracak, o konu hakkında okuma yapmak isteyecek okurlar için önemli. Örneğin “Abdülhamit’in siyonizmle dansı” bölümünün sonunda Theodor Herzl’in beş cilt tutan ve aslı Almanca olan günlüklerinden, günlüklerinin içeriğinden ve kitabın önceki çevirilerinden bahseden Armağan, Theodor Herzl ile Abdülhamit arasında oynanan diplomatik satranca da değiniyor. Kitapta bulunan okuma parçaları da kitabı zengin kılmış. Hemen hemen her bölümün sonunda gün yüzüne çıkmamış belgeleri derleyip toparlayarak bölüm sonlarına eklemiş yazar. Yalnız burada bir hususu belirtelim, Theodor Herzl-Sultan Abdülhamit bölümünde okuma parçasında Abdülhamit Han’ın T. Herzl’e yazdığı cevabı İngilizce olarak, çevirmeden alıntılamış Armağan. Çevirip alıntılasaydı İngilizce bilmeyen okurlar için de daha iyi olacağı kanaatindeyim. İkinci bir husus da, Armağan’ın 1893 yılında düzenlenen Chicago Dünya Fuarı’ında İslamiyeti temsil eden isminin başına “Muhammed” ekleyen Alexander Russell Webb’den bahsederken “İslamiyet’in Amerika’daki misyoneri” şeklinde söz etmesi şık bir ifade olmamış. (s. 196) Armağan, Mehmet Doğan’ın Büyük Türkçe Sözlüğü’nde de geçtiği üzere misyoner kelimesini ikinci anlamı olan “kendini bir fikrin yayılmasına adamış kimse” olarak kullansa da, kelimenin ilk anlamı “Hıristiyanlığı yaymayı vazife edinmiş kimse”dir. Kendi medeniyetimize ait kavramları kullanmamızın, özellikle yazı konusunda dikkat etmemizin gerekliliği,Osman Toprak‘ın Dil ve İmkân kitabını hatırlattı. Özetle, dilin kültürden beslendiği için aynı zamanda bir kültürü de ifade ettiğini, dolayıyla da kendi medeniyetindeki kavramları öğrenmeden yabancı dillerle karşı karşıya getirilen insanın dil ile birlikte o dilin kültürünü de öğreneceğini söylemiştik. İnsanın kendi dilinin kavramlarına, yitik değerlerine, düşünsel yapıtlarına, edebiyatına, folkloruna, içinde yaşadığı topluma yabancılaşma ‘dil’den başlayacağından, bir medeniyet dil ile inşa olur, diline yabancılaşarak da çöker. Müslüman, hayatının her anında “tebliğ” vazifesinin bilincinde olacağından, İslamiyet’te Hıristiyanlıktaki gibi bir “misyoner” algısının/kavramının olmadığını, bu şekilde kullanmanın dilimize yakışık kalmadığını da söyleyelim. Armağan, kitabın sonlarını Abdülhamit’in içki içmemesi, Abdülhamit’in Said Nursi ile karşılaşıp karşılaşmadığı, sansür meselesi gibi merak edilen sorulara ayırmış. Kitapta bahsetmediğim Abdülhamit’in Mustafa Kemal’i gençken hapse attırması, yurdu demir ağlarla örerek ulaşımın temellerini atması gibi ilginç orijinal bölümler de var. Abdülhamit ile yaptığı okumalarında yakın tarihe el atan yazarın, Abdülhamit’in Kurtlarla Dansı serisini devam ettirmesini bekliyoruz. Magazin tarihçiliğinden uzak, belgeli okumalarını edebi bir dille süslemesi, Mustafa Armağan’ın kitaplarını akıcı kılıyor. Yunus Emre Tozal [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kaynak ; [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] | |
|
08 Mart 2010, 13:03 | #2 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Abdülhamid Bir Fikirdir Dün bir kitap gözüme ilişti Karpostallar ile Meşrutiyet dönemi anlatılıyor.Bir profesörün çalışmasıydı adını unuttum kitabın ama göz atarken Abdülhamid ile ilgili bir yazıya gözüm ilişti.Özellikle askeri alandaki izlediği siyasi politika şaşırttı beni.Abdülhamid'in sırf düşmanlara karşı güçlü gözükmek için askeri malzeme aldığı özellikle gemi alıp bunları tersanelerde çürümeye terk ettiği ve asıl savaşlarda lazım olacak olan yerlerini söktürtüp tersanelere bıraktığı yazıyordu.Yani sadece görüntüden ibaret bir ordu portresi çizdiğini yazıyordu.Ayrıca askerlerin eğitilmesi esnasında onlara talim atışı eğitimi verdirtmediği çünkü Allah muhafaza padişahların suikasta kurban gidebileceği ihtimalini düşünmüş.İlginç geldi valla arttık ne kadar doğrudur ama biraz tarih bilgilerimi kurcalayınca son dönem Osmanlı Devleti'nin askeri alanda yaptığı çalışmalar daha doğrusu yenilik çalışmaları yenilik gibi gözüküp aslında sadece görünürden ibaret olduuğunu biliyorum.Tam öyle olmasada. |
|
13 Haziran 2010, 01:02 | #3 | ||||
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Abdülhamid Bir Fikirdir
Profesör demek bunları yazan Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Acıkcası şaşırdım. Sanırım biliyordur 33 sene Osmanlı Toprak kaybetmemiştir. Abdulhamit Döneminde 93 Harbi olmuştur. Ancak Abdulhamit ozamanlar Toy bir padişahtı yani 1. yılıydı ve bu olaya mudehale edememiştir. Etmeyi cok istemiş ama edememiştir. Neyse lafı dolaştırmadan. Ülkesinin En cok toprak keybettigi dönemde hiç bir askerine zeval verdirtmeden 33 Yıl 1metrekare dahi toprak kaybettirmeyen zeki bir insan bu tarz bi hamle yapmış olabilirmi ? Ben olayın her tarafından baktım olamaz bence. | ||||
|
13 Haziran 2010, 03:17 | #4 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Abdülhamid Bir Fikirdir Pentagram; Bence sen Üstad Necip Fazıl'ın "Ulu Hakan Abdülhamdin Han" kitabını ve Mustafa Armağan hocamızın "Abdülhamid'in kurtlarla dansı" 1 ve 2 adlı kitaplarını okumalısın. |
|
13 Haziran 2010, 09:24 | #5 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Abdülhamid Bir Fikirdir Tarih bilgilerim sizinkiler kadar iyi olmayabilir tabikide Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Ben sadece gözüme ilişen bir kitaptan alıntı yaptım; elbette doğruluğu yanlışlığı tartışılır. Bende o profesör gibi düşünüyorum demedim zaten. |
|
13 Haziran 2010, 15:06 | #6 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Abdülhamid Bir Fikirdir Meyve veren bütün ağaçlarımız taşlanmıştır bugüne kadar arkadaşlar. Abdülhamid gibi bir devlet adam kolay kolay bulunmaz ki benzerine az rastlanan bir liderdir. Tek kaybı kötü bir zamanda devletin başında olmasıdır. Dünyada ilk Kuran-i Kerim seri üretimine geçen padişahtır. Dünyanın dört bir yanında daha önce hiçbir padişahın yapmadığı kadar eser yaptı. Osmanlının gelmiş geçmiş en büyük ilim patlaması onun döneminde yaşandı. Şimdi ise şu yazacağımı hiçbir kaynakta bulamayacağınız bir bilgi paylaşmak istiyorum. Kendisinin müthiş bir istihbarat servisi vardı. Bu bilinen kısmı. Yani Yıldız İstihbarat Teşkilatı. Bugün MİT'in bile yapamadığını o zamanlarda başarmıştı ve dünyanın dört bir yanından istihbarat topluyordu. Yani bugünün CIA'sı gibi dört bir yana dağılım göstermişti. Çorum, Amasya, Tokat, Ankara gibi öz Türklerin olduğu şehirlerden kimsesiz, işsiz ve hamalları İstanbul'a getirtip eğitime tabi tutmuştur. Özel askeri birliğiyle beraber 30.000 civarında silahlı kuvvet nüfusu yapıp Dolmabahçe Sarayı'ndan taşınmış ve Yıldız Sarayı'na geçmiştir. Çünkü Dolmabahçe'de dış kuvvetlerden gelen birçok devlet adamı bulunuyordu ve Abdülhamid onların olmadığı bir yerde çalışma yapmak istiyordu. Bilgi sızmasına önlem almak istiyordu. Taşınma kararına itiraz eden dış güçlerin ülkemizdeki temsilcilerine "Ben buradayken siz rahat olamıyorsunuz. Ben oraya gideyim de siz burada rahat rahat çalışın" gibi benzeri bir açıklama getirmiştir. Yıldız Sarayı'nın yaklaşık 10 kilometre civarına kendi askerlerini yerleştirip mıntıkaya kendisinin bilgisi haricinde tek bir kişinin bile sokulmaması emrini verdirmiştir. Bu başlangıçla beraber Yıldız Sarayı'ndan neden çıkmıyor diyenlere nispeten öyle yoğun ve gizli çalışmalar yapmıştır ki bildiğim tek birşeyi anlatsam bile şans eseri forumda bir Rum kökenli biri varsa gerçekten zınavadan çıkabilir Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Her zaman söylüyorum. Türk milleti bu vatanı kurtardığı için başta kahraman askerimize ve sonra Atatürk'e dua etsin. Atatürk ise bu vatanı sağ salim devraldığı için Abdülhamid'e dua etsin. Şimdi kimse çıkıp demesin Vahdeddin'den devraldı diye. Ne demek istediğimi anlayan anlar Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. |
|
08 Aralık 2010, 23:58 | #7 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Abdülhamid Bir Fikirdir II. Abdülhamit dünya tarihine siyaset (politika) ilimini padişahlar bazında kazandıran ve milli istihbarat şebekesiyle hala dünyada rekor olan yaklaşık 700bin kişilik bir bilgi haberleşme ağı kuran PADİŞAH. Ustad Necip Fazıl ' ın "Abdulhamid'i anlamak herşeyi anlamaktır." Tarihteki kişilerin toplumlar ve dunya uzerinde bıraktıgı etki ve yaptırımlar konusunda iki önemli kriter vardır ki buda o kişilerin ne kadar büyük şahsiyetler olduğunun kanıtıdır. 1- Hakkında en çok kitap yazılan 2- Hakkında en çok münakaşa edilen (Hakkında söylenmiş sözlere) Osmanlı ve devamı olan Türkiye tarihinde bu kriterlere uyan 2 büyük şahsiyet vardır. 1- II. Abdülhamid Han Kaynak : [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] (Abdulhamit için) 2- Mustafa Kemal Atatürk Diğer bir bakış açısı ile Osmanlı tarihinde en iyi gelişimi göstermiş ve en kudretli padişahları kitaplarımız yazarken özellikle toprak alm genişleme politikasıan göre bir analiz yapagelmişlerdir.(Son zamanlarda çıkanlar hariç) Halbuki padişahların kudretleri ileri görüşlülüğüne ve durum şartlardan en iyi şekilde öncelikle islam sonra peygamberin ümmeti adına yapılan icraatlaridir. Genellikle Yavuz Sultan Selim, II. Mehmet(Fatih Sultan Mehmet) ve II. Abdulhamid Han nın kıyaslanmasını görürüz. Bu kıyaslamalar olduğu gibi, şahsi fikrim olarak söylüyorum, yersiz ve ölçülemezdir. Abdulhamid Han gibi bir şahsın üzerine sayfalarca yazmak isterdim fakat bildiklerimin özetinin özeti olur. Şuan bu konuda fanatik/uç noktalarda bir tarih yazarı olan : Kadir Mısıroğlu nun kitabını okuyorum. Yazar kitap için, bu kitabı özetin özeti kabul ediyorum diyor. Kitap 730+ sayfa bir kitap. Fakat oldukça iyi kaynakları var ve kaynakların Osmanlıca olması güvenirliği açısından çok daha iyi. Bu konu güncel kalmalı, dünyaya gelmiş geçmiş en önemli siyasi liderdir. Sadece yaptıgı icraatlar konusunda(Topluma yönelik alt yapı, eğitim vs) 300 sayfayı aşkın bir kitap okumuştum. Aklımda kalan bazı önemli kazanımlarını söyleyeyim. Dunyaca bitmesi hayal gorulen ve osmanlı+türkiye tarihi için avrupalıca gulunulen bir proje olan Hicaz Demiryolu Projesi. 16 yıl gibi kısa bir surede bitirilmiş ve hala hazırda duran ve kullanılan bu demiryolunun ilk duragı olan Haydarpaşa garıdır. Osmanlı hatta cumhurıyet rejımınıde icine alırsak basbakanlar dahil devlet adamları dahil egitime en cok yatırımı yapan şah-ı zaataneleridir. Hali vakti egitim konusundaki yatırımları bir rekordur tarihimiz açısından. Devam edeceğim .. ---------- Bir ekleme daha yapayım. Alim Said Nursi bile gencliğin verdiği cahillikle Abdulhamid Han nın uyguladıgı istibdad politikasından dolayı bir ayaklanmanın içerisinde bulunmuştur. Fakat, cumhuriyet rejiminin daha adımları atılırken olayın gerçek yüzünü gördüğünde, ilk yaptığı işlerden biri olarak; II. Abdulhamid Han nın ailesinden birisini bulup, hakkını helal etmesini istemiştir. Ben böyle bir hataya düştüm, onun adına en yakını sizsiniz ve öldü merhum helallik almaya gitmiştir. Konu Fonzerelli tarafından (08 Aralık 2010 Saat 23:41 ) değiştirilmiştir. |
|
Etiketler |
abdulhamid, abdülhamid, bir, fikirdir |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
II. Abdülhamid'in aşk hayatı | Hesna | Tarih | 0 | 16 Mart 2016 16:16 |
II. Abdülhamid Ve Hayme Ana | Liaaa | Tarih | 0 | 31 Mart 2012 14:04 |
Abdülhamid | Kalemzede | Atatürk Köşesi | 0 | 15 Eylül 2011 17:41 |
Ii. AbdÜlhamîd hÂn | Ecrin | Tarih | 0 | 30 Nisan 2011 14:26 |