IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  reklamver

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04 Ocak 2010, 18:20   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Enver Paşa Alman Hayranı'mıydı




1944 senesinde Naziler tarafından kurşuna dizilen , anti-siyonist Yahudi tarihçi Marc Bloch’ın , günümüz insanının tarih anlayışı üzerine söylenmiş , çok önemli bir sözü var. Bloch , özellikle bizler gibi bir türlü metodik tarih okuma alışkanlığı edinememiş toplumlarda , bireyin tarih karşısında , kendisini taraf tutan bir yargıç rolüne soktuğunu ifade ediyor. Bunun ne denli yerinde bir tespit olduğu su götürmez . Zira tarih , bu konuda yeterli donanıma sahip olmayan veyahut özgür düşünceden nasibini almamış kimselerce yorumlandığı zaman ortaya çıkan manzara , siyah beyaz bir film karesinden öteye gidememiştir. Bu nedenle , neredeyse herkesin uzman düzeyde tarihçi olduğunu iddia ettiği ancak, bunların büyük çoğunluğunun resmi tarih ideolojisinin sınırlarından öteye gidemediği ülkemizde tarih , bu ihtiras dolu sohbetlerin başlıca malzemesi olarak günden güne itibar kaybetmektedir.
Bizlerin, tarihimizdeki olaylara veyahut kişilere bakış açısı ya dostça ya düşmancadır. Sahip olduğumuz bu yüzeysel tarih okuma geleneği ile , tarihî kahramanları ya göklere çıkartır ya da yerin dibine sokarız. Hatalarını gördüğümüz bir kimseyi , o zamanın şartlarını doğru tahlil ederek , adamakıllı analiz etmek yerine, bir çırpıda idam sehpasına göndermeyi tercih ederiz. Zira , bu daha kolaydır çünkü böylesi tembel işidir ve bizim de zaten işkembe-i kübradan sallamaktan fazlasında gözümüz yoktur . Ancak ,böylesi bir anlayış, haliyle objektif olmaktan uzaktır ve o ilim ki ; yalnız gerçeklerin peşinde koştuğu sürece ilim olarak adlandırılabilecek olduğundan , değerli olmaktan çok uzaktır. Çünkü tarih araştırmacılarının vazifesi , önemli tarihçilerimizden Fuat Köprülü’nün de söylediği gibi , her şeyden önce ilmi hakikatın hizmetkarı olmaktır.
Enver Paşa , resmi ideoloji sınırları dışına çıkarak , ilmi hakikatın hizmetkarı olmaya niyetlenen kimseler için , çok önemli bir figürdür. Çünkü o , yakın tarihimizin en çok sözü edilen ve en çok tartışılan kişilerinden biridir. Ve bugün onun ,Osmanlı’yı yıkan bir vatan haini , beceriksiz bir komutan ,budala bir romantik olduğunu anlatan , Sarıkamış Muharebesi üzerinden mal bulmuş mağribi gibi ona lanetler eden , nesiller yetişmiştir. O nedenle kolaylıkla söyleyebiliriz ki ; yine yakın tarihimizde Enver Paşa kadar haksızlığa uğramış ve tarihimizdeki şerefli mevkiinin üzerine bir perde çekilerek , dezanformasyona uğramış başka bir tarihi şahsiyet daha bulmak zordur. Ve , Mustafa Kemal’i adeta içi boş bir put haline getiren anlayış ile Enver Paşa’yı bir dönemin günah keçisi haline getiren , anlayış özdeş niteliktedir. Her ikisi de , yetiştirilmek istenen , o şuursuz ve aklı evvel nesillere yaraşacak türden anlayışlardır.
Enver Paşa ve İttihat Terakki Cemiyeti üzerine düşünürken aklımıza , ‘’Acaba 1.Dünya Savaşı’na katılmaktan kaçınabilir miydik ? ‘’ , ‘’ İttihat ve Terakki’nin artıları yada eksileri tam olarak nelerdi ? ‘’ , ‘’ Tarafsız kalmamız mümkün olabilir miydi ? ‘’ veyahut ‘’ Almanlar ile daha elverişli anlaşmalar yapabilir miydik ? ‘’ gibi sorular gelebilir. Zira , tarihimizin bu çok önemli dönemlerinden biri üzerine düşünürken pek çok farklı fikir yada kanaat oluşması doğaldır. Ancak , bunlardan Enver Paşa’nın büyük bir Alman hayranı olduğuna yönelik olan resmi görüş , Paşa’nın söz konusu dönemde nasıl da kilit önemi haiz bir mevkiye sahip olduğu düşünülürse , özellikle araştırılmalıdır. Bunu yaparken , öncelikle Alman hayranı Enver’i , biraz daha yakından tanıyabilmek için ,onun çoğunlukla Balkan çeteleriyle mücadele ettiği dönemde kaleme aldığı , anılarını incelememizde fayda var. Sn Halil Erdoğan Cengiz tarafından derlenmiş olan anılarda Enver Paşa ‘nın , cesareti ve ahlakı ile hemen sivrilmiş , gelecek vaat eden bir genç olduğu açıkça görülmektedir. Memleket meseleleri hakkındaki görüşleri , İttihat ve Terakki Cemiyeti mensubu diğer pek çok genç ile ortak bir çizgidedir. Yani ; padişahın etrafında aciz kimseler bulunmaktadır ve bu nedenle onur kırıcı durumlarla karşılaşılmaktadır . Rumeli elden çıkma tehlikesi ile karşı karşıyadır . Millet felakete doğru sürüklenmekte ve vatan , emperyalist ulusların tehdidi altındadır. Anılarda dikkat çeken en önemli nokta , bizlere övgüden ve alkıştan haz duyan bir kimliğe sahip olduğu anlatılmış olan Enver Paşa’nın, aksine övünmemeye son derece dikkat etmiş olduğudur. Başarılarına değindiği ve özellikle çetelerle olan mücadelelerinin anlatıldığı yerlerin tamamında , içinde bulunduğu güç şartları anlatmamaya özellikle dikkat ettiği görülmektedir. Kimi zaman 13-14 saat süren takipler çok kısa ve net askeri cümleler ile aktarılmıştır. Muhtelif çetelerle tam 54 kez girdiği çatışmaları ise sadece 3 sayfada anlatmıştır.
11 ekim 322 Sultan yanı ormanları müsademesinde , 2550 mavzer tüfengi cephanesi , 64 mavzer tabanca cephanesi ,30 martin , 10 da jandarma neferinin keza Martin cephanesi sarf edilmiştir. ( 1 ) Erkanıharp Binbaşısı Enver
Yukarıdaki anlatım , Enver Paşa’nın, Bulgar çetecilere 8 adım mesafede sürdürdüğü ve 10 saat süren bir çatışmaya dair ifade ettiği tek şeydir. Gösterdiği cesaret ve kahramanlıklar ise , daha sonra Kazım Karabekir Paşa’nın anılarında tarafsızca anlatılmıştır. Bizlere aktarıldığı gibi , şöhret budalası olan bir askerin , istese bu çatışmalardan en azından birini ballandıra ballandıra sayfalarca anlatabileceği de muhakkaktır.
Enver Paşa , Makedonya'daki çete savaşlarında gösterdiği, bu cesaret ve kararlılıkla sivrilmiştir. 1908 hareketindeki öncü rolü ise , İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki pozisyonunu güçlendirmiş ve Babıali Baskınından itibaren gerek İttihat Terakki’nin askeri kanadının gerekse Teşkilat-ı Mahsusa'nın lideri haline gelmesini sağlamıştır. O zamana değin edindiği tecrübeler ve özellikle Üsküp’te bulunduğu süre boyunca yaptığı gözlemler ise , orduda ciddi bir ıslahata gidilmesinin zaruretini ortaya koymaktadır. Zira , söz konusu dönemde ne kanunlar gerektiği gibi uygulanmamakta ne de astlar üstlerine gerektiği gibi itaat etmektedir. Yakın geçmişe bakılırsa , orduda yapılacak Islahat girişimin öncesinin ise, Sultan II.Abdülhamit dönemine dayanmakta olduğunu görürüz. Sultan II. Abdülhamit döneminde , İngiliz ve Fransızların Türkiye’ye siyasî baskı uygulamaları ve iç işlerine karışmaları , Osmanlı’nın zaten Almanya ile siyasî ilişkilerin daha fazla gelişmesine sebep olmuştur. Ve Almanya ile başlayan siyasî ilişkiler, doğal olarak , zamanla ticarî, ekonomik ve nihayetinde askerî ilişkilerin de daha fazla gelişmesini sağlamıştır. II.Abdülhamit’in , özellikle 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda dağılan Osmanlı ordusunu yeniden düzenlemek için Almanya’dan askerî danışmanlar talep etmiş olduğu bilinmektedir. Öncesinde , 3.Selim 2.Mahmut , Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülmecit de Alman-Prusya ordusundan danışmanlar getirtmişler ve tabir-i caizse çelik gibi bir askeri disipline sahip olan bu orduya mensup pek çok subay , İstanbul’daki askeri okullarda danışman olarak görev yapmıştır.
Bu nedenle , Enver Paşa’nın askeri ıslahatları üzerine söz söylerken , Alman-Prusya ordu modelini uyguladığı için onun Alman hayranı olduğunu söylemek , sadece cehaletten kaynaklı olacaktır. O , sadece Alman askeri teknolojisini yakından takip etmiş olan bir askerdir ve Alman-Prusya ordusunun sahip olduğu nitelikler düşünülürse , haksız olduğunu da söylemek mümkün değildir. Onu , her zaman en sert eleştiren kişilerin başında gelen Kurmay Yüzbaşı Şerif Bey bile , Enver Paşa’nın ordudaki ıslahatlarından aşağıdaki şekilde bahsetmiştir.
Eski alışkanlıkla yeni tayinlere ayak sallayan her kumandan veyahut subay , Enver döneminde derhal emekliye ayrıldı. İtiraz lakırdısı ağza alınmaz oldu. Herkese bir çeviklik , bir sürat , bir askerlik geldi. Ve ordu adeta yeni bir dünyaya doğdu. ( 2 )
Aynı dönemde , Enver Paşa’nın Teşkilat-ı Mahsusa liderliği esnasında , Alman üst düzey askeri yetkilileri ile de pek çok diyalogu olmuştur. Zira bilindiği üzere , Teşkilat-ı Mahsusa Almanya ile hem askeri hem ekonomik eylem birlikteliği içinde idi. Ve harekat planları Enver Paşa ile Alman Genelkurmay Başkanlığı’nın karşılıklı koordinasyonu sonucu belirleniyordu. Ve teşkilatın Kuşcubaşı Eşref , Süleyman Askeri Bey , Çerkez Ethem gibi çok önemli mensuplarından hiçbirinin , aleni biçimde Alman hayranı olan bir kimsenin idaresi altına girecek kadar şuursuz insanlar olmadığı açıktır.
Tüm bunlara rağmen , Enver Paşa’nın Alman hayranı hatta adeta bir Alman kuklası olarak , anlatılmasının nedenleri nedir ? Kötü niyetleri bazı yorumları bir kenara koyarsak , onun bu biçimde aktarılmasının en büyük nedeni , 1.Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında taraf olmuş olmamızdır. Ancak biraz düşündüğümüzde , bu kararın , daima bize anlatıldığı gibi , adeta bir oldu bitti ile verilmesinin mümkün olmadığını anlayabiliriz. Osmanlı’yı Almanya yanında savaşa sokan sebep, anlatıldığı gibi , Enver Paşa yada diğer İttihatçı’ların aşırı Alman hayranı kimseler olması değil , İtilaf Devletleri’nin tavırları olmuştur. Bu , hiçbir ciddi tarih araştırmacısının aksini iddia edemeyeceği bir gerçektir. Zira , yaklaşan savaş uyarınca oluşan kamplaşmalar karşısında daima denge politikası izlemeye gayret eden Osmanlı , özellikle Çarlık Rusya’sının Balkanlar politikası nedeniyle ciddi biçimde yara almıştır . Osmanlı’nın savaşa giriş nedenlerini daha detaylı incelemek isteyen bir kimse , Gazi Mustafa Kemal’in Nutuk’unu açıp baktığında , Onun da hemen hemen aynı şeyleri söylediğini ve Enver Paşa’nın oldu bitti ile Osmanlı’yı savaşa soktuğundan bahsetmediğini , bu fikri savunmadığını görecektir.
Resmi tarih kitaplarında vurgulanmamış olan bir diğer nokta ise , Enver Paşa ve İttihatçı’ların öncelikle İngiltere’ye ittifak teklif ettiği ancak her defasında reddedilmiş olduklarıdır. Reddedilmişlerdir çünkü ; İngiltere her halükarda Osmanlı’dan toprak koparmayı kafasına koymuştur. O nedenle , Almanya ile girilecek bir ittifakın ne denli zaruri olduğu söylemek yanlış olmayacaktır. Amerikan elçisi Morgenthau , Enver Paşa ile yaptığı bir görüşmede , savaş ve Almanlar üzerine olan görüşlerini , kendisine aşağıdaki şekilde aktardığını yazmıştır.
” Türkler ve Almanlar birbirlerini hesaba katmazlar. Çıkarımız olduğu için onlarla birlikte hareket ediyoruz; onlar da çıkarlarından ötürü bizimle bir oluyorlar. Almanya’ya yararı olduğu sürece Almanya Türkiye’yi; Türkiye’ye faydası dokunduğu sürece de Türkiye Almanya’yı destekleyecektir.”
Hiç şüphesiz ki ne Enver Paşa ne de söz konusu dönemde, idarede söz sahibi olan diğer üst düzey erkan , devleti yıkmak için savaşa sokmuş falan değildir. Arzu edilen , sadece Osmanlı’nın son dönemlerde olan kayıplarını telafi etmektir. Enver Paşa , İtilaf Devletleri’nin kazanması halinde , tarafsız bile kalsa Osmanlı’nın bölüşüleceğini düşünmüştür. Ve , bugün gelinen durum düşünüldüğünde , bunun aslında ne denli doğru bir tez olduğu ortadadır. Onun , Osmanlı’nın kaderi doğrultusunda savaş boyunca Almanlar’la işbirliği yaptığı zaten inkar edilemez ancak Alman hayranı olarak gösterilen bu şahsın , savaş boyunca sayısız kez Alman kurmayları ile zıtlaştığının yada Almanlarla Türklerin çıkarlarının çatıştığı durumlar karşısında nasıl da duraksamadan Türk çıkarları için mücadele ettiğinin de bilinmesi gerekmektedir.
Doktor Nazım boyuna dolaşıyor. Ben, Liman’ın (Maraşal Otto Liman von Sanders’in) hatırasını okuyorum. Ne tuhaf adam. Harpte ne iyi yapılmış ise, faili (yapanı) o. Ne mánasız ve kötü ise başkaları; tabii, başta ben. Sonra da, hep Alman zabitleri yapıyor. Türk zabitlerinden nadiren bahis var. Ah! Ne ise, neferlere lütfedip ‘iyi zabitler -yáni Almanlar- idaresinde olurlarsa iyi iş görürler’ diyor. .Türk paşaları arasındaki málum rekabet ve bunun neticesi birbirine yardım etmemek hususunun bertaraf edildiğini söylüyor. Hakikaten edepsiz adam. Bu harpte bizde böyle bir hal mi zuhur etmişti? ( 3 )
Enver Paşa’nın eşine yazdığı mektuptan
Türk arşivlerinden ziyade Alman arşivlerinde , bu karşılıklı restleşmelere dair pek çok belge bulunmaktadır. Ayrıca , 1.dünya savaşı dönemi üzerine yoğunlaşmış hiçbir Alman tarihçinin yada söz konusu dönemde Alman birlikleri içinde askerlik ettikten sonra anılarını yayınlamış olan hiçbir Alman subayın anlatımlarında , Enver Paşa’nın alman hayranı olduğu üzerinde durulmaz. Tuhaf , zira bu gerçekse onlar için övünülecek bir durum olması sebebiyle , meselenin bu boyutundan bahsedecek olmaları da kaçınılmazdır. Çeşitli cephelerde en son da Kut-ül Amare’de , Türk birlikleri ile beraber savaşmış olan Alman subay Hans Führs , onun için şu ifadeyi kullanır: Enver ; wir haben nichts an ihm fügsam gefunden ! Bunun anlamı ise çarpıcıdır ; Enver ; Biz , onda itaatkar tavırlar asla göremedik .
Bu ifadeyi doğrulayan , başka bir anlatımı ise İsmet İnönü’nün anılarında görmemiz mümkün. Bugün bize basit bir mahalle kavgasıymış gibi anlatılan tüm çekişmelerin ötesinde , İsmet İnönü hatıralarının Enver Paşa ile ilgili olan bölümünde aşağıdaki satırları kaleme almıştır.
Enver Paşa’nin , Alman askeri heyetiyle olan münasebetlerinde , Almanlara tamamen tabi olduğu söylenemez. Bilakıs Almanlar , ondan daima çekinir ve onu memnun etmeye çalışırlardı. ( 4 )
Bu ifadeden , İsmet İnönü’nün Enver Paşa sevdalısı olduğu anlamı çıkarılamaz ancak Alman hayranı olduğunu da bizzat kendisi tarafından reddedilmiştir.
Onun , Alman hayranı olduğunu söyleyen kişi , hani öyle hakkımızda pek de hayırlara vesile olmamış olan , savaş dönemi İngiliz başbakanı Lloyd George , olmuştur. Ve bunun ardında farklı niyetler olduğunu anlamak pek de zor değildir .
Başlangıçta da bahsettiğimiz gibi , tarihe mal olmuş önemli şahsiyetleri göklere çıkararak yada onlara lanetler oku***** , bir yere varılması mümkün değildir. Yapılması gereken , tarihi olayları yada kişileri , kendi bakış açımıza göre çarpıtmaktan kaçınmak ve resmi tarih ideolojisinin biraz olsun dışına çıkarak , meselelere biraz da bu açıdan bakmaya gayret etmektir.
Ne acıdır ki ; tarihinin hiçbir döneminde vatan haini yetiştirmemiş bir milletin evlatları , bugün etrafında gördüğü bir takım siyasi figüranları , Enver Paşa gibi şahsiyetlerle aynı teraziye ko***** , mesnetsiz yorumlar yapabilmektedirler. Fikirleri beğenilsin yada beğenilmesin , unutulmaması gereken en önemli nokta , bahsini ettiğimiz kişilerin en önemli vasıflarının asla şüphe götürmeyecek biçimde, izzet , namus ve şeref sahibi olduklarıdır.
Doğru bildiği şeyler uğruna , kişisel rahatını bir kenara bırakıp , sonuna kadar mücadele eden bir kimsenin , doğru bildikleri kimi zaman yanlış sonuçlar doğurmuş dahi olsa , saygı gösterilmeyi hak ettiği açıktır. O nedenle , vatan haini sözünün tam anlamının ciddi biçimde idrak edilerek , öyle kullanılmasında ve ecdadına küfredebilen bir hale gelmiş bireyi nasıl bir gelecek beklediği üzerine düşünmekte fayda var.
Tabi eğer muazzam bir mirasın , cüce mirasyedileri olmak istemiyorsak…
Kaynaklar
1- Enver Paşa’nın anıları / Halil Erdoğan Cengiz s.18
İş Bankası Kültür Yayınları
2- Enver Paşa / Şevket Süreyya Aydemir cilt 3 s.48
Remzi Yayınevi
3- Kendi mektuplarında Enver Paşa / Prof. Dr .Şükrü Hanioğlu
Der Yayınları
4- İsmet İnönü’nün anıları / İnönü s. 147

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver
Cevapla

Etiketler
alman, enver, hayranimiydi, hayranımıydı, pasa, paşa


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Enver Paşa: Ölümü Aradım Benden Kaçıyordu Sefer_11 Tarih 0 01 Şubat 2020 10:45
Enver Paşa ( 1881)- (04.08.1922) Ecrin Tarih / Siyaset 0 13 Şubat 2016 19:01
Enver Paşa'nın Gerçek Ölümü - Aziz Üstel Erzincan-Kemahlı Tarih 0 25 Haziran 2015 17:28
Enver Paşa Kimdir? Kacak Tarih 0 05 Ekim 2011 21:44
Enver Paşa Kalemzede Atatürk Köşesi 0 18 Eylül 2011 14:57